Altan BAL | Fotoğraf Eleştirisi Hakkında [2] (29. Sayı)

Fotoğraf eleştirisi hakkında iki sayı önce beyin fırtınası yapmaya başlamıştık. Araya giren uzun boşluk için affınıza sığınıyorum. Bir önceki yazıda fotoğraf eleştirisi hakkında nelerden bahsettiğimizi özetleyerek hatırlayalım: “Eleştiri, ortaya çıkan eser üzerinden, yine sanatçının daha önce ürettiği ürünler referans alınarak eseri anlama, anlatma gayretidir. Eleştirmenin yazdıklarının asıl muhatabı sanatçıdır ve eserin daha iyi anlaşılması için eleştirileri değerlendirip cevap vermelidir. Bu cevap yeni eserler şeklinde de olabilir, metin halinde de yapılabilir. Ancak, bu şekilde ilerleyen bir süreç, eserlerin daha iyi anlaşılması ve daha etkili yeni eserlerin ortaya çıkmasına sebep olur…” demiş, yazının devamında; Türkiye’de neden bir fotoğraf eleştirisi kültürü gelişmediği hakkındaki savlarımdan bahsetmiştim. “Fotoğraf Eleştirisi Nasıl Olmalıdır?” sorusuna da bu sayıda cevap bulmaya çalışacağımızı yazmıştım.

Sanatla ilgili tüm üretim alanlarında olduğu gibi, eleştiri de kişiseldir. Ve aslında her eleştirmen “bir”dir. Çünkü eleştiri; genel bilgiyle, gündelik üretilenin karşılaşarak, eleştirmenin öznelliğinden geçmesidir. Etkili eleştirmen ise; kişiselliğini, eseri doğru analiz ederek, neden ve sonuçlarla eser hakkındaki fikrini kanıtlayan, okuyucunun kafasında bir kanı yaratabilendir. Tanıtım yazılarıyla -basın bültenlerinden araklanmış- eleştirinin ayrıldığı sınır burada başlar.

Eleştirmenin öznelliğini oluşturan ve üzerine yazdığı eseri hangi süzgeçlerden geçireceğini belirleyen eleştirmenin “yöntem”idir. Eleştirmenin bir nevi yol haritası olan yöntemi, kendinden önceki tüm üretilenlerden beslenerek, yeni eserleri yorumlayabilmesini sağlar. Edebiyat tarihi boyunca da birçok eleştiri yöntemi kullanılmıştır. Eserleri, üretildiği toplumun bir yansıması olarak değerlendiren sanat kuramcılarının kullandığı “sosyolojik eleştiri”, “tarihsel eleştiri”, “Marksist eleştiri”, sanat eserinin merkezinin sanatçı ve onun kişisel deneyimleri olduğunu kabul eden eleştirmenlerin tercih ettiği “sanatçıya dönük eleştiri”, biçimci olarak adlandırılan “yeni eleştiri” ve “yapısalcılık”. (1)

Eleştirinin, nihayetinde, kişisel bir “deneme” olduğunu hatırlatarak kendi eleştiri yöntemimi, Nazif Topçuoğlu’nun “İyi Fotoğraf Nasıl Oluyor” (2) adlı makalesinden yararlanarak kelimelere dökmeye çalışacağım. Bir fotoğraf çalışması hakkında fikir yürütebilmek için ilk cevap bulmamız gereken soru; fotoğrafçının ne yapmaya çalıştığıdır Bunu anlamamızı yalnızca fotoğraf sağlamaz. Daha çok fotoğrafçının o fotoğraf serisinin, sergisinin başında sonunda niyetini belirleyen yazılardan, verdiği röportajlardan ve daha önceki çalışmalarından ipuçlarıyla sezinleyebiliriz. Tabii ki en doğrusu fotoğrafçıya sormaktır: Bu çalışmayla amacın nedir? Kulakları çınlasın, Gültekin Çizgen’in kendisine fotoğraf gösterenlere “Muradın nedir” sorusu geldi aklıma. Ancak bundan sonra sanatçının bu niyetinin gerçekleştirmesinde ne denli başarılı olduğu ve yapılan bu işin samimiyeti sorgulanabilir.

Yalnızca fotoğraf değil, sanat üretiminin en önemli değerlendirme noktası; “sanatçıya özgü, kişiye özel” olmasıdır. Etkileşimi bol, kolay ve çabuk görüntü üretim yöntemi olan fotoğrafçılıkta özellikle, “el yazısı gibi” fotoğrafçıya has olma özelliğinin ne düzeyde olduğunun araştırması, fotoğraf eleştirisinde dikkat ettiğim ikinci husustur. Bu noktada ısrarla tekrarlamakta fayda var: Tek tek fotoğrafların herhangi bir önemi yoktur. Eleştiri, fotoğrafçıların yayınladığı dosyalar, albümler üzerinden yapılmalıdır. Ve yüzlerce fotoğraf arasından fotoğrafçının seçtiklerini gördüğümüz için eleştiri; çekim anına değil, daha çok, fotoğrafçının çekilenlerden yaptığı seçimlere yapılır. Bu nedenle, çekim anının, o “an” efsanesinin çok da bir önemi yoktur. Eleştirilen eseri yaratan (albüm, sergi vb.) süreçlerde fotoğrafçının tavrıdır. Fotoğrafta bize gösterilen her şeyin orada olmasının bir sebebi vardır veya olmalıdır.

Konu seçimi, özellikle, belgesel fotoğrafın önemli bir aşaması olduğu için, eleştiri konularından biridir. Ama unutulmaması gerekir ki, bir fotoğrafın neyin fotoğrafı olduğu kendi başına bir şey ifade etmez. Önemli olan fotoğrafçının tavrıdır, hem o konu karşısında, hem de genel olarak fotoğrafçılıkla ilgili olan tavrı.

Her ne kadar günümüz fotoğraf üretiminde, fotoğrafçının zanaatı geri plana atılmış olsa da, fotoğrafçı, yapmak istediğini yaparken nasıl bir teknik kullanmış, bu tekniği yaratıcılığıyla geliştirebilmiş mi? Ve sonucunda, bu kadar basamaktan geçerek ortaya çıkan eser ne kadar yaratıcı veya ne kadar sıradan? Fotoğraf eleştirisinin en önemli sorularından birisi de budur.

Tabii ki fotoğraf eleştirisi, eser üretmenin önemini anlamış, samimiyetle yola çıkmış, yalnızca “güzel”in peşinde değil, “etkili olanın” peşinde eserler ortaya çıkarmayı amaçlamış, derdi olan ve dert edindirmeye çalışan fotoğrafçıların çalışmalarına yöneliktir. Elinde fotoğraf makinesi olan sosyal röntgenciler bu yazının sınırları dışındadır. Onların “ışıkları bol olsun”!

Kaynakça:

  1. Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, Berna Moran, Cem Yayınevi.
  2. İyi Fotoğraf Nasıl Oluyor Yani, s.93, Nazif Topçuoğlu, Yapı Kredi Yayınları. (2) den sonra italik olan cümleler Nazif Topçuoğlu’na aittir.

Altan BAL


Kontrast Sayı 29, Mayıs-Haziran 2012

Bizi paylaşın..