Eda ÇALIŞKAN | Sinemanın Esteti(k)i… Bir Yanılsama mı Mesala ? (42. Sayı)

Filmin estetiği kanımca ‘Hareketin Büyüsü’nde gizlidir. Gizemli dünyasında gerçekleşen gerçeküstücülük halleri ve dahası yanılsama benzeri hallerinde belki…

Filmin estetiği, duygularında saklıdır. Aşkın tutkulu direnişinde, korkunun amansızca haykırma isteğinde, ölümün ılık ılık solumalarında belki…

Film, güzel olanı güzel göstermeye, çirkin olanı da güzel göstermeye çalışırken belki… Filmi film yapanın, içindeki estetik algılama tohumcukları olduğundandır belki…

Sinemanın Başrol Oyuncusu; Hareket!

Hareketin varoluş hikâyesini incelersek, sinemanın diğer bilinen sanat dalları içerisinde gerçekliği en belirgin yansıtabilen dal olduğu sonucuna kolayca ulaşabiliyoruz aslında. Buradan yola çıkarak, ‘bizdenmiş’ gibi hissetmemizi açıklamak da kolaylaşıyor elbet. Salt gerçek görüntülerin değil aynı zamanda simulakr uygulamalarında da sinemanın büyülü, anlatımsal bütünlük arayışı çözümlerine rastlıyoruz.

Film gerçeğinin esas silahı; gerçeğe yöneltebilen her öğe, her anlatı unsuru ve her araç olabilir. Mario Pezzela, sinemanın estetik bağlamda kuvvetini, “Sinema, yaratmaya katkıda bulunduğu görüntülerin muğlak doğası üzerine hep daha fazla düşünen bir sanat ve meditasyon haline gelir” şeklinde tanımlar. Gerçek hayat, insanoğlu için yeterince sürprizlerle dolu bir tiyatro sahnesidir. Bu gerçekliği karşıya geçip izliyor olmak, kimi zaman anlaşılmaz da olsa, oldukça keyif verici olabilmektedir. Anlaşılmaz olan kısmı, insanın yaşamaya korktuğu, incinmekten çekindiği ya da acıtılışını hatırladığı kareler bütününün aslında film olarak bir tepside sunuluşunun verdiği hazdır. Budur aslında korku filmlerinin dayanılmaz takipçiliği, aşk filmlerinde, hep aranan aşkın başkaları tarafından bulunabiliyor olmasının hüzünlü ve hayal kırıklığı ile birleşen karşı konulmazlığı ya da başımıza gelse ne yapar, nasıl yaşarız dramlarının beyaz perdedeki çekiciliği… Hepsi insanın gerçekliğinin tam ortası değil midir?

Fotoğraf ve diğer ifade seçeneklerinden farklı olarak, sinemanın karelerinin perdede ardı arkasına dansı çok anlam barındırır. En güzeli hızıdır… Kolay kavranır ve hemencecik bizim oluverir. İzleyenin yüreğine yerleşebilen bir kurtçuk gibidir…

Andre Bazin de gerçeklik olgusunu benzer şekilde yorumlamış, sanatta gerçeklik üzerine yapılan tartışmaların, estetik ve psikolojik kavramların (duygular içeren bütünsel yaklaşımlar) birbirleri ile karıştırılmasından ortaya çıktığını, doğru gerçekliğin dünyanın somut anlatılması, sahte gerçekliğin ise göz yanılsaması olduğuna değinmiştir [¹]. Sinemasal anlatımda her ikisi de gerçekliği desteklemeye hizmet ederken, estetik algının özümsenmesi de bu iki bileşenin oluşturduğu dünyada mümkün hale gelmektedir. Fotoğraf ve sinema şüphesiz bu özümsemeye araç olarak baş sırada yerini alır.

Tüm bunların yanında sinemanın kendi gerçekliğinde öznel bir ruhu vardır. Kendini ifade edebilen, kendi dili olan başlı başına bir mittir. Filmlerin ruhu olması onları mimetik anlatımlardan uzaklaştırırken, zaman içinde teknolojinin de yardımı ile farklı anlatım yöntemlerini de beraberinde getirmiş, bugün sinemanın gerçek olmadığı üzerine şüphelerimiz yok edilmiştir… Hatta perdedeki görüntünün iki boyutlu olduğu gerçeği bile hiçbir şeye engel değildir.

Gerçekliğin böylesi bir izlenimi, salt belgesel ve benzeri türler için söz konusu edilmemelidir; kurmaca filmlerde de görüntünün temsil ettiği nesnenin, var olan bedenselliğini ve fizikselliğini bütünleştirmek adına önem taşır. İzleyici üretim aşamasını pas geçerek, perdede kurulan dünyanın içinde bulur kendini, temsil eden değil, temsil edilen üzerine odaklanarak, tüm sinemasal dünyayı gerçeklik olgusu içinde bütünsel çerçevede algılar. [²]

Pasolini, sinemanın gerçeklik estetiğini “o halde, sinema, gerçekliğin yazılı dilinden başka bir şey değildir. Bu sinemanın ne öznel, ne de sembolik olduğunu gösterir, dolayısıyla o, gerçekliği, gerçeklik üzerinden temsil eder” [³] şeklinde açıklamıştır.

İşte hareketin gerçek büyüsüdür, esTETİ(Ğ)i, sinemadaki hedefe doğrultan…

Sinema dolu günler olsun…

Kaynakça
¹ Bazin, A., 2007, Sinema Nedir?
² Adanır, O., 2003, Sinemada Anlam ve Anlatım, Alfa Yayınları
³ Pezzela. M., 2001, Sinemada Estetik, Dost Yayınları

Eda ÇALIŞKAN

Kontrast Sayı 42, Temmuz-Ağustos 2014

Bizi paylaşın..