Haluk SAFİ | Dijital Dünyada Yedekleme ve Arşivleme (51. Sayı)

Eskiye olan güven ve sevgiyle, analog dünyada çekimler yaptıysanız ve çekimlerinizi doğru banyo yapıp, asitsiz ortamlarda sakladıysanız, negatifler ve pozitifler tek kopya olmak kaydıyla, on yıllar boyunca sizlerle birlikte olabileceklerdir.

Hâlbuki çekimlerde ve düzenlemelerde çok kolaylık sağlayan dijital dünyada, orijinal fotoğraflarınızın, geri dönüşü olmayan bir şekilde kaybetme olasılığı, tahmininizden çok daha yakındır. Dijital dünya, avantajları ve arşivlemedeki dezavantajlarıyla yeterince önlem alınmazsa, eserlerinizin kalıcılığı sağlamak adına, size hayli riskli bir gelecek sunmaktadır.

Peki dijital dünyada çektiğimiz bir fotoğrafın 100 sene sonra bir bilgisayar kullanıcısı tarafından açılmasını nasıl sağlayabiliriz? Günümüz teknolojisinde bu durumu garanti edebilen, tutarlılığı 100 seneyi bulabilecek bir bir teknoloji ne yazık ki mevcut değildir. İşte bu nedenle; dijital fotoğraflarımızı saklayabilmenin ve arşivleyebilmenin metotlarına yönelik önerilerimi kalıcı olarak paylaşacağım.

Fotoğraf Dosya Tipleri

Endüstri standardı firmalar (Canon, Nikon, Fujifilm, Olympus..) tarafından kullanılan ve görüntünün sensör tarafından yakalanmasından sonra, karta kaydedilerek saklanmasıyla başlayan işlenmemiş RAW (ham) görüntü dosyası bundan 15, 50, 100 sene sonra açılabilecek mi?

Bunu çok sevdiğimiz fotoğraf makineleri üreticileri garanti edebilir mi? Bundan 100 sene sonra bizi heyecanlandıran bu üreticiler hayatta kalacaklar mı? Bugün Contax, Zenith, Rollei gibi bir zamanlar pazarı kasıp kavuran markalar mevcut mu? Maalesef hayatta değiller… Peki, fotoğraflarımızı nesiller boyunca dijital ortamda saklamayı nasıl garanti edebiliriz?

Aşağıdaki tablo bizlere dosya tiplerine göre, hafıza tuttuğu yer miktarını ile kâğıda bastığımızda bize sunduğu görüntü kalitesini ve şu anda popüler yazılımlarla uyumluluğunu göstermektedir.

JPEG Dosya Formatı:

İnternet dünyasında en yaygın olarak kullanılan ve başlangıç seviyesinde fotoğrafçılar tarafından en çok rağbet gören dosya formatıdır. Aslında JPEG’in bu derece yaygın olarak kullanılmasındaki ana neden, dijital fotoğraf makinelerinin ve internet tarayıcılarının açıldığında bu dosya formatını doğal olarak desteklemesinden ileri gelmektedir. JPEG dosya formatı kalite ve ebat olarak en küçük dosya tipidir. Fotoğraf makineniz RAW dosya formatını destekliyorsa, acilen makinenizin ayarını RAW formatında çekim yapacak konuma getiriniz. Yaklaşık 7 seneden bu yana, çekimlerimde JPEG yerine sadece RAW kullanmaktayım. Sensörün yakalayabildiği tüm görüntüyü kaydettiği RAW dosyası, fotoğraf makinenizin tam kapasitesiyle çalışmış haldeki çıktısıdır. RAW’dan JPEG ya da başka dosya tipine dönüş yapabilirsiniz, ancak başka bir dosya tipinden RAW’a dönüş yapamazsınız.

TIFF Dosya Formatı:

Matbaa ve baskı dünyasında kullanılan formattır. Dosyaları kayıpsız bir şekilde saklar, ancak içlerindeki toplam bilgi miktarı RAW dosyalardan daha az olmasına karşın, dosya ebatları daha büyüktür. 8 bit olan versiyonu nispeten daha küçük dosya ebadı ve daha düşük kalitede bulunsa dahi, 16 bit ebadı tercih edilmelidir. TIFF formatında saklamanın bir başka avantajı ise, fotoğraf editörlerinde kullanılan katman bilgilerini saklayabilmeleri, dosya açıldığında katmanlarla birlikte açılabilmeleridir.

RAW (Ham) Dosya Formatı :

Nikon, Canon, Fujifilm, Olympus, Panasonic, Pentax, PhaseOne… gibi firmaların her ne kadar aralarında büyük bir fark olmamasına karşın, kendi standartlarına göre oluşturdukları ve işlenmemiş ham sensör görüntü bilgisini sakladıkları dosya formatıdır. Fotoğraf editörü yazılımlarının 10 ila 20 yıl sonra bu dosyaları açmasına şüpheyle bakılmaktadır. Bu nedenle; her halükarda çektiğimiz orijinal RAW görüntülerini arşivledikten sonra, kullandığımız fotoğraf editörünün (Örn. Photoshop) bu desteği kesmeye başlayacağını ilan etmesi ile RAW dosyalarınızı geçerli başka bir formata transfer etmeniz gerekecektir.

DNG (Dijital Negative-Dijital Negative):

Adobe firması tarafından geliştirilmiş ve mevcut endüstri standardı firmaların kullandığı RAW dosyalarını bu standarda dönüştürerek, teoride yüzyıllar boyunca saklanmasının planlandığı bilinen standarttır. Leica ve Hasselblad gibi firmalar bu standardı kendi dijital fotoğraf makinelerinde doğal RAW dosya formatı olarak kullanmaktadırlar. Teoride her şey yolunda görünüyorken, DNG formatının yeni üretilen fotoğraf makinelerini destekleyebilmesi için sürekli güncelleme gerektirmesi ve DNG formatının kalıcı geçerli olabilmesinin bundan on yıllar sonra Adobe firmasının DNG politikasına ya da varlığına bağlı olduğunu söyleyebiliriz.

Depolama Dosya Formatı:

Yukarıda bahsedilenler doğrultusunda fotoğrafları düzenledikten sonra onları hangi formatta saklayacağımız en önemli sorulardan biridir. PSD ve DNG Adobe firmalarının standardı olduklarına göre, TIFF (16 bit ) versiyonu düzenlenmiş, düzeltilmiş, fotoğrafları saklamak için kullanabileceğimiz en doğru format olarak görünmektedir. Ayrıca arşivimizde her bir fotoğrafımızın, RAW dosya tipini saklamanın da bir zorunluluk olduğunu hatırlatmakta yarar var.

Sonuçta depolama ve arşivleme için editör yazılımlarının geçmişte kullandığımız RAW dosyalarını açabilme özelliğini yitirene kadar, RAW olarak saklanması gerektiğini söyleyebiliriz. Hali hazırda uluslararası bir standart olan TIFF (16) dosyalarının yeni bir versiyonu çıkana kadar, editör programlarınca açılacağı varsayılmaktadır. Ancak bilişim teknolojisinin içinden biri olarak şunu söyleyebilirim: Bundan 100 sene sonra, TIFF dosyasının açılma garantisini bize bugünden kimse veremeyecektir. Kısacası TIFF formatında sakladığımız dosyaların da eskiye yönelik desteklenip desteklenmediğinin kontrolü de tarafımızca ya da bizden sonra, fotoğraflarımızı takip etmek isteyen miras bıraktığımız yakınlarımızca yapılmalıdır.

Yedekleme Medyaları

Bugün bize çok doğru gelen yedekleme medyaları bundan 5 ila 10 yıl sonra yerini yeni teknolojilere bırakacak ve büyük olasılıkla kullanılamayacaktır. 5.25” disklerin şu anda hiçbir yerde bulunamadığını veya bunları okuyacak / görüntüleyecek bir teknolojinin üretilmediğini anımsayalım.

CD, DVD, Blu-ray ile Arşivleme:

Her ne kadar bazı hızlandırılmış medya testleri bu ürünlerin 50 ila 100 yıl ömürlü olabileceklerini belirtseler de; siz siz olun 5 ila 10 yıl arasında medya tipini mutlak surette değiştirin ya da yenileyin. Nem, sıcaklık, manyetik alan vb… problemler, bu medyaların ömürlerinde hızlı düşüşlere sebep olmaktadır.

Harici Sabit Disk (External Hard Disk):

Fiyatları hızla düşen bu ürünlerin yedekleme olarak kullanılması ilk başta çok güzel ve doğru bir fikir gibi görünse de, sahip oldukları elektrik motorunun arızaya geçmesiyle içerisindeki bilginin kurtarılması çok güç duruma gelmektedir. Bu sebeple, geçici yedeklemeler için doğru bir yöntem olarak kabul edilmekteyken, kalıcı yedekleme için tavsiye edilmemektedir.

Manyetik Teyp Ünitesi (Kasetler):

Çevrim dışı arşivleme çözümüdür. Harici sabit diskten farklı olarak hiçbir hareketli parçası olmayan kasetlerin, en büyük dezavantajı, manyetik teyp ünitesine konularak geri getirmenin hayli uzun süren bir çalışma ile mümkün olmasıdır. Yine CD, DVD, Blu-ray teknolojilerinde olduğu gibi, nem, manyetik alan ve sıcaklık bu yedekleme sisteminin de en büyük düşmanıdır. Ancak bu koşulların sağlanabileceği ortamlarda yedekleme kasetlerinin korunması çok önemlidir.

Günümüzde gelecek yüzyılı garanti edebilen bir arşivleme sistemin bulunmadığı bir gerçektir. Uygulanabilecek en iyi yöntemlerden birisi, her 5 yılda yeni bir medyaya geçebilmek olabilir. Arşivleme kapasitesinin üslü seviyede büyümesi ve geçmişte 5 CD’ye yazdığımız aynı bilgiyi şimdi bir Blu-Ray CD’nin sadece bir kısmına yazabildiğimiz gibi, gelecekte yeni geliştirilecek arşivleme medyalarının kapasitesi de artacak ve ucuzlayacaktır.

Görüntülerimizi Kayıpsız Tutarlı Saklayabilmek

Günümüz yedekleme sistemlerinin her birinin başına gelebilecek kötü bir senaryosu mevcuttur ve bu senaryolar kaçınılmaz bir şekilde gerçekleşebilir. DVD içerisindeki kimyasalların belli oranda çözülmesiyle, teyp ve sabit disk ünitelerinin manyetik olarak hazar görmesiyle, flaş kartların üzerlerindeki yükü kaybetmesiyle bu medyaların üzerindeki bilgilerde kaçınılmaz bir şekilde veri kaybı oluşabilmektedir. Bu veri kaybı, kimi zaman görüntülerimizin ilk açıldığında değil, ekranda %100 boyutunda büyüttüğümüzde ya da baskı alıp dikkatle baktığımızda fark edebileceğimiz seviyede başlayabilir ve ancak zamanla bu oran büyüyebilir.

Bilgisayar sistemlerinde bir dosya, bir yerden başka bir yere taşınırken, üzerinde kayıtlı olduğu medyanın zaman içerisinde niteliğini yitirmesiyle, kopyalama veya taşıma sırasında meydana gelen olası aksaklık ya da kullanılan yazılımda ortaya çıkabilecek hatalar sebebi ile dosyalar üzerinde bazı bilgi kayıpları yaşanabilmektedir. Bu bilgi kayıplarının önüne geçebilmek amacı ile bilişim teknolojisi bazı önlem paketleri sağlamaktadır.

SPV ya da MD5 Checksum:

Bir dosyanın birebir orijinaline uygun olup olmadığını kontrol eder. Bu işlemi yaparken her bir dosyanın 0 ve 1’lerden oluşan biricik izini alır ve bu izi aslı gibi kabul edip kıyaslayarak, zaman içerisinde dosyanın hasar görüp görmediğini kontrol eder. Bu uygulamaların yegâne özellikleri dosyaların hasar görüp görmediklerini kontrol etmeleridir. Hasar görseler dahi bu dosyaların tamir görevi, bu yazılımlar tarafından yapılmaz.

Parity ve Tekrar Geri Getirme Dosyaları Tamir

Dosyalar üzerinde oluşabilecek küçük çaplı hasarları kurtarabilmek amacıyla parite dosyaları kullanılmaktadır. Dosya hakkında yedek bilgiyi saklayarak bu metodu sağlayabilmektedir. Dosya üzerinde oluşabilecek daha büyük hataların da kurtarabilmesi istenirse, sabit sürücüde kapladığı yer miktarı büyük boyutlara ulaşabilmektedir.

NAS (Network Access Server) :

Birden fazla sabit sürücüyü üzerinde barındırmak için kullanılan sistemlerdir. NAS depolama sistemleri doğru yapılanmayla dosyaları daha çabuk okur ve yazar ya da dosyaların sabit diskinizin hasar görmesiyle kaybetme olasılığını ortadan kaldırır. Günümüzde bu alanda kullanılan ev tipi NAS sistemleri olup, daha çok ev kullanıcılarının multi medya uygulamalarında kullanılmaktadırlar. Kısacası bizlerin evde kullanmaları için doğru ekipmanlardır. Kurulmaları ileri düzey bilişim bilgisi gerektirmektedir. Bu sebeple böyle bir sunucuyu satın aldığınız zaman ileri düzey bir bilişim bilgisine olmanız veya teknik destek almanız gerekecektir.

NAS sistemleri veri kayıplarını ortadan kaldırabilmek amacıyla RAID adı verilen yardımcı yapılanmadan faydalanmaktadırlar. RAID yapısının pek çok çeşidi olmasına karşın ben burada biz fotoğrafçılar için en uygun olan konfigürasyonlarından bahsedeceğim.

RAID 1, 5 ve 10 kodlarıyla anılan yapılanmaları ve NAS sistemi içerisinde bulunan sabit disk (lerin) arızalanması durumunda; sistemin kayıpsız ve sıkıntısız bir şekilde idame edebilmesini hedefleyerek oluşturulmuş bir yapılanmadır (Her ne kadar konumuzla bağlı değilse de; RAID pek çok farklı yapıda kurgulanabilmektedir. RAID 1 aynı bilgiyi birebir saklayan iki ayrı hard disk tarafından oluşturulmaktadır. Bu sayede sabit disklerden biri arızalandığında bilgileriniz diğer sabit diskte yer alacaktır. RAID 5, üç ya da daha fazla sabit disk ile kurgulanmış bir sistem olup, sabit disklerden biri pariti bilgisine sahip olup, diğer sabit diskler orijinal dosyalara sahip olacaklardır. RAID 10, RAID 1 ile aynı mantığa sahip olmakla birlikte, ilaveten disklere yazma/ okuma hızlarını artırabilmek amacıyla asgari 4 adet sabit disk ile bu yapıyı kurmaktadır. RAID 0 kritik dataların saklanılmasında kullanılmamalıdır).

Sürekli maddi, manevi sizin için çok kıymetli fotoğraf dosyalarıyla çalışmak zorunda kalıyorsanız, en iyi koruma; asgari RAID 1 sistemine sahip bir NAS sunucu aracılığı ile yedeklerinizi saklamak ve fotoğraflarınızı bilgisayarınızda düzenledikten sonra tekrar MD5/SFV checksum yardımcı programlarını kullanarak RAID sunucusunda kopyalayarak kaydetmekten geçmektedir (MAC bilgisayarlarda kopyalama işlemi yapılırken checksum işlemi otomatik olarak yapılırken, windows işletim sisteminde bu işlem yardımcı programlar kullanılarak yapılması gerekmektedir). Ayrıca alternatif olarak NAS sunucu performansını ve güvenilirliğini artırabilmek amacıyla SSD sabit disklerde kullanılabilir.

Basit Metot:

RAID ve Parite dosyaları gibi kompleks bilişim yapısı gerektiren çözümlerle uğraşmak istemiyorsanız, fotoğraf çekiminden hemen sonra iki adet farklı sabit diske kaydedilmesi yeterli olacaktır. Ancak yine de kopyalama işlemleri yapılırken SFV veya MD5 Checksum kontrolü yapılması gerekmektedir. Internette SFV ve MD5 Checksum işlemini yapabilecek o kadar çok miktarda ücretli ve ücretsiz yazılım uygulaması var ki… Her ne kadar orijinal fotoğrafa dosyalarınızı yedeklerken, yeniden düzenlediğiniz fotoğrafların bir yedeğini almanızda fayda var. Çünkü orijinal bir dosya bir defa işlendikten sonra, yeni işlenmiş halini tekrar birebir aynı şekilde düzenleyebilmek çok zor bir uğraş olacaktır. Bu dosyaların da asgari haftada bir yedeğinin alınması tavsiye edilir.

Arşiv Dosyalarını Nerede Tutmalıyım

Dijital dünyada, yedekleme ile arşivleme kavramları karıştırılmaktadır. Arşivleme kavramı uzun süre veriye dokunmamak üzere, genelde bulunduğunuz lokasyondan başka bir noktada veriyi saklamaktır. Arşivdeki fotoğrafların tutulduğu medyaları, uzun vadeli ve genelde felaket durumlarında başvurulacak bir ortam olarak düşünebiliriz.

Fotoğraflarınızı saklayacağınız medyaların, kuru, nemden ve olası manyetik alandan uzak, plastik özellikte su alması zor paketlerde, uzun süre yerinin değişmesi düşük olasılıktaki çalışma mekanınızdan farklı bir noktada (farklı bir ev ya da iş yeri) tutulması da ayrıca önemlidir.

Öte yandan internet bağlantınız yeterince kuvvetli ise; googledrive, dropbox gibi bulut saklama servislerinden faydalanabiliyorsanız, bu ortamlar da/servisler de işinizi görebilecektir. Arşivleme ücretleri nispeten çok ucuz olmamakla birlikte, bu ortamların / servislerin çok güvenli arşivleme sistemleri olduğunu bilmekte fayda var. Arşivleyeceğiniz fotoğrafların, RAW hallerini, işlemlerde üretilen ‘sidecar’ dosyalarını, TIFF, PSD dosyalarının adedi zamanla hayli yükselebilir, çok yer tutabilir. Bu sebeple, bulut servisler üzerinden arşivleme düşünülüyorsa; arşivlenecek fotoğraflar konusunda disiplinli bir seçkiden geçirmekte fayda vardır.

Kaza ile silinmeyi engelleme:

Sakladığınız medyanın etiketlenmesi ve yazılmaya karşı korunmaya alınması doğru işlemler olacaktır. Tabii şifreleme işlemi de bir metot olarak cazip görünse de, unuttuğumuz şifreleri hesaba katarak bu metodu kullanmamanın daha doğru olacağını düşünmekteyim. Arşivleme için iyi bir isimlendirme sisteminin yapılmasında fayda vardır. Dosyalar, anlamlı isim vermeyerek, arşivlenmesi durumunda, dosyalarınızı her halükarda bulamayacağınız için, arşivlenmesinin de çok anlamı olmayabilir. Dijital dünyada, fotoğraflarınıza, onlarca yıl ulaşılabilmek ve teknolojinin değişimlerine rağmen dijital dosyayı açabilmek yukarıda bahsetmiş olduğum, disiplinli yapılanma sonucunda mümkün olabilir. Bu konuda yapacağınız titiz hareketler, gelecekte kayıplar yaşayarak üzülmenizi engelleyecektir. İster dijital ister analog dünyada, eserlerinizi kalıcı olarak korumanın en geçerli ve en değerli metodu, kendisini yüz yılı aşkın bir süredir ispat etmiş olan, kimyasal içermeyen arşiv kağıda yapacağınız dijital ya da analog baskıdır. Bu metot size yaklaşık 200 yıla yakın kalıcı arşivleme olanağı sunacaktır.

Kaynakçalar
https://en.wikipedia.org/wiki/Image_file_formats
https://en.wikipedia.org/wiki/Computer_data_storage
https://en.wikipedia.org/wiki/RAID

Haluk SAFİ

Kontrast Sayı 51, Güz 2016

Bizi paylaşın..