Gülbin Özdamar AKARÇAY | Türkiye’de 1970’li Yıllarda Fotoğraf ve AFSAD’ın Kuruluşu (32. Sayı)

1970’li yılların getirdiği örgütlenme ruhu fotoğraf sanatında da görülmüş, İFSAK’ın başlattığı dernekleşme hareketi, çeşitli oluşumlara cesaret vermiştir. Bu dönemde fotoğraf dergileri de çıkarılmış, ekonomik sıkıntılara rağmen, bilgilendirme amacı taşımışlardır. Ancak bu dergi ve dernekler arasında fotoğrafik ve ideolojik farklılıklar nedeniyle görüş ayrılıkları da ortaya çıkmıştır.

Kitlesel hareketler ve dönemin siyasi yapısı fotoğrafı da etkileyerek, “kitle fotoğrafı”, “sosyalist fotoğraf”, “burjuva fotoğrafı”, “sümüklü çocuk fotoğrafı” tanımlamaları kullanılmaya başlanmıştır. 1970’lerde fotoğraf ile ilgili dernekler kurulmuş, bu sayede “amatör fotoğraf severlerin sayısı da artmıştır” (Ertan, 2005). Dernekleşmenin bu yıllardaki Türk fotoğrafına ikinci yansıması ise, fotoğrafta tarz farklılıklarının oluşmasıdır. Nasıl ki toplumda sınıfsal ayrılıklar belirginleştiyse, fotoğrafta da iki farklı yaklaşım ortaya çıkmıştır. Bunlardan ilki; fotoğrafı bir sanat olarak gören ve biçimin içerikten önemli olduğunu savunan görüş, ikincisi de; fotoğrafı işçi sınıfının ve ülkenin kurtuluşu için bir araç olarak tanımlayan görüştür.

Fotoğraf sanatçısı Şahin Kaygun, ikinci görüşü taşıyan dönemin toplumcu belgeci anlayışına sahip fotoğrafçıları “toplumdan uzak toplumcular” diye eleştirerek, “sözde toplumcu olan bu kişiler son günlerde gitgide artan bir gürültü ile birbirlerini bile dinlemeden, yalnızca konuşur olmuşlardır. En büyük kendileridir. En doğruyu kendileri yapmaktadır ve sanki kendilerinden başka hiç kimse bu konularla ilgilenmemektedir” (Kaygun, 1978: 47-48) yorumunu yapmıştır. Temel felsefeden yoksun herkesin toplumcu olduğunu ifade eden Kaygun, bu yaklaşıma karşı çıkan herkese antidevrimci, antitoplumcu ve burjuva sanatçısı dendiğini vurgulamıştır. Kaygun’u destekleyen yazısıyla Hasan Kurbanoğlu, “toplumcular” tarafında çekilen fotoğrafların gerçeği yansıtmadığını vurgulamış, teknik açıdan yetersiz olduklarını belirterek şu yorumu yapmıştır:

Burnundan sümükler akan, yüzüne sinekler konmuş çocukları fotoğraflamak Anadolu’nun geri kalmışlığını belirlemez. Çünkü Anadolu’da tertemiz, nur topu gibi çocuklar da vardır. Bu da gelişmişliğini belirlemez. Mesaj yanlıştır. Ama devrimci nitelik taşıdığı öne sürülen her sergi böylesi fotoğraflarla doludur. Demek ki, Türk fotoğrafı henüz anlatımcı yapıya ulaşamamıştır. Bu anlayıştaki fotoğraf sanatçılarının önce kendilerini eğitmeleri gerekir. Fotoğrafta eğitim sorunu burada başlıyor. Önce bu sorun, elbirliğiyle ilerici bir doğrultuda çözümlenmelidir” (Kurbanoğlu, 1977: 4)

Bu iki grup arasındaki anlaşmazlıklara karşı Onat Kutlar, ülkenin içinde bulunduğu politik sürecin önemli boyutlara geldiğini ve sanatçıların da politik tercihlerini yapmak zorunda kaldıklarını belirtmiştir. Hem biçim hem de içerik olarak fotoğrafın yeterli olması gerektiğini vurgulayan Kutlar, iki grubun da kimi eksikliklerini şöyle yorumlamıştır:

Eğer insan bir silahı kullanıyorsa, o silahı iyi kullanmasını öğrenmelidir… Eğer içimizdeki bazı fotoğrafçılar çok iyi fotoğraf çektiklerini iddia ediyorlarsa ve o silahı iyi kullanamıyorlarsa o zaman sadece silah kullanmaktan başka ayrıcalıkları olamaz. Ya da fotoğrafların konularından ötürü de bir ayrıcalıkları olmaz. En devrimci, en çarpıcı konuyu da kötü bir biçimle, kötü bir teknikle sunuyorlarsa o da büyük bir yanlışlık olur” (Kutlar, 1978:51).

Bu dönemde “sosyalist fotoğraf” kavramı da ortaya atılmış, hatta tanımlanmıştır. Bu tanım sosyalist gerçekçilik üzerinden yapılmıştır. Bu kavramı tanımlayanlardan biri de İrfan Demirkol’dur. 20 Ağustos 1977 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan fotoğraf konulu söyleşide Ara Güler’in “Türkiye’deki fotoğraf çabaları son yıllar içinde politik elbiseler giyerek, devrinin dinamizminden istifade eden görüşlerle sunulmaya çalışmaktadır” açıklamasının ardından Demirkol, Vatan Gazetesindeki yazısında “sosyalist fotoğrafı” vurgulayarak, Güler’e tepkisini ortaya koymuştur. Demirkol, burjuva sanatçısı tarafından çekilen fotoğrafta burjuva sanat anlayışının belirgin olduğunu, sosyalist sanatçı tarafından çekilen fotoğrafın da sosyalist gerçekçilik anlayışıyla çekildiğini belirtmiştir.

Sosyalist gerçekçi ve toplumsal belgeci anlayışa paralel olarak 1970’lerin ortalarında başlayan Türk fotoğrafında yeni eğilimler, fotoğrafın tekniğine ve içeriğine farklı bakış açıları getirmiştir. Bu denemeleri ilk olarak gerçekleştiren Kamil Şükûn’dur. Şükûn ve Rebii Yetiş’in 1973’de Sinematek Salonu’nda “nü fotoğraf”tan oluşan sergileri, “fotoğraf yalnızca toplumsal olayları belgelemekte kullanılmalı” gerekçesiyle bazı grupların tepkisiyle karşılaşmıştır. Aynı dönemde, Şükûn’un işkenceyi protesto etmek amacıyla gerçek objeleri de kullanarak düzenlediği fotoğraflar ile Ara Güler’in belgesel fotoğrafları, “Ara Güler Kamil Şükûn’a Merhaba Diyor” adlı sergide buluşmuştur (Özendes, 1999: 29).

Deney yoluyla problemlerin çözümünü sağlayıp, dil zenginliğine ulaşmaya çalışan bir grup ise deneysel fotoğrafa yönelmiş ve bunun öncüsü Ahmet Öner Gezgin olmuştur. Gezgin, anı fotoğraflamak yerine kendi kişisel gerçekliğini yaratmaya çalışmıştır (Özendes, 1999: 30). Deneysel fotoğrafın amacını fotoğrafın tüm estetik ve teknik olanaklarını kullanarak sanatsal mesaja ulaşmak olarak tanımlayan Gezgin, ana unsurlarını “teknik/yapım, estetik/öz/biçim, betimleme/içerik ve pragmatik/bildirişim” olarak açıklamıştır (Gezgin, 1985: 379). Şahin Kaygun ise hazırladığı foto-grafik çalışmalar ile fotoğrafa soyut bir anlam yüklemiştir.

1970’li yılların Türk fotoğrafına damgasını vuran etkinliklerden biri de “Kuşaklar” sergisidir. Birincisine 26, ikincisine 34, üçüncüsüne ise 51 fotoğrafçının katıldığı “Kuşaklar” sergisi, gelenekselleşerek 80’lerde de devam etmiştir.

Sanatsal gelişmelerin yanında, 1970’lerde yaşanan ekonomik bunalım, fotoğrafı da etkilemiştir. Filmler, banyo malzemeleri ve teknik ekipmanların yurt dışından sağlanması ya da pahalı olması nedeniyle orta ya çıkan teknik yetersizlikler fotoğrafın sanatsal ve toplumsal gelişimini yavaşlatmıştır.

Dönemin Fotoğraf Dernekleri ve Dergiler

1970’li yıllar ideolojik görüş ayrılıklarının yanısıra bazı ilklerin de yaşandığı yıllar olarak tarihe geçmiştir. Fotoğrafçılık bağımsız bir meslek dalı olarak reklâm sektöründe yerini almış, uzun soluklu bir fotoğraf dergisi çıkarılmıştır. Bu dönemde 24 Aralık 1959 yılında “Erenköy Amatör Foto Kulübü” adı ile Nurettin Erkılıç’ ın önderliğinde kurulan İFSAK, ilk dernek olma özelliğini korumaktadır. 1970’lerde geliştirdiği etkinlikler, temel fotoğraf seminerleri, yarışmalar ve diğer dernekler ile ortaklaşa yaptığı projeler ile Türkiye’nin önemli sanat kuruluşlarından biri olan İFSAK, dönemin ünlü fotoğrafçılarını yetiştirmiş, Türk fotoğraf tarzının olu şumunda önemli katkılarda bulunmuş ve bulunmaya devam etmektedir. 1974’de düzenlenen “Ulusal Sanat Fotoğrafı” yarışması atılan ilk adımdır. “Sokaklar ve Yollar”, 1975’de “Yaşamda Kadın” ve 1976’da “Çocuk ve Oyun” gibi yarışmalar düzenlemiş, sonraki yıllarda katılımı arttırmak için konu sınırlamasını kaldırmıştır (Özendes, 1999: 34). 1979 yılında ise Türkiye’de ilk kez uluslararası bir fotoğraf yarışması düzenlemiştir.

Ekim 1976 yılında yayın hayatına başlayan Yeni Fotoğraf Dergisi, o döneme kadar uzun ömürlü olan tek dergidir. Ondan önce fotoğraf dergileri yayımlanmış ancak en uzun ömürlüsü 6 sayı çıkabilmiştir. Fotoğraf yıllıkları yayınlayan Yeni Fotoğraf Dergisi, bu yıllıkları Gültekin Çizgen’in koleksiyonundan hazırlamıştır. Özellikle 1978 yıllığı, dönemin usta fotoğrafçılarının fotoğraflarından oluşmasının yanısıra, Türk fotoğrafını kapsayan ve derlenen ilk yayındır. Yıllıkların, Yeni Fotoğraf Dergisi’nde yayınlanmasından sonra, Haldun Taner, “Yeni Fotoğraf Dergisi, fotoğraf alanında bilinçli ve heyecanlı uyanışın odağı oldu” derken, Abdi İpekçi, “tüm olanaksızlıklara karşın sonsuz bir özveri ve yılmayan bir çabayla fotoğrafı ve onun büyük ustalarını her bakımdan övgüye değer yayınlarla bizlere ulaştırıyor” yorumunu yapmıştır (Yeni Fotoğraf Dergisi, 1978: 46).

1970’li yılları diğer dönemlerden ayıran en önemli özellik, fotoğrafın, bağımsız bir meslek dalı olarak, basından sonra reklâm sektörüne de hizmet götüren tanıtım fotoğrafçılığı alanının ortaya çıkmasıdır. Bu bağlamda FOTOS, tanıtım fotoğrafçıları arasındaki dayanışmayı sağlamak amacıyla, 1978 yılında bir araya gelmiş profesyonel fotoğrafçılar topluluğudur. Profesyonel fotoğrafçıların sorunlarına çözümler getirmek, çalışma fiyatlarını saptamak, iş yerleri ile yapılacak anlaşmalarda bir fiyat belirlemek, telif haklarını gündeme getirmek amacıyla kurulmuştur. Bir süre FOTOS’un başkanlığını Şahin Kaygun yürütmüş, 23 Haziran 1979’da yapılan ilk Genel Kurul’da Yavuz Evcim Başkanlığa; Ersin Alok, Güler Ertan, İbrahim Zaman, Halim Kulaksız yönetim kurulu üyeliğine seçilmiştir (Yeni Fotoğraf Dergisi, 1978: 47). FOTOS grubu 1977 yılında yayınladığı bildiride, fotoğraf olanaklarının insan mutluluğu, yarını ve sorunları için kullanılması gerektiğini savunarak, ileriye dönük adımlar atılmışken fotoğrafın, “devrimci fotoğraf” adı altında yozlaştığına, dinamizminin azaldığına ve içinden çıkılmaz bir kaosa sürüklendiğine değinmiştir.

AFSAD’ın Kuruluşu ve Amaçları

Ankara Sinematek Derneği’nin 24 Şubat 1977’de Çağdaş Sahne Kültür Merkezi’nde düzenlediği “Fotoğraf Sanatının Sorunları” konulu toplantı, Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği’nin (AFSAD) kuruluş düşüncesini doğuran bir etken olmuştur. Çankaya Halkevi ve Çağdaş Sahne gruplarının bir araya gelerek oluşturdukları bu oluşumun ortak niyeti, fotoğrafı toplumsal değişime ve dönüşüme katkı sağlayacak bir araç haline getirmektir (Yurdalan, 2005). Çankaya Halkevi sadece fotoğraf seminerleri ve kursları veren bir örgüt değil, aynı zamanda “fotoğrafı bir takım toplumsal niyetler üstünden araç olarak” (Yurdalan, 2005) kullanan bir örgüttür. Çağdaş Sahne’deki grup da benzer çabalarla fotoğraf çeken kişilerden oluşmaktadır. Kurucu üye Özcan Yurdalan, AFSAD’ın kuruluş süreci ile ilgili şunları söylemektedir:

O dönem Çağdaş Sahne’de fotoğraf atölyeleri, Çankaya Halkevi’nde ise uzun süre devam eden fotoğraf seminerleri vardı. Merter Oral ve ben, Çankaya Halkevinde çalışıyorduk. Çağdaş sahnede Sinan Çetin, Ömer Lütfü Eltan, Cüneyt Ayral, Celal Ertem, Ercan Öztürk çalışıyordu. Bu iki yapı birleşti ve bir fotoğraf derneği kurmaya ihtiyaç olduğunu tespit ederek çalışmaya başladık. Dönem itibariyle Çankaya Halkevinin yaptığı fotoğraf çalışmaları da sadece kurslarla sınırlı değildi. Fotoğrafı, hakikaten bir amaç olarak değil de, bir takım toplumsal niyetler üstünden araç olarak kullanıyorduk. Sinematek’te de benzer niyetler taşıyan insanlar vardı. Oradaki seminerlere katılan fotoğrafçılar da bu yapıyı güçlendirdiler. Ve bir kesişmeyle beraber bir araya gelindi ve dernek kurulma çalışmasına başlandı” (Yurdalan, 2005).

AFSAD, Sinan Çetin (Köy-Koop Sanat Film Merkezi), Alpaslan Aydın, Celal Ertem, Merter Oral, Özcan Yurdalan, Ercan Öztürk, Bülent Demirel, Cüneyt Aral ve Ömer Lütfü Eltan (İlerici Gençlik Derneği Foto Film Kolu) tarafından Nisan 1977’de kurulmuştu. İlk kuruluş kongresine siyasi parti başkanları da katılmıştı. Yurdalan, Mehmet Ali Aybar’ın kongrede bir konuşma yaptığını CHP’den ve diğer sol partilerden tebrik mesajı geldiğini ifade ederek, kongrenin basında yer alan grup üyeleri nedeniyle ses getirdiğini belirtmiştir (Yurdalan, 2005). Genel Kurulda bir konuşma yapan Sinan Çetin AFSAD fikrinin ortaya çıkışını ve amaçlarını şöyle açıklamıştır:

AFSAD, Ankara Çağdaş Sahne Kültür Merkezi içerisinde Sinematek tarafından düzenlenen sinema ve fotoğraf derslerinin bir ürünü olmuştur. Bu derslerin duyurusu için Çağdaş Sahne panosuna astığım afiş, Sinematek odasının hiç beklemediğim kadar fotoğraf meraklısıyla dolup taşmasına neden oldu. Bu fotoğraf sanatçısı arkadaşlar her şeyden önce ülkesini seven, onun sorunlarını dile getirmeyi amaçlayanlardı. Öylesine bir potansiyeli kanalize etmek düşüyordu bize… ve bu birikimi bir dernek çatısı altında toplamaya karar verdik. Ancak bu toplamayı sağlarken bazı doğrularla yola çıkmamız gerekiyordu. Belirli prensipleri uzun vadeli bir politikayla uygulamak zorunluluğu ortada idi. Yani tutarlı olmalıydı AFSAD, ya da başka bir deyimle söylediğini yapmalıydı. AFSAD söylediğini yaptı, en azından tüm gücüyle yapmaya çalıştı. Şimdiye dek yaptıklarını dört aylık kısa bir süre içinde iki sergi, üç dia gösterisi, söyleşi ve eğitim çalışmalarıyla gösterdi. Arkadaşlar, bugün ülkemizde fotoğraf alanında uğraş veren çeşitli kişi ve kuruluşlar bulunmaktadır. Bu kişi ve kuruluşlarla ortak yanlarımız kuşkusuz vardır ve bizler bu ortak çıkarlar adına birlikte mücadele etmekten onur duyacağız. Ancak bizler fotoğraf sanatını, Türkiye’deki uygulanış biçimine farklı bir soluk getirmek amacındayız” (Çetin, 1977: 4)

Çağdaş Sahne Kültür Merkezi’nde çalışmalarına devam eden AFSAD, cumartesi toplu fotoğraf çekimleri, Pazar günleri seminerler ve söyleşilerle etkinliklerine başlamıştır. AFSAD’ın etkinlikler sonucunda oluşan ilk sergisi 22 Haziran 1977’de 18 üyenin 50’yi aşkın fotoğrafı ile Çağdaş Sahne Kültür Merkezi’nde açılmıştır. Bu çalışmalar aynı zamanda, Antalya Uluslararası Sanat ve Kültür Festivali kapsamında da sergilenmiştir. Kemal Cengizkan, AFSAD’ın ilk yıllarını şöyle anlatmaktadır:

O zamanlar derneğe üye olmak için fotoğraf getirmek gerekmiyordu. İsteyen herkes 75 lira verip üye olabiliyordu. İlk etkinlikler, üyelerle eğitim toplantıları ve toplu çekim gezileriydi. Üye toplantılarında çoğunlukla “kimin için fotoğraf?”, “neyin fotoğrafı” gibi konular işlenmekteydi… AFSAD’ın dışa açık ilk sergisi Antalya şenliğindeki karma fotoğraf sergisiyle oldu. Düzeyin düşüklüğüne karşın, gerek kuruluşun getirdiği hareketi gerekse fotoğraf üzerine edilen iddialı sözler, bir de basınla ilişkiyi sağlayan Cüneyt’in başarılı çalışmaları nedeniyle basında epey yer alışmıştı sergi. Ama herhalde en doğru değerlendirmeyi, “fotoğrafı bir silah olarak düşünmek iyi de, önce doğru dürüst fotoğraf üretmek gerek” demeye getirerek Zeynep Oral yapmıştı” (Cengizkan, 1987: 31).

Solun farklı fraksiyonlarını benimseyen fotoğrafçılardan oluşan AFSAD’da, bir grup üyenin Maden-İş’in MESS’e karşı yürüttüğü grevi fotoğraflayıp Çağdaş Sahne’de sergilemesi tartışmalara neden olmuştur. Özcan Yurdalan, Kemal Cengizkan, Ercan Öztürk ve Alpaslan Aydın’ın içinde bulunduğu grup, işçi sınıfı mücadelesini desteklediklerini belirtmişlerdir. AFSAD’ın Çağdaş Sahne’den ayrılmak zorunda kalışını ve soliçi fraksiyon farklılıklarından ileri gelen gerginliği Yurdalan şöyle açıklamıştır:

AFSAD’ta bulunanlar politik insanlardı. Cüneyt Ayral gibi, bizim gibi net politik söyleme ve duruşa sahip olmayan arkadaşlarımız da vardı. Aslında burada önemli olan sorun; solun farklı fraksiyonları içinde yer alan insanların bir araya gelmesiydi. Grev sergisini açtıktan sonra çok ciddi bir çalkantı başladı AFSAD’da. Çünkü biz işçi sınıfı mücadelesini ve Maden-iş’in MESS’e karşı yürüttüğü grevi önemsiyorduk. İstanbul’a gelip çok yoğun çalışmıştık. Ben, Kemal Cengizkan, Ercan Öztürk, Alpaslan Aydın dört kişi çalışmıştık ve önce çağdaş sahnede açtık sergiyi. AFSAD içindeki diğer arkadaşlarımız, Sinan Çetin’in başını çektiği arkadaşlarımız bir gece sergiyi kapadılar, topladılar. Çağdaş Sahne’den toparladılar. Ondan sonra kıyamet koptu zaten, çünkü çok önemli bir tepki gösterildi buna. O arkadaşların sergiyi toplamasının nedeni de onların bulundukları ideolojik vizyon içinde, bu grevin yanlış, kötü, olumsuz bir grev oluşu ve dolayısıyla bizim açtığımız serginin de aynı bağlamda oluşuydu” (Yurdalan, 2005).

AFSAD, bu bölünmenin ardından Çağdaş Sahne’den ayrılarak, Evrensel Kitabevi’nin bodrum katına taşınmış, faaliyetlerini burada sürdürmeye devam etmiştir. Bu süreci Cengizkan şöyle anlatmaktadır:

Fikret Otyam’la görüştük, ‘bize yer lazım’ dedik. ‘Ne yapalım’ dedik. Serpil Bozer vardı Evrensel Gazetesinde. Onunla Otyam konuştu ve uzlaşma sağlandı. Serpil Hanım bize onların kullanmadığı bir büronun kullanım hakkını verdi. Otyam da yönetimde idi” (Cengizkan, 2005).

Yönetimin istifa etmesi üzerine yapılan, AFSAD Olağanüstü Genel Kurul’unda ise Başkanlığa Fikret Otyam, Başkan Yardımcılığı’na Alpaslan Aydın, yazmanlığa Özcan Yurdalan, saymanlığa Kemal Cengizkan seçilmiştir. Fikret Otyam bir süre başkanlık yaptıktan sonra derneğin başkanlığını Kemal Cengizkan’a devretmiştir.

AFSAD üyeleri Merter Oral, Kemal Cengizkan, Sevim İpekçi, Özcan Yurdalan’ın “Selam Yaratana” adlı sergileri 16 Ekim 1978’de Kızılay’daki sergi çadırında açıldıktan sonra Ankara Belediyesi’nin hazırladığı otobüs ile sanayi bölgesini gezmiştir. “Bulutlar Adam Öldürmesin” sergisi de Dünya Barış Günü kutlamaları çerçevesinde İstanbul Belediye Sarayı’nda ve Çamlıtepe gecekondu mahallesinde açılmıştır. 17 Mart 1979’da “Doğa” konulu, 16 Nisan 1979’da ise “Çocuk” konulu sergiler düzenleyerek AFSAD fotoğraf alanında sesini duyurmayı sürdürmüştür. “Almanya’da Kadın” ve “Türkiye’de Kadın” başlıklı sergiler Alman Kültür Merkezi ile ortaklaşa düzenlenmiştir.

Türkiye’nin ilk fotoğraf sempozyumunu düzenleyen AFSAD sayesinde fotoğraf sanatının işlevi tartışılmış ve dönemin farklı alanlarından birçok fotoğrafçı bir araya gelmiştir. Bu sempozyumdaki bildiriler bir kitapçıkta toplanmıştır. Üyelerin çocuk konulu fotoğrafları Güven Park’ta bir çadırın içinde sergilenmiştir. Temel fotoğraf eğitimlerinin yanısıra, Nazım Hikmet’i anmak için dia gösterilerini içeren bir toplantı organize edilmiştir.

“Fotograf” Dergisi’nin Oluşumu

AFSAD gerek fotoğraf ile ilgili haberleri ve çalışmaları duyurmak, gerekse fotoğraf ve sınıf bilincini aşılamak için “Fotograf” adlı dergi çıkarmış ancak, ekonomik zorluklar nedeniyle dergi kalitesiz kâğıt ve mürekkep ile basılmıştır. O dönemlerde Yeni Fotoğraf Dergisi hem renkli basılması hem de reklâm alması ile eleştirilmiştir. Fotograf Dergisi ise iki sayfa A3’ün katlanmış halinden oluşmuştur.

İlk sayısından itibaren derginin sahibi Kemal Cengizkan, Yazı İşleri Müdürü de Özcan Yurdalan olarak belirtilmiş ancak bazı dernek üyeleri de derginin çıkmasında ve içeriğinde önemli rol oynamışlardır. Dergi siyah beyaz çıkarılmış ve kontrast baskı tercih edilmiştir. Dergide yarışma haberleri, sergi haberleri, fotoğrafçılar ve bazı birliklerin tanıtımları, güncel yazılar, teknik incelemelere yer verilmiştir. Okuyucuya kimi zaman “Hey Dost”, kimi zaman da amatör denilerek seslenilmiştir. Dergi, o dönemde 5000 adet basmış ve büyük illere dağıtılmıştır. Özellikle sol fotoğraf çevresinin rağbet ettiği dergi, işçi haklarından, 1 Mayıs övgülerine ve cinayet haberlerine kadar önemli görülen konulara yer vermiştir. Ancak o dönemde yaşanan ekonomik bunalım, baskı ve fotoğraf malzemelerinin dışa bağımlı olması nedeniyle Kasım 1979’da kapanmak zorunda kalmıştır.

AFSAD’ın Siyasi Vizyonu

1970’li yılların siyasi atmosferi, çatışmalar ve kamplaşmalar düşünülecek olduğunda AFSAD’ın, işçi sınıfının kurtuluşu hakkındaki yazıları, 1 Mayıs vurguları ve slogan kokan sergi başlıkları ile sol ideolojiyi benimsediği görülmektedir. Dergide de sosyalizmi öven, faşizmi kınayan ifadelere rastlanılmaktadır: Fotograf Dergisi’nin 12/13. sayısında yer alan “2. Genel Kurulu’nda AFSAD tarafından, günümüzde yaşamın dayattığı gerçek ve anlaşılan o ki düzen ve faşizm, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm demokratların, aydınların, sanatçıların temel sorunudur” (Yurdalan, 1979) açıklaması yapılmıştır. “1 MAYIS GELECEĞİMİZ ONURUMUZ SAVAŞIMIZ BAYRAĞIMIZ” başlıklı yazıda ise 1 Mayıs’ın tarihi anlatılmış ve “O gün bugündür her 1 Mayıs sabahı tüm ülkelerde işçi sınıfı alanları doldurur. İstemlerini haykırır. Geleneğini korur, onurunu savunur, savaşı, bayrağını dalgalandırır” cümlelerine yer verilmiştir. 1 Mayıs mitinginde çekilmiş fotoğraflar, “Yaşatacak Seni Tunç Bileğimiz” adlı başlıkla yayımlanmıştır. Dergilerde miting, grev, TİP’li gençlerin öldürülmesi gibi haberler de bulunmaktadır. Örneğin, AFSAD üyelerinin, Mersin Soda İşçilerinin Ankara’ya yürüyüşünü konu alan belgesel çalışmasına yer verilmiş, fotoğrafların yanındaki metinde, “şimdi tüm demokrasi güçleri soda işçilerinin yanında, dayanışmada kararlı. Soda işçilerinin hakları er ya da geç alınacak, soda grevi başarıya ulaşacak” ifadesi yer almıştır.

Dergideki yazıların da ortaya koyduğu gibi Cengizkan, AFSAD’ın siyasi çizgisini, “sol merkezli, emekten, Türkiye’deki değişimden yana bir çizgi” olarak tanımlamakta ve “sendikalarla bağlantı kurmaya ve sürdürmeye çalışan, bütün yazar örgütleri, mesleki örgütlerle bağlantılı, tüm ilerici örgütlerle, derneklerle, kuruluşlarla bağlantılı bir çizgideydik” (Cengizkan, 2005) açıklamasını yapmaktadır. Özcan Yurdalan ise AFSAD’ı solun genel yelpazesi içinde konumlandırırken, diğer kuruluşlarla da ilişkilerinden şöyle bahsetmektedir:

Bizim FOTOS ve Yeni Fotoğraf’la ilişkimiz vardı. Mesela yanlış hatırlamıyorsam FOTOS’tan insanlar çağırmıştık bir açık oturuma ve sempozyuma davet ettik. Dolayısıyla biraz daha örgüt bilinci ile davranıyorduk. Çok fazla suistimal eden bir duruş içinde değildik. Otyam bizimle aynı hattı paylaşmıyor olsa bile dernek başkanlığı yapmıştır. Çok homojen değildik dernek yönetimi içinde. Farklı siyasi duruşlardan ve aynı zamanda bizden daha az siyasi olan insanlar da vardı. O zamanın ortalama söylemi bugünün son derece radikal sol söylemi. Özellikle fotoğraf camiasının bugünkü durumundan bakılınca bir hayli keskin bir sol söylem. Çünkü bugün artık iyice düşünce, fikir, ideoloji bu ortamın içinden soyutlanmış durumda” (Yurdalan, 2005).

AFSAD yönetiminde ve dergi kadrosunda yer alan Cengizkan ve Yurdalan’ın da belirttiği gibi AFSAD’ın siyasi çizgisi sol ideoloji merkezlidir. Ancak AFSAD grubu, propagandacı örgütlerin sergilediği radikal sol içinde yer almadıklarını ifade etmiş, işçi sınıfı mücadelesini destekleyen geleneksel sol anlayışını ortaya koymaya çalıştıklarını belirtmişlerdir. 1970’li yılların siyasi kutuplaşmaları ve ideolojik ayrılıkları içinde sol kimliği ile toplumsal değişim ve dönüşümü yaratmak için, toplumsal belgeci anlayış ile fotoğraf çektiklerini vurgulamışlardır.

AFSAD’ın Fotoğraf Anlayışı

Sanatsal yaratımın toplumsal gerçek ve sorunlardan ayrı düşünülemeyeceğini bildiren AFSAD, gerçekçi fotoğraf sanatçılarının toplumsal yaşantıyı ve çelişkiyi fotoğraflarında yansıtması gerektiğini savunmuştur (Fotograf Dergisi, 1979). Merter Oral ise; belgesel fotoğrafın konusunu yaşamsal gerçeklikten aldığını ve özünde insanı belgelemesi açısından önemli bir fotoğraf dalı olduğunu belirtmiştir (Fotograf Dergisi, 1979). Fotoğraf sanatçısının da içinde bulunduğu ortamdan etkileneceğini vurgulayan ve dergide yer alan, “fotoğraf bakaçtan bakan gözün ve beynin, gördüğünü özümsemesi ve yorumlaması ile çekilir. Yani sadece fotoğraf makinesinin işi değil, ardındaki beynin de işidir. İş böyle olunca objektifin çevrildiği konu büyük önem kazanıyor” (Fotograf Dergisi, 1979) açıklamasından, fotoğrafta biçimin ikincil önem taşıdığı anlaşılmaktadır. Kendilerini toplumsal belgeci olarak tanımlayan dergide, kendi görüş ve tarzlarına yakın olan Photo League gibi derneklerin yanısıra, Dorothea Lange, Jacop Riis, Lewis Hine gibi toplumsal belgeci fotoğrafçılar da tanıtılarak, fotoğrafın var olan sorunlara çözümler üretme amacında olması gerektiği ifade edilmiştir.

Diğer fotoğraf derneklerindeki fotoğraf anlayışından farklı olarak, fotoğrafa işlev yükleyen ve toplumsal sorunları dert edinen bir topluluk olması itibariyle AFSAD, 1977 yılında kurulduğunda, öncelikle kimin için ve neden fotoğraf çekileceğinin belirlenmesi gerektiğini savunmuş ve Türkiye’de Fikret Otyam’ın önderliğini yaptığı “Toplumsal Belgeci Fotoğraf”ı kurumsallaştıran ilk dernek olmuştur.


KAYNAKÇA

  1. Cengizkan, Kemal. Dünden Bugüne AFSAD, Fotograf Dergisi, Mayıs 1987.
  2. Çetin, Sinan. “AFSAD Genel Kurulu Tamamlandı”, Vatan Gazetesi, 27 Eylül 1977.
  3. Ertan, Güler. Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze Yıllara, Dönemlere Ayırarak Fotoğrafçılar, Fotoğraflar, Akımlar, Olaylar ve Gelişmeler, http://www.fotografya.gen. tr/issue-4/guler3.html
  4. Gezgin, Ahmet. “Deneysel Fotografiye Kuramsal Bir Yaklaşım”, Türkiye’de Sanatın Bugünü ve Yarını, Ankara: Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Yayınları, 1985.
  5. Kaygun, Şahin. “Fotoğrafın Toplumsal İşlevi”, AFSAD Dergisi, Nisan 1978.
  6. Kurbanoğlu, Hasan. Sorumluluk, Vatan Gazetesi, 25 Ekim 1977.
  7. Kutlar, Onat. “Tartışma”, AFSAD Dergisi, Nisan 1978.
  8. Oral, Merter. Belgesel Fotoğraf, Fotoğraf Dergisi, Nisan 1979, Sayı:6.
  9. Özendes, Engin. Türkiye’de Fotoğraf, İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, 1999.
  10. Yurdalan, Özcan. AFSAD 2. Genel Kurul ve İki görev, Fotograf Dergisi, 1979, Sayı:12-13.
  11. 1978 Türk Fotoğraf Yıllığı İçin Ne dediler? Yeni Fotoğraf Dergisi, Temmuz/Ağustos 1978.
  12. Özcan Yurdalan ile 9 Ekim 2005’de yapılan görüşme.
  13. Kemal Cengizkan ile 9 Ekim 2005’de yapılan görüşme.

Gülbin Özdamar AKARÇAY

Kontrast Sayı 32, Kasım-Aralık 2012

Bizi paylaşın..