Erdal ALTIN | Gökyüzünden Ankara (37. Sayı)

Bir fotoğrafı izlenmeye değer kılan genellikle sahip olduğu farklı bakış açısıdır. Gündelik hayatımızda dikkatimizi çekmeyen konular veya nesneler, farklı bir bakış açısıyla bize sunulduğunda ilgimizi cezbeder. Hava fotoğrafları bu nedenle doğal bir avantaja sahiptir. Her gün sokaklarında yürüdüğümüz şehrin fotoğrafları, bir kuşun gözünden sunulduğunda her zaman daha çekici olmuştur.

Bir şehri havadan fotoğraflarken beklenmeyen kareleri görür ve kaydedersiniz. Bazen, o şehir için olmazsa olmaz kareleri ise arkanızda bırakırsınız. Şehirle özdeşleşmiş, onunla anılan yapıları çevrelerindeki yapılaşma nedeniyle kaydetmekten vazgeçip, sıradan bir mahallenin sokaklarındaki kompozisyonla daha fazla ilgilenebilirsiniz. Örneğin; Anıtkabir, Kocatepe Camii veya Atakule gibi çevresinden kolaylıkla ayrılabilen yapılar, kendi başlarına çok daha güzel poz verirken, Anadolu Medeniyetleri Müzesi veya Ankara Garı gibi yapılar hava fotoğraflarına konu olmak için fazla çekingen kalırlar.

Ankara gökyüzünden incelendiğinde ilk dikkati çeken oldukça yakın bir zamanda geliştiğidir. Ankara Kalesini saymazsak Cumhuriyet öncesi bir yapıyı havadan görmek neredeyse imkânsızdır. Nüfusunun yakın dönemlerde artmış olmasına rağmen Ankara’da yoğun yapılaşmamın önüne geçilememiştir. Cumhuriyetin ilk döneminde yapılan bulvarların ayırdığı mahallelerin dar sokakları, yoğun yapılaşma nedeniyle gökyüzünden Kufi yazısı gibi görülür. Ankara, yeşile küsmüş betona aşık olmuş gibidir. Beton binaların arasına sıkışmış küçük parkları saymazsak, şehre nefes aldıran yeşil alanlar yalnızca Atatürk Orman Çiftliği ve ODTÜ ormanıdır. Onlarda beton istilasının tehdidi altındadırlar.

Ankara’yı havadan seyrederken dikkat çeken diğer yapılar ise kamu binalarıdır. Yoğun yapılaşmanın içinde Çankaya Köşkü ve TBMM binaları etraflarındaki yeşil alanlarla birer vahayı andırırlar. Yakın zamanda yükselen gökdelenler ise görkemli kamu binalarından rol çalmak ister gibidirler. Sıra dışı mimarisi ile Atakule de ilk bakışta göze çarpan binalar arasındadır.Her boş araziye kondurulan ve artık Ankara denilince ilk akla gelen mekânlardan olan AVM’ler açıkça görülmektedir. İç mimarilerine oldukça fazla özenilen AVM’ler, ne yazık ki şehir estetiğine katkı sunmaktan çok uzaktırlar.

Gökyüzünden seçilebilen yapılar arasında Anıtkabir’in ayrı bir önemi vardır. Üzerine yapıldığı Rasattepe sayesinde çevresinden yüksekte bulunur. Ayrıca içinde yükseldiği Barış Parkı’nın koyu yeşil renkleri Anıtkabir’i gün batımında altın renginde göstererek Atatürk’e layık bir istirahatgah olduğunu hatırlatır.

Ankara binlerce yıllık tarihindeki en büyük gelişmeleri Türkiye Cumhuriyeti’ne başkent olduktan sonra yaşayan bir şehirdir. Gökyüzünden seyrederken, Ankara’nın gelişimini Ulus’tan dışarı doğru genişleyen halkalar halinde izleyebilirsiniz. Son yıllarda bu gelişim batıya doğru hızlanmıştır. Türkiye’nin göç alan diğer şehirleri gibi Ankara da hızla büyürken yeşil alanlarını feda etmiştir. Bir zamanların dereleri, bağları, pınarları (Kavaklıdere, Seyran Bağları, Akpınar) artık yalnızca semt isimlerinde kalmıştır. İç Anadolu’nun bozkırında büyüyen Ankara için, benim bir fotoğrafçı olarak gördüğüm ise daha fazla yeşil alana ihtiyacı olduğudur.

Erdal ALTIN
Fotoğrafçı

Kontrast Sayı 37, Eylül-Ekim 2013

Bizi paylaşın..