EUGENE SMITH (1918-1978) “TUTKU”
“Büyüleyici. Gerekli olan her şeye sahip… Dram ve duyguyu çağrıştırıyor. Heyecan verici. Delicesine sanatsal, çok saf ve resimsel bir bakış açısı. Bir insan olarak imkânsız; çünkü kendinden çok emin ve eğer istediğini yapmasına izin vermezseniz çok öfkeli.” diye tanımlıyor onu editör David Scherman.
Smith’in de kendini yerleştirdiği yer bundan pek farklı değil: Fotoğrafın tam kalbine dalmak. Gordon Parks, Smith’in içinde müthiş bir insan sevgisi olduğunu ve bunun da iyi bir fotoğraf çekmek için olması gereken temel şey olduğunu vurguluyor.
2. Dünya Savaşı’ndan 1970’lerde son foto-röportajı olan Minamata Projesi’ne dek Smith; fotoğrafçının fotoğrafları, alt yazıları, başlıkları ve bunların sergilenmesi üzerindeki editöryal kontrol hakkını savunmuştur.
Smith, bir fotoğrafı oluşturmadan önce, dikkatli bir biçimde nesnesi üzerinde çalışması ile ünlü bir isimdi. Bu özenli çalışması için “Ben, kaydeden ve yorumcu, işine bağlı gazetecinin olguları ve yaratıcı sanatçının şiiri ve edebiyatı gerekli kılan olguları arasında kalan duruş içindeyim.” demişti. Fotoğrafçı olarak Smith’in bu duruşu fotoğraflarına yansıtması, özenli ve dikkatli çalışmanın dinamiklerini kaçınılmaz bir biçimde gerekli kılmaktadır.
Smith’in çalışma yönteminin temelinde, fotoğraflarını üretirken kendisine özgürlük sağlayacak yeterli bir çalışma uzamı yaratmasıdır. Smith, hangi konuyu seçerse seçsin o konuyu, fotoğraf makinesini ve kendisini aynı potada eritmeyi başarabilmiştir.
1945 Nisan’ındaki ilk hücumda bir Japon şarapneli yüzünü ve ağzını parçaladıktan sonra, 1946 yılında, evinin arkasında yürüyen iki çocuğun fotoğrafını çekene kadar eline fotoğraf makinesi almadı. “Cennetin Bahçesine Yürüyüş” adını verdiği bu fotoğraf, insanoğlunun depresyon ve savaşın karanlığından özlenen çıkışının bir sembolü oldu.
1971’de Smith ve fotoğrafçı eşi Aileen Miroko, Minamata’daki köylerden birine taşındılar. Kıyı balıkçılığının yapıldığı bu yerleşim yerinde, bir kimya şirketinin suya cıva karıştırması nedeniyle yerel yiyecek kaynakları zehirlenmiş ve çeşitli hastalıklar başgöstermişti.
Buradaki fotoğrafta kör, dilsiz ve uzuvları deformasyona uğramış olarak doğan Tomoko Uemura, annesi tarafından banyo yaptırılırken görüntülenmiştir. Bu, birçokları tarafından çevrenin insanoğlu tarafından tahrip edilmesi konusunda dünyayı ayağa kaldıran ilk fotoğraf olarak kabul edilmektedir.
Kontrast Sayı 18, Temmuz-Ağustos 2010
Özlem DAĞ