Altan BAL | Sosyal Röntgenci Fotoğrafçı ile Belgesel Fotoğrafçı Arasındaki Farklar (23. Sayı)

Fotoğraf makinesi ile görüntü elde etme süreçlerini, fotoğrafçının takındığı tavrı göz önüne alarak sınıflandırırsak iki büyük başlık ortaya çıkar: “Doğrudan Fotoğraf” ve “Kurgu fotoğraf”. Herhangi bir derecelendirme içermeyen bu sınıflandırmada, doğrudan fotoğraf tanımı, fotoğrafçının kendinden bağımsız olarak gerçekleşene şahitliğinden yola çıkarak konusunu fotoğraflamak üzere kameranın optik, kimyasal/sayısal olanaklarıyla yetinen, vizörden/ ekrandan yapılan ayıklama; toplama işlemleriyle ortaya çıkan; fotoğraf tekniğinin imkânlarını zorlamak dışında, gerçeğin görünümünü değiştirici yöntemlere başvurmadan yapılan fotoğrafik alıntıları [1] simgeler.

Kurmaca fotoğraf ise fotoğrafçısının/yaratıcısının zihninde tasarladığını fotoğraf olarak kaydetmek amacıyla; doğal olarak gerçekleşmeyecek herhangi bir durumu nesne, model, ışık vb. kullanarak önce var etmesi, sonra fotoğrafa çevrilmesi; daha sonra da, fotoğrafa çeşitli yollarla yeni nesne, ışık, model vb. eklemesiyle fotoğraf elde etme tarzına verilen addır. Genellemelerle örülü her tanımın aslında biraz eksik kaldığını bilerek, “doğrudan fotoğraf kurgu fotoğrafından daha gerçektir” şeklindeki bir savı tartışmayı da başka meclislere bırakarak (hali hazırda yeteri kadar tartışıldı zaten), doğrudan fotoğraf üzerine konuşmaya devam edelim.
Doğrudan fotoğraf ana başlığı altında olan başlıklardan en çok bilineni, gezi fotoğrafçılığıyla beraber belgesel fotoğraftır. Belgesel fotoğraf isim olarak belge ihtiyacından yola çıksa da, günümüzde konuyu derinlemesine ele alan, farklı yanlarıyla göstermeye çalışan fotoğrafçının, öznel algısını fotoğraf diliyle ifade etme pratiğidir. [2]

Fotoğrafçılığın çok popüler olduğu, şikayet ederek değil; bilakis sevinerek söylüyorum, herkesin fotoğrafçı olduğu bugünlerde belgesel fotoğraf tarzı diğer fotoğrafçılık tarzlarından daha fazla öne çıkmakta. Tecrübeyle sabittir ki, belgesel fotoğrafçıların işlediği konular toplumun, özellikle toplumun haberleşme araçlarının çok fazla ilgisini çektiği için, özveriyle çekilmiş bir belgesel fotoğraf projesi çok ses getirmektedir.

Adını kısa yoldan duyurmak isteyen tüm fotoğrafseverler belgesel fotoğrafçılığa ilgi göstermekte; ama ne yazık ki, doğrudan fotoğraf eşittir belgesel fotoğrafçılık şeklinde bir düşünceye kapılmaktadır. Makineyi alıp ilgi çekici bir konunun karşısına geçmenin belgesel fotoğraf elde etmeye yeter olduğuna inanan, konu itibarıyla kadrajdakilerin insan olduğu gerçeğini göz ardı edip onlara model muamelesi yapan, yüz bulduğunda da sözleşme bile imzalatan bir anlayış yayılmaktadır. Bu fotoğrafçıların tarzı belgesel fotoğrafçılık değil; sosyal röntgenciliktir. Başkalarının zor durumlarının ilgi çekiciliğiyle süslenmiş bir günün fotoğrafçısı olma çabasıdır. Dikkatli bakılmadıkça anlaşılmayan belgesel fotoğrafçı ile sosyal röntgenci fotoğrafçı arasındaki farkları şöyle sıralayabiliriz:

  • Sosyal röntgenci sahip olduklarından konuşur, (Nikoncu, Canoncu gibi zorlama bir tartışma bu fotoğrafçıların eseridir). Belgesel fotoğrafçı sahip olduklarıyla yaptıklarından bahseder. Makine değil; ortaya çıkanın önemli olduğunu bilir.
  • Sosyal röntgenci, fotoğrafı makinesiyle çeker; belgesel fotoğrafçı ise fikirleriyle.
  • Sosyal röntgenci kendini bir avcı olarak görür. Bu yüzden teleobjektifleri çok sever. Belgesel fotoğrafçı tanıktır. Çok yakında değilse, çok uzakta olduğunu bilir. Bu yüzden yakın durur. Teleobjektifleri pek tercih etmez.
  • Sosyal röntgenci için fotoğraf amaçtır. Fotoğraf çekmek için fotoğraf çeker. Belgesel fotoğrafçı için ise, taraf olduğunu anlatmanın bir aracıdır. Her araç gibi ne işe yaradığı üzerinden değerlendirilir.
  • Sosyal röntgenci, gördüğünü estetize eder. Her şeyi güzelleştirir. Bedenini satmak zorunda kalan insanı anlatan fotoğrafı bile insana güzellik duygusu verir; o kadar güzeldir ki, konunun dramını bile göremezsin. Belgesel fotoğrafçı gördüğünü konu hakkında bir anlatı kurmak için kadrajlar. Gerektiğinde fotoğrafları çirkindir. Sıkıntı verir.
  • Sosyal röntgenci biçim öncelikli bir bakış açısına sahiptir. Asıl olan altın orandır. Fotoğrafın içindekiler ise fotoğraf insanlarıdır. Belgesel fotoğrafçı ise içerik öncelikli bir anlayışa sahiptir. Biçim, anlatının akılda kalmasını sağlayan bir araçtır.
  • Sosyal röntgenci için sümüklü çocuk fotoğrafı vardır. Belgesel fotoğrafçı adaletsiz gelir dağılımı gerçeğini göz ardı etmez.
  • Sosyal röntgencinin amacı günün fotoğrafçısı olmaktır. Bu yüzden, Hırant’ın kaldırımdaki fotoğrafını fotoğraf paylaşım sitelerine koyup insanların puanlamasına açabilir. Belgesel fotoğrafçı ise dert ettiğini dert ettirmeye çalışır.
  • Sosyal röntgenci sadece fotoğrafla ilgilendiği için fotoğrafçıdır. Belgesel fotoğrafçı ise kafasına taktığı, fotoğraf dışındaki kaygıları yüzünden fotoğrafçıdır.
  • Sosyal röntgenci fotoğrafın bir “an sanatı” olduğunu anlata anlata bitiremez. Belgesel fotoğrafçı insanın süreçlerin sonucu bir fikre sahip olduğunu bilir; fotoğrafın bellek ile çekildiğini unutmaz.
  • Sosyal röntgenci için komposizyon kuralları vardır; belgesel fotoğrafçı için biçim tercihleri vardır.
  • Sosyal röntgenci, fotoğrafladığı konunun sonrasıyla ilgilenmez. O fotoğraflamış ve konuyla alakası bitmiştir. Mesela, “Kaybolan Meslekler” hakkında yıllarca fotoğraf çeker; ama mesleklerin kaybolmaması için kılını kıpırdatmaz. Belgesel fotoğrafçı artık o konunun net olarak tarafıdır. Her mecliste o konuyla ilgili iddiasını dillendirir. Dillendirmekle yükümlüdür.
  • Sosyal röntgenci fotoğraflarının yayınlandığı bağlamla pek ilgilenmez. Yeter ki, fotoğrafları bir yerlerde gözüksün. Belgesel fotoğrafçı ise, fotoğrafı çektiği andan sonraki tüm aşamaların derdinin bir parçası olduğunu bilir.
  • Sosyal röntgenci için iyi fotoğrafın yazıya ihtiyacı yoktur. Belgesel fotoğrafçı için yazı dert anlatma açısından fotoğrafın bir parçasıdır.
  • Sosyal röntgenci çok gezmenin yeterli olduğuna inanır; hatta “çok gezen, çok okuyandan daha çok bilir” der.
    Belgesel fotoğrafçı okur.
    Belgesel fotoğrafçı okur, okur, okur…
[1], [2] İtalik kısımlar Özcan Yurdalan’ın “Belgesel Fotoğraf ve Fotoröportaj” kitabından alınmıştır.

Altan BAL

Kontrast Sayı 23, Mayıs-Haziran 2011

Bizi paylaşın..