Kenan SEVEN | Sokak Fotografçılığı: Sokakla Konuşmak (31. Sayı)

Sırtındaki heybede kırık leblebi ve keçiboynuzu taşıyan eşeği kovaladığımız, Altındağ Yenidoğan’daki dik yokuşlu sokak.

Keserle toprak düzelterek bahçemize eşik yapmak isterken sol el serçe parmağımı kaybettiğim, Erzurum Kandilli’deki çamurlu sokak.

Depremde bir hafta evlere giremeyip geceleri yatağımızı yorganımızı paylaştığımız, İzmit’teki asfalt kaplamalı sokak.

Gazozuna mahalle maçları yaptığımız ve her maç sonrası kavga ettiğimiz, Kırklareli’ndeki Gazhane sokak.

Üniversite yıllarımda siyasal çatışmaların en yoğun olduğu dönemlerde üsteğmen olan ve Güneydoğu’da şehit düşen arkadaşımın sonradan adının verildiği ve uzun yıllarımın geçtiği, Keçiören’deki Üçgül Sokak.

Ticarete atıldığım ve kasap dükkanından büroya dönüştürdüğüm işyerimin bulunduğu, Etlik’teki Doğançay Sokak.

Fotografla ilk kez tanışmamı sağlayan, Kızılay’daki Sümer Sokak.

AFSAD Belgesel Fotograf Atölyesi çalışmaları boyunca her anını doyasıya yaşadığım, Kızılay’daki Karanfil Sokak ve Ulus’taki Çerkes Sokak.

Sokaklar kısa anlamıyla “kamuya açık, konut ve işyerlerinin olduğu yerler” olarak bilinse de; yaşamımızda bıraktığı izlerle, unutamayacağımız anılarımızla görsel belleğimizi besleyen en önemli kaynaktır. Orada insan vardır, orada mekân vardır, orada olay vardır, kısacası orada hayat vardır.

Sokak fotografçılığı “hayatın olduğu her yerde fotograf vardır” söylemi ile eşleşen yapısıyla toplumsal kültürün en yalın ve en doğrudan yansıdığı sokakları bize anlatan bir fotograf yaklaşımıdır.

Belgesel fotografın içinde yer alan ve doğrudan fotograf tekniğini kullanan sokak fotografçılığı (street photography), sadece sokaklarda değil insan yaşamının olduğu tüm toplu alanlarda da kendini gösterir.

Caddeler, bulvarlar, meydanlar, metrolar, parklar ve plajlar gibi halka açık tüm kamusal alanlar sokak fotografçısının çalışma alanlarıdır. Bu alanlar, sürekli değişimin ve dönüşümün olduğu insan merkezli yaşam alanlarıdır. Kısaca hayatın sürdüğü yerlerdir. Hayatın olduğu yerde fotograf vardır, fotografın olduğu yerde ise sokak fotografçıları vardır.

Doğal bir çekim ortamı olarak sokaklar; herhangi bir mekân ve ışık düzenlemesi yapılmadan, fotografçının en kısa sürede gördüğü ve çerçevelediği, yaşama ait karelerin olduğu mekânlardır. Bu bağlamda, sokak fotografçısı için gezdiği sokakta ne olduğu, kim olduğu, neden olduğu onun için önceden tasarlanmamış ve belirlenmemiştir. Elinde makinesi, sokaklarda yaşamı ve “an”ları tarayan keskin gözü ve bu “an”ları kişisel yorumu ile çerçeveleyen beyni ile çekim yapar.

Sokak fotografçısı aynen bir sokak kedisi gibidir. Herkes onu tanır ama onun sokakta oluşu kimseyi tedirgin etmez. Makinesini sokaktaki insanlara, avına silahını doğrultan avcı gibi çevirmez. İnsanların en doğal olduğu ve onu fark etmedikleri anda çerçevesini oluşturur. Çekim sırasında belleğindeki görüntü çerçeveleme alışkanlıkları ve ışık bilgisi ile çok süratli hareket eder. Işık patlamaları ve kadrajdaki nesnelerin altın oranı onun konusu değildir. Nesnelerin renkleri ile oluşturdukları büyülü dünya da onun hedefi değildir. Onun için önemli ve biricik -belki de bir daha asla tekrarı olmayacak- olan o “an”ın yakalanmasıdır. Bir insanın yüzündeki ifade, iki insanın birbirine bakışı ya da bir grubun anlık refleksleri…

Sokak fotografçısı, kimseye belli etmeden, poz verilmesini beklemeden, hızla ve seri olarak deklanşöre basan fotomuhabirleri gibi “an’ı” belgeler ama bunu bir foto muhabiri gibi yapmaz. Onun için zamana karşı bir yarış yoktur, sayfa editörünün denetiminden geçecek bir görüntü filtreleme dürtüsü de yoktur.

Sokaktaki yaşamı ve kültürü, sokağın tezatlarını doğrudan ve önkoşulsuz olarak o an geldiğinde, “an”ı yaşayarak çeker. Henri Cartier-Bresson, bu karar anını “an’ı etkilemeden onu beklemek, geldiğinde ise hazır olarak düşünmeden deklanşöre basmak” olarak özetlemiştir.

İşte bir sokak fotografçısını başarılı kılacak olan; zamanı iyi kullanması, sabrı, yorulmak bilmeyen ayakları ve en nihayetinde neyi seçeceğini bilen gözleridir.

Özetle, bir fotografçının, sokak fotografından ne anladığını ve sokakta fotograf çekerek aslen ne yapmak istediğini en iyi şekilde ortaya koyması gerekir. Gerçekte de yapılan işteki incelik, farklılık ve özgünlük; o fotografı, diğerlerinden ayırmalıdır.

Bilinen ilk sokak fotografçısı Henri Cartier-Bresson; her şeyin dengede olduğunu ve bir daha bulunamayacak eşsiz bir anın olduğunu söylediği ‘Karar Anı’ ile çektiği ilham verici nitelikteki fotograflarında; bir incelik, farklılık ve özgünlük ortaya koymuştur.

Henri Cartier-BRESSON dışında Helen LEVITT, Matt STUART, Narelle AUTIO, Paul RUSSELL, Felix LUPA ve Eric KIM, sokak fotografçılığının özünü anlamak için bizlere kılavuzluk yapacak fotografçılardır.

Sokak fotografçıları için yedi öğüt:

  1. Hareketi Durdurun

Şehirde fotograf çekerken bir sokak fotografçısı gibi davranıyor musunuz? Bunun için sokaklarda çokça yürümenin yanı sıra iyi kare yakalamaya da azami özeni göstermeniz gerekir. Öyle ki, çekim geziniz sırasında bir an gelir ve kendinizi hep olmak istediğiniz pozisyonda bulursunuz. İnsanlar sürekli ters yönde hareket ediyorken net bir fotograf çekmek ve hareketi dondurmak oldukça zor olabilir. İşte o zaman anahtar, yavaşlamaktır. Kendinize bir nokta seçin. Ayrıntılı bir şekilde etrafı araştırın ve çevrenizdekilerin açılmasını, konunuzun size gelmesini bekleyin. Karşınıza ne kadar çok şey çıktığını görünce şaşıracaksınız.

  1. Gözlere Dikkat

Eğer sokak fotografçılığınızı geliştirmek istiyorsanız, insanların gözlerine odaklanmak bunun en iyi yoludur. İnsanlar duygularını gizleme konusunda belki birer sihirbaz olabilirler ancak, gözler asla yalan söylemez.
Dalgın gözlerle çevresini izleyen yüzlerce insan görebilirsiniz. İnsanların gözünde duyguya ait bir ipucu arayın. Bu fotografınıza inanılmaz bir etki bırakacaktır. Buna ek olarak, doğrudan göz teması da son derece önemli olabilir. Bu, konu ile güçlü bir bağlantı oluşturur.

  1. Ayrıntılara Odaklanın

Sokak fotografçılığı sadece çılgın gidiş-gelişleri yakalamak ya da birçok farklı kişinin bir çerçeve içinde uyum halinde dizilmesinden ibaret değildir. Fotograflarınızın etkisini artırmak için etrafınızdaki küçük ayrıntıları arayın. İnsanların kaybettikleri küçük eşyalar gibi… Ayrıntılara bakın; bir insanın elleri, bir bekleyiş, bir elbise parçası ya da tek bir nesne. Güçlü fikirler ve duygular, en basit sahnelerle anlatılır.

  1. ISO’yu Yükseltin

Günümüz şartlarında fotograf makineleri ISO konusunda epey gelişmiş durumda. Sokak fotografçılığı için ISO 800, 1600, 3200 gibi yüksek değerleri kullanın. Yüksek ISO ile çekmek, daha yüksek bir perde hızı ve küçük bir diyafram kullanabilmenize izin vererek daha keskin fotograflar elde edebilmenizi sağlar. Sayısal makine kullandığınız sürece kumlanma olsa da daha kaliteli fotograf çekebildiğinizi fark edeceksiniz.

  1. İnsansız Çekim Yapın

Sokak fotografçılığı genelde, sokaklardaki insanların fotograflanması olarak algılanır ki, bu yanlış bir anlamadır. Sokak fotografçılığı insanlar hakkındadır, özellikle insanın doğası hakkında… Ama kadrajda insan olması gerekmez. İnsanın olmadığı bir sokakta, sonsuz çekim deneyimi fırsatı vardır. Onlara bakın, yeter. Ama insa-nın olmadığı bir sokak fotografı ile kentsel manzara fotografı çekmeyi de birbirine karıştırmamanız gerekir.
Kentsel manzara fotografında doğrudan çekim olanağı vardır. Eğer bir binayı çekecekseniz, gider çekersiniz. Ancak, sokak fotografçılığı insanın doğasına ait bir şeyler de söylemelidir. Çünkü sokak fotografının mesajı vardır.

  1. Yapay Işıkla Gece Çekimi Yapın

Gece saatlerinde fotograf çekmek çok eğlencelidir, hatta gece çekimlerinde günün bütün yorgunluğunu unutursunuz. Geceleri sokak fotografı çekerken flaşsız çekim yaparak otantik renklerin ve renk kaynaklarının avantajlarını kullanırsınız. Flaşsız gece çekimi için masum hilemiz ise, parlak alanlar bulmak ve orada beklemektir (ISO 1600 veya 3200). Flaşsız çekim için parlayan mağaza vitrinlerinin önü ya da sokak lambalarının altı beklemeye değer mekânlardır.

  1. Çekimlerinizin İleride Yıllanmış Şarap Gibi Değerli Olacağına İnanın

Sokak fotografçılığı, yıllanmış şarap gibidir. Bu fikir, fotograf çekerken dikkat etmeniz gereken önemli bir noktadır. İleride nelerin değişeceğini bir düşünün. Beş-on yıl sonra orada olmayacak şeylere odaklanın. Örneğin, bir metro istasyonunda kitap okuyan insanları düşünün. Belki de on yıl sonra bu görüntülerle karşılaşmanız asla mümkün olmayacak, herkes bilgisayarlarla, e-kitaplarla, cep telefonlarıyla okumaya başlayacak. Bu fikir, fotograflarınızı daha da ilginç hale getirecektir.

Kaynakça:
http://www.jamesmaherphotography.com/

Kenan SEVEN


Kontrast Sayı 31, Eylül-Ekim 2012

Bizi paylaşın..