“Şiddet dolu bir ülkede yaşarken sanki şiddet gerçekleşmiyor gibi davranamazsınız. İşte bu yüzden sanatın bir çeşit denge yaratması gerektiğini düşünüyorum. Ticari olmayan bir yaklaşımla, tüm bu acımasız kayıpların dışındaki bir mekânda, anlam yaratabilecek bir sanat ortaya koyabilmek mümkün olabilir… Sanat cevap vermez, yalnızca soru sorar.”
Yukarıdakiler Kolombiyalı heykeltıraş Doris Salcedo’nun sözleri. Kolombiya hakkında olduğu kadar çeşitli ülkelerde yas, acı, travma odaklı işlere imza atan ve eserleri MOMA, Tate gibi dünyaca ünlü müzelerde de sergilenen Salcedo’nun göçmenlerle ilgili pek çok önemli çalışması var. Salcedo’nun 8. İstanbul Bienali için hazırladığı İsimsiz (Untitled) başlıklı yerleştirme, Karaköy Yemeniciler Caddesi’ndeki iki bina arasına sıkıştırılmış 1550 kadar ahşap sandalyeden oluşuyor.
İstanbul’daki göç ve yer değiştirme olaylarını irdeleyen bu çalışmanın oluşum süreciyle ilgili Salcedo şunları anlatır: “Şehri geziyor ve harabelerle dolu bir bölgede yürüyordum. Merkezi bir bölgede bu kadar harabeye rastlamak beni şaşkınlığa uğrattı. Böylesine kalabalık bir bölgede, bu kadar çok terk edilmiş bina olması anlamsızdı.”
Salcedo’nun göçmenlerle ilgili bir diğer işi Palimpsest. Silinip yeniden yazılabilen parşömen anlamına gelen başlık, yaşananların izlerinin ne olursa olsun silinemeyeceğini gözler önüne serer.
“…10-20 yıl kadar önce ölenlerin isimlerini yere boyayla silik bir şekilde yazmayı düşündüm, neredeyse okunamayacak bir biçimde. Bu isimlerin üstündeyse su damlalarıyla yeni bir metin belirecekti. Şiddettin yakın dönemdeki kurbanlarının ismi su ile yazılabilirdi. Çalışmanın adı bu nedenle Palimpsest; İki katmanlı bir metne sahipsiniz. Bir metin unutmak istediğimiz, hatırlamak istemediğimiz için yok edilmiş. Kasıtlı olarak o anıyı toplumdan silip atıyoruz ve sonra diğeri, daha yakın zamanlı olan anı suda gözyaşı döküyor.”