Resim, heykel, yerleştirme ve video sanatı dallarında eserler yaratan sanatçı İnci EVİNER (Ankara, 1956), 1980 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim bölümünü bitirmiştir. İstanbul’da açtığı ilk kişisel serginin ardından yurtiçinde ve yurtdışında çok sayıda kişisel sergi açmış, İstanbul, Venedik, Selanik ve Şanghay Bienalleri dahil olmak üzere pek çok bienale katılmıştır. Eviner’in 2009 yılında yaptığı “Harem” isimli video çalışması yeniden yorumlamaya örnek teşkil eden bir çalışma olarak değerlendirilebilir (Youtube’da ‘‘İnci Eviner, Harem 2009’’ ismi ile ya da https:// youtube/5JBpE4swqmU adresinden bulunabilir).
18. yüzyıl sonunda Sultan III. Selim’in davetlisi olarak İstanbul’a gelen ve uzun yıllar kalan Fransız gravür sanatçısı Antoine Ignace Melling‘e ait tipik oryantalist yaklaşımdan uzak “Harem” isimli gravür çalışmasını ele alan Eviner, ressamın betimlediği harem kadınlarına biraz müdahale edildiğinde hakikat ile fantezi ikiliğinin altında yatan ilişkileri açığa çıkarabileceğini düşünmüş, bu konuda da son derece başarılı olmuştur. (bkz. Resim-1, Harem)
Sanat eğitimini 1989 yılında mezun olduğu Den Bosch Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’nde (Hollanda) alan Burhan KUM; 1995 yılında Antalya’ya yerleşmiş ve halen çalışmalarını Antalya-Manavgat’ta bulunan atölyesinde sürdürmektedir. Eserleri; Contemporary İstanbul 6-7 ve 9. Fuar, Made in Turkey (Frankfurt 2008), ART ASIA Miami 2008, Contemporary İstanbul 11- 12- 13-14. Fuar ve karma sergilerde yer almıştır. Sanatçının The Empire Project’te 2016’da açılan “Gayri Resmi” adlı sergisinde; gösterilmeyen, üstü örtülen tarihi, o dönem eserlerini yeniden yorumlayarak resim sanatı ile anlatma düşüncesi görülmektedir. (bkz. Resim-2, Osman Hamdi Bey’in “Yaratılış” isimli çalışmasının yeniden yorumu.)
Yeniden yorumlama, sadece karşımıza tek bir eserin yeniden yorumlanması olarak değil zaman zaman bir sanatçının görsel anlatım dilinin başka bir sanatçı tarafından yeniden ele alınarak kendi eserlerinde kullanılması şeklinde de çıkabilmektedir.
Eserlerini fotoğraf, foto kolaj, dijital kolaj ve asamblaj teknikleri ile üreten 1979 doğumlu Deniz YILMAZLAR (Karbon)’ın Aile Portreleri Serisinde (bkz. Resim-3), Rene Magritte’in açık etkisi ve güncel yorumu görülebilir.
Gazi SANSOY’un (İstanbul,1968) “Yüzsüzler Serisi” ve Lale Devri’ne Zaman Yolculuğu Serisi, ‘yeniden yorumlama’ ve ‘kendine mal etme’ yöntemleri için günümüzdeki çarpıcı örneklerden kabul edilebilir. 1993 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olan ve 1996 yılında da yüksek lisansını tamamlayan Sansoy; 40’a yakın karma sergilerde ve 10’dan fazla kişisel sergisinde eserlerini sergilemiş ve halen çalışmalarına İstanbul’da bulunan kendi atölyesinde devam etmektedir.
Yüzsüzler Serisinin çıkış noktası için, sanatçının Rönesans resmine duyduğu büyük hayranlık ve tutku olduğu düşünülebilir. Sansoy’un müdahalesi aslında eski fotoğraflardan istenmeyen kişilerin çıkarılıp, yerine istenen kişilerin konulmasına da benzetilebilir (bkz. Resim-4, Venüs’ün Doğuşu).
Günümüz sanatçıları her zaman Rönesans döneminden veya Empresyonizm gibi ana sanat akımlarından etkilenmemektedir. Daha güncel ve yakın zaman popüler kültür ürünü materyallerden etkilenip bunları yeniden yorumlayarak da karşımıza çıkabilmektedir.
Sayat UŞAKLIGİL (İstanbul,1975) popüler veya kendisi için önemli film afişlerini, kültleşmiş film sahnelerini, film kahramanlarını sanatının objesi yapar ve yeniden yorumlayarak karşımıza çıkarır. Sanatçı tüm sinema eserlerini el üstünde tutmanın itibarını, bolluk, dijital kopyacılık ve tekrar içinde kimliklerini yitirme noktasında olan sinema efsanelerini tuval üzerinde yeniden biricikleştirmektedir (bkz. Resim-5).
Bir önceki kuşağın sanat mirasını reddetmenin imkânsızlığı özellikle tarih boyunca son derece popüler olan Venüs figürünün ifadesinde görülebilir. Günümüzde bir dalganın yüzeyindeki köpükler gibi binlerce farklı yorumu yapılmış olan 1863 tarihli Olympia’yı yaratırken Edouard Manet, acaba 1863 tarihli Francesco Hayez’in Tövbekâr Meryem’inden mi (bkz. Resim-6), 1800 tarihli Goya’nın Çıplak Maya’sından mı (bkz. Resim-7), 1650 tarihli Velazquez’in Aynalı Venüs’ünden mi (bkz. Resim-8), 1538 tarihli Tiziano’nun Urbino Venüsü’nden mi (bkz. Resim-9), yoksa 1509 tarihli Giorgione’nin Uyuyan Venüs’ünden mi (bkz. Resim-10) etkilenmiştir bilinmez. Ancak her bir Venüs’te tarif edilen güzelliğin dönemin güzellik anlayışına göre değiştiğini söylemek yanlış olmaz. Venüs bazen ilahi güzelliğin tezahürü, bazen şehevi güzellik, bazen de parçaların oranı kaynaklı estetisyen güzellik olarak ele alınmıştır.
1957 doğumlu Bedri BAYKAM, Delacroix’in yapıldığı yıllardan başlayarak resim sanatı tarihine yerleşen ve sanatçıların ilgi odağına giren resimlerden biri olan ‘Halka Yol Gösteren Özgürlük’ adlı resmini yapıldığı tarihten 160 yıl sonra 1991 yılında yeniden yorumlar (bkz. Resim-11, Halka Yol Gösteren Özgürlük). Picasso, Manet, Dali, Magritte gibi modern sanatın öncü isimlerinden birçok sanatçının çalışmalarını kendi sanat üslubu ile yeniden resimleyen Baykam, bu uygulamasıyla neo-ekspresyonist tarzını vurgular. Bilgi ve kültür derinliğinin gereği olarak ilgi alanında da sanat tarihinin izlerini sürer. Lirik- soyut, yani imaj resmi ve sonrasında gelişen pop- artın devamı niteliğinde olduğu söylenebilecek neo-ekspresyonist yoldan yürümeyi seçen Baykam, günümüz güncel sanatının en provokatif aktörlerinden biri olmayı sürdürmektedir.
Serhat KİRAZ (İstanbul,1954) 1990 yılında “İki Değişmez ve Değişen Görüntüler” adlı çalışmasıyla Osaka Trienali’nde yer alır (bkz. Resim- 12). Serhat KİRAZ’ın bu eseri değişen ve değişmeyen görüntüleri tartışmaya açar. Zaman ve özne arasında yeni gerçeklikleri belirler. Algılanan dünyanın zamana göre değişimini sorgular.
Leonardo da Vinci’nin günlüklerinden birinde bulunan, Antik Romalı ünlü mimar ve yazar Vitruvius’un (MÖ.80-15) “De Architectura” adlı eserinde (bkz. Resim- 13,Vitruvian Man- Vitruvius) açıkladığı, insan vücudunun ideal oranlarını gösteren eskizini (bkz. Resim- 14, Vitruvian Man-Leonardo da Vinci) Kiraz, eserinin değişmez değişeni olarak merkeze yerleştirir. Şakül, değişmeyen tek nesne olarak eserdeki yerini alır. Kiraz, bize yüzyıllar sonra bile eserlerin kavramsal olarak da başka sanatçıların işlerine temel olabileceğini gösterir.
Bazı sanat eserlerinin etkileri ve bıraktığı izler o kadar derindir ki sürekli gündemde kalırlar. Pablo Picasso’nun kimi zaman ciddi, kimi zaman muzip bir üslupla birden çok defa yorumladığı ve çok etkilendiği İspanyol ressam Diego Rodriguez de Silva Velazquez’in başyapıtlarından biri olarak sanat tarihinde yerini alan “Las Meninas (Nedimeler)’’ tablosu derin etki bırakan ve her daim gündemde olan başyapıtlar arasında sayılabilir. Temmuz 2015’te Yavuz Tanyeli, Özgür Korkmazgil, Antonio Cosentino, Mustafa Pancar, Kader Genç, Halil Yavuz Ertürk, Erkman Senan, Volkan Diyaroğlu, Erim Bayrı, Emel Akın, Orhan Taylan, Can Gürsü ve Kubilay Dağdeviren gibi sanatçıların eserlerinin de yer aldığı Karşı Sanat Çalışmaları, Feyyaz Yaman tarafından hazırlandı (bkz. Resim-15).
Günümüzün Gerhard Richter ile birlikte en önde gelen güncel sanatçılarından olan İsviçre asıllı Urs FISCHER’in (1973) çalışmalarında yeniden yorumlamanın anti-sanat yüzüne tanık oluruz. Sanat eğitimini Zürih’te bulunan Schule für Gestaltung’da fotoğraf eğitimi alarak 1993 yılında tamamlayan ve ilk kişisel sergisini 1996 yılında Zürih’te açan Fischer, Londra, Los Angeles ve Berlin’den sonra New York’ta çalışmalarını sürdürmektedir. Fischer’in huzursuz edici sanat yaklaşımını günümüzün Neo-Dada gibi anti-sanat hareketlerinin bir uzantısı olduğunu öngörebiliriz.
Sanatçının ‘’Problem Painting’’ serisinde, eski Hollywood yıldızlarının portreleri meyve veya başka objelerin resimleri ile kapatılarak büyük ölçekli olarak yeniden basılmıştır. (bkz. Resim- 16)
Bazı sanatçılar belli dönemlerden ve o dönemde yaşayan sanatçıların eserlerinden o kadar etkilenirler ki isimleri anılırken etkilendikleri dönem ile birlikte anılırlar. Avustralya doğumlu Catherine ABEL bunlardan biridir ve kendisi de Art-Deco sanatçısı olarak anılmaya son derece alışkındır. Yirminci yüzyıl başlarında gelişen akımdan ve o dönemin önde gelen sanatçıları olan Picasso, Salvador Dali ve Andre Breton ile Man Ray’ın erken dönem çalışmalarından etkilenmiş olan sanatçı, bunu kendi özgün ışık ve renk anlayışı ile ve Rönesans Dönemi sanat işçiliği anlayışı ile harmanlamış ve çoğunluğu figüratif eserlerden oluşan eserler üretmiştir. “Man Ray’e Saygı” isimli eseri sanatçının özelliklerini son derece başarılı biçimde yansıtmaktadır. (bkz. Resim- 17)
Yaşamını 25 Kasım 2016’da kaybeden, genç kız portre fotoğrafları ile ünlenmiş olan İngiliz fotoğrafçı David HAMILTON da ünlü ressamların tablolarından esinlenerek fotoğraflar çekmiş ve bunları “Homage to Painting or Images” isimli kitabı ile yayınlamıştır. Hamilton’un kitabında Vermeer, Degas, Ingres, Rafael ve Boudin gibi sanatçıların eserlerinin yorumları yer almaktadır. (bkz. Resim- 18)