Başak ÖZTÜRK | Fotoğrafik Eserler Üzerindeki Fikri Haklar (51. Sayı)

Fikir ve sanat ürünleri, insanın yaratıcı düşüncesinin ürünüdür. Bu yönüyle insanın ortaya çıkmasıyla eş zamanlıdır. 17. yüzyıla gelinceye kadar, gayrimaddi mal niteliğindeki fikir ve sanat ürünleri üzerinde eser sahibinin neredeyse hiçbir hakkı bulunmazken, uzun süren mücadelenin ardından nihayet eser sahiplerinin hakları geç de olsa tanınmıştır. [1] Fikri haklar alanındaki ilk uluslararası anlaşma olan Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin Bern Konvansiyonu’nun kabulünden önce ulusal telif hakkı yasaları, eserleri yalnızca milli sınırlar içerisinde korur, diğer ülkelerde ise eser korunmasız kalırdı. Bu nedenle 9 Eylül 1886 tarihinde imzalanarak, 5 Aralık 1887 tarihinde yürürlüğe giren Bern Konvansiyonu’nun amacı, sözleşmeye taraf bütün üye devletlerde yeknesak hukuk kuralları koymak yerine, eser sahibinin haklarını hem kendi devletinde hem de üye devletlerin tümünde birden etkili şekilde korumayı sağlamaktır. [2] Ülkemiz ise, 07.07.1995 tarihli ve 4117 sayılı karar ile Bern Konvansiyonu’nun tadil edilen metnine katılmıştır. Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması (TRIPS) [3]’nın “Bern Sözleşmesi ile İlişki” başlıklı 1/IV. maddesinde, “akit devletler, Bern Konvansiyonu’nun 1-21. Maddeleri ile Ek’te öngörülen hükümlere riayet edeceklerdir”, denilmiş olup, bu anlamda Bern Konvansiyonu’nun uygulanabilirliği TRIPS kapsamında da kabul edilerek, uluslararası koruma kapsamı genişletilmiştir. Teknolojik gelişmelerin sonucu olarak, artan bir şekilde elektronik ortamda gerçekleşen iktisadi ve ticari faaliyetlerin ortaya çıkardığı problemlere ve fikri hak ihlallerine çözüm olmak üzere, WIPO tarafından 20.12.1996 tarihinde, WIPO Telif Hakları Anlaşması kabul edilmiştir. Bu anlaşma ile de TRIPS’te olduğu gibi Bern Konvansiyonu’nun ilgili hükümlerine riayet edileceği hüküm altına alınmıştır. Türkiye bu anlaşmaya ise, 28.10.2008 tarihinde taraf olmuştur. Ülkemizdeki fikri mülkiyet haklarını düzenleyen yürürlükteki 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) içeriği de, taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalar neticesinde uyumlaşma bağlamında birtakım değişiklikler yapılarak bu son halini almıştır. Örneğin bu değişiklikler sonrasında, eser niteliğine göre farklılık arz eden koruma süreleri, Topluluk Mevzuatı’nda olduğu gibi genel olarak eser sahibinin yaşam süresini ve ölümünden sonraki 70 yılı kapsayacak şekilde artırılmıştır. Bazı durumlarda eser sahibinin eseri, hayattayken değil ancak ölümünden sonra ortaya çıkmaktadır. Bu gibi, sahibinin ölümünden sonra ortaya çıkan eserlerde ise koruma süresi, eser sahibinin ölümünden itibaren başlayarak 70 yıldır. Bu özellikle profesyonel fotoğrafçılık ve resim sanatında en çok ortaya çıkan durumlardan birisidir.

Fotoğrafın sosyal ve kültürel yaşantıya girişi resimlere göre daha yenidir. Fotoğraf, resmin rakibi olmakla birlikte, diğer sanat dallarına önemli katkılar sunan bir sanat dalı haline gelmiştir. Fotoğrafta, fotoğraf sahibinin kendi hususiyetinin yansıtılabilmesi, yani sade fotoğrafın eser haline dönüştürülebilmesi kolay değildir. Sahibinin hususiyetini yansıtan fotoğraflar yanında, teknik ve bilimsel fotoğraflar da fikri hukuk kapsamında korunmaktadır. Bunlardan ilki güzel sanat eserleri olarak adlandırılırken, diğeri ilim ve edebiyat eseri olarak adlandırılsa da, esasen sağladığı haklar bağlamında yasal bakımdan farkları bulunmamaktadır. Estetik, bilimsel ve teknik niteliği olmayan fotoğraflar ise fikri mülkiyet hukuku değil, haksız rekabet hukukuna göre korunmaktadır.

5846 sayılı FSEK’e göre, en kapsamlı haliyle “eser” sözü ,, sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her türlü fikir ve sanat mahsullerini ifade etmektedir. Eser sahibi ise, eseri meydana getiren kişi olup, eser sahipliği hukukumuzda herhangi bir makama tescil zorunluluğu bulunmaksızın eserin yaratılması ile kazanılır. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, her ne kadar fotoğraflar üzerindeki hakların doğması için tescil zorunlu değilse de, beyanat usulüyle Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvuru yapılarak kayıt açılması mümkün olup, bu tescilin aksinin mahkemeler nezdinde eser sahipliğinin tespiti gibi davalarla iddia edilmesi mümkündür. Ancak, bu şekilde yapılan kayıt ve tescilden dolayı Bakanlık sorumlu tutulamaz. Bu hususta, mevcut olmadığını bildiği veya bilmesi icap ettiği halde kendisine ait olmayan mali ve manevi haklara ilişkin yanlış beyanda bulunanlar, kanunda belirtilen hukuki ve cezai müeyyidelere tabiidirler.

Kanun kapsamında estetik değeri bulunan fotoğrafik eserler, güzel sanat eserleri arasında sayılmıştır. Estetik niteliği bulunmayan teknik ve ilmi mahiyette olan fotoğraf eserleri ise, ilim ve edebiyat eserleri arasında yerini bulmuştur. Bu tür fotoğraflar, öğretici, açıklayıcı, aydınlatıcı ve uygulama yapmaya imkân verici olduğundan, ilim ve edebiyat eseri vasfına yükselmiştir. Ancak, her fotoğrafın kanun kapsamında “eser” vasfıyla korunamayacağı, bunun için bazı şartların var olması gerektiği malumdur. Fotoğrafın eser olarak kabul edilmesi için iki koşul gereklidir. Birinci koşul, estetik değer taşıyan bir fotoğraf olmasıdır. İkinci koşul ise, fotoğrafta fotoğrafçının hususiyetinin bulunmasıdır. Örneğin, estetik vasfı bulunmayan fotoğrafın kanuna göre ilim ve edebiyat eseri olarak nitelendirilebilmesi için, her şartta hususiyet unsuruna sahip olması gerekmektedir. Hususiyet, eser tanımında yer alan olmazsa olmaz bir şarttır. Hususiyet, sahibine özgü ve orijinal olma anlamına gelmektedir. Sıradan olmamak ve belli bir düzeyi bulunmak kaydıyla yaratıcılığı gerekli kılar. Türk mahkemelerinde hususiyet unsuru, “kopya olmayan minimum yaratıcılık” şeklinde yorumlanmakta olup, bu yorum öğretide öne sürülen görüşler ve ülkemizin taraf olduğu Bern Sözleşmesi ve TRIPS gibi uluslararası anlaşmalar ile de çelişmemektedir.

Genel olarak fikri mülkiyet hukukundan kaynaklanan ve daha çok halk arasında kullanıldığı haliyle telif hakları, eser sahibine rızası olmaksızın eserinin kopyalanmasını, değiştirilmesini, dağıtılmasını veya çoğaltılmasını önleme ve ayrıca eserin izinsiz kullanımı halinde eserden kaynaklı hakkı olan kişilere hukuki yollara başvurma olanağı tanır. Fotoğrafik eserler, diğer bilinen mimari ve sanat eserleri gibi uzun süren bir çalışmanın ürünü gibi bilinmese de, özellikle son yıllarda artan teknik, bilimsel ve sanatsal fotoğraflama süreci düşünüldüğünde, bilinenin aksine fotoğrafik eserlerin arka planda yoğun bir emek neticesinde ortaya çıktığı görülmüştür. Ancak pek tabii, bir fotoğrafın yasal olarak eser niteliğinde sayılabilmesi için, bu gibi yoğun emek sarf edilerek ortaya çıkarılması zorunluluğu bulunmamaktadır.

Bu tip fotoğrafik eserlerin estetik niteliğinin bulunup bulunmadığının ve güzel sanat eseri olarak sayılıp sayılamayacağının tespiti için, herhangi bir uyuşmazlık halinde mahkemelerce konusunda uzman bilirkişi görüşüne başvurulmakta, bu hususun hakim tarafından re’sen değerlendirmeye tabi tutulmasını ise Yargıtay, fotoğrafların eser niteliği değerlendirmesinin hakimin genel ve hukuki bilgisi ile çözümlenmesinin mümkün olmaması ve çözümünün özel ve teknik bilgiyi gerektirmesi gerekçesiyle bozma sebebi saymaktadır.

Bir amatörün bir manzara fotoğrafı çekmesinde orijinallik yoktur. Fotoğrafçı el hüneri göstermez, sadece alet kullanır. Ancak, bir profesyonelin hususi bir pozu, ışığı ve lensi ayarlayarak, rötuş yaparak estetik ve hususi bir değer verdiği fotoğraf, fikir eseri olarak koruma altındadır. Bir fotoğrafın eser olabilmesi için kural olarak, hazır olanın olduğu biçimiyle sunumu değil, fikri çaba sonucu meydana getirilen bir ürün eser olarak korunacağından, fotoğrafa ilişkin araçların kullanımı ve fotoğrafı çekilen objenin önceden hazırlanması koşulu aranır. Bununla birlikte, fikri çabanın sonucu olarak planlama ve uygulama aşaması bir rastlantıyı imkânsız kılacak derecede alışılmışın dışında özellik arz ediyorsa, hazır bulunan bir objenin fotoğrafının da kendine özgü bir biçimde çekilmesi mümkün olup, sahibinin hususiyetini taşıyan bir güzel sanat eseri olarak kabulü mümkündür (İsviçre Federal Mahkemesi – Bob Marley Konseyi kararı). [4] Bir manzara fotoğrafında ise, ışığın, açının, netlik vs. özelliklerinin ayarlanması örnek olarak düşünülebilir.

Fikri haklar, sahibine tanıdığı tekelci yetkiler bakımından mutlak haklar kategorisindedir. Bununla birlikte, mutlak haklar süre ile sınırlı değilken fikri haklar belirli bir süre ile sınırlandırılmıştır. Eser sahiplerinin eserleri üzerindeki haklarının belirli bir süre ile sınırlanmasının, eser üretme arzusunu olumsuz olarak etkilememesi için, fikri mülkiyet hukukunun eser sahipliğine ilişkin düzenlemelerinin, eser sahibini ödüllendirici ve teşvik edici bir rol oynaması gerekmektedir. [5] Aynı zamanda da, her fikir ürünü bir bakıma içinde yaratıldığı toplumun manevi ortamının, kültürünün eseri olup eser sahibinin, eseri üretme sürecinde kendini bu etkenlerden soyutlaması mümkün değildir. Bu nedenle de eser sahibi, fikir ürünü üzerinde birtakım yetkilerinin sınırlandırılmasına katlanmalıdır. [6] Eser sahiplerinin 70 yıl ile sınırlandırılan bu hakları mali haklardan ibarettir. Eser sahiplerinin kanundan kaynaklanan hakları 2 kategoriye ayrılmakta olup, bu sınırlı ve devredilebilir nitelikteki mali hakların yanı sıra, hiçbir şekilde devredilemez ve vazgeçilemez nitelikte bulunan manevi hakları da bulunmaktadır.

Fotoğrafik eser sahibinin mali hakları, fotoğrafın fotoğrafçıya sağladığı ekonomik imkanlara ilişkin haklardır. Fotoğraftan ekonomik olarak yararlanmak için fotoğrafın alenileşmesi, diğer bir deyişle umuma arz edilmesi gerekir. Alenileşme, ilim ve edebiyat eserlerinde yayım yoluyla, güzel sanat eserlerinde ise teşhir ve temsil yoluyla gerçekleşmektedir. [7]

İşleme Hakkı: Asıl eserden yararlanmak suretiyle bağımsız ve sahibinin hususiyetine sahip yeni bir eser meydana getirmektir. Fotoğraf açısından işleme, fotoğraftan esinlenilerek bir resmin yapılması şeklinde mümkün olabilir.

Çoğaltma Hakkı: Basit anlatımla eserin aslından, herhangi bir teknikle birden fazla örneğini oluşturmaktır. Örneğin, fotoğrafın bilgisayar yardımıyla ya da baskı yöntemiyle birden fazla nüshasını oluşturmak çoğaltmadır.

Yayma Hakkı: Eserin aslını ve çoğaltılmış nüshalarını satma, kiralama, ödünç verme, satışa çıkarma veya başka yollarla dağıtmaktır. Aynı şekilde eserin yurtdışından ülkeye getirilmesi yahut tam tersi de yayma hakkı kapsamındadır. Fotoğrafın belli bir süre ile bir yerde kullanılmak suretiyle kiralanması, teşhir için bir galeriye bedelsiz verilmesi ve/veya satılması yayma hakkı kapsamında değerlendirilir.

Temsil Hakkı: “Temsil”, bir eseri, doğrudan doğruya yahut işaret, ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynatmak ve göstermek, umuma arz edilmek üzere ortaya çıktığı mahalden başka bir yere herhangi bir teknik ve vasıta ile nakletmek olarak belirtmiştir.

Eser Bedelinden Pay Verilmesi Hakkı: Kanun bu hakkı mali haklar kısmında değil, ayrı bir madde altında ele almışsa da, ekonomik yarar sağlaması anlamında mali haklar arasında yer almalıdır. Buna göre, güzel sanat eserlerinin asılları ile özgün eser olduğu kabul edilen kopyaları koruma süresi içinde, satış yoluyla el değiştirdikçe, bu satış bedeli ile bir önceki satış bedeli arasında açık bir orantısızlık bulunması halinde, her satışta, satışı gerçekleştiren kişi, bedel farkından uygun bir payı eser sahibine, o ölmüşse mirasçılarına ödemekle yükümlüdür. [8]

Bu mali hakların sınırlı olmasına 2 tane istisna getirilmiştir. Bunlar, devletin faydalanma yetkisi ve kamuya mal etmedir. Koruma süresinin bitiminden önce, hak sahibine bedel ödeme kaydıyla, memleket kültürü için değere sahip olan eserin tespit edilmesi halinde, eser kamuya mal edilebilmekte yahut devlet tarafından belli kamu ya da özel kişilerin kullanımına açılabilmektedir. Ayrıca fotoğraflar, genel güvenlik düşüncesi veya adli maksatlar için sahibinin rızası alınmaksızın veya bunların emriyle başkaları tarafından her şekilde çoğaltılabilir veya yayılabilir.

Fotoğrafik eser sahibinin manevi hakları, zamanla sınırlı olmayıp, sözleşme ile de olsa bu hakların devri ve bu haklardan vazgeçmek mümkün değildir. Yalnız, uygulamada çoğunlukla bu hakları kullanma yetkisi sözleşme ile devredilebilmektedir.

Umuma Arz Etme Hakkı: Fotoğrafın üçüncü kişiler bakımından alenileşmesi, üçüncü kişilerin fotoğrafa herhangi bir şekilde ulaşabilmesi anlamına gelmektedir. Umuma arz etmenin belli bir şekli yoktur. Fotoğrafın sergide gösterilmesi, toplantıda tanıtılması, ticari amaçla reklamda kullanılması, internet, televizyon, gazete, dergi gibi görsel yayınlarla halka sunulması umuma arz etmenin şekilleridir.

Adın Belirtilmesi Hakkı: Fotoğrafçı, fotoğrafın kendi adıyla umuma arz edilmesi ve alenileşmesi hakkına sahiptir. Fotoğrafçı, fotoğrafta gerçek adını veya bunun yerine takma adını, belli bir işaret veya sembolü kullanma hakkına sahip olduğu gibi hiçbir isim ve işaret kullanmayıp isimsiz de umuma arz edebilir.

Fotoğrafın Özelliğinin Korunmasını İsteme Hakkı: Bu hak, fotoğraf üzerindeki ad ve unsurlarda değişiklik yapılıp yapılmamasını, yapılacaksa ne kadar ve ne şekilde yapılacağını belirlemeyi kapsar.

Fotoğraf ile İlişkisinin Kesilmemesi Hakkı (Eserin Aslına Ulaşma Hakkı): Fotoğrafçı, bu hakkına dayanarak fotoğrafı incelemek, görmek, kişisel sergisinde geçici olarak teşhir etmek amacıyla, elinde bulundurandan isteyebilir. Ancak bu hak, fotoğrafı elinde bulunduranın haklarına zarar vermeyecek şekilde kullanılmalıdır.

Fotoğrafçının Kişilik Haklarının Korunmasını İsteme Hakkı: Fotoğrafın satış şekli, tanıtımı, umuma arz edilmesi, teşhir edilmesi, kısacası her türlü tasarrufu fotoğrafçının itibar ve şerefini zedelemeyecek şekilde olmalıdır. [9]

Eser sahibinin yahut eser üzerinde sözleşme, mirasçılık vs. yasal yolla hak sahibi olan diğer kişilerin 5846 sayılı kanun kapsamında şartların varlığı halinde bazı hukuk davalarını açabileceği öngörülmüştür. Bunlar;

– Tecavüzün giderimi (ref’i) davası; varolan ve halen devam etmekte olan bir tecavüze karşı, tecavüzün sona erdirilmesi talebiyle açılan davadır.

– Tecavüzün önlenmesi (men’i) davası; henüz gerçekleşmemiş fakat gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel bir tecavüzün önlenmesi talep edilmektedir.

– Maddi ve manevi tazminat davası; hak sahibi tecavüz dolayısıyla uğradığı maddi ve manevi zararının giderilmesini ayrı bir dava halinde isteyebileceği gibi, yukarıda sayılan diğer davalar ile de birlikte maddi-manevi tazminat şartların varlığı halinde talep edilebilir. Bu davada öncelikle dava konusu olan fotoğrafın güzel sanat eseri olup olmadığı tespit edilir. Eğer fotoğrafın estetik değeri varsa, diğer bir deyişle fotoğraf çekimi, hayal gücü ve yaratıcılık kullanılmak suretiyle ve özel emek sarf edilerek çekilmişse, fotoğraf güzel sanat eseri sayılır. Yahut teknik ve bilimsel açıdan öğretici, aydınlatıcı yönleri bulunmaktaysa ve yine sahibinin hususiyetini taşıyorsa bu gibi fotoğraflar da ilim ve edebiyat eseri sayılır. Bu hususun tespitinin ardından maddi ve manevi tazminat taleplerinin yerinde olup olmadığı incelenir.

Hukukumuzda kural olarak hukuk davaları, usul yasamıza göre davalının ikametgah mahkemesinde açılır. Buna karşılık kanun, ayrıca davacının kendi ikametgah mahkemesinde de tecavüzün ref’i (giderimi), tecavüzün men’i (önlenmesi) davalarını açabileceğini hükme bağlamıştır. Tazminat davaları için ise, haksız fiil niteliğinde bulunan tecavüz fiilinin yapıldığı veya sonuçlarının görüldüğü yerde açılabilir. Fikri mülkiyete ilişkin bütün davalarda görevli mahkeme, “ihtisas mahkemeleri” olan Fikri ve Sınaî Haklar Mahkemeleri’dir. İhtisas mahkemeleri hâlihazırda ülkemizde Ankara, İstanbul ve İzmir’de bulunmakta olup, bulunmadığı yerlerde ise, Asliye Hukuk Mahkemeleri bu tip davalara ihtisas mahkemesi sıfatıyla bakmaktadır.

Uluslararası alanda ise; fotoğrafik eserler iki farklı yöntemle koruma altına alınabilir. Bunlardan ilki, ülkemizde de olduğu şekilde mali-manevi haklar bağlamında telif hakkı (copyright) olmakla beraber, diğeri de Creative Common (CC) lisanslaması vasıtasıyla koruma altına almaktır. CC lisanslamasının geçerli olması için öncelikle konu olan eserin telif hakkı ile korunması gereklidir. Eser sahibi telif hakkı ile korunan eserini CC lisanslaması vasıtasıyla herhangi bir ücrete tabii olmadan kamunun paylaşımına sunabilir. CC lisanslaması, bu anlamda eser sahibinin eserini ücretsiz bir şekilde kamu ile paylaşılmasının hangi koşullara göre gerçekleştirileceğini belirlemesine yarar. Creative Commons ABD’de 2001 yılında kurulan ve kar amacı gütmeyen bir organizasyondur. (http://creativecommons.org)

Uluslararası alanda bir fotoğrafçı deklanşöre bastığı andan itibaren ve şartların varlığı halinde, ilgili fotoğraf üzerinde telif haklarına sahiptir. Bu durumda ilgili fotoğraf üzerindeki hak sahipliği, 2 istisnai durum ile farklılık kazanabilir:

– Eğer fotoğrafçı bir işverenin maaşlı çalışanı ise ve çekilen fotoğraf, bu işverene fayda sağlamak amacıyla çekildiyse, hak sahipliği işçi-işveren arasındaki sözleşmeye göre farklılık arz edecektir (örneğin, bir dergide çalışan fotoğrafçının dergi için çektiği fotoğraflar. Düğün-doğum fotoğrafçılığı, portre fotoğrafçılığı gibi tek bir etkinlik için yapılan sözleşmeler bu kapsamın dışındadır.)

– Eğer fotoğrafçı yapılan bir sözleşme karşılığında sadece belli bir koleksiyon oluşturmak üzere bir çalışma gerçekleştirirse, yine hak sahipliği bu durumda da ilgili sözleşmenin koşullarına göre farklılıklar arz edecektir.

Uluslararası alanda, fotoğraflar üzerindeki hakların tescili, Amerikan Telif Hakları Ofisi tarafından gerçekleştirilebilmektedir. Herhangi bir ülkeden olan bir fotoğrafçı fotoğraflarını Amerikan Telif Hakları ofisine kayıt ettirebilir ve bu yasalara göre korunmasını talep edebilir. Şayet çekilen fotoğraf Amerikan Telif Hakları Ofisi’nde kayıt altına alınmamış olsa bile, bu konuda daha sonradan herhangi bir hak ihlali durumunda meydana gelen haksız kullanımın yol açtığı zararlar için ilgili haklar, bir fotoğrafçı tarafından Amerikan yasalarına veya haksız kullanımın meydana geldiği ülkenin yapmış olduğu uluslararası anlaşmalara bakılarak ilgili koşullara göre aranabilir (Dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkenin Amerikan Telif Hakları Ofisi ile gerçekleştirmiş olduğu uluslararası anlaşmalar bulunmaktadır). Diğer taraftan, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu’na göre, fikri mülkiyet haklarına ilişkin sözleşmeler, tarafların seçtikleri hukuka tabidir.

Tüm bu haksız kullanım koşullarının yanında 1998 yılında Cenevre’de, Amerikan Telif Hakları Ofisi düzenlemelerine göre imzalanan uluslararası Dijital Binyıl Telif Hakkı Yasası (DMCA) doğrultusunda bir telif hakkının ihlal edilerek internet ortamında herhangi bir fotoğrafın yayınlanması durumunda eser sahibi gerekli başvuruları yaparak bu iddiasını ispat edebilir. Bu durumda fotoğrafın yayınlandığı internet servis sağlayıcıya gerekli prosedürler doğrultusunda yapılan başvurular sonucunda yayınlanan fotoğraflar, bu servis sağlayıcı tarafından ivedilikle yayından kaldırılacaktır.

Amerikan Telif Hakları Ofisi uygulamalarına göre telif hakları ile korunmakta olan bir eser aynı zamanda eser sahibinin izni olmadan Adil Kullanım koşullarına göre kullanılabilir. Bu kullanım yöntemi de, Amerikan Telif Hakları Yasası’nda kapsamlı açıklanmaktadır. Kullanımın temel mantığı, kullanım amacının eser sahibinin telif hakları ile koruma altına alınan unsurlarının ihlal edilmemesidir. Genelde bu kullanıma örnek olarak, çeşitli eserlere yapılan eğitim amaçlı atıflar örnek gösterilebilir. Buradaki amaç eğitim üzerine olsa dahi kullanan kişinin herhangi bir şekilde ticari fayda sağlaması durumunda yine telif haklarına aykırı kullanım ortaya çıkacaktır.

Amerikan Telif Hakları Ofisi’ne göre herhangi bir fotoğraf telif hakları bağlamında koruma altına alınmamış ise kamuya mal olmuş sayılmaktadır. Bu durumda ilgili fotoğraf kamu tarafından herhangi bir izin almadan kullanılabilmektedir.

Bir eserin kamuya mal olması için 3 şart gereklidir:

– İlgili eserin 1 Mart 1989’dan önce üzerinde herhangi bir telif hakkı işareti bulunmadan yayınlanmış olması (1989’dan sonra bu yasa değiştirilmiş ve üzerinde herhangi bir işaret bulunmasa dahi eserler koruma altına alınmıştır),

– Amerikan devleti tarafından yayınlanan bir eser olması,

– Eser sahibinin ölümünden en az 70 yıl süre geçmesi (bu koşul da 1988 yılında oluşturulan yasa ile düzenlenmiştir).

Yukarıda yer alan tüm açıklamaların yanısıra, uluslararası alanda telif haklarının ihlali durumunda yapılabilecekler aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

1- Eylemsiz kalma: Telif haklarının ihlali durumunda öncelikle, ihlalin gerçekleştiği ülkeye ve ihlalin derecesine bakmak gerekir. Bu hakları uluslararası alanda koruma altına almak, şüphesiz çeşitli prosedürler ve yasal takip gerektirmektedir. Şayet ihlalin meydana geldiği ülkede telif hakları bağlamında yasal zemin oluşmamış veya meydana gelen ihlalin yarattığı kaybın maddi ve manevi değerleri çok önemli değil ise eylemsiz kalmak ve süreci takip etmek en doğru seçenek olacaktır.

2- Adının belirtilmesi talebi: Telif haklarını ihlal eden kişi ya da kurum, fotoğrafın telif hakkı sahibinden izinsiz bir şekilde fotoğrafı kullanmış ise, telif hakkı sahibi, bu kişi/kurumlardan fotoğraf üzerinde adının belirtilmesini talep edebilir. Bunun için, ilgili kişiye/kuruma yazılı olarak bu başvuruların iletilmesi gerekmektedir.

3- Dijital Binyıl Telif Hakkı Yasası Başvurusu: DMCA yasası doğrultusunda ihlale konu olan sitenin internet servis sağlayıcısına yapılacak yazılı bir başvuru ile ihlal konusu eserlerin içerikten çıkarılması talep edilebilir.

4- İhlale karşı dava açmak: Bu durumda davalı tarafın bulunduğu ülke ve o ülkenin Amerikan Telif Hakları Ofisi düzenlemelerini tanıyıp tanımaması önemli bir unsur olacaktır. Bununla beraber ihlal edilen eserin Amerikan Telif Hakları Ofisi’ne kayıtlı bir eser olması da, bu süreçte ciddi önem arz edecektir.

Dipnotlar:

[1] Telif Haklarında Koruma Süreleri, Cennet Alas Şekerbay, FSHD, 2015-11/43, syf. 60-89

[2] Akın Beşiroğlu, Fikir Hukuku Dersleri, 4. Bası, 2006, syf. 303; Erel, age., syf 39; Yazıcıoğlu, age., syf 32-33 (FSHD, 2015- 11/43, syf. 56-91)

[3] 1994 tarihli TRIPS anlaşması, Dünya Ticaret Örgütü Sözleşmesi’nin ayrılmaz eki olarak kabul edildiğinden, bu Anlaşmaya Türkiye 1995 yılında katılmıştır. (Tekinalp, age., syf. 74; Yazıcıoğlu, age., syf. 41)

[4] Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu, Levent Yavuz, Türkay Alıca, Fethi Merdivan, syf. 142-143

[5] Telif Haklarında Koruma Süreleri, Cennet Alas Şekerbay, FSHD, 2015-11/43, syf. 67-68

[6] Öztan, age., syf. 407; Erel, age., syf. 32; FSHD, 2015-11/43, syf. 70

[7] Erdil, 2009, syf. 750

[8] Fotoğrafçının Hakları, M. Sıddık ÇİNKO syf. 79-84 (FSHD, 2015-11/42)

[9] Fotoğrafçının Hakları, M. Sıddık ÇİNKO syf. 79-84 (FSHD, 2015-11/42)

KAYNAKLAR:

– Telif Haklarında Koruma Süreleri, Cennet Alas Şekerbay, Legal Fikri ve Sınai Haklar Dergisi, 2015, Cilt:11, Sayı: 43

– FOTOĞRAFÇININ HAKLARI, M. Sıddık ÇİNKO (FSHD, 2015- 11/42)

– İçtihatlı ve Gerekçeli Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Şerhi, Erdil Engin, 3. Bası, 2009.

– Fikri Mülkiyet Hukuku, Ünal Tekinalp, 2. Baskı, 2002.

– Türk Fikir ve Sanat Hukuku’nda Eser Kavramı, Ramazan Uslu, 2003.

– Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları, Sami Karahan Vd., 3. Baskı, 2013.

– Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunun Tarihsel Gelişimi ve 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda Düzenlenen Cezai Hükümler, Tamer Soysal, (FSHD, 2005-1/3)

– Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Fırat Öztan, 2008.

– Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu, Levent Yavuz, Türkay Alıca, Fethi Merdivan.

– (http://creativecommons.org) – 20.03.2016

– (www.wipo.int/about-wipo/en/) – 20.03.2016

– (http://www.photoattorney.com/) 20.03.2016

Avukat Başak ÖZTÜRK

Kontrast Sayı 51, Güz 2016

Bizi paylaşın..