AFSAD ile tanışıklığımız, 1983 yılında, Kızılırmak Sokak’taki dernekte, üstü sarı desenli kumaş kaplı, süngerli tahta sıralar üzerinde aldığımız fotoğraf eğitimi ile başlar. O sıralar üzerinde FOTOGRAF dergisi paketler, AYIN FOTOĞRAFI değerlendirmelerinde fotoğraf okumayı öğrenir, GENEL ÜYE toplantılarında Kemal Hocayı can kulağı ile dinlerdik. ODTÜ’de 80 sonrası yeniden açılan Fotoğraf Kulübü’nde (ODTÜ-AFT) düzenlediğimiz fotoğraf kursuna katılan kursiyerleri FOTOGRAF dergisine toplu olarak abone yaparak dernekte epey sükse sağlamıştık.
Derneğin içine çıkmamacasına dalışımız ise 1987 yılında düzenlenen 1. FOTOĞRAF SEMPOZYUMU ’nda yayın standı satış görevliliği ile olmuştur. Hani fotoğraf derneklerinin üst örgütlenmesi olan TÜRKİYE FOTOĞRAF SANATI FEDERASYONU’na kadar uzanan sürecin ilk toplantısının AFSAD’ın öncülüğünde yapıldığı Sempozyum. Ardından YK üyelikleri, en hararetli tartışmaların yapıldığı Danışma Kurulu toplantıları, AFSAD’ın fotoğraf dernekleri örgütlenmesine armağanı ATÖLYE fikrinin ortaya atılması, askerlik öncesi kısa bir dönem Başkanlık, askerlik sonrasında duvar gazetesi GÖRÜNTÜ ekibine giriş, hayattaki en iyi arkadaşlarımla tanışma, FOTOGRAF dergisini 50. Sayı ile yeniden yayımlama çabaları, dergiyi derneğe yük etmemek için kapı kapı reklâm arama çalışmaları, ne olacak bu derneğin hali ile başlayıp geceler boyu süren AFSAD tartışmaları, ardından dernek işlerinden bir süreliğine el etek çekmeler ama AFSAD’ın hep hayatımızın içinde olması, uzaktan da olsa, elden geldiğince katkı yapmalar, her yemekte, her ortamda AFSAD tartışmalarından kopamama, ardından Denetim Kurulu üyesi olarak tekrar kurullarda görev alma, diyerek bu günlere kadar geldik. 2013 yılında umarım 30. üyelik yılımızı da kutlayacağız. O zaman 53 yaşımızda olacağımıza göre yaşanmış ömrümüzün %57’si AFSAD’la geçmiş olacak.
Bu günden geçmişe bakınca içimizdeki AFSAD mikrobu bence o tahta sıralardan bulaştı. O tahta sıralar üzerinde öğrendik “ORTAKLAŞA ÇABA” ile nelerin başarılabileceğini, “DOST SELAMLARIMIZLA” diye biten duyurularla pekişti dostluklarımız. AFSAD yüzünden yaşadım dostlarımla kırgınlıkları, yine AFSAD sayesinde onlarla kaldığı yerden dostça sohbetlere devam edebildik. AFSAD’ın her kademesinde öğrendik bir örgütü yönetmenin inceliklerini. AFSAD sayesinde edindiğim tüm dostlarımın tek bir amacı vardı “hep ve her zaman daha iyi bir AFSAD”. Doğaldır ki herkesin “Daha iyi bir AFSAD” tanımı bir değildi. Ama bu farklılıklar zenginleştirdi AFSAD’ı. AFSAD zenginleşirken aslında bizler zenginleşiyorduk, farklı fikirlerin de değerli olabileceğini, onlara tahammül göstermeyi öğrenirken. Şimdi anlıyorum ki “hep ve her zaman daha iyi bir AFSAD” amacını gerçekleştirirken aslında kendimizi hep daha iyi olmaya programlamışız. Zaman zaman çoğumuzun aklından geçmiştir AFSAD bana ne veriyor diye. 35 yıllık AFSAD’ın 30 yılda bana verdiklerinin sadece bir kaçı bunlar. Ama her şeyden önemlisi her hangi bir karşılık beklemeden alınan bir şeyler üretme keyfi bir ömre yeter. İyi ki o tahta sıralara oturmuşum.
Dost selamlarımla.
Kontrast Sayı 32, Kasım-Aralık 2012