Toplumsal ve bireysel yaşamdaki işlevi ve uygulayıcılarının kimliği gibi yönleriyle Ankara’da fotoğrafçılık, şehrin siyasal, toplumsal ve ekonomik değişimleriyle bağlantılı bir gelişme göstermiştir. Bu bağlamda Ankara’da fotoğrafçılığın tarihi üç zaman diliminde ele alınabilir; İlk fotoğraf ve posta kartlarının ortaya çıktığı 1890’lı yıllardan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplandığı 23 Nisan 1920 tarihine kadarki dönem, Meclisin açılışından, 29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin ilanına kadarki dönem ve o tarihten günümüze kadar süregelen dönem. İsimleriyle sıralayacak olursak; Osmanlı dönemi, Kurtuluş Savaşı dönemi ve Cumhuriyet dönemi.
Kısa tutmak gereği nedeniyle bu yazıda, Osmanlı ve Kurtuluş Savaşı dönemleriyle Cumhuriyetin ilk 25-30 yılına, daha açık deyişle renkli fotoğrafçılığın başladığı zamana kadarki döneme genel bir bakışla yetinilmiştir. Cumhuriyet döneminin tamamı, kapsadığı sürenin uzunluğu ve bu süre içinde fotoğrafçılık teknolojisinde bir kaç aşamada ortaya çıkan büyük değişiklikler nedeniyle, ayrıca ele alınması gereken hacim ve niteliktedir.
Osmanlı Dönemi
Ankara’da ilk kez bir fotoğraf ne zaman ve kim tarafından çekilmiştir? Eldeki verilerle bu soruya kesin bir cevap vermek güçtür. Diğer yandan, “Bir Ankaralı ilk kez ne zaman, nerede bir fotoğraf çektirmiştir?” sorusu farklı bir sorudur ve cevabı da doğal olarak ilk sorunun cevabından farklıdır: Türkiye, birçok yenilikle olduğu gibi fotoğrafçılıkla da İstanbul’da tanışmıştır. Bu bakımdan, Ankara’nın da fotoğrafı ilk kez İstanbul’la ilişkisi bağlamında tanımış olması doğaldır. Nitekim 1900’lü yılların başlarında bazı Ankaralıların İstanbul’da çektirdikleri fotoğrafları çerçeveletip evlerinin duvarlarına astıkları bilinmektedir. Giderek kanıksanmış olsa da, başlangıçta bu davranışların kimi tutucu çevrelerce hoş karşılanmadığına ilişkin anekdotlar kitaplarda da yer almıştır.
Ankara’da ilk kez fotoğraf çekilişi İstanbul’la bağlantılı olarak gerçekleşmiştir. 1890’lı yıllarda, Mühendishane-i Berri Hümayun’dan yetişen asker kökenli fotoğrafçılar, Sultan II. Abdülhamid tarafından görevlendirilip İmparatorluğun dört bir yanında binlerce fotoğraf çekmişlerdir. Bunlar arasında Ankara’ya ait olanlar da vardır. Yine aynı yıllarda Anadolu Bağdat Demiryolları İdaresi’nde görevli Berggren de güzergah üzerindeki Ankara’ya gelerek şehrin muhtelif fotoğraflarını çekmiştir. Ankara’yı tanıtan ilk posta kartları 1800’lü yılların sonunda İstanbullu editörler tarafından üretilmiştir. Ludwingsohn Freres’in (Ludvingson Kardeşler) dört kartla oluşturduğu panorama, büyük olasılıkla, Ankara’nın fotoğraf olarak bize ulaşan en eski görünüşleridir. En eski örneklerden bir diğeri, Max Fruchtermann’ın “Julian Sütunu”nu gösteren posta kartıdır. Bu posta kartları, fotoğraflardan klişelere aktarılıp iyi vasıfta kartonlara basılmış matbaa ürünleridir. Burada şu soru akla gelmektedir: Ludwighsohn Freres ve Fruchtermann, ya da çalıştırdıkları kişiler, posta kartlarında kullanılacak fotoğrafları çekmek üzere Ankara’ya geldiklerinde, şahıs fotoğrafları da çekmişler midir? Bu soruyu cevaplamak için elimizde bir veri bulunmamaktadır.
Ankaralı fotoğrafçılardan kimin ilk kez Ankara’da, açık havada ya da stüdyo ortamında, bir fotoğraf çektiği tam olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte, bu konuda birkaç ismin öne çıktığı belirtilebilir. 1890’lı yıllarda Ankaralı Ermeni Antranik Djevahirdjian (Cevahirciyan), devlet inşaatlarına ait temel atma ve açılış törenleriyle bazı resmi kutlamaların fotoğraflarını çekmiştir. 1900’lü yılların başında Moughamian Freres (Mugamyan Kardeşler) de çektikleri Ankara görünüşlerini İstanbullu editörler aracılığıyla kartpostal olarak bastırmışlardır. Ankaralı, Ermeni asıllı bu fotoğrafçılar stüdyo ortamında şahıs fotoğrafları da çekmişler ve bu alanda da Ankara’da fotoğrafçılığın öncüleri olmuşlardır.
Kurtuluş Savaşı Yılları
Osmanlı Devletinin parçalanması ve çöküşü sonucunu yaratan Birinci Dünya Savaşı yılları Ankara’da fotoğrafçılığın da karanlık yıllarıdır. Nitekim elimizde 1915-18 yıllarına ait Ankara’da çekilmiş fotoğrafların sayısı son derece azdır. Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara’yı fotoğraf karelerine yansıtanlar daha ziyade, Esat Nedim (Tengizman) ve Ethem Tem gibi ordu mensubu fotoğrafçılar olmuştur. Bu arada Cevahirciyan ve Mugamyan Kardeşler nerededirler ya da akıbetleri ne olmuştur bilinmiyor. Mustafa Kemal ve Heyeti Temsiliye’nin Ankara’da karşılanışı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışı, savaşın gidişatına göre, bazen cephelerden gelen iyi haberlerin kutlanışı bazen protesto mitingleri, askeri geçit törenleri, komutanlar ve Ankara Hükümeti’nin sivil kadrosu genellikle asker kökenli fotoğrafçıların objektifinden bugüne taşınmıştır. Sanatlarını kısıtlı imkanlarla, resmi görev olarak icra eden bu fotoğrafçıların o yıllarda kendilerine ait stüdyoları olmamıştır. Bu dönemde şehrin durumunu, halkın günlük yaşantısını yansıtma veya ileriye dönük bir hatıra teşkil etmesi amacıyla fotoğraf çekilmesi yaygın bir olgu değildir.
Cumhuriyet Coşkusu
Cumhuriyet döneminde Ankara’da ilk fotoğraf stüdyoları 1920’li yılların başında Ulus civarında açılmıştır. Hükümet Caddesi’nde Çulluzade Mehmet Adil Bey’in “Zafer Fotoğrafhanesi”, Hacı Bayram Caddesi’nde İsmail Remzi Bey’in “Hilal Fotoğrafhanesi” ve yine Hacı Bayram Caddesi’nde Türkiye Oteli binasında Mehmed Ali Bey’in “Lüks Aile Fotoğrafhanesi” bunların ilk örnekleridir. Çulluzade Adil Bey, Ankaralı birçok fotoğrafçının hocası olmuştur. Soyadı Kanunu’ndan sonra “Tezel” soyadını alan İsmail Remzi Bey, çektiği nefis fotoğraflarla, 1943 yılında vefat edene kadar mesleğini sürdürmüştür. Hakkında fazla bilgi sahibi olmadığımız Mehmed Ali Bey çektiği şahıs fotoğrafları yanı sıra çok başarılı Ankara posta kartları da üretmiştir. Bu dönemden günümüze belgesel niteliği yüksek çok sayıda fotoğraf kalmasını sağlayan bir başka usta da posta kartı olarak kullanılan fotoğraflarına kaşesini “M.Cemal” olarak vuran ve ileriki yıllarda Atatürk fotoğrafçısı olarak ünlenen Cemal Işıksel’dir. Ankara’nın nefis panoramik görünüşlerini çeken, resmi bir kurumda çalıştığı tahmin olunmakla birlikte kimliği hakkında bilgi sahibi olmadığımız Foto Celal ile stüdyosu İstanbul’da olan J. Weinberg’i de o dönemin Ankara’sını görsel olarak belgeleyen önemli fotoğrafçılar arasında saymak gerekir.
1920’li yılların sonunda Ankara’da fotoğraf stüdyolarının ve fotoğraf malzemeleri satan dükkanların ağırlığı Ulus civarından yeni oluşan Anafartalar Caddesi’ne kaymıştır. Yukarda Ankaralı ilk Müslüman-Türk fotoğrafçılar olarak adları anılan Mehmet Adil, İsmail Remzi ve Mehmet Ali Beyler dışında, bu dönemde Ankara’nın başlıca fotoğrafçıları, Foto Aile, Foto Meraklı, Foto Ethem Tem, Foto Naim(Gören), Foto Sümer ve Foto Ar’dır. Cumhuriyet Devrimleri’nin getirdiği coşkulu ortam ve değişen toplumsal şartlar bağlamında, Başkent’te hayat renklenmiş, yeni davranış kalıpları oluşmuştur. Fotoğraf çektirmek nişan ve düğün törenlerinin zorunlu ritüelleri haline gelmiş, her vesileyle stüdyolarda aile fotoğrafları çektirmek adet olmuştur. Fotoğrafçı dükkanlarının müdavimlerinden bir grup da kılıç kuşanan, sırmalı palaska takan askerlerdir. Kadınlar da folklör kıyafetleriyle objektife poz vermeyi çok sevmişlerdir.
Bu dönemde stüdyo veya kapalı mekan fotoğrafçılığı dışında, bir alt meslek dalı olarak seyyar fotoğrafçılık (şipşakçılık)da çok yaygınlaşmıştır. Heykel ve anıtlarla yeni tanışan Ankaralılar, Kızılay’da Havuzbaşı’nda, Ulus’da Zafer Anıtı ve Sıhhiye’de Gazi Paşa Heykeli önünde hatıra fotoğrafları çektirmişlerdir. Fotoğraf çektirilen yerler yalnızca buralar değildir. 1930-1960 yıllarında Ankara’da yaşamış her ailenin albümünde, Ulus’ta, Karaoğlan’da, Anafartalar’da kol kola yürüyen aile mensuplarının fotoğrafları mutlaka yer alır.
1930 -1950 Yılları
1930’lu yıllardan başlayarak Ankara’da amatör fotoğrafçılık da yaygınlaşmış, amatörlerce çekilen fotoğrafları tabetmek stüdyoların uğraşları arasına girmiştir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı yıllarında zaman zaman fotoğraf filmi ve kağıdı temininde güçlükler yaşanmış olmakla birlikte, bu dönemde de Ankara’da fotoğrafçılık gelişmesini sürdürmüş, fotoğraf toplum hayatında giderek daha fazla yer almıştır. Aileler çocuklarının çıplak fotoğraflarını çektirirler. Devlet memurları makamlarında gururla oturuşlarını fotoğraf karelerine yansıtmakta ihmalkar davranmazlar. Her düzeyden okullarda ve devlet dairelerinde toplu fotoğraflar çektirilir. Önceleri Türk Ocağı (veya Halkevi)’nde daha sonra Gençlik Parkı’ndaki salonda icra edilen nikah törenlerinde çekilen fotoğraflarda Ankara’nın demirbaş nikah memuru Müçteba (Yetişen) Bey yer alır. Bu bakımdan Müçteba Bey, belki de o dönemde en çok fotoğrafı çekilen Ankaralıdır.
Bu dönemin fotoğrafçıları arasında sanatları ve meslek anlayışlarıyla öne çıkan iki isim olarak Ahmet Mahir(Güngör)’ü ve Foto Rıdvan(Kırmacı)’ı anmamak olmaz. İlk stüdyosunu 1926 yılında Hacı Bayram Caddesi’nde “Foto Yeni Aile” adıyla açan Ahmet Mahir Bey, işyerini 1936 yılında Samanpazarı’nda Merkez Apartmanı’nın alt katına taşımış, adını da “Foto Aile” olarak değiştirmiştir. 1942’de stüdyo bu kez Anafartalar Caddesi’nde Sakarya Apartmanı’nın altına taşınmış ve 60 yılı aşkın süreyle orada hizmet vermiştir. Foto Rıdvan da Anafartalar Caddesi’ndeki stüdyosuyla, yıllar boyu aile fotoğrafları çektirmek için Ankaralıların en ziyade tercih ettikleri fotoğrafçıların başında gelmiştir.
Öne çıkan bu isimler dışında, 1940’lı yılların sonunda Ankara’daki fotoğrafçıların başlıcaları, Foto Ar, Foto Ege, Foto Naim(Gören), Foto Rekor, Foto Üstün olarak sıralanabilir. Bu dönemin fotoğrafçıları arasında portre çekimlerindeki ustalığıyla kadın güzelliğini fotoğraf karelerine yansıtmayı bir sanat düzeyine yükselten Foto Osman(Darcan)’ı da özellikle anmak gerekir.
1950 Sonrası
Ulus civarında başlayıp, önce Anafartalar’da sonra Bankalar Caddesi’nde konuşlanan, giderek Yenişehir’de yeni mekanlara yerleşen Ankara fotoğrafçılığı, 1950’li yıllardan sonra şehrin her bölgesine yayılmış, her mahallenin olmasa dahi her semtin çok sayıda fotoğrafçısı olmuştur. Dünyada ve ülkede fotoğrafçılık alanındaki yenilikler kısa sürelerde Ankara fotoğrafçılığında da gerçekleşmiştir. Renkli çekim fotoğrafçılıkta yeni ufuklar açmıştır. Son olarak dijital teknolojinin getirdiği büyük imkanlar ve yenilikler ise kuşkusuz bir devrim niteliğindedir. Giderek fotoğraf araç ve gereçleri görece ucuzlamış, fotoğraf çekimi yaygınlaşmıştır.
Bütün bu gelişmelerin, bir meslek olarak fotoğrafçılığın uygulama alanını daraltmasa dahi onda köklü değişimlere neden olduğu ve olacağı açıktır.
Ankara fotoğrafçılığının tarihinde yaptığımız bu kısa gezintiyi 1950 sonrası Ankara fotoğrafçılarından Foto Baydaş(Hüsnü Baydaş ve Oğulları)’nın öyküsüne kısaca değinerek tamamlayalım. Fotoğrafçılığı Erzincan’da bir Ermeni fotoğraf ustasından öğrenen Hüsnü Baydaş 1953 yılında Ankara’ya gelir. İki oğluyla birlikte ilk stüdyosunu Demirlibahçe’de, açar. Artistik fotoğraflar yanı sıra acele vesikalıklar da çekerler, amatör işleri de yaparlar, nişanlara, düğünlere de giderler… 1970 yılında Tuna Caddesi’nde Pikniğin karşısında ikinci stüdyolarını açarlar. Stüdyolarının bulunduğu bina yıkılınca bu kez Selanik Caddesi’ndeki son yerlerine taşınırlar. Mesleğin inceliklerini babası Hüsnü Baydaş’tan öğrenip kendi çocuklarına öğreten İsmail Baydaş günümüz fotoğrafçılığına pek de olumlu bakmıyor:
“Şimdiki fotoğrafçılığa alışamadım, bu dijital çıktıktan sonra fotoğraf sanatı diye bir şey kalmadı. Eskiden birkaç fotoğrafçı vardı, hepsi de birbirleri ile sanat için yarışırlardı. Şimdi para kazanmak öne çıktı. Zaten herkesin elinde bir dijital makine var, telefonla da çekiyorlar…”
Erman TAMUR
İnşaat Y. Müh./Ankara Araştırmacısı
Kontrast Sayı 37, Eylül-Ekim 2013