İlker MAGA | İnsanın Yeni Doğal Refleksi ve Fotoğraf Makinesi Ne Zaman Yerinden Çıkarılır? (18. Sayı)

İnsan şarkı söyler; keyifli anlarında, üzerinde pek düşünmeden, doğallaşan bir insan refleksi olarak…

Ya da çizer…

İnsan yazıyı kullanır; bazen bir satır, bazen bir şiir ya da bir deneme yazar.
Sadece duygularını takip eder insan; üzerinde derin derin düşünmeden; içinden gelen seslere kulak verir ve buna belki eşlik edecek, belki de dile getirecek bir form arar.
Türkü, şarkı mırıldanmak, çizmek, yazmak insanın kendi duygularını ifade ettiği formlar.

Belli bir algı düzeyine ulaşmış, olmazsa olmaz temel insanlık özelliklerine sahip insanda olması gereken formlar…

İnsan fotoğraf da çeker… Fotoğraf makinesini yerinden çıkarır ve istenen kare belli bir cisme kaydedilir. Duygularını takip ederek, üzerinde çok da düşünmeden… Tıpkı şarkı söylemek, çizmek ve yazmak gibi… Fotoğraf çekmek, tıpkı diğer formlar gibi otomatik, doğal bir refleks oldu.

Fotoğraf çekmek, insanın otomatikleşen “doğal” reflekslerinden biri artık… Bu refleksi, insanın “yeni” doğal kazanımları arasında sayabiliriz. Görmek, insanın üzerinde her zaman etkiliydi. İnsan beyninin üçte birini gözün ve onunla ilgili alanın kapladığı dikkate alınırsa, insanın görebildiği gerçek görüntüleri tespit edebilmek için fotoğraf makinesinin icadını ve onun demokratikleşmesini beklediği öne sürülebilir.

Ama… Ama ile başlayan bölümler genellikle ondan önce anlatılanların üstünden ezerek geçer. Burada “ama”nın bu türden bir olumsuz amacı yok.

Keyif anlarında türkü, şarkı mırıldanan her insana müzisyen demiyoruz.

İlkokulda ya da herhangi bir şekilde bir müzik aleti çalmayı öğrenen herkese de müzisyen demiyoruz. Bir fikri, bir duyguyu ya da benzer bir şeyi yazı formunda kâğıda geçiren herkese şair, yazar da diyemiyoruz. Aynı durum kâğıt üzerine bir şeyler çiziktiren, resim yapan insan için de geçerli; bunlara çizer, ressam sıfatını hemen uygun bulmuyoruz.

Yazı yazmak, en azından çizginin temel özelliklerini bilmek, yani çizmek, bir şekilde müzikle ilgilenmek gibi fotoğraf çekmek de günümüz insanın temel özelliklerinden biri oldu. Her çizene, müzik yapana, yazana; çizer, müzisyen, yazar denmediği gibi her fotoğraf çekene fotoğrafçı ya da fotoğraf sanatçısı da denmemelidir.

İnsan, yaptığı, yapmaya çalıştığı, kısaca denediği her şey değildir. İnsan, ne olduğunu ancak ortaya koyacağı işlerle gösterebilir. Diğer anlatım formlarında olduğu gibi fotoğraf için de geçerli bu durum.

Fotoğraf, bir araç; bir anlatım, ifade aracı. Hemen her alanda, hemen her gün karşılaştığımız ve karşılaşmaktan kaçamadığımız gibi, anlamayan anlatamaz. Anlamak ise, anlamak niyetinden bağımsız, ancak sağlam bir temelle mümkündür. Anlatmak isteyen, seçtiği anlatım formuna her açıdan hâkim olabilmek zorundadır.

Yani… Yani, fotoğrafçı olmak isteyen birine fotoğraf makinesinden önce temel lazımdır.

Dünyada milyonlarca keman, gitar vb. enstrüman var ama bir o kadar müzisyen, virtüoz yok. Bu, fotoğraf için de geçerli.

Dijitalleşme, fotoğrafın yaygınlaşmasını sağladığı kadar onun bayağılaşmasına da neden oldu. Bir konser ya da “ilginç” bulunan herhangi bir görüntüyle karşılaşıldığında, hızla fotoğraf makineleri yerinden çıkarılıyor ve adeta film çeker gibi aralıksız düğmeye basılıyor. Oysa fotoğrafın sırrını çözen hemen herkesin bildiği gibi, aralıksız fotoğraf çeken kişi, kendinden emin olmayan ve ne çekmek istediğini bilmeyen insandır. Ayrıca sürekli fotoğraf çekmek, insanın görme konsantrasyonunu da bozar ve yorar. Ne istediğini bilmeyen ise sadece boş görüntü elde eder.

Fotoğraf makinesi, bir oyuncak değil, “ilginç” anlar karşısında insanlara yöneltilen ve sürekli açık bırakılan bir silâh hiç değil, bir araçtır. Gerektiğinde yerinden çıkarılır, insanları rahatsız etmeden görüntü elde edilir ve işi bittiğinde yerine konur. Fotoğraf makinesinin yerinden çıkarılıp göz hizasına getirilmesinin arkasında ise hümanist bir kaygı olmalıdır.

Fotoğrafın modern insanın doğal reflekslerinden biri olmasını bir insanlık kazanımı saymalı ama beraberinde getirdiği tuzaklara dikkat etmeli. Her mırıldanan, müzisyen değildir…


İlker MAGA

Kontrast Sayı 18, Temmuz-Ağustos 2010

Bizi paylaşın..