Murat UTKU | Barış Kadrajından Bakmak: Barış Gazeteciliği (49. Sayı)

Haber metinleri, toplumun geniş kesimlerine ulaşıyor. Özellikle de yaygın bir biçimde izlenen televizyon haberlerinin şiddet dili üzerinden yazılmaması, barışa katkı ve barışın özendirilmesi açısından önemli. Yaptığımız bu çalışma da bu çabaya vurgu yapıyor, yapılmaması gerekenleri yalın bir dil ile anlatmayı hedefliyor.

Savaşın dilinin hakim olduğu medya, demokrasinin üzerindeki en büyük engellerden biri aslında. Toplumsal açmazların çözümü için adım atmak bir yana, basın organlarına genellikle devletin güvenlik kaygılarından hareketle yangına körükle giden, en azından açıkça güvenlikçi bir dil hakim. Yeni değil yıllardır süregelen devletçi bakış, hem genel anlamda toplumsal düzenin demokratikleşmesi önündeki bir engel, hem de kuşaktan kuşağa aktarılan gerilimli bir siyasi şiddet ortamına katkı. İşte barış gazeteciliği denildiğinde üzerinde durmamız gereken en mühim unsur da bu belki de; toplumun savaşı kutsamasının önüne geçmek, devlet dilinin ve bu dilin dayatıldığı medya; savaş, kan, kayıplar üzerinden güç devşiren bir nizamın parçasıdır çoğu zaman. Dil derken yalnızca kulanılan metinleri kastemiyorum elbette. Medyanın kullandığı her türlü görsel de bu tartışmanın bir parçası.

Televiyonlarda kulanılan görüntüler, kameramanların kurduğu görsel cümlelerdir. Süreli yayınlarda ya da internet medyasında yer alan tüm fotoğraflar da kendi dilini hakim kılar. Vermek istediği mesajı görüntü-fotoğraf yoluyla vermek metinle vermekten daha etkili bir yol olduğuna göre foto muhabiri ve kameramanların da barış gazeteciliği ilkelerine uygun bir şekilde çalışmaları, ülkede çatışma kültürünün değil, barışın hakim olması açısından çok önemli. Bunu aşağıda detayları ile tartışacağız.

Olumsuz örnekler

Gazetecilik yaparken nice olumsuz örnek gördüm; ilkeli değil nabza göre haber yapmayı tercih eden çok sayıda gazetecinin bulunduğu basın dünyasında; boynuna, üzerinde kuru kafa simgeleri bulunan fularlar bağlayıp İsrail’in kuzeyinden Lübnan’a atılan bombaların özelliklerini sıralayan televizyon gazetecileri vardı, hâlâ varlar. Yine savaş jeti simülatörlerine girip askeri uçakların hedefleri nasıl bombaladığını canlandırarak bunu bir televizyon haberi haline getiren gazeteciler oldu. Yirmi yıllık meslek yaşamımda sadece kendi gördüklerim üzerinden bile onlarca kötü örneği arka arkaya tek nefeste sıralayabilirim. Savaşın eksik olmadığı bir coğrafyada savaşı kutsayan haberler yapıldı, bu marifet sayıldı, sayılıyor. Bunun önüne geçilebilir mi? Pek de kolay görünmüyor. Zira sadece metnin yazılması, fotoğraf ya da görüntünün çekilmesi değil, bunları gazete-dergi sayfalarına taşıyan, televizyonlarda yayınlayan editörlerin de barış gazeteciliği ilkelerine uyması önem taşıyor.

Mülteci haberleri ve barış gazeteciliği

Barış gazeteciliği, yalnız çatışma ve ihtilaflarda güvenlikçi dilini kulanmak ile değil, aynı zamanda bölgesel, insani krizlerin anlatımında da tercih edilen tarza dikkat ederek kendisini gösterebilir. Denizde boğularak hayatını kaybeden Aylan Kurdî bebeğin fotoğrafının medyadaki kullanımı bunun son dönemdeki en çarpıcı örneği oldu. O malum fotoğrafın çekilmesi ne kadar anlaşılır da olsa, fotoğrafın bütün açıklığı ile medya organları tarafından kullanılması, bir çocuğun cesedi üzerinden mülteci sorununun boyutunu anlatmanın pek çok zararları var. Hak haberciliğinin en temel kurallarından biri uygulansaydı çok daha doğru olacaktı; fotoğrafı tüm açıklığı ile yayımlamak yerine görüntüyü flulaştırmak ya da bazı gazete ve televizyonların yaptığı gibi sadece jandarmanın Aylan’ı taşıdığı, bebek bedeninin ayrıntılarının görünmediği resmi kulanmak.

Bunu tartışmak gerekiyor; zira Aylan bebeğin o fotoğrafı üzerinden kapılarını açan Avrupa ülkelerinin bu tavrı bir kaç gün sürdü. Açılan kapılar mültecilerin yüzüne bir kaç gün sonra daha sıkı bir şekilde kapandı. Tren garlarında ellerinde ‘hoşgeldin’ yazılı pankartları tutan iyi yürekli Avrupalı insanlar, bir gün sonra bir daha görünmemek üzere ortadan kayboldular. Oysa mülteci-sığınmacı meselesi, Suriye’de ve dünyanın pek çok başka ülkelerinde devam edegelen savaş ve şiddet olaylarından kaçanların yaşadığı zorlukları sadece bir gün, meseleyi tek bir fotoğraf ile günübirlik vicdani hassasiyetlere dokunarak değil, sığınmacı-mülteci politikalarını şekillendirebilecek güçte ve ısrarlı bir takipçilik ile dünya kamuoyuna sunulacak haberler ile mümkün olacaktır. Barış gazeteciliğinin önemi, böylesi vahim sonuçları olan insani krizlerde daha net ortaya çıkıyor. Nitekim sığınmacılar üzerinden başta Türkiye olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ortaya çıkan ırkçı söylem, ancak barış dilinin hakim kılınması ile kırılabilir. Bunun aksi devam ettikçe basın mültecilere öyle ya da böyle çelme takmaya devam edecektir. Bütün o misafirperverlik de aslında bir halkla ilişkiler faaliyeti olarak tarihteki yerini aldı bile.

Barış gazeteciliğinin yeniden tesisi

Çok değil kısa bir süre önce ülkenin Kürt coğrafyasında yeniden başlayan savaş ile ilgili yazılanlar ibret verici. Uzun bir dönem devam eden çatışmasızlık biter bitmez hemen ertesi günkü gazeteleri açıp bakınca dönüşümü görmek ya da en azından yaşanan çatışmalar üzerinden savaşa methiyeler düzenleyenlerin yazdıklarını okumak elbette şaşırtıcı değildi.

Zira bugüne kadar o köşelerin, o ekranların sahibi olmak için ne yaptılar ise ellerine fırsatı geçirdikleri ilk anda aynı şeyi yapmaya devam ettiler. Müzakere ve barış süreci ile geçen bir kaç yılda kaybettikleri zamanı bir an evvel telafi etme yarışına girdiler. Her şey gözümüzün önünde oldu. 2,5 yıl sonra gelen ilk silahlı saldırı haberinin ardından bir gün içerisinde 1990’lı yıllarda kaldıkları yere bir anda geri döndüler. Bu konu ile ilgili çeşitli gazetecilerin gazetelerde yazdıkları arşivlerde.

Barış gazeteciliğinin kökenleri

Johan Galtung’un 1970’lerde ilk kez dile getirdiği Barış Gazeteciliği, TV gazetecileri Jake Lynch ve Anabel McGoldrick tarafından, ‘muhabirlerin çatışmaya ilişkin şiddet içermeyen tepkilere daha fazla değer verilmesi açısından toplumu cesaretlendirecek -hangi haberlerin verileceği ve bunların nasıl sunulacağı konusunda- tercihler yapmaları’ olarak tanımlanıyor.

Ana akım medyanın da katılmakta tereddüt etmediği, geçmiş yıllardaki deneyimlerin bir benzerinin yaşandığı günlerden geçerken, barış gazeticiliği fikrinin ve deneyiminin geçtiği yolları da hatırlamak gerek.

Barış Gazeteciliğini Prof. Dr. Sevda Alankuş’un tanımladığı şekliyle, “Herhangi bir çatışma konusunu -ki bu etnik, dinsel, ulusal topluluklar, farklı cinsler, sınıflar ya da iki birey arasında olabilir- futbol söyleminin temellendiği gibi ‘kazanmak -ya da- kaybetmek’ gibi bir ikili karşıtlıkla haberleştirmemek” olarak ele alırsak, haberlerde ‘taraftar dili’ni egemen kılan bir söylem her günkü ana akım televizyon haberlerinde alışılagelmiş bir yapı. Bundan kaçınmak için günlük haber pratiğinde sık sık gördüğümüz gibi polisin (dolayısıyla devletin) tavır, davranış ve muamele biçimini meşrulaştırmaya dönük dili kullanmamak, önemli bir ilk adım olacaktır.

Empati kurmak

Haberin dilinde mutlak karşıtlık kurmak, sanki bir gruptaki bütün bireyler aynıymış gibi ‘biz ve onlar’ üzerinden ötekileştirmeyi beslemek; devlet, millet, ordu ve güvenlik güçlerini ‘bizimkiler’ olarak, politik bir derdi olup, bunu yüksek sesle söylemek isteyenleri ise marjinalleştirerek ve bunu yaparken diğerlerine söz hakkı tanımadan yazılan bir haber, yaygın güvenlikçi dilin özellikleri. Ve tabii diğerinin sesine kısmen ya da tamamen kulaklarını tıkamak…

‘Öteki’ni anlamaya hiç gayret etmeyen, asla empati kurmayan, devlet tarafından telkin edileni haklı kılmayı amaçlayan, güvenlikçi-devletçi bir dil medyanın geneline yayılan sıkıntının temeli. Devletin ya da egemenlerin çıkarlarını önceleyip, bireylerin-toplumların gereksinim ve demokratik haklarını görmezden gelen gazetecilik dili, özelde Türkiye’deki devam eden sorunların çözümsüzlüğüne hizmet etmek dışında bir işe yaramadı, bugün de yaramıyor.

Burada Galtung’un özgün tablosunda sözünü ettiği savaş/şiddet odaklı gazeteciliğin neredeyse tüm unsurlarını bilmek gerek; polisin kullandığı gücü ve devletin halk karşısında kurmaya çalıştığı güç eksenli egemenlik üzerinden tarif edebileceğimiz pek çok olayı arka arkaya sıralayabiliriz. Barış gazetecisinin yaklaşımıyla savaş gazetecisininkini karşılaştıran Galtung’un özgün tablosu, 1998 tarihli “Barış Gazeteciliği Seçeneği” yayınında yer aldı. Galtung, “gazeteciliğin içine barış katmanın” yollarını ararken dört odaktan söz ediyordu: “Barış odaklı, gerçek odaklı, halk odaklı, çözüm odaklı bir gazetecilik yapmak”.

Görüntü kullanımı

Şimdi de bilhassa televizyon haberciliğinde görüntü kullanımının önemine değinelim. Zira TV de kullanılan görüntü, dilin en önemli parçasıdır. Kameramanın topladığı görüntü ve o görüntünün metin ve kurgu yoluyla kullanılma biçimi, çekim sırasında oluşturulan kadraj, kimin gösterildiği, kime odaklandığı, kimin gösterilemediği, kameranın açısını, haberin dilini ve hakim anlatıyı yeniden üretir, pekiştirir ve doğrudan etkiler. Bir kameraman, aslında görsel cümleler kurar; o görsel cümleler haberi oluşturur, çünkü TV haberi görüntüye göre yazılır. Dolayısıyla haberi hazırlarken kullanılan her görüntünün tek tek önemli olduğunu söylemek gerekir.

Örneğin, bir televizyon muhabirinin bir protesto haberi içinde kullandığı anons (diğer adlarıyla stand up ya da PTC -Piece to camera-) yapılırken fonda polis araçları ve bekleyen polisleri kulanarak kendisine o kare ile devletin kendisi öncelenir,  güvenlikçi bakış pekişir.

Eski alışkanlıklar…

Haber metinleri, toplumun geniş kesimlerine ulaşıyor. Özellikle de yaygın bir biçimde izlenen televizyon haberlerinin şiddet dili üzerinden yazılmaması, barışa katkı ve barışın özendirilmesi açısından önemli. Yaptığımız bu çalışma da bu çabaya vurgu yapıyor, yapılmaması gerekenleri yalın bir dil ile anlatmayı hedefliyor.

Aslında barış gazeteciliği, yaratıcılık kullanılarak kadrajın azıcık değiştirilmesiyle bile yapılabilir bir şey.

Bu konuda yazıda da sıkça değindiğimiz Galtung’un özgün tablosu, bizim de bu sayfada gördüğünüz çalışmamızda esinlendiğimiz Lynch ve McGoldrick’in bu konudaki yazı ve video örneklerinin ne kadar yol gösterici olduğunu da bir kez daha ifade etmek gerekiyor.

BARIŞ/UZLAŞMAZLIK GAZETECİLİĞİ SAVAŞ/ŞİDDET GAZETECİLİĞİ
I. BARIŞ/UZLAŞMAZLIK ODAKLI I. SAVAŞ/ŞİDDET ODAKLI
Uzlaşmazlığın oluşumunu keşfeder: x taraf, y hedef, z sorun

Genel “kazan-kazan” yönelimi

Açık uzam, açık zaman; uzlaşmazlıkları saydamlaştırn herhangi bir yerdeki nedenler ve çıktılar, tarih ve kültür dahil

Bütün tarafların sesini duyurmak; duygudaşlık, uzlaşmalığı/savaşı bir sorun olarak görüp anlamak, uzlaşmazlıkla ilgili yaratıcılığa odaklanmak

Bütün tarafların insanlaştırılması; bütün silahları olumsuzlaştırır

Proaktif: Herhangi bir savaş/şiddeti gerçekleşmeden önce önlemek

Şiddetin görünmeyen etkilerine odaklanmak (travma ve zafer, yapıya/kültüre zarar)

Uzlaşmazlık alanına odaklanır: iki taraf, bir hedef (kazanmak), savaş

Genel “elde var sıfır”  yönelimi

Kapalı uzam, kapalı zaman; uzlaşmazlık alanının nedenleri ve çıkışları, ilk taşı kim attı

Savaşları saydamsız/sır kılmak

“Onlar-biz” gazeteciliği, propaganda, “bizimkilerin” sesi

“Onlar”ı sorun olarak görmek, savaşta kimin önde gittiğine odaklanmak

Reaktif: Haber yapmak için şiddetin gerçeklemesini beklemek

“Onların” insanlıktan çıkarılması; bir tarafın silahını olumsuzlaştırır

Şiddetin görünür etkilerine odaklanmak (öldürülen, yaralananlar ve maddi hasar)

II. GERÇEK ODAKLI II. PROPAGANDA ODAKLI
Bütün taraflardaki gerçek dışılıkları ifşa etmek/bütün üstünü örtmelerin üstünü açmak “Onların” gerçek dışılıklarını ifşa etmek / “bizim” üstünü örtmelerimize/yalanlarımıza yardımcı olmak
III. HALK ODAKLI III. SEÇKİN ODAKLI
Bütün acılara odaklanmak; kadınlara, yaşlılara, çocuklara, bütün sesi duyulmayanların sesini duyurmak

Bütün haksızlık yapanları adlandırmak

Halkın içindeki barıştırıcılarına odaklanmak

“Bizim” acılarımıza odaklanmak; güçlü kuvvetli seçkin erkeklere odaklanmak, onların borazanı olmak

“Onların” haksızlık yapanlarını adlandırmak

Seçkinlerin barıştırıcılarına odaklanmak

IV. ÇÖZÜM ODAKLI IV. ZAFER ODAKLI
Barış=şiddetsizlik+yaratıcılık

Barış girişimlerine dikkat çekmek, aynı zamanda daha fazla savaşı önlemek

Yapıya, kültüre, barışçıl topluma odaklanmak

Sonuç: Çözüm, yeniden inşaa, uzlaşma

Barış=zafer+ateşkes

Zafer elde edilmedikçe barış girişimlerini örtbas etmek

Antlaşmaya, yerleşik kurumlara, dizginlenen topluma odaklanmak

Başka bir savaş için ayrılmak, eski alevler yükseldiğinde geri dönmek

Kontrast Sayı 49, Ekim-Kasım-Aralık 2015

Bizi paylaşın..