UZAK
“Faşizm, atılan ilk bombalarla başlamaz, her gazetede üzerine bir şeyler yazılabilecek olan terörle de başlamaz.
Faşizm, insanlar arasındaki ilişkilerde başlar, iki insan arasındaki ilişkide başlar…”
Ingeborg Bachmann
Bir fotoğrafta bir kedi ne anlatabilir ki insana? Üstelik vahşi ve umarsız…
Evet güzel ama orada kalırsınız, ilerisi yok…
Sabah evden çıktığınız anda başlıyor… Trafikte şu, elini kornasından çekmeyen adam, otobüslerin mutsuz kalabalıkları, işyerlerinde günaydın demeye mecali olmayan yüzler… Eksik “merhaba”larla dolu günler… Hırslar, birinin üstüne basmadan yukarı ulaşamayan kişilikler, içindeki nefreti karşısındaki ile çözümlemeye kalkan kimlikler… Hani aşka taparsınız ya, biricik inancınızdır, her sevgilide biraz daha eksilmiştir. Akşam eve vardığınızda neden yorgunsunuz ki? Sahi bugün kaç saat bilgisayar başındaydınız? Parasızlık mı, sevgisizlik mi, seviyesizlik mi en katlanılmaz olan? Yaşam değil, insan kendi kendini yoruyor. Hiç farketmediniz mi?
Sonra klişe manşetler… Savaşlar ve ardında büyük adam sandığımız politikacılar… Kim, neyi, neden paylaşamıyor? Sonra işkenceler, katliamlar, tutsaklıklar… Gülümseyen yüzlerde kocaman yalanlar… Birileri hâlâ annelerinin margarinini kullanırken, hâlâ açlıktan ölen çocuklar var. Çocuklardan yaratılan katiller var. Felaketlerin değil, cahilliğin can aldığı coğrafyalar… Hangi kaçışın bedeli televizyon dizilerine tutsak milyonlar…
Sonra bir an, hani fotoğrafların o biricik “an”ları gibi bir an, bir fotoğrafta bir kedi çıkar karşınıza. Siz o âna kadar onu sadece vahşi ve güzel sanırdınız. Ama işte o anda ona vahşi demeye utanırsınız. Öylece bakar, umarsızdır; ama sanki sözcükleri olmayan içinizdeki her şeyi önceden biliyordur; sizi anlıyordur. Sanki sırf bu yüzden o an, oradadır. O an; acılar, yalanlar, hüzünler, pişmanlıklar, ağır gelen her şey, hepsi geride, çok uzaklarda… Ama o an ta derinde bir sızı, bir farkına varış; insan ne kadar uzak kalabiliyor kendine, tüm mesafelerden daha uzak…
Oysa o, sadece fotoğrafta bir kedi… Vahşi, umarsız ve güzel…
Yorum: Şule TÜZÜL
Fotoğraf: Süha Derbent
Kontrast Sayı 15, Ocak 2010