Yaratma eylemine bir de ideolojik açıdan bakılabilir mi? Fotoğraf yaratısı dahil tabiî. Yoksa yaratma eyleminin ideolojisi olmaz mı? Yaratma eylemi bir bütün süreç olarak, belki pek çok alandan çok daha kışkırtıcı ve cazip bir ideolojik alan.
Gerekli-gereksiz, insanî-gayri insanî olduğuna bakılmadan her şeyin tüketmek üzere üretildiği bir dünyada yaşıyoruz. Kapitalist mekanizma içinde üretim, bilinmeyen bir yere yapılıyor. Üretilenin gerekli ve “yeni” olduğuna inandırmak, yalanla hayat bulan reklâmın görevi; kimilerinin medya, kimilerinin “büyük basın” dediği propaganda araçlarıyla bu görev yerine getiriliyor.
Her şeyin tüketilmek üzere üretildiği dünyanın insanlarının tipik özelliği ise vermeye değil, almaya eğilimli olmaları. Büyük köy de denebilecek metropol hayatının hemen her alanı ekonomize edilmiş durumda; bu hayat içinde kimse “öylesi”ne iş yapmıyor. Bir işyerinin kârdan başka hedefi yok. Bir şirket bir yere fiyat teklifi geçerken de kârdan başka bir amaç taşımıyor. Pazar böyle işliyor. Kârın, pazarın etik yanını tartışmak, kapitalist ilişkilerin vardığı çirkin boyutu özetlemek değil burada asıl amacım, şu: Bir dükkânı açmak, bir yere fiyat vermek kârı amaçlarken, yaratma eylemi bütün bu kuralların dışında gelişiyor.
Şairin, yazarın, ressamın, fotoğrafçının ya da bir bestecinin uykusunu bölüp çalışmalarının başına iten şey, esas itibariyle ondan kâr etmek değildir. Bu yaratıcı, üzerinde çalıştığı eserin ne kadar gelir getireceğini hesap etmez. Fotoğrafçıyı, akıp gitmekte olan anlardan birini kutusuna hapsetmek için bir konu peşine düşüren de asıl olarak ondan para kazanmak değildir. Kapitalist insan tipinde almak esasken, kültürel yaratma eyleminde vermek var. Bu özellikleriyle kültürel yaratma eylemi, bütün kapitalist ilişkilere ters bir süreç içinde gelişir. Bu yanıyla antikapitalist bir süreçtir. Yaratıcısı, siyasi duruşundan bağımsız, yaptığı her şey antikapitalist süreç içinde geliştiği için objektif olarak anti-kapitalisttir.
Yaratıcı, kapitalist insan tipinden uzak, hesapsız bir refleksle üreterek veren bir varlık olarak daha çok kadına, daha doğrusu anneye benzer. Evrende sadece insan üretir. Kültür yaratımı ise insanın en temiz yanını temsil eder. Yaratma eyleminin asıl gizemi, yaratıcısına yönelik genel merak, yine yaratıcının bilinen zor yanlarının temel kaynakları, onun iradesinden bağımsız anti-kapitalist duruşunda ve ürünlerinin insanlığın en zararsız, en temiz yanını temsil etmesinde yatmasın sakın? Sadece bir soru…
Bazı alanlar vardır, meslek olamazlar. Bilim, meslek değildir. Politikacı ve aydın olmak da meslek değil, iç meslektir. Bilim ve politika, her homo-sapienste olması gereken iç meslektir; bilimi günlük hayatın alanlarına yaymak ve politik olmak meslek değil, bir yurttaşlık görevi olarak birer iç meslektir. Kültür üretimi ve aydınlatma görevi, ancak bu iki iç meslek üzerine inşa edilebilir.
Siparişle yaptırılan işler ise burada anlatılanların tamamen dışında, ne kadar yaratıcı olursa olsun mesleki faaliyetlerdir. Bu nedenle kimsenin görevlendirmediği hâlde, sırf kendi bağımsız ve özgür iradesiyle bir konuda kendini sorumlu hissederek fotoğraf projeleri gerçekleştirmek, fotoğraf yaratısı içinde en değerli olanıdır. Diğer bütün yaratı alanlarında olduğu gibi fotoğrafçıyı başkalaştıran, kendine has bir tarz geliştirmesini sağlayan da asıl olarak burasıdır. Gerçekleştirdiği proje, tüm insanlığın en temiz yanı saydığımız kültür parçacıklarından biri olsa, yaratıcı projesinin insanlara ulaşması, yani insanlar tarafından paylaşılması için de en az o kadar çaba harcamalıdır. Çünkü insani kültür parçası ancak insana ulaştığında, ulaştığı yeri bir şekilde harekete geçirdiğinde asıl değerine ulaşır.
İlker MAGA
Kontrast Sayı 20, Kasım-Aralık 2010