Aslı Erciyeş TOSUN | Magnum’a Dair… (42. Sayı)

Gerek fotoğrafın, gerekse basın fotoğrafçılığının tarihine baktığımızda karşılaştığımız gerçek, insanlığın günümüze dek yaşadığı deneyim, bilgi ve düşüncelerini başkaları ve evren ile paylaşmak için görüntülerden faydalandığıdır. Göz ardı edilemeyecek olan bir diğer gerçek ise fotoğrafın basında ve fotoğraf ajanslarında yer almasının teknik gelişmeler ve ilerlemeler doğrultusunda paralellik göstermesidir. Fotoğraf, basım teknikleri ve iletişim alanında yaşanan ilerleme ve gelişmeler sayesinde birçok yönden etkilenmiş, stüdyolarda ve karanlık odalardan yaşanan bu teknik ilerlemeler sayesinde yaşamın içine taşınmıştır.

Tüm bu ilerleme ve değişim sürecinin içerisinde değişmeyen tek şey ise fotoğrafın “Gerçeğin Tanığı” olması olmuştur. Fotoğraf ajanslarının da gelişimi ile serbest çalışan fotoğrafçıların ürünlerini pazarlamaları ve yayıncıların daha çok sayıda ve kaliteli ürünlere kavuşmaları mümkün hale gelmiştir. Tüm bu gelişmelerin ardından 1947 yılında Henry Cartier– Bresson, Robert Capa, David Seymour ve George Rodger Magnum Fotoğraf Ajansı’nı bu amaçla kurmuşlardır. Diğer fotoğraf ajansları arasında Magnum bir ilk olmasının yanı sıra diğer ajanslar için model ve örnek teşkil eder. Üyelerine öznel fotoğraflar üretme olanağı yaratmış, fotoğrafçılarına da fotoğraflarının yayın haklarını ellerinde bulundurma imkânı vermiştir. Magnum üyeleri çok çeşitli konulara el atarak kendi kişisel bakış açıları içerisinde fotografik tavırlarını geliştirme imkânı bulmuşlardır. Magnum Ajansı aynı zamanda bir yayımcı kimliğine de sahiptir. Değişik konularda yayımlanmış birçok Magnum Photos eseri bulunmaktadır. Bugün iletişim araçları ile dünya üzerine yayılan bilgi ve görüntü yoğunluğu düşünülecek olursa Magnum’ un önemi burada açıkça ortaya çıkmaktadır.

Magnum Fotoğraf Ajansı ve Yapılanması

20.yy’ın ilk yarısında özellikle 1918 ile 1945 yılları arasındaki dönem Avrupa kıtası çok önemli olaylara sahne olmuştur. Her iki dünya savaşında ölen toplam 50 milyon insan, sınırların değişikliklere uğraması, halkların yaşadığı kültürel erozyon ve Avrupa’daki göç hareketleri, insanların tüm bu yaşananları görsel olarak izleme isteği, Amerika’da ekonomik kriz ile gelen sıkıntılı dönem ve tüm bu yaşananlar içerisinde fotoğrafçıların üstlendiği misyonla, beraberinde gelen farklı bakış açıları, fotoğraf ajanslarının kurulmasına zemin hazırlamıştır.

II. Dünya Savaşı ve sonrasını izleyen kaotik dönemde savaştan yeni kurtulmuş olan Avrupa ve Amerika Dünyada yaşanan olaylarla ilgili her türlü bilgi, belge ve görsel habere amade bir şekilde açıkça beklerken, özellikle görsel kanıt ve iletişim aracı olan fotoğraflara karşı talebi arttırmış ve böylelikle birbiri ardına fotoğraf ajanslarının kurulmasına sebep olmuştur.

Dünyada yaşanan sosyal gerçekliklere kameraları aracılığıyla tanıklık etmek ve bunu tüm evrenle paylaşmak isteyen dört fotoğrafçı tarafından (Henry Cartier Bresson, Robert Capa, David Seymour, George Rodger) 22 Mayıs 1947 yılında New York’ta kurulan Magnum Fotoğraf Ajansı ilerleyen süreçte çeşitli bölgelerden gelen fotoğraf taleplerini karşılayabilmek için Londra, Paris ve Tokyo’da ofisler açmak zorunda kalmıştır. Robert Capa tarafından konulan ajansın adı, Latince ‘büyük’ anlamına geldiği ve aynı zamanda Magnum adını taşıyan bir şampanya ile eşdeğer görüldüğü için seçilmişti. Magnum fotoğrafçıları şampanya pırıltısı gibi fotoğraflar çekecekler ve çekilen fotoğraflar şampanya patlaması gibi tüm dünyada ses getiren fotoğraflar olacaktı. Hakikaten de bu dört önemli fotoğraf adamı kameraları ile 1934 Meksika Volkan Felaketi, İspanya İç Savaşı, Dünya Savaşı sonrası çocukların ve evsiz insanların durumu gibi pek çok önemli tarihsel olaya tanıklık etmişlerdir.

Magnum ajansı fotoğrafçılarını kooperatif bir yapılanma içerisinde üye olarak kabul ederken, aynı zamanda; fotoğrafçıların her birine öncelikle birer insan, fotoğrafçı, sanatçı ve muhabir olarak yaklaşmış, bütün bu özelliklerin bir potada erimesi sonucunda Magnum fotoğrafçılarının temel karakteristiği ortaya çıkmış ve bu bileşenler fotoğrafçıların işlerine de yansımıştır.Aynı çatı altında hem profesyonel bir fotoğraf ajansını hem de bir üyelik kulübünü barındırmayı hedefleyen Magnum, bünyesindeki fotoğrafçıların birer insan, fotoğrafçı, sanatçı ve de muhabir olarak bağımsız kişiliklerini ve gördüklerinden çok görüş açılarını aktardıkları bir fotoğraf ajansı olarak, belgesel fotoğrafçılığın kalıplaşmış yöntemleri dışında çalışabilecek fotoğrafçılar için oluşturulmuştu.

Başlangıçta küçük bir dayanışma kooperatif yapılanması olarak kurulan, kurucularının görmek ve göstermek misyonunu üstlendiği ajans, bir çağın tanığı ve sözcüsü olmuş, çektikleri belgesel değeri yüksek fotoğraflar hep bu kaygı ve ilkeyle güdülenmiştir. Kurulduğu ilk günden beri yeniçağı yansıtmak ve Dünya’nın her tarafında olan olayları incelemek amacıyla kurulan ajans fotoğrafçılarının kişisel görüntüleri ve foto makaleleri görsel tarih mozaiğini doldurmuş ve gelecek kuşaklara miras olarak kalmıştır.

Magnum fotoğrafçıları evrene ait gerçeklikleri kameraları ile yeniden yorumlarken; fotoğrafları hem sanatsal, hem de birer dokümanter olarak, yaşanan sosyal gerçekliklere ayna tutma vazifesini üstlenmiş ve ajans içerisinde sosyal belgecilik, savaş, landscape, sinema ve futbol gibi türlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Fotoğrafçıların kendi işleri üzerinde kontrol yetkisine sahip olmalarını sağlayan ajansların ilki olan Magnum dönemi gereği eleştirel ve politik bir gereksinim olarak ortaya çıkmış ve fotoğrafçılığın ciddiye alınması konusunda herhangi bir kurumun yapamayacağı kadar çok şey yapmıştır. Magnum fotoğrafları sayesinde dünyanın her yeri aynı mesafeden görülebilir hale gelmiştir. Ajansın ilk kurucularının çalışmaları sayesinde savaşların insanlar üzerinde yarattığı etkileri, cesetlerin nasıl göründüğünü, mermilerin vücutlara neler yaptığını, sahipsiz ve yalnız ölmenin nasıl bir şey olduğunu tüm dünya eş zamanlı olarak izleyebilir hale gelmiştir.

1960’lı yıllara gelindiğinde savaş, felaket ve farklı kültürleri belgeleme işi artmış Associated Press, Reuters ve Agence France Presse gibi haber ajanslarının eline geçmişti. Bu ajansların fotoğrafçıları da son derece cesur ve yetenekliydiler fakat çektikleri fotoğraflar asla Magnum fotoğrafçılarının düzeyinde olamadı çünkü Magnum fotoğrafçılarının ideali çok daha yukarılardaydı; “belgelemeyi sanat düzeyine çıkarmak”.

Bugün fotoğraf tarihçilerinin tümü 1925-1935 yılları arasındaki 10 yıllık dönemin basın fotoğrafçılığının gelişimi için çok önemli olduğu konusunda birleşmektedirler. Dünyanın toplumsal patlamalarla çalkalandığı bu dönemde dünyanın çeşitli yerlerinde bireysel çıkışlar yapan fotoğrafçıların bu girişimleri dünyayı görüntüleri ile saptama istekleri ve bu saptadıkları görüntüleri dünyaya yayma çabaları bugün olağan karşılanabilmektedir. Ancak o dönem ve dönemin koşulları içinde bu olağanüstü bir uğraş ve çaba olmuş, fotoğraf ajanslarının gelişmesi ile ve özellikle Magnum’un kurulması ile de serbest çalışan fotoğrafçıların daha çok sayıda ve kaliteli ürüne kavuşmalarına imkân doğmuştur.

Televizyonun gelişine ve haftalık fotoğraf baskılarının yok olmasına rağmen fotoğrafçılık tarihin kilit noktalarındaki yaşanmışlıkları resimleyen temel ikonografiyi tanımlamadaki yetisini asla yitirmemiştir.

Fotoğrafçılığın bitmez tükenmez garipliği dünyayı belgeleyip orada bulunan her şeyi pekiştirmesi ve aynı zamanda da kendi gözlerimizle göremeyeceğimiz şeyleri göstermesidir. Eğer fotoğrafçılığın görüşümüz üzerinde onarma ve netleştirme gücü varsa bu dünyanın gerçeğini ve onun esas anlaşılmazlığını restore edişindendir. Bu nedenle Magnum fotoğrafçıları, fotoğraflarına zorunlu olarak donup kalmamızı durup bir kez daha düşünmemizi, kendimizi, kültürümüzü, geçmişimizi, geleceğimizi sorgulamamıza neden olan fotoğrafları yaratan kişiler olmuşlardır.

Magnum ajansı ve estetiği bitip tükenmeyen bir enerjiye sahiptir. Çünkü dünya problemleri de bir şekilde dünyanın değişik kültür ve coğrafyalarında devam etmektedir. Görüntü organizasyonlarında çeşitli farklılıklar olsa da ajansın temel esprisi aynıdır; insanlar, kültürler ve insana ait problemler…

Aslı Erciyeş TOSUN

Kontrast Sayı 42, Temmuz-Ağustos 2014

Bizi paylaşın..