Yazarın biyografisine baktığımızda “…dünyaca tanınan ABD’li deneme ve roman yazarı, kuramcı, eleştirmen ve insan hakları savunucusu…” olarak tanıtılıyor. Ayrıca film senaryoları yazmış ve yönetmenlik de yapmış. Fotoğrafla ilgili olarak bir deneme kitabı yazmış. Ancak nerede bir fotoğraf yazısı, eleştirisi ya da akademik ağırlıklı bir yazı okursanız çoğunda bu tek kitaba gönderme ya da bir alıntı bulursunuz.
Sözünü ettiğimiz, neredeyse her entelektüel fotoğrafçının başucu kitabı olan Susan Sontag’ın “Fotoğraf Üzerine” adlı deneme kitabı. Eğer okumadıysanız mutlaka okumalısınız. Aksi takdirde fotoğrafçı kimliğinizin bir yanı eksik kalacaktır, inanın. Abarttığımı düşünüyorsanız, okuduğunuzda, fotoğraf üzerine inanılmaz zengin gözlemler ve saptamalar yaptığını ve fotoğraf hakkında ufkunuzu nasıl açtığını göreceksiniz.
Aslına bakarsanız, fotoğraf öğrenmeye başlayanlara en başta önerilecek şey, teknik bilgi vs.den önce fotoğrafın ne olduğunu anlamalarını sağlayacak birkaç kitap okumaları olmalı. İşte bu kitapların başında da Sontag’ın ‘Fotoğraf Üzerine’si geliyor.
Elimizdeki baskı, Altıkırkbeş Yayınevinin, 2008 yılında Reha Akçakaya tarafından çevirisi yapılmış olan üçüncü baskısı.
“…Fotoğraf, eğer fotoğraf makinasının kaydettiği gibi kabul edersek, dünyayı tanıyabileceğimizi ima eder. Oysa bu, dünyayı göründüğü gibi kabul etmeyerek işe başlayan anlayışın tam tersidir. Anlamanın tüm olabilirliği hayır diyebilmekten kaynaklanır. Kesin konuşmak gerekirse, kimse bir fotoğraftan bir şey anlayamaz. Kuşkusuz fotoğraflar bugünün ve geçmişin hayalimizdeki esimlerinin boşluklarını doldurur; örneğin Jacob Riis’in 1880’lerde görüntülediği New York sefaleti, Ondokuzuncu Yüzyıl sonu Amerika’sındaki kentsel yoksulluğun bu denli Dickens’vari olduğunun farkında olmayanlar için şiddetle öğreticidir. Yine de fotoğraf makinasının gerçekliği verişi, açığa vurduğundan daha fazlasını gizlemek durumundadır. Brecht’in vurguladığı gibi, Krupp fabrikasının bir fotoğrafı, bu kuruluş hakkında sözcüğün tam anlamıyla hiç bir şey açıklamaz. Bir şeyin nasıl göründüğü temeline dayanan sevgisel ilişkinin tam tersine, anlama o şeyin nasıl işlediği temeline dayanır. İşlev görmeyse zaman içinde oluşur, zaman içinde açıklanmalıdır. Yalnızca anlatan bir şey, bizim anlamamızı sağlayabilir…”
Kontrast Sayı 34, Mart-Nisan 2013