Eda ÇALIŞKAN – Can ATAÇ | 3B Canlandırmalar Üzerine (28. Sayı)

İlkel yaşamla beraber başlayıp, günlük hayatımızın tam ortasına yerleşiveren canlandırma (animasyon), artık, hareketli görüntünün zorunlu bir parçası olarak algılanmaya başlandı. Eskilerde zorunluluk hissi veren televizyon reklamları bile, şimdilerde izlemekten keyif aldığımız birer mini “TV Show”a dönüştü. Bilgisayarın hayatımızdaki yeri ve son yıllarda bu konuda geliştirilen programların detaylandırılması ile işler biraz daha kolaylaştı aslında. Ürettiğimiz hareketli görüntülerde, odaklanılmasını istediğimiz noktalarda canlandırma kullanımı, ilgiyi artırmak ve devamlı kılabilmek için iyi bir yöntem halini aldı. Önceleri çekimleri çok zor olan ve filmlerde kullanımı imkansız gibi görünen bazı sahnelerin üç boyutlu canlandırma teknikleri sayesinde film endüstrisinde yerini alması, sektörün hızla gelişmesini sağlamıştır. Örneğin, hükmedilmesi imkânsız vahşi doğa hayvanlarının, bizlerden biriymiş gibi hayat bulması, yüksek maliyetlerle yaratılması mümkün bir patlama sahnesinin ya da binlerce figüranın yer alması gereken savaş sahnelerinin, üç boyutlu canlandırma teknikleriyle birkaç günde bilgisayar ortamında çekilebiliyor olması elbette tekniği son derece cazip hale getiriyor.

Günümüzde üç boyutlu canlandırma hemen her türlü görsel medya endüstrisine girmiş durumda. Bu canlandırma tekniği, sadece hayal gücünün olanakları aştığı durumlarda imdadımıza yetişmekle kalmaz, bilimsel araştırma ve planlamalar için de vazgeçilmezler arasındadır. Bol aksiyonlu sinema filmlerinden göz alıcı televizyon reklamlarına, gerçekçi bilgisayar oyunlarından, fotogerçekçi (“photorealistic”, yani bir fotoğrafın gerçekçiliğine sahip çizim) mimari planlamalara kadar pek çok alanda üç boyutlu canlandırma ve bu canlandırmaların yaratıldığı programların yeteneklerine şahit oluyoruz. Bilgisayar ortamında oluşturulmuş ve farklı amaçlar için kullanılan bu tarz görsellerin tümüne “Bilgisayar Üretimi Görüntüler (Computer-Generated Images) denilmekte.

Konu üç boyut olunca, anlaşılması gereken en önemli noktalardan birisi; canlandırma ile çizimin arasındaki farktır. Üç boyutlu canlandırmalar ile üç boyutlu bilgisayar çizimlerinin farkını, video ile fotoğraf arasındaki farka benzetebiliriz. Üç boyutlu çizimler; yalnızca tek kareden oluşan, bilgisayar ortamında oluşturulmuş bir ortamın veya bir modelin bir anlık görüntüsünden oluşur. Ancak üç boyutlu canlandırmalar; bilgisayarda yaratılan model veya çevrelerin, zamana göre yer veya şekil değiştirmesi sonucu oluşan video sekanslarıdır. Tahmin edilebileceği gibi, üç boyutlu canlandırma oluşturmak, tek kare üç boyutlu çizimden çok daha fazla zaman alan bir süreçtir. Elbetteki ‘modelleme’ denilen canlandırmanın ilk aşaması, canlandırılacak nesnelerin yaratımı için gereklidir; ancak daha sonra bu yaratılan modelin hareketleri, bilgisayar programlarının karmaşık fizik kanunlarını hesaplamaları sonucu oluşur. Günümüzde artık son kullanıcıya hitap eden üç boyutlu canlandırma programları birçok karmaşık fizik kuralını oldukça gerçekçi olarak canlandırabilmektedir.

Bu alana daha önceden aşina olanlar, 3Ds Max, Maya, Blender, Cinema 4D gibi programların isimlerini duymuşlardır. Bu tarz programlar, belirli amaçlar doğrultusunda, son kullanıcıya üç boyutlu iş üretme imkânı tanımaktadır. Bir çoğu çok pahalı olan bu yazılımların son dönemlerde açık kaynak kodlu ve ücretsiz olan çeşitleri çıkmış ve birçok yetenekli insana yaratıcılıklarını test etme olanağı sunmuştur. Ancak, unutulmaması gereken, bu programların ilk etapta öğrenilmesi çok kolay olmayan, ancak profesyonel yardımla çok hızlı ve kolay öğrenilebilen programlar olduğudur.

Kısa filmciler arasında da son zamanlarda, özellikle Amerika ve Avrupa’da oldukça yaygınlaşan üç boyutlu canlandırmalar, belli bazı teknikler ile kolayca video içerisine eklenebilmekte ve filmin izleyicisine keyifli dakikalar yaşatabilmektedir. Hatta son birkaç yıldır bu yöntemler öylesine gelişmişlerdir ki, yok denebilecek kadar düşük bütçeli bazı kısa metraj filmlerin görsel efektleri, milyon dolarlar harcanarak yapılan bol efektli Hollywood filmlerinin efektleri ile yarışır hale gelmiştir. Bazı film festivallerinde bu tarz sürpriz sonuçlarla karşılaşmaktayız.

Türkiye’de de kısa film üretenler yavaş yavaş üç boyutlu canlandırmanın gücünü kavramış ve onları filmlerine eklemeye başlamışlardır. Özellikle, üniversitelerin iletişim fakültelerindeki öğrenciler bu son teknoloji canlandırma programlarına oldukça yoğun ilgi göstermekte ve yaratıcıklarının sınırlarını zorlamaktadırlar. Blender gibi bedava olan ve nerdeyse, aynı kategorideki binlerce dolar tutarında olan diğer canlandırma programları ile yarışan yazılımlar sayesinde kullanıcılar, hatırı sayılır canlandırmalar yapabilmektedir.

Canlandırma, film teknolojisinin olmazsa olmazı olarak sektörün tam göbeğinde yer bulmuştur. Teknolojinin ilerlemesiyle, eskiden aylar süren çalışmalar şimdi yalnızca birkaç günde çözülebilir hale gelmiştir.

Üç boyutlu canlandırma, film karelerinin tadına tat kattı diyebiliriz.

Bol ışıklı, sinema dolu günler….

Eda ÇALIŞKAN – Can ATAÇ


Kontrast Sayı 28, Mart-Nisan 2012

Bizi paylaşın..