İlker MAGA | Özgen Özgenal (30. Sayı)

Ülkenin bereketli topraklarında, yaşadığı bölgenin bütün olumlu özelliklerini üzerinde toplayan güzel bir insan yaşardı. Sessizdi. Her an her insanla zorlanmadan ilişki kurmaya hazır bir ifadenin hâkim olduğu aydınlık bir yüze sahipti. Öfkenin ve şiddetin hiçbir zaman izine rastlanamayacağı bu yüz çok gülmezdi, bunun yerine gözlerinde, sahiplenen bir gülümseme vardı. Orta boylu, esmer, kara gözlü bu insanın bir toplantı sırasında varlığını hemen hissetmek kolay olmazdı. Yokluğu ise hemen fark edilirdi. Onunla olmak, kısa bir sohbet etmek, yolda ona tesadüfen rastlamak insana iyi gelirdi. Onu görmeden bir günü geçirmeyi eksiklik sayan arkadaşlarının sayısı az değildi. Dostlarına her daim zamanı vardı. İki sahibinden biri olduğu fotograf laboratuvarının en yoğun günlerinde bile dostlarına zaman ayırırdı. Dostlarından gelenler en başta, kendisinden istenen yardımların hiçbirini geri çevirmez, “hayır” diyemezdi. Birisi sergi mi açacak ya da bir karma sergi mi hazırlanacak, bütün işleri üzerine alır ve bunları en mükemmel şekilde yerine getirirdi. Aynı karma sergide kendisine ait fotografların insanı şaşırtacak kalitedeki baskılarını ne zaman yaptığını ise kimse bilemezdi. Cömert değil, çok cömertti.

Fotograf konusunda çok geniş bir birikimi vardı. Fotograf tarihi, fotograf baskı teknikleri, en aktüel teknik gelişmeler, fotograf dünyasının öne çıkan yeni isimleri ve buraya uyan onlarca konuyu onunla konuşmak mümkündü. İletişim araçlarının sınırlı olduğu 80’li yıllarda fotografla ilgili gelişmeleri bu kadar yakından takip edebilmesi insanı şaşırtırdı. Dünyanın önde gelen hemen hemen bütün fotograf dergilerine aboneydi. En seçkin fotograf galerilerinde ve en önemli koleksiyonlarda sergilenebilecek ve yer alabilecek renkli ve siyah beyaz baskılar yapabilirdi. Yaratıcılığı da en az fotografın mühendislik tarafı kadar güçlüydü. Portre, mimari, doğa, klasik röportaj gibi geniş bir alanda çalışabilirdi. Daha sonraki yıllarda arkadaşlarıyla birlikte kurduğu fotograf tanıtım firmasında yaratıcılığının ne kadar geniş bir alanda gezindiğini çarpıcı örneklerle gösterebilmişti. Aynı firmanın tanıtım broşürleri ve yeni yıl kutlama kartları bile bu insanın fotograf yaratıcılığını gösteren iyi örnekleriydi.

Onsuz, en küçük bir sohbet toplantısı bile eksik sayılırdı. Kurulduğundan beri üye olduğu ve yöneticilik yaptığı fotograf derneğinin fotograf gezilerinin istisnasız katılımcısıydı. Bu gezilerin birinde, 19 Kasım 1995 günü, kendisi dahil fotograf aşığı 13 değerli insanın ölümüyle sonuçlanan trafik kazasında kaybettik onu.

Özgen Özgenal, fotograf birikimi, mühendisliği ve fotograf yaratıcılığı açısından yaşadığı şehri, bölgeyi ve ülkeyi aşan önemli bir fotograf uzmanı, önemli bir fotografçıydı, arkasında küçümsenemeyecek bir fotograf arşivi bıraktı.

Özgen Özgenal hakkında şimdiye kadar bir kitap, geniş bir yazı çıkmadı, fotograflarından oluşan bir sergi açılmadı. Yani, insanlığın tecrübe hanesine kazandırılıp kalıcı bir değere dönüştürülemedi.

Bir kültürel ya da toplumsal olay nedeniyle ülke eleştirilirken “ya efendim Batı’da böyle mi” diye devam eden cümleler genellikle sinir bozucu ve bayağıdır. Ancak, Batı ile ülke, “değer yaratma” açısından karşılaştırılabilir. Aradaki temel ayrımlardan biri, bence değer yaratmadır. Batı, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında, nüfusuna oranla çok sayıda değer yaratıp, bunu insanlığın kültür hazinesine kazandırmayı başarırken, ülkemiz, kişilerin fedakarlıklarıyla yarattığı değerleri fark edip ondan yararlanmayı bilmek, değer yaratmak bir yana, değer yeme makinesi gibi çalışmaktadır.

Özgen Özgenal’ın kendi çabalarıyla yarattığı değer, güvenilmez olduğu yeniden ve hep yeniden ispatlanan toplumsal hafızaya teslim edilemez.

Tecrübe biriktiremediği için çabuk unutan bir toplumun içindeyiz. Tecrübe biriktirmek, önce değer tespitiyle başlıyor. Değer ise hangi açıdan bakılırsa bakılsın, bir ölçü sorunudur. Toplumsal ölçü, kulağa çok klasik gelse bile, tekrarlamakta hiçbir sakınca yok; Doğu Batı ayrımı yapılmadan ülkenin her tarafına yayılmış ve günlük hayatın parçası olmuş temel kültürün bir türevidir.

Kontrast Sayı 30, Temmuz-Ağustos 2012

İlker MAGA

Bizi paylaşın..