Kazım ŞAHBUDAK | Söyleşi (25. Sayı)

Lise yıllarında başlayan fotoğraf hikâyesi 1988 yılında AFSAD ile tanışmasından sonra ivme kazanmış; fotoğraf eğitmenliği ve AFSAD yönetim kurulu üyeliği yapmış olan Şahbudak, Mimar Sinan GSF Fotoğraf Ana Sanat Dalında yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Şahbudak’a göre, sanat eseri kendi estetiğini kendisi yaratır ve içinde taşır. Çektiği fotoğraflara bitmemişlik ve kendisinden çok şey taşımadığı duygusuyla müdahale etmekte, kurgulanmış ve tasarlanmış fotoğraf üretmektedir. Şahbudak, ayrıca, profesyonel fotoğrafçı olarak da çalışmalarını yürütmektedir.

Fotoğrafla nasıl tanıştınız, fotoğraf yolculuğunuz nasıl başladı? Hikâyenizi kısaca paylaşır mısınız?

Lise yıllarında başladı diyebilirim. Yatılı okuduğum Ankara Laborant Meslek Lisesi son sınıfında uygulamalı fotoğraf dersimiz vardı. Ancak, fotoğrafl a gerçek anlamda, çalışma hayatına atıldığım 1988’den bir yıl sonra AFSAD aracılığıyla tanıştım. O dönem, Zafer Çarşısı içinde Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Galerisini barındırıyordu. Bu galeride önemli sergiler açılırdı. Ankaralıların önemli uğrak ve buluşma noktalarından idi. Galeriye asılmış olan bir kurs ilanı beni AFSAD’a yönlendirdi. Fevzi Çakmak Sokak’ta bulunan çatı katı büyülü bir mekândı.Belki de bana öyle geliyordu. Güzel bir müziğin eşliğinde fotoğrafı solurdunuz bu mekânda. Güzel insanlarla tanıştım. Kısa süre sonra kendi kendimize çalışmaya başladık. Erdem, Rayzan ve Fatma. Yoğun bir paylaşımımız oldu. Benim için verimli bir dönemdi. Zafer Çarşısında açtığımız “Hasat” konulu ortak sergimiz oldukça ilgi gördü.

2006’da, sonunda, ne zamandır beni çağıran İstanbul’a kulak verdim ve Ankara’dan ayrılarak İstanbul’a yerleştim. 2007’de Mimar Sinan Üniversitesi GSF Fotoğraf Ana Sanat Dalında Yüksek Lisans eğitimine başladım ve 2010’da mezun oldum.

Sizce fotoğraf nedir? Fotoğrafçı fotoğrafa ne katmalıdır?

Fotoğraf varoluşumuzun estetik kanıtıdır. Görüntüdür, saklamaktır; bizi güzel görmesini, beğenmesini istediğimiz, çağımızın bir oyuncağıdır. Makinayı elinde tutana, görüntüye sahip olana güç verir. Yeri gelir, propaganda malzemesi olur. Gerçekmiş gibi görünüp çok güzel yalan da söyleyebilir.

Fotoğrafçı olmadan fotoğraf da olmaz. Bu nedenle, fotoğraftan ziyade fotoğrafçıdan bahsetmek gerekir. Vizörün arkasında duran kişinin bilgi birikimi, yeteneği, yaratıcılığı, sezgisel gücü fotoğrafa katacaklarını doğrudan etkiler. Vizörün arkasında duran kişi bu yetkinliklerden uzak ise sıradan ve benzer fotoğrafl ar üretecektir. Fotoğrafçının fotoğrafa ne katacağı çalıştığı alanla da ilgilidir. Kurguladığı bir duygu ve düşünceyi anlatma isteği taşıyan bir fotoğrafçı ile, belgesel çalışma iddiasındaki bir fotoğrafçının katkısı farklıdır. İlkinde alabildiğince yaratıcılık ve hayal gücünün estetik olarak sunumu, diğerinde mevcut gerçekliğe hakim olma, onu iyi analiz edebilmesi ve ona sadık kalarak, analiz ve gözlemlerini doğru kompozisyonlarla bizlere sunması beklenir.

Ne tür fotoğraflar çekiyorsunuz?

Daha çok bir proje etrafında fotoğraf üretiyorum. Geçmiş yıllarda sıkça doğrudan fotoğraf üretiyordum ama kurgusal fotoğraf da bunu izliyordu. Son yıllarda ise kurgusal fotoğraf beni iyiden iyiye sarıp sarmaladı. Bir konu ve kavram belirleyerek bunun etrafında çalışıyorum. Fotoğrafa gerek çekim ve gerekse çekim sonrası tüm aşamalarda müdahale etme isteği içimden gitmiyor. Elimde makinem, sokağa çıkıp fotoğraf çekmeyeli uzun zaman oldu diyebilirim. Çekiyorsam da bir amaç ve kurgu için çekiyorum.

Bir fotoğrafta olmazsa olmazlarınız nelerdir?

Böyle bir kaygı taşımıyorum doğrusu. Her şey de olabilir, hiçbir şey de. Fakat her fotoğrafın bir duygusu olmalı. İzleyeni kalbinden ya da aklından vurmalıdır. Heyecan uyandırıp O’na bakılmasını sağlayacak bir şeyler olmalıdır. Asıl önemlisi, kurgusal da olsa inandırıcılık ve samimiyet açısından beni ikna edebilmelidir.

“Türkiye’de fotoğraf” ve “fotoğrafçı olmak” hakkında bir değerlendirme yapabilir misiniz?

Fotoğraf özellikle son yıllarda arzuladığımız yönde değer kazanıyor. Galerilerde daha çok yer buluyor. Günümüzde fotoğraf sanatsal bir değer olarak algısını arttırmış durumdadır. Akademik eğitim yaygınlaşmakta, buradan mezun fotoğrafçıların gerek sanatsal çalışmalarda ve gerekse tanıtım fotoğrafı sektöründe ağırlıkları artmaktadır. Bu iyiye işarettir.

Türk fotoğrafına genel olarak baktığımızda iki ana eksen görülür. Bunlar dernekler ve son yıllarda yaygınlık kazanan akademik eğitimdir. 2000’li yıllara kadar Türk fotoğrafında amatör dernekler ağırlıktadır. Türk fotoğrafını sırtlayıp bu günlere taşımışlardır. Örgütlü ve gönüllü bir güç olmanın getirdiği istek ve sahiplenme ile Türk fotoğrafına önemli katkıları olmuştur. Fotoğrafın yaygınlık kazanarak toplumda benimsenmesini sağlamış; sergi, söyleşi, çeşitli uluslararası etkinlikler gibi birçok işe imza atmışlardır. Fakat günümüzde durum farklılaşmaktadır. Doğal olarak dernekler birer eğitim kurumuna dönüşmektedir.

Türkiye’de fotoğrafçı olmak zordur. Yaptığınız işe ucuz ve kolay gözü ile bakılır. Bu bakış özellikle dijital sonrası yaygınlık kazanmıştır. Fotoğrafla uğraşan kişilerin ortaya etkili işler koyamaması da bunda etkilidir. Bu düşünceleri yıkmak fotoğrafçıların olduğu kadar, sektörün de bir sorunu olsa gerek diye düşünüyorum. Ciddi anlamda fotoğraf eleştirmenlerinin, fotoğraf galerilerinin olması ve bir alıcı kitlesinin oluşması gerekmektedir. Tüm bunlar tek başına fotoğrafçının çözeceği sorunlar değildir. Sergi açmak ve albüm yayımlamak birçok fotoğrafçıya önemli ekonomik zorluklar getirmektedir. Ayrıca, fotoğrafçılar olarak biraz da kendimizi eleştirmeliyiz. Türkiye‘de ne yazık ki iyi fotoğraf üretilmiyor. İyi fotoğrafçımız az. Fotoğrafçılarımızın çoğunda işin kuramsal, felsefi boyutuna dönük eksiklikler var. Bu iş sadece deklanşöre basmakla ya da “photoshop”ta yapılan ilginçliklerle olmuyor.

Özellikle sizin çektiğiniz fotoğraf alanında “estetik” önemli. Fotoğraf estetikten bağımsız olabilir mi?

Estetik güzelliktir, güzel olandır. Tüm insanlar güzel olana ilgi duyar ve hayatında olmasını ister. Bu doğal ve olması gereken bir durumdur. Hiç kimse çirkin bir şeye sahip olmak istemez. Güzel görünmek bizi mutlu eder, her şeyden önce. Estetik, sanatın da en önemli konusudur. Bir sanat eseri kendi estetiğini kendisi yaratır ve içinde taşır, estetik kaygı gütmeyen bir sanat eseri bile böyledir. Sanatçı güzeli en iyi bilen kişidir. Fotoğrafta da estetik kaygı kaçınılmazdır. Zaten fotoğrafın kendi başına güzelleştirme gibi bir etkisi vardır. Özellikle kurgusal ve yaratıcı işlerin. Fakat bir foto muhabirinin fotoğrafını salt estetik yaklaşımla değerlendiremeyiz. Burada önemli olan estetikten ziyade, mevcut gerçekliğin anlam kaymasına neden olmadan fotoğraflanmasıdır. Zaten fotoğrafçı istemese de ortaya çıkan fotoğraf kendi içinde bir estetik değer taşıyacaktır.

Fotoğrafçı kötü ve olumsuz bir durum ya da duyguyu bile güzel anlatmanın yolunu bulmalıdır. Dolayısıyla, soruya döndüğümüzde, diğer sanat dallarında olduğu gibi fotoğraf da estetikten bağımsız düşünülemez.

Kendinizi fotoğrafla ifade etmeyi seçtiğinize göre, sizin için fotoğrafı önemli kılan nedir?

İlk zamanlar kendimi ya da belirli bir şeyi anlatmak gibi bir amacım yoktu. Belki de bir eğlence, çekerken kendimi iyi hissettiğim, karanlık odada zevkle baskı yaptığım bir oyundu. Süreç içinde fotoğraf beni iyiden iyiye içine aldı. Fotoğrafın kendimi ya da yaşamı anlatmada bir yol olabileceğini kavradım. Benim için fotoğrafın en önemli yanı budur. Ayrıca, fotoğrafın bireysel bir üretim biçimi olması da kendimi daha özgür hissettiriyor. Bir başıma güçlü işler yapmama izin verecek bir süreci ve teknolojisi var fotoğrafın.

Kavramsal fotoğrafla ilgili düşünceleriniz önemli, anlatabilir misiniz?

Kavramsal sanat fikirlerin, düşüncelerin ön planda olduğu bir alandır. Sanatçı, bir fikri O’nu rahatlıkla dile getireceği malzeme ve yöntemleri seçerek anlatma yolundadır. Bu nedenle her türlü malzeme ve sanatsal disiplin kullanılarak ifade edilebilir. Önemli olan kavramın ya da fikrin sanatsal süreçler içinde anlatılmasıdır. “Kavramsal sanat izleyicinin gözüne hitap etmekten çok beynine hitap eder” der, Joseph Kosuth.*

Kavramsal fotoğraf da aynı tanımlama içinde yer alır. Bir fikrin ya da kavramın fotoğrafik yöntemlerle anlatılmasıdır. Benim yapmaya çalıştığım da budur. Çekim sürecinde kurgulanmış fotoğraflar da çekebilirsiniz ya da belirli bir kurguyu gerçekleştirmek için buna dönük çekimler yaparak bilgisayarda bunları işleyebilirsiniz. Yaratıcılığa çok açık bir alan.

Sizi kavramsal fotoğrafa yönelten ne oldu?

Fotoğrafa başladığım yıllardan itibaren içimde sürekli bir müdahale etme, görüntüyü dönüştürme dürtüsü taşıyordum. Çektiğim fotoğraf çok iyi olsa da bir bitmemişlik ve benden çok şey taşımıyor duygusu vardı. Belki de aklımdaki görüntüleri arıyordum. Çalışmalarım kavramsal çalışmalar mıdır bilemiyorum, bu şekilde adlandırmak da istemiyorum. Kurgulanmış ve tasarlanmış fotoğraflar üretiyorum. Nasıl adlandırıldığı ya da hangi kategoriye girdiği benim için önemli değil.

Türkiye’de kurgu, kavramsal ya da deneysel fotoğrafın, nasıl tanımlarsak tanımlayalım hak ettiği ilgiyi görmediği düşüncesindeyim. Hâlbuki doğrudan fotoğraftan daha zordur. Yoğun bir düşünsel süreç ve bunu görselleştirme süreci içerir. Fotoğrafçının son derece özgür olduğu, sınırlarını aşabileceği bir yaklaşımdır kurgu fotoğraf. Son yıllarda kurgusal fotoğrafa olan ilgide bir artış görülmekte, önemli işler de ortaya çıkmaktadır fakat yeterli değildir. Yine de Türk fotoğrafında bundan sonraki süreçte kurgusal, kavramsal fotoğraf etkin olacaktır.

Hobiniz mesleğiniz oldu. Neden fotoğrafçılığı bir meslek olarak düşündünüz? Bunun sizce olumlu ve varsa olumsuz yanı nedir?

Hobi eğlenmek için yapılan bir iştir. Yaşamınızı bir şeye adamışsanız profesyonel davranmalısınız. Yaşamın devamı, düşüncelerin ve projelerin hayata geçmesi için gerekli ekonomik girdiyi bir şekilde sağlamalısınız. Kısaca, yaptığınız işten para da kazanmalısınız. Bu kötü bir beklenti değildir. Ayrıca, ürettiğiniz eserin maddi bir karşılığı olmalıdır. Bu karşılık sonraki üretimlerinizin de alt yapısını hazırlayacaktır. Bunlar olumlu yanlarıdır. Olumsuz yanları ise, ticari işle sanatsal üretim tamamen ayrı kategoride değerlendirilmelidir. Bu iki olgu birbirine hem destek hem de düşmandır. Sürekli ve arzulu bir ticari arayış sanatsal üretiminizi öldürür. Sizi ticaret erbabı yapar. Dengeyi iyi korumak gerekir. Bunlar tamamen kişinin seçimine kalmıştır.

Kavramsal fotoğraf çalışmalarınızda size ilham veren, yönlendiren ögeler nelerdir?

Beni etkileyen yaşamın bizzat kendisidir. Yaşamdan ve her türlü yaşanmışlıktan etkilenirim. Çalışmalarım bir fi kir ya da düşünceden hareketle başlıyor genelde. Bunları fotoğrafi k olarak anlatacağım yöntemleri çözümleyerek gerekli ekipmanları hazırlıyorum. Üretici bir sürecin içinde bulunan kişinin ruhunu, duygularını ve aklını beslemesi gereklidir. Hayatla ve insanlarla etkileşim içinde bulunmalıdır. Ben de mümkün olduğunca bunu yapmaya çalışıyorum. Kitap okuyorum, müzik dinliyorum. Kendimi geliştirmeye ve yenilemeye çalışıyorum diyebilirim.

Çalışmalarınızı nasıl paylaşıyorsunuz? İzleyiciye düşünce ve duygularınızın ne kadarını aktarabildiğinizi düşünüyorsunuz?

Çalışmalarımı sergi açarak ve kişisel web sayfamda yayınlayarak paylaşıyorum. İzleyicinin beni anlaması ve duygularımı paylaşması gibi bir öngörüm yok. Doğru ve iyi işler yapıyorsam beni anlar diye düşünüyorum. Bir sanat eserinde izleyici sosyokültürel durumu ve kişisel gelişimi oranında farklı farklı duygulanımlar yaşar. Onda farklı şeyler görerek bağlantı kurar. Sanat eseri bir noktada sanatçısından çıkar ve kendi yaşamına devam eder. Zaman, onun değerini gösterecek en iyi süreçtir.

Bize yaptığınız işten bahseder misiniz? Güzel anlarında insanların yanındasınız ve bu anları kalıcı hale getiriyorsunuz. Mesela, doğum fotoğrafı çekmek nasıl bir duygu gerçekten çok merak ediyorum.

Yeni başladığım bir iş diyebilirim. Henüz doğum fotoğrafı çekmedim. Fakat bir ekibimiz var. Doğum çekimlerine genelde kadınlar giriyor. Para kazanmak için yapılan bir iş bu. Son yıllarda ülkemizde de bu alanda çalışan pek çok fotoğrafçı var. Yeni doğan çocuklar için bir konsept doğrultusunda fotoğraf da çekiyoruz.

Düğün fotoğrafı çekmek çok zor olsa gerek. En güzel kareyi bulmalısınız, her kareyi yakalamalısınız. Belgeselciler için çekimden önce diyalog çok önemli. Siz nasıl yapıyorsunuz bu çekimleri?

Bu, doğum fotoğrafı kategorisinde yapılan bir iş. Evet, zor bir iş diyebiliriz. İnsanların hayatlarında yaşadıkları en önemli anın en etkili fotoğrafını çekmelisiniz. Tekrarı da yok. Çekim öncesi ailelerle tanışma ve çekim konsepti üzerinde çalışma yapmak için bir toplantı yapıyoruz. Onlardan gelen talepler ve bizim önerilerimiz doğrultusunda konsepti belirliyoruz. Çekimler stüdyo ve dış mekânda gerçekleştiriliyor. İnsanların heyecanlı ve bir o kadar da telaşlı oldukları bir zaman dilimi yaşandığı için burada fotoğrafçıya çok iş düşüyor. Onları rahatlatacak bir çekim ortamı önemli. Temel insani ilişkiler ve sıcak bir yaklaşım da önemli rol oynuyor.

Ticari işlerin ön plana çıkması sanatsal fotoğraf çalışmalarınızı etkiliyor mu?

Etkilediğini söyleyemem. Şimdilik bir sınır koymayı becerebiliyorum sanırım. Henüz çok yoğun bir ticari kapasitemiz de yok. Bu işte daha yeni sayılırım.

Proje çalışmalarınız, gelecekteki projeleriniz ya da hayallerinizden bahseder misiniz?

İstanbul’da geçen dönemim iyi bir üretim süreci oldu aynı zamanda. Şu an biten, sergilenmeyi ve albüm olmayı bekleyen birkaç projem var. Hepsi kurgusal çalışma. Şimdilerde ise başka bir çalışma yürütüyorum. Bunların gün yüzüne çıkmaması biraz da benim tarzımdan kaynaklanıyor sanırım. Bir dönemim üretim süreci ile geçiyor. Benim için en heyecanlı zaman aralığı, bu dönemler. Üretip bir kenara koyuyorum çalışmayı. Sonrasını benim yerime yönetecek bir asistanım olsa çok iyi olacak belki de.

Bunun altında bir serginin tek başına anlamsızlığı da yatıyor aslında. Fotoğraf mutlaka yayımlanmalı bence. Çalışma bir kitap ya da albüme dönüşmeli. Bunun koşullarını yaratmak ise ülkemiz gerçekliği içinde zor. 2011 sonbaharı bu düğümlerin çözüldüğü bir dönemi başlatacak diye bir beklentim var. Sanırım albüm ve sergiler gün yüzüne çıkmaya başlayacak artık.

Kaynak veya başucu kitabı önerebilir misiniz?

John Berger “Görme Biçimleri”, Roland Bartes “Camera Lucida”, Susan Sontag “Fotoğraf Üzerine”, Levend Kılıç “Görüntü Estetiği”

*www.wikipedia.org
www.kazimsahbudak.com

Söyleşi: Nejla Can GÜLER
Fotoğraflar: Kazım ŞAHBUDAK


Kontrast Sayı 25, Eylül-Ekim 2011

Bizi paylaşın..