Şinasi YILDIRIMLI | Ankara Florası Üzerine (37. Sayı)

Ankara’dan bitki toplamış olan yabancılar arasında Ogier Ghislain de Busbecq, Joseph Pitton de Tournefort, Pierre MartinRémi Aucher-Éloy, Pierre de Tchihatcheff, Joseph Friedrich Nicolaus Bornmüller, J.J. Manissadjian, Ronald Charles Lindsay, Kurt Krause, Edward Kent Balls, FriedrichMarkgraf, Otto KarlAnton Schwarz, Arthur Huber-Morath, FriederickeSorger, Peter HadlandDavis, MaxNydegger-Hügli, W. Kotte, H. Walter; Türk’lerden ise Hikmet Birand, Baki Kasaplıgil, Kâmil Karamanoğlu, Hüsnü Demiriz, Ömer Turhan Baytop, Faik Yaltırık’ı sayabiliriz. Ankara ilinden yabancıların ilk toplama kayıtlarını Osmanlı imparatorluğu florası diye adlandırabileceğimiz, Edmond Boissier’nin yazdığı ‘’Doğu Ülkeleri Florası’’ adlı eserde bulabilmekteyiz. Daha sonra P.H. Davis’in ‘’Türkiye ve Doğu Ege Adalarının Florası’’ adlı eserde hem yabancı, hem yerli araştırıcıların toplama kayıtları bulunmaktadır. Ülkemizin ilk flora çalışması sayılabilecek bir eser 1934 yılında Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsünde çalışan Kurt Krause tarafından yazılan “Ankara’nın Floru” adlı kitabıdır. Son onlu yıllarda Ankara kent içi florası (sinanturopik) ile il bazında yapılmış özellikle tez çalışmaları halinde ortaya konan floristik çalışmalar vardır.

Eskişehir, Sivrihisar Kepen Köyü Açık Arazi Genel Görünüm,2013 f:Şinasi YILDIRIMLI

Ankara, Kırıkkale ilçesinin il olup kendisinden ayrılmasına rağmen, yüzölçümü olarak hala en büyük illerimizden birisidir. Coğrafya olarak İç Anadolu bölgesi, bitki coğrafyası olarak ise Anadolu-Turan bölgesinde yer almaktadır. Ankara, büyüklüğü ve değişik bitki yetişme ortamlarına sahip olması ile oldukça dikkati çekicidir. İlin kuzeyi Avrupa-Sibirya bitki örtüsünün etkisi altındadır. Bunu da bu bölgenin ormanlarla kaplı oluşundan (göknar: Abies nordmanniana subsp. bornmuelleriana, sarıçam: Pinus sylvestris) ve yıllık ortalama yağışın 600 mm düşmesinden anlamaktayız. İlin güneyi ise Tuz gölünün etli, tüylü, tuzcul bitkilerine sahiptir ki bunların çoğu dünyada yalnızca burada yetişmektedir. Ankara’nın batı yönüne doğru gidilecek olursa bozkır bitkileriyle (ağaçlardan karaçam: Pinus nigra, tüylü meşe: Quercus pubescens, ahlat: Pyrus elaeagnifolia, bazı alıç türleri: Crataegus, yabanıl payam: Amygdalus orientalis, çakal eriği: Prunus spinosa; çalılardan karamuk: Berberis crataegina, dağ muşmulası: Cotoneaster nummularia, karaçalı: Paliurus spina-christi, kuşburnu: Rosa canina; otsulardan bazı geven türleri: Astragalus, çoban yastığı türleri: Acantholimon, kekik türleri: Thymus, yavşan türleri: Artemisia, yumakotu: Festuca, gıvşak: Isatis) birlikte jipizli (alçıtaşlı) alanların kendine özgü bitkilerini görebiliriz. Bu son iki yerde yıllık ortalama yağışın 350 mm olduğunu görmekteyiz. Sivrihisar, her ne kadar Eskişehir iline bağlı olsa da Ankara-Polatlı ile ortak sınırlarında bu çizilebilir, beyaz, saydam alçıtaşı alanları ve bu ortama uyum sağlamış bitkileri bulabiliriz.

Böyle zengin bir floraya sahip Ankara ilimizin bitki çeşitliliğini nasıl korumalıyız?

Bunun en güzel yolu; değişik yetişme ortamlarına sahip alanlardan örneklik ve göstermelik yerler belirlemek ve buraların etrafı tel örgü ile çevrilerek koruma altına almaktır. Bir örnek vermek gerekirse; bu yazının yazarının Eskişehir ili Sivrihisar ilçesi Kepen köyleri civarından toplayıp, bilim dünyasına tanıttığı 15 kadar yeni bitki üyesinin bulunduğu alanın benzeri, komşu olduğu Ankara Polatlı sınırları içinde de oluşturulabilir. Dolayısıyla bozkırda, alçıtaşlı dar bir alanda 2 x 2 km’lik bir alan koruma altına alındığında, gelecek kuşaklara ne denli zengin bir bitki örtüsünün var olduğunu kanıtlamış ve önemli bir gen kaynağını miras bırakmış olacağız.

Centaurea tchihatcheffii, Sevgi Çiçeği,Gölbaşı f: Irmak SOLDAMLI

Yine son yıllarda Tuz Gölü civarından bilim dünyası için onlarca yeni bitki üyesi betimlenmiştir. Özellikle Aksaray ilinin Eskil ilçesi tuzcul bitkileri için bir gen kaynağıdır. Buraya benzer alanlar Ankara ili sınırları içinde de vardır. Önceki örnekte olduğu gibi özellikle tuza dayanıklı bitkilerin genlerinin başka bitkilere aktarımı olanaklı olduğundan, tuzcul alanlarda tarım yapılabilmesi açısından, bu tuzcul bitkilerin genlerini koruma adına böyle bir alan, Ankara ilinde düzenlenmelidir. İşin ilginç yanı, yeni bulunan bu bitkiler genelde ülkemizin, özelde o yörenin özgün bitkileri olup, dünyada yalnızca buralarda yetişmektedir ve böyle bitkilere biz “endemik” bitkiler diyoruz. Türkiye’de 12500 üye (tür+alttür+varyete), 10000’e yakın tür vardır ve bunların da üçte biri yani 3500-4000 arası tür ülkemize özgüdür. Avrupa’nın en az endemik türüne sahip ülkelerinden biri olan Bulgaristan’da 50; en çok endemik türüne sahip olan ülkelerden biri olan Yunanistan’da 800 kadar endemik tür vardır. Ankara ilinde ise Türkiye’ye özgü endemik tür sayısı yaklaşık olarak 300 (% 20) civarındadır. Yalnızca Ankara’ya özgü olanların sayısı da 25’e yaklaşmaktadır. Ankara ilinde 100 familya, 500 cins, yaklaşık 1500 tür bulunmaktadır. Yeni keşfedilen her tür potansiyel tehlike altındadır. Çünkü genellikle yeni türler yalnızca bir toplama noktasından belirtilmektedir.

Centaurea tchihatcheffii, Sevgi Çiçeği,Gölbaşı f:Hasan ATABAŞ

Doğanın kendi işlevinde bazı türler yeni olarak doğarken, bazıları da yok olmaktadır. Bu sistem insan eli değmediği sürece doğal olarak işlemektedir. Ancak artan nüfus ve yayılma sonucu doğal alanlar yıkıma uğramaktadır. Bu önlenemez bir gelişmedir. Böyle bir durumda çok az masrafla koruma altına alınmış, küçük alanlar oluşturarak, en azından yok olma durumundaki bazı üyelerin genlerini koruyup gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlayabiliriz.

Alçıtaşlı bozkırda Arnebia densiflora,Eskişehir, Sivrihisar Kepen Köyü f:Şinasi YILDIRIMLI
Hedysarum duriae, Eskişehir, Sivrihisar Kepen Köyü f: Şinasi YILDIRIMLI

Diğer illerde de olduğu gibi Ankara ilinin henüz tam olarak florası ortaya konamadığından, yok olma durumundaki bitkilerini de belirleyebilme olanağından yoksunuz. Bazen yok oldu denilen bir tür, iyi araştırma ve toplamalar sonucu yüz yıl sonra bile karşımıza çıkabilmektedir. Üzerinde kitaplar ve makaleler yazılan, dünyada yalnızca Ankara Gölbaşı’nda yetişen Yanardöner son dönemlerdeki adıyla Sevgi Çiçeği (Centaurea tchihatcheffii) en yakın yok olma adayıdır. Burada bile birkaç dönümlük bir alanın çitle çevrilmesi ile bu türü koruma altına almak mümkündür. Ülkemiz, özelde Ankara’mız bir yandan yeni türlerin keşfini beklerken, diğer yandan keşfedilenlerin koruma altına alınmasına ihtiyaç duymaktadır.

Prof.Dr. Şinasi YILDIRIMLI
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi
Biyoloji Bölümü

Kontrast Sayı 37, Eylül-Ekim 2013

Bizi paylaşın..