15 yıldan fazladır çağdaş sanat yerine güncel sanat tarifini kullanıyorum. Tarifin müsebbibi benim, vebali de üzerimedir. [1]
Kullanmaya ilk başladığımda temel bir semantik kaydırmanın ötesinin tümüyle fevkinde değildim. Ama neyin farkında olduğumu yeniden özetleyebilirim. Son yıllarda güncelin ne olduğu hakkında yeni tartışmalar açıldı ve güncel sanat tabiri, tıpkı contemporary art gibi, yeni çağrışımlar yüklendi ve küresel, yani çevrilebilir gibi algılanır oldu.
Bir süre öncesine kadar Türkiye’de yoğunlaşan yeni sanatsal pratiklerini çağdaş denilen tariften bir ayrıştırma ihtiyacı vardı. Bu pratiklerin farklı izlekleri de yeniden konumlandırılmalıydı. Cuauhtémoc Medina’nın yazdığı gibi [2] kronolojik sınıflandırmaları dönemlere tekabül eden sanat akımları gibi de okuyabilirsiniz – kendilerine özgü yoğunlukları vardır ve ardışık bir hikayenin sabit parçaları değildirler. Dahası, iskan ettiğimiz kavram ve anlatıları bir nevi muharebe alanına dönüştürmek için biçilmiş kaftandırlar.
Çağdaşlık batının ardından gitmekle sınırlıydı ve nihayete eremedi. Bu projenin başarısızlığının – ki ne kadar başarısız olduğundan da emin değilim zira canavarsı yavrularını üretegeldi- travmasını, saldırganlığını ve ayrımcı zihniyetini güncel olandan ayırmaya çalışıyordum. Bir kopuşa işaret etmeye çalışıyordum. Çağdaş sanat ve güncel sanat aynı damardan ve aynı sülaleden gelmezler. Çağdaş sanat kavramını 1950’lerde Ulus gazetesinde neredeyse ilk defa kullanan ve dile alıştıran Bülent Ecevit’tir ama bu tarifin zaman içinde oluşan algılanımı rahmetlinin düşünsel inceliğine, yargılamadan benimsediği batı ötesi kültürel çeşitliliğe cömert bakışına tekabül etmez. Çağdaş sanat köktenci sekülarizm tarafından gasp edilegelmiştir, kullanımı da bu parametrelere uygundur.
Giorgio Agamben, çok zikredilen bir makalesinde Roland Barthes’ın, College de France konferansları notlarındaki bir cümleye odaklanır. Roland Barthes notlarında Nietzsche’ye referansla “Güncel olan zamansızdır” der. Agamben de duruşunu şöyle özetler: “Hakikaten güncel olanlar ne tamamen denktirler, ne de zamanın taleplerine uyarlar. Bir anlamda alakasızdırlar. Ama tam da bu mesafe ve anakronizmden dolayı kendi zamanlarını algılama ve kavrama açısından diğerlerine göre daha beceriklidirler. Dönemlerine uyarak bağlı kalanlar ise güncel değildirler, çünkü dönemlerini görmeyi beceremezler”. [3]
Bulunduğu zamandan alaksız olma hali etkin ve ikircikli bir ilişki anlamına gelir ve çağdaş sanat denilen terkibin tam da yapamayacağı şeydir çünkü çağdaş, Cumhuriyet projesinin direktifleri doğrultusunda sanat üretmek, yani çağın şartlarına müsaitliktir. Güncel sanat terkibinin de kendine özgü problemleri hızla birikiyor. Sürekli kendi soy ağacından feyz alarak sürekli kendi aynasından dünyayı görerek, edebiyatı ile kendi inanç düzenini oluşturmasına ve tarihi bir kategoriye dönüşmesine fırsat vermemek gerekiyor. Aksi takdirde kendinden önce gelen tabirler gibi, referansı da bağımlı kalacak. Temâşâ ve pazar öncelikli düzenin anlamlarına el koyduğu bir diğer araçsallaştırma olacak.
Çağdaş sanat dediğimiz terkip İngilizcedeki “contemporary art” tabirinden yirmi yıl sonra gelir ama kavramın bir döneme tekabül edişi, yani 1960’ların ortasından sonra oluşan belirgin bir sanat yaklaşımına dönüşerek, salt yeni üretilmiş bir iş değil, bu yeni pratiği vurgulamaya başlaması ancak 1970 başına oturur. “Post-modern” denilen bir diğer dönemselleştirme ile örtüşmenin ardından sonuçta “modern and contemporary art” olarak gene manasız bir yaftalanmaya maruz kalır. Pek de gerekli olmayan bu tartışmayı sürdürürsek, memlekette “modern and contemporary art”ın muadili “modern ve çağdaş sanat”la değil 20. yüzyılda Türkiye’de sanat diyerek sorun bir ferahlamayla bertaraf edilebilirdi. Bazı şeylerin eş zamanlılığında sorun olduğunu düşünmediğim gibi terakki hevesinden de vazgeçmemiz gerekiyor zira terakki ve teceddüt de ziyan edici, tüketme öncelikli ögeler. “In” ve “out”lar, “wired” ve “tired”lar, son kullanma tarihleri… Ne güncellik kronolojik olarak bugün anlamına gelmek zorundadır, ne de modern tam anlamıyla ortadan kalkmıştır. Modern ve çağdaş olan hiç geriye bakmaksızın ilerlemeci gelişimle yoluna her çıkanı ayakları altına almaya çabalamışken güncel var(oluş) bastırdıklarını yeniden şuurumuza nüfuz ettirebilir.
Güncelin potansiyeli, “empresyonizmin” karşılığı olan “impressionism” gibi değildir. Çağdaş sanat’ın contemporary art’la alakası yoktur, Türkiye’de çağdaş dediğimiz 2. Dünya Savaşı sonrasında oturmaya başlayan, daha şen, devlet güdümünden bireyselleşmeye sızan modern tahayyülle başlar. Ama mesele bugün bu değil. Artık günceli “zamane”likten, sadece yaşanan anda varolma durumundan ayırmak gerekiyor.
İş işten geçmeden…
Kaynaklar
[1] “Güncel Sanat / Çağdaş Sanat, Blog Notları”, Aralık, 2005, http://www.anibellek.org/?p=242
[2] “Fungus in the Contemporary”, Manifesta Journal, 2011, s.11-12
[3] Giorgio Agamben, “What is Contemporary?”, What Is an Apparatus? And Other Essays, tr. David Kishik and Stephen Petadella, Stanford University Press, Stanford, Calif., USA 2009, s. 40.
Kontrast Sayı 39, Ocak-Şubat 2014
Vasıf KORTUN