Koray PEKÖZKAY | Fotoğraf Editörlüğünün Evrilmesi (44. Sayı)

Fotoğraf editörlüğü adı verilen birimler, tüm dünyada, özellikle ulusal basını temsil eden yayınların ve global ajansların uzun yıllardır görsel editörlüğünü yüklenen ekiplerden oluşmuş olarak bilinir.

Fotoğraf Editörü ne yapar ?

Fotoğraf editörleri temel olarak; yayınlarda, haberleri destekleyici, tanımlayıcı, kanıtlayıcı, içeriği zenginleştirici, vurgulayıcı fotoğrafı temin etmek, ürettirmek ve hatta bir fotoğrafın içeriği ile haberi yaratmak gibi önemli bir ihtiyaca editoryal anlamda hizmet ederler. Tüm bunlara ek, haber ajanslarının anlık yayınladığı binlerce fotoğrafı taramak, kendi yayınına çalışan foto muhabirlerinin servis ettiği kareleri elemek, yayına hazırlamak gibi rutin tabir edilen bir göreve de sahiptir. Hatta son yıllarda bu tarama görevine sosyal medyayı da eklediler.

Ülkemizde, “Fotoğraf Editörlüğü” adını ve şeklini almaya başlayan yapı ise ilk başlarda, belli bir yaşın üzerindeki “usta foto muhabiri”nin emeklilik öncesi yaşayacağı bir şeflik makamı gibi kurgulanmışsa da, dijitale dönüşüm sonrası uluslararası forma evrilmeyi kısmen başarabilmiştir.

Hürriyet Gazetesi’nde 2002-2012 tarihleri arasında Fotoğraf Editörlüğü yaptığım sürecin ilk yarısında, fotoğraf editörlüğüne hizmet eden bir laboratuarımız da vardı. Dijitale geçişi tamamlamamızın arkasından, negatif pozitif banyo ve baskı bölümümüzü kapattık. 2002-2012 yılları arası yürüttüğüm Hürriyet Fotoğraf Editörlüğü görevi süresince, bir uzman foto muhabiri, iki editörden oluşan ekip ile tüm bu süreci yürütmeye çalıştık. Beraberinde Ankara ve ek yayınların fotoğraf servisi ile İstanbul istihbarat servisi foto muhabirlerince, içerik olarak desteklenen Hürriyet Fotoğraf Editörlüğü biriminde, bu yıllar arasında kimyasal fotoğraftan dijitale dönüşümü de tamamladık.

Dijitale dönüşümün tamamlanması ve sosyal medyanın yaygınlaşması sonrası, fotoğraf editörlerine düşen ekstra görevler oluşmuştur. Bunlardan birincisi olay başına düşen fotoğraf sayısının kimyasal fotoğraf dönemine oranla kat kat artmasıdır. Yani, bir habere dair fotoğraf taramaya kalktığınızda, kimi zaman yüzlerce fotoğraf arasından en doğrusunu bulmaya çalışarak günün önemli bir vaktini bu görevle geçirmek gerekmişti. Diyebiliriz ki bunun temel sebebi, dijitale dönüşüm sürecinde foto muhabirlerinin sınırsız fotoğraf çekebilme şanslarını sonuna kadar zorlamak istemeleriydi.

Özellikle akıllı telefonlar sonrası ilerleyen sosyal medya sürecinde ise, daha sonralarında yurttaş foto muhabiri diye adlandırılan ve bir fotoğraf editörü için milyonlarca yeni göz anlamına gelen yepyeni bir kaynak daha ortaya çıkmıştır. Anlık olaylara, yakın ve doğru zamanda müdahil oluşu ile bir anda ön plana çıkan yurttaş foto muhabirleri, sosyal medya sayesinde çok hızlı bir şekilde aranıp bulunabilen bir kaynak olarak artık editörlerin masalarında yerini aldı.

Türkiye’de tüm dünya ile eşzamanlı olarak bu süreci geçti ve kendi kurallarını kendi yaratan ve elbette ki hukuki şartlarını da ayrıca değerlendirebileceğimiz bir kaos, zamanla bir sisteme oturacak gibi görünmekte. Tabii böylesi dev bir kaynağı yok saymak mümkün değil.

Türkiye’de genel olarak fotoğraf editörlüğü, foto muhabirinin tarzını zorlayacak, yeni bir stil geliştirmesine yön verebilecek/yönlendirecek yapılara sahip değildir. Bunun ardındaki gerçek ise; Türk basınının hala daha çağın ruhundan uzak yönetimler ve editoryal kadrolara sahip olmasıdır. Bu kadroların gençleşmesi süreci hala daha tamamlanmadığından, var olan yönetimler ile yayınlarda görsel bir yenilenme, yeni fotoğrafik stillerin oluşması pratikte çok kolay görünmemektedir.

İnternet yoktu fotoğraf yine de geldi !!!

Ocak 2011’de, Mısır’da, Hüsnü Mübarek’i istifaya sürükleyen büyük halk hareketinde bölgede olan Hürriyet muhabiri, bölgeden kendi fotoğrafını bir imza fotoğrafı olarak kullanmak üzere çektirmiş, gün boyunca haberleri telefonla yazdırmış ancak fotoğrafını bize gönderebilecek interneti bulamamıştı. Çünkü tüm Mısır’da internet bağlantısı devlet tarafından durdurulmuştu ve uluslararası temsilcilikler dahil hiçbir yerde internet bağlantısına ulaşılamıyordu. Gazetenin baskı saatine yaklaşık bir saat vardı ve eski teknolojinin devreye girdiği bir yöntem bulduk. Fotoğraf bir kağıda basılıp bize faks olarak geldi. Biz de fakstan aldığımız fotoğrafı tarayıp üstünde mümkün olduğunca temizlik yaparak siyah beyaz bir imza karesi olarak kullandık. Bu örnekten de anlaşıldığı gibi temel görev, fotoğrafın çekilmiş olmasından çok, gazeteye o fotoğrafın bir şekilde gönderilmiş olmasıydı.

Fotoğraf Editörlüğüne önem daha da artmıştır

Renkli fotoğrafa geçiş nasıl ki bir devrim ise, dijital fotoğrafa geçiş bundan kat kat önemli bir devrimdir. Dijital devrim, kısmen yaşanmış, kısmen de öngörülen fikri, hukuki, ahlaki riskleri yanında getirmiştir. Fotoğrafın dijital bir imza ile sahiplenilmesi, özellikle internet tabanlı yayınlarda teknik takibi gibi konular artık mümkündür. Gazetecilikte bu sorunların önünü kesebilmek, engelleyebilmek ve yönetebilmek adına en büyük görev fotoğraf editörlerine düşmektedir. Fotoğrafın dijital çağı; fotoğraf editörlüğüne ihtiyacın artmasını ve bir meslek olarak çok daha ön planda bir editöryel masa halini almasını sağlamıştır.

Koray PEKÖZKAY
Fotoğrafçı
GÖRSEL ŞEYLER Kurucu Ortağı
Görsel İletişim Danışmanı
[email protected]

Kontrast Sayı 44, Kasım-Aralık 2014

Bizi paylaşın..