TARİHİN SEYİR DEFTERİ!
Fotoğraf çekme edimi kimine göre hobi, kimine göre meslek, kimisi için sanat ya da iletişim aracı, yani bir dil… Kendini fotoğrafçı olarak tanımlayan/gören birey, bu şıklardan birini tercih etmiştir. Fotoğrafçı hangi tercihi yaparsa yapsın, fotoğrafını toplumla buluşturmaya başladığı andan itibaren artık sorumluluk üstlenmiş demektir. Hobiyi bu sorumluluğun dışında tutuyorum; çünkü hobi sahibi kendine üretim yapmaktadır. Reklam sektöründe mesleğini yürüten fotoğrafçı ise tüketim ideolojisinin bir faktörü olarak tercihini kapitalist sistem içinde konumlandırmıştır. Fotoğrafı meslek olarak seçmiş foto-muhabirlere gelince, ürettikleri haber fotoğraflarını iletişim alanına sundukları için sorumluluklarının da bilincinde olmaları gerekir. Belgesel fotoğrafçı için de bu durum farklı değildir. Sanat fotoğraflarına gelince, toplumla iletişimin önemli bir parçasıdır. Bu alanda üretim yapan fotoğrafçının, kendine ya da bireyin değişimine / dönüşümüne verdiği savaşı toplumsalla buluşturması, eleştirel üsluptan uzaklaşmaması önemlidir.
Fotoğrafçı, fotoğrafın bu farklı üretim biçimlerinden birini seçerken, aslında kendisini de ifade etme biçimiyle, hayatta bir yolu da seçmiş olur. O hâlde bu disiplinler hakkında da bilgi sahibi olması gerekir. Bu yazımda belgesel fotoğrafın ne olduğunu, sayfanın yeterliliği çerçevesinde aktarmaya çalışacağım. Bunu sanat fotoğrafı ile karşılaştırarak yaparsam, iki ifade biçimine de değinmiş olurum.
Fotoğraftaki görüntünün gerçeği yansıtıp yansıtmadığı sorusu, belgesel fotoğrafı daha fazla ilgilendirir. Belgeselcinin çalıştığı konunun gerçekliği, kendi gerçeğinden daha önce gelir. Sanat fotoğrafında ise fotoğrafçının gerçeği ön plandadır. Bir fotoğrafçının üretirken yaratıcılığına en uygun alan kurmaca, deneysel ya da kavramsal fotoğraftır. Bu alanda fotoğrafçı kendine özgü, kişisel fotoğrafını yaratabilir. Fotoğrafçı, her türlü malzemeyi bir kurguya göre şekillendirir, onları kendi fotoğraf öznelinin nesnesi yapabilir. Bir kavramdan yola çıkarak kendi gerçeğine, oradan da izleyene ulaşmayı hedefler. Belgeselde durum böyle değildir; ya da böyle olmamalıdır. Belgeselde, fotoğrafçı ondan bağımsız olarak, kendi gerçekliği içinde var olan malzemeyle çalışır. Burada her malzeme, olduğu gibi ele alınmalıdır. İnsanı da olduğu gibi kabul eder. Görüntü fotoğrafçının isteğine, keyfine, öznelliğine, dünyasına göre kurgulanmaz; belgesel, malzemesine göre tasarlanır ve malzemeye rol biçilmez, onların kendi rollerini üstlenmesine izin verir. Ama bunu yaparken kendi gerçeğinin (öznelinin) izini de sürmez demek istemiyorum. Ancak burada etik sorun devreye girer. Yani belgesel fotoğrafçının kendi gerçeği, etik değerlerden bağımsız değildir.
Sanat fotoğrafında ya da fotoğrafın sanat için kullanımında malzeme, fotoğrafçıya göre konumlanır. Belgeselde ise fotoğrafçı malzemeye göre konumlanır. Sanat fotoğrafında ve belgeseldeki bu konumlanma, etik ve estetik ilişkilerine de yansır. Sanat fotoğrafında estetik önce gelirken etiği belirler, yönlendirir, hatta değiştirebilir de. Belgeselde ise etik önce gelir ve estetiği belirler, yönlendirir. Sanat fotoğrafında, fotoğrafçının gerçeği öncedir. Belgeselde malzemenin gerçeği önce gelir.
Belgesel fotoğrafçı, nesnelerin gerçeği/nesnel gerçeklik için kendini aracı kılar. Sanat fotoğrafında, fotoğrafçı kendi fotoğrafını öznel olarak kurar (öznel öncelikli ve estetik öncelikli). Belgesel fotoğrafçı ise “nesnel”dir; fotoğraftan yararlanarak, nesnelerin dünyasını anlatır (nesnel öncelikli ve tabii ki etik öncelikli).
Buradan belgeselci için “estetik gereksizdir” sonucu ortaya çıkmaz. Nesnelerin dünyasını anlatırken, amaca ulaşmak için nesnenin gerçekliğine bağlı kalarak estetik bir dünya oluşturabilir. Bu da bir etik duruştur aslında. Belgeselci de eninde sonunda fotoğrafçıdır ve kendi gerçeğinin, öznelinin peşindedir. Ancak fark kişisel olarak peşinde olduğu gerçeğin, gerçekliğin aranmasında, irdelenmesinde, yansıtılmasında tutulan yol ve benimsenen yöntemdir. Gerçekliğin görülmesinde, algılanmasında, onların kendi gerçeklerini, kendi ”rollerini” yansıtmalarında aracı olur. Burada sorun, belgesel fotoğrafçının öznel yorumuyla, nesnel dünyanın gerçeğinin çelişmemesi, ters düşmemesidir. Belgesel fotoğrafta “kurmaca” ölçüsünün, “nesnel” duruşu gölgelememesi, ona baskın çıkmaması gerekir. Ancak, nesnenin bir sembol değil, “gerçek” olduğunu unutmamak gerekir.
Ayrıca, etik kavramının her şeyden önce insan hakları alanıyla bağlantılı olduğu unutulmamalıdır.
Belgesel, önemli bir alandır. İnsanın tarihi süregittikçe belgesel fotoğrafçı, tarihin seyir defterine hep yazacak bir şeyler bulacaktır.
Belgesel Fotoğrafçının Çantasında Olması Gerekenler:
Elbette bir fotoğraf makinesi, yedeği ile birlikte; ucuz, pahalı önemi yok. Tanıklığını gerçekleştirebilecek cep telefonu kamerası ile de kayıt altına alabilir. Örnek, son Ebu – Graib fotoğraflarının bir kısmı.
Not defteri ve kalem: Çalıştığı konunun bilgisi, ayrıntıları ve fotoğrafçının belleği için.
Ses kayıt cihazı: Fotografik tanıklığı destekleyici bir unsur olarak, sözlü kayıtlar kanıt olarak kullanılabilir. Sunum biçimlerini -sergi ya da gösteri- kuvvetlendirir.
Yedek pil, dijital çekimler için hafıza kartı, yedek çamaşır, kişisel temizlik malzemeleri, su.
Murat YAYKIN
Kontrast Sayı 15, Ocak 2010