Askerlik yapanlar bilirler, yoklama listelerinde kısa dönemlerin adlarının yanında hangi bölümlerden mezun oldukları yazar. Akşam içtimalarında (günde üç defa yapılan yoklama) nöbetçi astsubaylar benim adımı okuduktan sonra, fotoğrafçılık bölümünden mezun olduğumu farkedip dalga geçerek “Bir fotoğraf çekmek için dört yıl okumaya gerek var mı?” diye sorarlardı. Ben de tüm gücümle ufak ufak dalga geçerek bağırarak cevap verirdim: “Gerek yok komutanım! “ beş ay boyunca haftada üç defa…
Bir zanaatı öğrenmek için zaman ayırmak elbette boşa giden bir çaba değildir. Ama bir zanaatı hayatınızın merkezine koyacaksanız, o zanaatın ne işe yaradığı sorusuna vereceğiniz ikna edici bir cevabınız olması gerekir. Dolayısıyla bana askerde defalarca sorulan soruya, soruyla cevap vermek mümkün (her ne kadar asker de mümkün olmasa da): Fotoğraf ne işe yarar?
Fotoğraf bir İsveç çakısı gibidir. Türlü türlü meclislere konu olabilir. Bir çırpıda sayabildiklerim: Sosyalleşmenizi sağlar, para kazandırır, çekeni ünlü yapar, haber verir, imaj yaratır-imaj zedeler, reklam eder-rezil eder, sıradan olanı değerli yapar, ender olanı sıradanlaştırır… Bu liste böyle uzar gider de sizi “fotoğraf çekmeye gerek var mı?” noktasında ikna eder mi bilmem…
Yaşım itibariyle fotoğrafın, özellikle belgesel fotoğrafçılığın ne işe yaradığı konusundaki örnekleri çoğunlukla kitaplardan öğrendim. Lewis Hine’ın 1908 yılından itibaren çektiği çocuk işçiler fotoğrafları, sayesinde çocuk işçiliğini yasaklayan yasalar çıktı. Fotoğrafın ne işe yaradığına verilecek en okkalı cevaplardan biri budur kuşkusuz. Vietnam Savaşı sırasında çekilen fotoğrafların savaşa karşı muhalefet oluşmasında katkısı çok büyüktür. Salgado’nun çektiği altın madeni işçileri fotoğraflarından elde ettiği gelir ile madenci işçilerin çocuklarının okuduğu bir üniversite açıldığını duymuştum… Bu cevapların hepsi fark ettiğiniz gibi geçmişten. Hiç birine şahit olamadım. Duyduklarıma, okuduklarıma inandım…
15 yıllık kısa fotoğrafçılık mesaimde Fotoğrafın ne işe yaradığına sorusuna ikna edici sadece iki duruma tanık oldum…
Birincisi; şu an açıklanamayan kanıtlar yüzünden gözaltında olan Ahmet Şık’ın hazırladığı, fotoğraflarını çektiği Mayın isimli bir kitap var. [*] Türkiye’de belgesel fotoğraf disiplininde yapılmış en gerekli ve en etkili çalışma olduğuna emin olduğum bu kitap Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde mayın patlaması sonucu vücutlarının uzuvlarını kaybeden insanların Ahmet Şık tarafından çekilmiş, hiç estetize edilmemiş fotoğraflarından ve birinci ağızdan söylediklerinden oluşuyor. Kitabı okuduktan sonra günlerce kendinize gelemiyorsunuz… Elleri, ayakları kopmuş, gözleri kör olmuş insanların fotoğraflarını gördükçe savaşın, yanı başınızdaki savaşın aslında ne olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Bu sayfadaki fotoğraf da kitabın 104.sayfasında yer alıyor. Ve fotoğrafın hemen altında şunlar yazıyor:
“MEHMET BELLİ(53). Hakkari Yüksekova, Pinyaniş Köyü. 1992. 1992 Yılıydı. Pinyaniş Köyündeydik. Türkçe adı Perinçek’tir. Köy çeşmesine gidiyordum. Çeşmenin hemen dibindeki yola bırakmışlar mayını ben de ona bastım bilmiyordum ki. Çeşme yolu mayınlanır mı hiç? Yakınımdaki bir çocuk görüp çobanlanlara haber vermiş. Beni köydeki askeriyeye bir boşalttılar. Ama köylünün bir kısmı da korucu olmayı kabul etmişti. ‘Hepiniz olacaksınız’ dediler, kabul etmeyince de köyünüz güvenli değil deyip boşalttılar. Ne diyeceğimki benim söylemek istediklerimi vücudumun görüntüsü anlatıyor. Diyeceklerimin tümünü olmayan bacağım anlatır size.”
Bir süredir yayınına ara verdiğimiz FotoRöportaj.org da Ahmet Şık’ın Mayın fotoröportajını yayımlamıştık. Kitapta mayından bir gözünü kaybeden bir genç arkadaşımız, “Eğer para bulamazsak diğer gözüm de kör olacak” diyordu. Fotoröportajı yayınladıktan bir süre sonra bir elektronik posta aldık. Ülkesini tam hatırlamıyorum, ama yurtdışında bir Türk bankasında çalışan bankacılardan geliyordu. Para toplayıp mayından yaralanan arkadaşımızın diğer gözünü ameliyat etmek istediklerini yazmışlardı. Ahmet’e ulaşıp durumu anlattım ve Ahmet elektronik posta atanlarla iletişime geçerek mayında tek gözünü kaybeden arkadaşımızın diğer gözünün kurtulması için ameliyatın olmasını sağladı. “Fotoğraf ne işe yarar?” sorusuna en net cevabı, Ahmet Şık “Mayın” adlı kitabıyla verdi: Fotoğraf gözünüzü açar. Gitgide körleşseniz bile…
Fotoğrafın bir işe yaradığına ikince defa şahit oluşum da yine Ahmet Şık’la ilgili. Açıklanamayan gizli kanıtlarla cezaevinde tutulan Ahmet Şık’a fotoğrafçı arkadaşları olarak her hafta fotoğraf gönderiyoruz. [**] Her telden fotoğraflar… Ahmet Şık serbest kalınca da bu fotoğraflarla bir sergi yapacağız. Fotoğraf ne işe mi yarar? Ahmet Şık’a gönderilen fotoğraflar yan yana gelip sergi olur; tarihe, çıkmayan kitapların toplatıldığı zamanların olduğu notunu düşer, insanların belleğini oluşturur.
Ey okuyucu!
Soruyla başladık soruyla bitirelim. Ama bu soruya sen cevap ver olur mu?
Fotoğrafçı ne işe yarar?
Dipnotlar:
* Mayın, Diyarbakır Barosu, Herkes İçin Adalet Projesi Yayınıdır. ** Ahmet’in fotoğrafçı arkadaşları olarak her hafta Ahmet Şık’a fotoğraf yolluyoruz. Daha sonra bu fotoğraflardan sergi gerçekleştireceğiz. Eğer sen de Ahmet Şık’a her hafta istediğin bir fotoğrafı göndermek istersen Ahmet Şık, Silivri Açık Ceza İnfaz Kurumu (Silivri Cezaevi), 2 No.lu Cezaevi B-9 Koğuşu Silivri – İstanbul adresine gönderebilirsin. Gönderdiğin fotoğrafları [email protected] adresine gönderirseniz fotoğraflar www.tanikolmakistiyoruz.org sitesinde yayımlanacak…
Altan BAL
Kontrast Sayı 22, Mart-Nisan 2011