AFSAD 1977 yılında kurulan bir dernek. Türkiye’nin en büyük ikinci fotoğraf derneği.. Kurulduğu yıllar itibarıyla bakıldığında pek çok aşamadan, pek çok zorluktan geçmiş bu güne gelene kadar… Fotoğraf dünyasının duayenleri üye olduğu ve pek çok başarılı çalışmaya imzaların atıldığı bir yapıdır.
İçindeyken, o anı yaşarken pek göremezsiniz bazı şeyleri. Çocuğunuzun büyümesi gibidir…
Hani geriye dönüp eski, tozlu albümlere baktığınızda fark edersiniz ne kadar yaşlandığınızı. Ben AFSAD’a geldiğimde, 13 yaşında gencecik bir delikanlıydı mesela. Koca bir darbe atlatılmış, insanlar kaçtıkları derneklere dönmeye başlamıştı. O yıllarda AFSAD’ın fotoğraf geleneği olarak belgesel ön plana çıkıyordu. İnsanların anlatılmamış hikâyeleri vardı ve onu anlatmaya çalışıyorlardı. Fotoğraf halk için ve halkla birlikte yapılmalı deniliyordu. İşçileri konu alan bir çalışma, eski bir otobüsün içinde sergileniyor ve ite kaka çalıştırılıp sanayi bölgesindeki insanlara sunuluyordu.
Sonrasında başka akımlar ve bu başka akımların temsilcileri de geldi AFSAD’a. Her şey fotoğrafa konu olabiliyordu artık. 90’larda Belgesel- Deneysel çatışması Türkiye’yi sardığı gibi AFSAD’ dada kendini göstermeye başladı. Kimse diğerinin fotoğrafını beğenmiyordu. Kurgu kendine yer edindi. Doğa fotoğrafçılığı, sokak fotoğrafçılığı, deneysel fotoğraf da can bulmaya başladı…
Belgesel fotoğraf ise, bir gelenek olarak yerini hep korudu. Değişik alanlarda, değişik belgesel çalışmalar hep devam etti. Bunlardan en çok konuşulanı ve hatta bir teze konu olanı da AFSAD bünyesinde Mehmet Özer arkadaşımızın son 10 yıldır öncülüğünü yaptığı “Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğraf Atölyesi” oldu.
Atölye birçok çalışmayla çıktı karşımıza, bu çalışmalardan da bence en çok ses getireni, en çok kanayan yaraya parmak basanı “Göz Altında Kayıplar – Cumartesi Anneleri” olmuştur. 1980 döneminde yoğunlaşan kayıplar belki azalmıştır ama hiç bitmemiştir. Bu da fotoğrafın gücünü ortaya dökmek için iyi bir bahanedir aslında.
Geçen sene Mart ayının başlarında Ankara Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisi, Oğuzhan Burak beni arayıp AFSAD hakkında bir tez hazırladığını ve örnek çalışma olarak da yürütücülüğünü Mehmet Özer’in yaptığı Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğraf Atölyesi’ni ele alacağını söyleyince çok heyecanlandım. Randevulaştık.
İki saatten fazla sohbet ettik. AFSAD ve belgesel fotoğraf hakkında sorduğu sorulara elimden geldiğince cevap vermeye çalıştım. Örneklemelerde anlattığım bazı konular için kendi arşivimi açtım, elimde bulunan kaynak kitaplardan destek vermeye çalıştım.
2015 Ekim ayının sonlarında ise Mehmet Özer beni arayıp çalışmanın tamamlandığını, tez olarak kabul edildiğini ve birer baskısının biz katkı verenlere hediye edileceğini söyledi. Tez çalışmasını ilk duyduğumda yaşadığım heyecanı yine yaşadım. Çok geçmeden çalışma elimize ulaştı.
Giriş bölümünde yazan “Toplumsal belgesel fotoğraf, 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış bir fotoğraf tarzıdır. Türkiye’de ise 1970’lerin ortalarında fotoğrafta yeni eğilimlerin ortaya çıkmasıyla birlikte sosyal gerçekçi veya toplumsal belgeci fotoğraf olarak adlandırılan fotoğraf tarzı gündeme gelmeye başlamıştır.
Türkiye’de AFSAD, 1977 yılında kurulduğunda, öncelikle kimin için ve neden fotoğraf çekileceğinin belirlenmesi gerektiğini savunmuş, diğer fotoğraf derneklerindeki fotoğraf anlayışından farklı olarak, fotoğrafa işlev yükleyen ve toplumsal sorunları dert edinen bir topluluk olarak toplumsal belgeci fotoğrafı kurumsallaştıran ilk dernek olmuştur.
Bu bağlamda AFSAD’ ın “Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğraf” atölyeleri, toplumsal belgesel fotoğraf yaklaşımının temel varsayımları çerçevesinde incelenecektir.” bölümü AFSAD’ ın Toplumsal Belgesel Fotoğrafa yaklaşımını özetler niteliktedir.
Tezin giriş bölümü daha sonra şöyle devam etmektedir:
“Toplumsal belgesel fotoğraf, belgesel fotoğrafa dayanır ve kimi zaman diğer fotoğraf türleriyle karıştırılır. Bu nedenle onu diğer fotoğrafçılık alanlarından ayıran özelliklerinin ortaya konulması gerekmektedir. Toplumsal belgesel fotoğrafın toplumsal bir etki yaratması, çok sayıda kişiye ulaşmasıyla ve konu edilen sorunun daha fazla görünür olmasıyla mümkündür. Bu nedenle toplumsal belgesel fotoğrafın yaygınlaşması belli iletişim kanallarıyla (gazete, dergi vb. yazılı basın) gerçekleşmektedir. Bu durumda bazen haber fotoğrafı olarak değerlendirilebilmektedir. Bir iletiye sahip olmasıyla haber fotoğrafı niteliği taşımakla birlikte, anlık çekilen haber fotoğrafından, değinilen toplumsal sorunun “gerçeğe yakın” bir şekilde ortaya konulması için o konuyla ilgili daha fazla zaman harcanması gerekir ve bu özelliği ile haber fotoğrafından ayrılır. Şok fotoğrafları da toplumsal belgesel fotoğraftan farklı diğer bir fotoğraf tarzıdır. Şok fotoğrafları, vurgulu mesajlar içerebilir. Bu güçlü mesajlar sayesinde toplumsal bir etki de yaratabilir. Ancak ele aldığı sorunun toplumsal bir yönünün olup olmaması burada öne çıkan bir özelliktir. Bireysel bir sorun ya da trajedi bir şok fotoğrafı olabilirken, bir toplumsal belgesel fotoğraf değildir. Her toplumsal belgesel fotoğraf politik bir mesaj içerir. Ancak bu propaganda veya politik amaçla çekilen her fotoğrafın toplumsal belgesel fotoğraf olduğu anlamına gelmez.
Çünkü politik amaçla kullanılan fotoğraf, bazen belirli bir mesajı etkin bir biçimde aktarabilmek için kimi tekniklerle çarpıtılıp kullanılabilmektedir.
Toplumsal belgesel fotoğrafçılığın anlamı ve işlevine dair yaşanan bu karışıklığın giderilmesi açısından bu fotoğrafçılık yaklaşımının temel amacının saptanmasının önemli olduğu düşünülmektedir. Ayrıca toplumsal bir değişimi ve dönüşümü amaçlayan toplumsal belgesel fotoğrafın nasıl bir işlevi olduğunu ve bunu nasıl gerçekleştirdiğini uzun yıllardır Türkiye’de bu alanda ürünler veren, ancak herhangi bir araştırmaya bu anlamda konu olmayan bir kurumdan yola çıkarak ortaya koymak önem taşımaktadır.”
Bu güzel çalışmayı bizlere kazandırdığı için Oğuzhan Burak’a buradan en derin teşekkürlerimi sunmak isterim. Mehmet Özer 10 yıldır soluksuz devam ettirdiği çalışmalar ile disiplinli, düzenli ve organize yapılan işlerin başarıya nasıl ulaştığını bizlere göstermiş ve kuruluş yıllarından gelen geleneğin de takipçisi olmuştur.
Mehmet Özer bu çalışmayı tek başına yapmadı tabii ki. Bu yüzden atölye katılımcısı tüm arkadaşlara da tek tek teşekkür ederim. İyi ki varsınız. İyi ki bizi bir araya getiren AFSAD’ımız var.
*Oğuzhan BURAK’ın Yüksek Lisans Tezi
Ankara-2015
Kontrast Sayı 50, Ocak-Şubat-Mart 2016
Cengiz Oğuz GÜMRÜKÇÜ
Fotoğrafçı, Yazar
[email protected]