Her meslekte olduğu gibi fotoğrafçılıkta da eğitim yaygın eğitim yöntemiyle ve çıraklıkla başlamıştır. Bir mesleğin öğrenilmesi, o mesleği bilen bir kişinin/ustanın yanında çalışmakla, onun yaptıklarını izlemek ve aynısını yapmakla mümkündü. Bu nedenle ilk kez fotoğraf eğitimi alanlar da, ilk fotoğrafhanelerde/stüdyolarda çalışan çıraklardır. “Usta çırak ilişkisi” söylemini dilimize kazandıran bu yöntem, günümüzde de sürdürülmektedir. Ancak önemli bir farkla; günümüzde çıraklar, çalıştıkları iş yerinde gördükleri uygulamalı eğitimin yanında “mesleki eğitim merkezi”nde de teorik eğitim almaktadırlar.
Mesleki eğitim merkezlerinde fotoğrafçılık meslek dalında; fotoğraf çekme, çekilen fotoğrafı baskıya hazır hale getirme, çeşitli özelliklerdeki banyo ve baskı sistemlerinin çalışmaları hakkında yeterlikler edinmeye yönelik bilgi ve beceri kazandırılması hedeflenmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olan mesleki eğitim merkezlerinde çıraklık eğitim süresi ilköğretim okulu mezunları için iki yıl, lise ve daha üst okul mezunları için ise bir yıldır. Bir iş yerinde çırak olarak çalışanlar haftada bir gün mesleki eğitim merkezine giderek 8 saatten az olmamak üzere teorik eğitim alırlar. Teorik eğitimde Türkçe, matematik, toplam kalite yönetimi, mesleki bilgisayar gibi genel bilgi dersleri yanında fotoğraf çekme, baskıya hazırlama/ basma, arşivleme ve video kamera gibi meslek dersleri de verilmektedir. Yılda en az 200 iş günü olması gereken uygulamalı eğitimlerini ise sözleşme yaptıkları/çalıştıkları işletmelerde almaktadırlar.
Çıraklık ve ustalık eğitiminde teorik ve uygulamalı eğitimler birbirini izleyecek şekilde düzenlenir. Çıraklık eğitimini tamamlayanlar kalfalık sınavlarına girer, başarılı olmaları halinde iki yıl süreli ustalık eğitimine devam ederler. Ustalık eğitiminde teorik olarak iş güvenliği, insan ilişkileri, işletme, muhasebe, sigorta ve vergi mevzuatı, çalışma hukuku ve sanatsal fotoğraf çekimi gibi dersler alınmakta; ayrıca iki yıl süre ile ilgili bir iş yerinde uygulamalı eğitim yapmaktadırlar/çalışmaktadırlar. Mesleki eğitim merkezlerindeki ustalık eğitimi çalışma saatleri dışında, genellikle akşamları yapılmaktadır.
Meslek eğitimiyle ilgili yasada usta, bir mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarını kazanmış ve bunları mal ve hizmet üretiminde iş hayatınca kabul edilebilecek standartlarda uygulayabilen; üretimi planlayabilen; üretim sırasında karşılaşılabilecek problemleri çözümleyebilen; düşüncelerini yazılı, sözlü ve resim ile açıklayabilen; üretimle ilgili pratik hesaplamaları yapabilen kişi olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca aynı yasa, fotoğrafçılıkla ilgili bağımsız iş yeri / işletme açabilmek için ustalık belgesine sahip olma veya ustalık belgesi olan bir kişiyi işyerinde çalıştırma zorunluluğunu getirmektedir.
Söz konusu yasa, fotoğrafçılığı ticari bir meslek, diğer bir deyişle fotoğrafçılık esnafı açısından ele almakta; eğitim ve uygulamalarla ilgili kuralları da buna göre düzenlemektedir. Oysa fotoğrafın bir sanat dalı olarak da ele alınması ve verilecek sanat eğitiminde fotoğrafın da yerinin olması gerekir.
Bu düşünce, ancak Cumhuriyetle birlikte uygulanma imkânı bulmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel durumunun iyileştirilmesi bir bütün olarak ele alınmış; halkın gelişmesi, ilerlemesi, çağdaş dünyada yerini alabilmesi ve bu alanlardaki eğitim ihtiyacının karşılanması için çareler aranmıştır. Bu amaçla Halkevleri açılarak dil, tarih, güzel sanatlar, spor, sosyal yardımlaşma, okur yazarlık gibi konularda halkın eğitilmesi için çalışmalar başlatılmıştır.
Bu çalışmaların en önemlilerinden biri de halka sanatı benimsetmektir. Bu kapsamda yaygın fotoğraf eğitimi; belge üretmek yanında gençlerin gözlem yeteneklerini geliştirmek ve onlara sanat zevkini aşılamak için fotoğraf sergileri ve yarışmalarıyla başlatılmıştır. Bu sergi ve yarışmaların bir amacı da; amatör fotoğrafçılığı ülke geneline yaygınlaştırmak olmuştur.
Sergiler/yarışmalar iki aşamalı olarak gerçekleştirilmekteydi. Şubat ayı içinde Halkevlerinde bir fotoğraf sergisi açılır; o sergideki en iyi fotoğraflar belirlenerek Ankara’ya gönderilir, burada genel bir seçim yapılarak dereceye girenler belirlenirdi. Örneğin 1939 yılında Ankara Halkevinin düzenlediği ilk fotoğraf yarışması birincisi, “Gazi Terbiye Enstitüsü” öğretmeni Şinasi Barutçu olmuştu.
Halkevlerinin güzel sanatlar şubesi, etkinlikleri arasında fotoğraf kurslarına da yer veriyordu. Halkevlerindeki fotoğraf sergileri ve kursların, ülkemiz fotoğrafçılığına küçümsenemeyecek katkıları olmuştur.
Günümüzde -1950’li yıllarda kapatılan halkevlerinin yerine ikame edildiği varsayılan- halk eğitimi merkezlerinde, talep edilmesi halinde yaygın eğitim yöntemiyle fotoğrafçılık eğitimi verilmektedir. Kurs şeklinde düzenlenen bu eğitimin içeriği/programı, katılımcıların fotoğraf konusundaki bilgi, beceri ve istekleri doğrultusunda belirlenebilmektedir.
Konuyu bitirirken, kendimce önemli addettiğim, bilinmesinin yararlı olacağını düşündüğüm iki hususa değinmek istiyorum: Yukarıda anlatılmaya çalışılan gerek mesleki eğitim merkezlerindeki gerekse halk eğitimi merkezlerindeki fotoğraf eğitiminden yararlananların sayısı -ülke nüfusu düşünüldüğünde- sanılanın aksine, çok azdır. Millî Eğitim Bakanlığı’nın izniyle çalışmalarını yürüten özel fotoğraf kursları ile fotoğraf derneklerinin seminer vb. şeklinde gerçekleştirdikleri ve yaygın eğitim kapsamında değerlendirilmesi gereken fotoğraf eğitimleri ülkemiz fotoğrafçılığına önemli katkılar sağlamaktadır.
Hasan ATABAŞ
M.E.B Mesleki Eğitim Emekli Gn. Mdr. Yard.
Kontrast Sayı 35, Mayıs-Haziran 2013