Roger Fenton (1819-1869), sadece onbir yıl süren fotoğraf hayatında erken dönem İngiliz fotoğrafıyla özdeşleşmiş bir isimdir. Profesyonel olarak fotoğraf üretmeye başlamadan önce, Londra’da hukuk eğitimi, ardından da Paris’te Paul Delaroche stüdyosunda resim eğitimi alır. 1842- 1851 yıllarında aktif olarak resim ile ilgilenir. Fotoğraf üretmeye ne zaman başladığı tam olarak bilinmese de, ilk tarih atılmış çalışmaları 1852’yi göstermektedir. O yıl mühendis arkadaşı Charles Vignoles’in Dinyaper Nehri üzerinde tamamlamak üzere olduğu asma köprüyü fotoğraflamak üzere Rusya’ya gider. Kiev ve Moskova’da mumlanmış kâğıt negatif tekniğini kullanarak fotoğraflar çeker. 1852 sonunda Rusya’dan döndüğünde, cam levha ıslak kolodyum yöntemi ortaya çıkmıştır. Fenton bu tekniği öğrenir, bazı uyarlamalar yaparak mükemmelleştirir.
1852 ile 1855 yılları arasında, aynı anda pek çok iş üzerinde çalışır. Avrupa’yı gezerek fotoğraf çeker, fotoğraf ile ilgili makaleler yazar, fotoğraf topluluğunun kurulmasına önayak olur, sergiler düzenler.
1853 yazında British Museum, Fenton’a müzenin koleksiyonunu fotoğraflama işini verir. Sanatsal olarak olmasa da teknik ve lojistik olarak zorlayıcı bir iştir. Aylarca Asur tabletleri, fosiller, iskeletler gibi ağır, kırılgan ve sıradışı objeleri çatı katında kurduğu stüdyoda fotoğraflar. Yapay ışık kullanmak gibi bir seçeneği olmadığından doğal ışığı kontrol ederek çekim yapar. Islak kolodyum cam negatifler kullanmaktadır. İki yıl içinde 8000 adet baskı alır.
1855 yılında Kırım Savaşını fotoğraflamak için Kırım’a gider. Fenton’un Kırım’a gitmesine tam olarak kimin önayak olduğu bilinmese de teklifin Prens Albert’ten gelmiş olması olasıdır. O sıralar kraliyet ailesinin de fotoğraflarını çekmesi nedeniyle Prens Albert ve Kraliçe Viktorya ile tanışıklığı vardır. Fenton, Prens Albert’in tavsiye mektubu cebinde, yolculuk masrafları da yayıncı Thomas Agnew tarafından karşılanarak Kırım’a yollanır. Çalışma şartları çok ağırdır. Bir şarap tüccarından satın alarak karanlık odaya dönüştürdüğü karavanında ıslak kolodyum tekniğiyle çalışmaktadır. Koleraya yakalanır, karavanı isabet alır, karavanın içinde kullandığı kimyasalların buharından neredeyse zehirleniyordur. Yine de üç ay içinde 360 kadar negatif elde eder. Ağırlıklı olarak İngiliz ve müttefik ordu komutanlarını ve ateş hattı gerisinde kurulan kamplardaki günlük yaşamı fotoğraflar. Çarpışma sahnelerini ya da çarpışma sonrası yaralıların ve ölülerin göründüğü trajik anları fotoğraflamaz. Çünkü bu fotoğraflar, uzayan savaş nedeniyle kamuoyunun artan rahatsızlığını ve endişesini gidermek için üretilmektedirler; ayrıca ticari bir projenin de parçasıdırlar. Fotoğrafların esas hedef kitlesi savaşa katılmış askerlerin aileleridir. Bu izleyici kitlesi, savaşın cesetler ve yaralılarla dolu trajik gerçeğini, onurlu ve haklı bir neden uğruna savaşan kahramanlar romantizmine yeğleyeceklerdir. Dolayısıyla, Fenton bazı fotoğraflarında resmin kompozisyonlarını kullanır, “General Bosquet emir veriyor” fotoğrafında olduğu gibi.
Bu fotoğrafta komutanları önemli tarihi bir anın içinde göstermeye çalışır. Fakat fotoğrafın gerçekçiliği resim sanatının savaş fantezileriyle, abartılı jestlerle kişileri kahramanlaştırma potansiyeliyle yarışamaz. Askerleri çoğunlukla günlük hayatın faaliyetleri içinde bezgin ve yorgun ifadeleriyle otururken, konuşurken, uzanırken gösteren bu fotoğraf serisi ticari bir başarı getirmez ama tekniği ve özgünlüğü takdir edilir, fotoğraf tarihinde de ilk geniş kapsamlı savaş röportajı olarak yerini alır.
Kırım dönüşünde 1855 ile 1860 yılları arasında ağırlıklı olarak gotik katedraller, kiliseler, şatolar, kır ve şehir manzaraları gibi yükselen milliyetçiliğin ve romantizmin yarattığı talebe arz edilmek üzere, millî semboller ve toplumsal hafızada yer eden konulara yönelik üretim yapar.
Gezerek ürettiği fotoğrafların yanısıra 1858 yılında Londra’daki stüdyosunda mizansenli portrelerden oluşan bir seri üretir. Belki Kırım’a giderken konakladığı İstanbul hayalgücünü tetiklediğinden, belki bu tarz fotoğrafların ticari olarak daha çok talep göreceğini düşündüğünden oryantalist sahneler ağırlıktadır. Fotoğraflardaki kostümler ve kurgular Delacroix ve Ingres’in resimlerinden esinlenilmiş gibidir.
Uzun yıllar resimle meşgul oluşundan dolayı olmalı ki Fenton’un Avrupa resim sanatının konularına ve kompozisyonlarına olan hâkimiyeti farklı çalışmalarında da hissedilmektedir. Manzara fotoğraflarında tercih ettiği ışık ve kompozisyonlar, Constable ve Turner’in resimlerini hatırlatmaktadır. Ölüdoğaları sanki çağdaşı George Lance’in çalışmalarına öykünmektedir.
Bununla birlikte, her ne kadar resim sanatının izinden gitmiş gibi görünse de, fotoğrafçının dünyayı bir ressamın resimle aktarmasına koşut bir şekilde aktaramayacağının; fotoğraf makinasının görüşünün insan görüşünden farklı olduğunun; çok renkli bir dünyayı siyah beyaza indirgerken nasıl kompozisyonların daha etkili olacağının ayırtındadır. Büyük bir adanmışlıkla çalışarak ürettiği fotoğraflardaki görsel tat ve dışavurum, çağdaşlarına fotoğrafın sadece görsel bilgi aktaran bir araç değil, resim sanatına rakip sanatsal bir üretim olduğunu göstermiştir.
Fenton, 1862’de umulmadık bir şekilde fotoğrafı tamamen bıraktığını duyurur, bütün malzemelerini ve negatiflerini satarak hukuk işine döner, 1869’da henüz elli yaşında hayata veda eder.
Kaynakça:
Goldon Baldwin, Malcolm Daniel ve Sarah Greenough. All the Mighty World. The Photographs of Roger Fenton (New York: The Metropolitan Museum of Art, 2004)
Kontrast Sayı 30, Temmuz-Ağustos 2012
Sibel ACAR