Genco Gülan ile 2017’de Kontrast Dergi 52.sayı için gerçekleştirdiğimiz söyleşi:
Andy Warhol, Leonardo Da Vinci olarak portreleriniz var. Aynı şekilde Jackson Pollock’un ünlü atölyesinde çalışırken çekilen ikonik fotoğrafını da yorumladınız. Bazı işlerinizde sanat eserlerini yeniden yorumladığınızı görüyoruz. Sanatsal üretim olarak bu konudaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Sanat tarihi içinde gezinirken kendimi bir zaman makinesine binmiş gibi hissederim. Tarihsel gitgeller içinde dolaşmak çok zevkli bir serüvendir. Yeniden yorumlama (Appropriation) yöntemi -ki günümüz sanatının en önemli araçalrından birisidir- buna olanak sağlar. ‘Kendi Portresi?’ isimli serimde bunu bir adım öteye taşıyıp, sadece -farklı dönemlerde yaşamış- büyük üstatların yapıtlarını yorumlamaktan öte, kendimi onların yerine koymayı da deniyorum. Çıkış noktam da çok basit: Senelerce yaptığım bir çok deneme hemen bir çok yafta ile etiketlenmişti. Bu daha önce yapıldı. Nokta. Uzun süre başka hiç bir çıkış bulamayınca, klişelerin üzerine gitmekte karar kıldım. Artık farklılığımı benzerlikte arıyorum. Bu yaklaşım da beni oldukça özgürleştirdi diye düşünüyorum.
Ustaları yorumlamak müthiş bir deneyim, kendileriyle tanışmış gibi oluyorsunuz. Onların pabuçlarını giyince Dünya bambaşka görünüyor gözünüze. Seriye 2000’lerin başında Van Gogh’un ünlü kulak kesmesi ile başlayıp Osman Hamdi Bey ile devam etmiştim. Yaklaşık on sene sonra Andy Warhol’un portesini yorumladıktan sonra pop art yorumlamak -psikolojik olarak- benim için çok daha kolaylaştı.
Üretim ve tüketim, yaratı ve kopya, yeniden yorum ile orijinal iş arasındaki ayrımlara dikkat çeken postmodern sanat hakkında neler söylersiniz?
Günümüzde yaşadığımız medya bombardımanı altında özgünlük (ve özgürlük) hissi tamamen geçici bir(er) halüsünasyona dönüşmüş durumda(lar). Zaten tüketim toplumu size; seçim şansınız varmış hissini taşıyarak sadık kalmanızı bekliyor. Örneğin, neden renksiz, siyah ya da gri, giyindiklerini sorduğum gençlerin hepsi, bunu kendilerinin tercih ettiklerini söylüyorlar.
Şahsen ben ‘post-modern’ yerine ‘post-post (iki kez) modern’ terimini kullanmayı tercih ediyorum. Klasik anlamdaki post-modernizm sona erdi ama yerine henüz bir şey geçmedi, geçemedi. Bir çeşit tıkanmışlık durumu devam ediyor: Bir çok filmde, dizide seyrettiğimiz gezegenler arası insanlı seyahatler hala yapılamıyor. Pek yakında yapılabilecek gibi de görünmüyor. Buna karşın dünya üzerindeki kaynaklar da hızla tükeniyor!
Sanatçı artık mutlak özgünlüğü -eskiden her simyacının değişik bir altın formülü araması gibi- aramak yerine, yapıtının ne kadarı ve ne tarafı özgün, onu daha net ve açık tarif etmek zorunda, diye düşünüyorum.
Bugünün sanat ortamını eski ile kıyasladığınızda fotoğrafın kullanımı ile ilgili görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Bu gün artık herkes fotoğraf çekiyor ve hemen paylaşıyor. Fotoğrafın bir mecra olarak algılanışı radikal biçimde değişti. Bu hem iyi hem de kötü bir şey tabi… Şahsen ben, herkes fotoğraf çekiyor diyerek fotoğraftan kesinlikle vaz geçmiyorum. Vazgeçilmez bir mecra fotoğraf. Hala sürekli fotoğraf çekiyorum, paylaşıyorum ama gittikçe daha azını sergiliyorum. Biraz daha titiz davranıyorum sergilediklerimi seçerken. Ve de sergilediğim işleri üretim sürecimi ‘fotoğraf çekmek’ (taking photos) yerine ‘fotoğraf yapmak’ (making photos) diye tarif ediyorum artık.
Demin bahsettiğim gibi, fikir sanatı adını verdiğim, disiplinler arası (aşırı) üretim sürecinin bel kemiği fotoğraf oluşturuyor. Onunla görüyorum, not alıyorum, eskiz yapıyorum, taslak üretiyorum, fikir paylaşıyorum… Gün geçtikçe de ifade aracı olarak kullandığım mecra sayısının çoğaldığını görüyorum. Bitmiş iş bazen bir çizim, heykel veya yağlı boya tablo olsa da -onu bir tarif ederken- ondan bir imge, görüntü olarak bahsediyorum.
Sanat eserlerini dönemlere ve akımlara ayırarak anlamak kolaylık sağlayabilir. Sanat eserlerini farklı stil ve akımlarla tekrar yorumlayarak onları güncellemenin izleyici açısından kolaylıkları ve zorlukları nelerdir?
Tek bir iyi sanatçıya dikkatli baktığınızda, örneğin Picasso’ya, Türkiye’de bu güne kadar yaşanmış bir çok farklı sanat akımından daha fazla şeyi tek bir kadını çizerken -Dora Maar- denediğini görebilirsiniz. Dolayısı ile Sanat Tarihinin akımlar üzerinden tasnif ve tarifi modernci ve açıkçası güdük buluyorum. Dönemler akımlara kıyasla daha önemlidirler, fakat sanaçının görevi zaten bunların ilerisinde olabilmektir.
Bu durum izleyicinin işini zorlaştırıyor olabilir ama yemesi kolay diye herkes fast food almak zorunda da değil. İyi bir sanat eseri ile karşılaşmak istiyorsanız dersinize de çalışmanız lazım.
Sanatçı mı yoksa sanat eseri daha önemlidir?
Klasik bir yumurta mı yoksa tavuk mu sorusu ama klasik bir cevap vermeyeceğim. Sanat eseri kesinlikle sanatçıdan önemlidir. Zaten sanat’ın konusu da sanat eseri’dir. İki, iki daha dört..Fakat, sanatçı belli çok özel durumlarda/ koşullarda kendisi bir sanat eserine dönüşebilir. Bu da başka bir hikaye…
Bize son dönem işlerinizden bahseder misiniz? Kendi işlerinizi nasıl tarif edersiniz?
Önümüzdeki günlerde ‘Kendi Portresi?’ serisi gelişerek biraz daha devam edecek sanıyorum. En son Giuseppe Arcimboldo’yu araştırmaya ve çalışmaya başladım. Sebze ve meyveler, bitkiler ile yeni portreler yapacağım. ‘Seni Seviyorum’ serisi için Boğaz’da cimnastikçiler ile çekim yapmak istiyorum. ‘Deeply in Love’ serisi çekimleri için Bahama Adalarına gidip su altı çekimleri yapma hayalim de devam ediyor.
Aklıma takılan küçük bir fikir ile her şey başlıyor, daha sonra onu seyirciye en doğru / kolay / dolaysız nasıl aktarırım onu araştırarak yola devam ediyorum. Artık taslaklarımı dahi anında paylaşıyorum zira seyirci yorumlarını (feed back) gayet önemsiyorum. Bazen bu yorumlar yapıtların isimlerini bile değiştiriyor.
Kavramsal sanat ve yeni medya alanlarında çalışan bir sanatçı ve teorisyensiniz. Disiplinler aşırı çalışmalarını topluca “fikir sanatı” olarak adlandırıyorsunuz. Dijital platformu ve on-line mecrayı en faal kullanan sanatçıların başında geliyorsunuz. 2003 yılında kurucusu olduğunuz “web bienali” ile sanat yapıtlarının on-line mecraya transferiyle sergi mekanını sanal platforma taşımış oldunuz. Sanatın geleceği konusunda varsa fütürist düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Uzunca bir süredir yapay zeka (AI) ve bunların fiziksel yansıması olan robotlar ile çalışmaya başladım. Robotlar ve dronlar pahalı ve keyifli oyuncaklar. Sentetik zeka, fark etmesek de, hızla hayatlarımıza sızıyor, sızmaya devam da edecek. Sanat alanındaki otonom-makine insan ilişkisi rekabeti çok farklı bir noktaya çekecek sanıyorum.
Genco Gülan’ın Kendi Portresi? isimli portfolyosuna buradan ulaşılabilir