Onur BİNGÖL, Nur CEMELELİOĞLU ALTIN | Anıt-Kabir (37. Sayı)

“Reisicumhur Atatürk’ün umumi hallerindeki vehamet dün gece saat 24.00’de neşredilen tebliğden sonra her an artarak bugün, 10 İkinciteşrin 1938 günü perşembe sabahı saat dokuzu beş geçe Büyük Şefimiz derin koma içinde terki hayat etmiştir”

Resmi Gazete, 10 Kasım 1938. Aktaran; Belgelerle Atatürk, 1999, s. 77

Dönemin başbakanın halka yaptığı bu açıklama, Türk halkının Atatürk’ü kaybetmesiyle yaşadığı derin üzüntünün başladığı an olmuştur. Atatürk’ün vefatının ardından Türk halkı ona karşı olan sevgisini göstermiş, onun naaşını, gerek 19 Kasım 1938’e kadar kaldığı Dolmabahçe Saray’ında, gerekse 21 Kasım 1938 tarihinden itibaren geçici kabri olan Etnografya Müzesi’nde iken yalnız bırakmamışlardır. Ancak uzun hastalık dönemine rağmen Atatürk’ün nereye defnedileceği kesinleşmemiştir. Ölümüyle birlikte “Mustafa Kemal’e layık” bir anıt-kabirin yapılması düşüncesi ortaya çıkmıştır. Dönemin hükümeti, Atatürk için bir Anıtkabir yapılacağını 13 Kasım 1938 tarihinde açıklamıştır (Ulus Gazetesi, 14 Kasım 1938).

Bu konudaki en önemli sorunlardan biri Atatürk için yapılacak olan Anıtkabir’in nerede olacağıdır. Anıtkabir’in inşa edileceği yerin tespiti için hükümet bir komisyon kurmuştur ve aralarında Çankaya, Ankara Kalesi ve Atatürk Orman Çiftliği gibi pek çok alternatif bulunmaktadır.

Sonuç olarak o dönemde şehrin ortasında yer alan ve çevresi boş olan Rasattepe, bugünkü adıyla Anıttepe seçilmiş ve arazi gerçekleştirilecek proje için kamulaştırılmıştır. Anıtkabir yapılmadan önce burada, tepenin doruğunda birkaç küçük yapı vardır. Bu yapılar rasat (meteoroloji) istasyonu olarak kullanılmaktadır ve “Rasattepe” adı da bundan ötürü verilmiştir (Anıtkabir Tarihçesi,2001, s.77).

Ancak Rasattepe’de tümülüsler bulunmaktadır. Bu nedenle bu alanda bir kazı çalışması başlatılmıştır. Kazıda, Anıtkabir sahasında bulunan iki tümülüs açılmıştır. Her iki tümülüs de M.Ö. 8 yüzyıla uzanan Frig döneminden kalmadır. Kazı çalışması, Anıtkabir bölgesinin Frig döneminde büyük bir nekropol alanı içinde olduğunu göstermiştir (Özgüç ve Akok, 1947, s.27-64). Bulunan eserler ise Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmektedir.

Anıtkabir’in yerinin tespit edilmesinin ardından yapılacak olan anıtın özelliklerinin belirlenmesi amacıyla bir komisyon kurulmuştur. Daha sonra 26 Mart 1940’da dönemin Başbakanı Refik Saydam Anıtkabir proje yarışmasının açılacağını belirtmiştir (Cumhuriyet Gazetesi, 27 Mart 1940).

Yarışma II. Dünya Savaşı’nın en çetin zamanlarında gerçekleştirilmiş, bu durum yarışmaya gerek yurt içi, gerekse yurtdışından yapılan başvuruları da etkilemiştir. Yarışma 1 Mart 1941 tarihinde açılmış ve yarışma süresinin uzatılmasının ardından 2 Mart 1942 tarihinde sonlanmıştır. Ardından 20 Mart 1942’de jüri değerlendirmelerini tamamlanmıştır.

Jüri yarışmaya gönderilen 49 eserden 3 tanesini “Ödül Verilmeye Değer” bulmuştur. Seçilen eserlerin mimarları ise Prof. Johannes Kruger, Prof. Arnoldo Foschini ve Prof. Emin Onat ve Orhan Arda’dır. Ancak jüri bu üç eserden hiçbirini diğerinden üstün tutmamış, her biri için eleştirilerde bulunarak bazı değişlilikler yapılması gerektiğini belirtmiş ve uygulanacak projenin nihai seçimini hükümete bırakmıştır.

Hükümet 9 Haziran 1942’de bir tebliğ yayınlayarak Prof. Emin Onat ve Orhan Arda’nın projelerinin uygulanacağı kararını açıklamıştır.

f: Nur CEMELELİOĞLU ALTIN

Anıtkabir’in inşaatının dört aşamada tamamlanması planlanmış, yapımına 4 Ekim 1944’de başlanmış ve 1 Eylül 1953’te bitirilmiştir (Anıtkabir Tarihçesi, 2001, s.27).

Anıtkabir’in inşasında “İkinci Ulusal Mimarlık Dönemi”ne uygun olarak çoğunlukla anıtsal binaların duvarlarında kullanılan taş malzeme kullanılmıştır (Anıtkabir Tarihçesi,2001, s.36). Demokrat Parti hükümeti döneminde de inşaatı devam eden Anıtkabir’in projesinde radikal bir karar verilmiş, başlangıçta mozolenin yapımından tümüyle vazgeçilmesi kararlaştırılmıştır. Muhtemelen sanatçıların tepkisinin ardından proje değişikliği, Anıtkabir mimarların da yer aldığı bir uzman komisyona havale edilmiştir. Komisyon, mozole iç mimarisinde yer alan tonozlu yapının ve mozolenin üstünde yer alan kütlenin kaldırılmasına ve mozolenin üstü açık bir şekilde inşa edilmesine karar vermiştir. İnşaat sırasında ise mozolenin tavanın kapatılmasına karar verilmiştir (Boran, 2011, s.329).

Anıtkabir’in yapımı istenilen duruma gelince Başbakanlıktaki komisyona bağlı yeni bir komisyon daha kurulmuştur.

Komisyon tarafından heykel, kabartma ve yazıların konuları tespit edilmiş, Anıtkabir’de bulunan on adet kulenin isimleri belirlenmiştir. Ayrıca yapının mimari özelliklerine uygun olacak şekilde heykel ve rölyeflerin yapılması amacıyla, heykel ve rölyef yarışması yapılmış, yarışma büyük ilgi görmüştür.

26 Ocak 1952’de açıklanan sonuçlarla birlikte Hüseyin Özkan, Zühtü Müridoğlu, İlhan Koman, Nusret Suman, Hakkı Atamulu, ve Kenan Yontuç gibi önemli Türk sanatçılarının eserleri uygulanmıştır (Anıtkabir Tarihçesi, 2001, s.41).

f: Onur BİNGÖL

Bunların yanı sıra Anıtkabir’de pek çok mozaik ve fresk tekniğinde yapılmış süslemeler bulunmaktadır. Anıtkabir’de bulunan bayrak direğinin ise ilginç bir geçmişi vardır. O dönemde Amerika’da yaşayan ve sancak direği imal eden bir fabrikanın sahibi olan Nazmi Cemal adında bir Türk vatandaşı, Anıtkabir’e yerleştirilmesi için Türkiye’ye bir bayrak direği göndermek istediğini belirten bir mektup göndermiştir. Bu durum hükümet tarafından memnuniyetle karşılanmış ve otuz metreyi aşan bu direk, ilerleyen tarihlerde Anıtkabir’deki yerini almıştır.

Anıtkabir’de ayrıca Atatürk’ün silah arkadaşı, Kurtuluş Savaşı’nın Batı Cephesi Komutanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün de kabri yer almaktadır.

Ankara denince bekli de ilk akla gelen yerlerden biri olan Anıtkabir, uzun ve zorlu bir yapım süreci geçirmiş, iki farklı hükümet döneminin farklı karar ve uygulamalarından etkilenmiş, hatta projesinde bazı önemli değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Savaştan yeni çıkmış genç Türkiye Cumhuriyeti, takip eden yıllarda, 2.Dünya Savaşının verdiği finansal buhrana rağmen, Ata’sına ebedi bir istirahatgah yapmak noktasında hiç bir fedakârlıktan kaçınmamıştır. 10 Kasım 1953’te Atatürk’ün naaşının buraya nakledilmesinden itibaren, Anıtkabir siyasal ve sosyal yaşamda oldukça önemli bir yere sahip olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara’nın kimliğini oluşturan öğelerden biridir Anıtkabir ve ulusal bir kahraman ve devlet kurucusuna yapılan bir kabirden çok daha fazlasıdır.

f: Onur BİNGÖL

Sanat ve tasarım olgularının arasında bir yerlerde yer alan sinematografi teknikleri, var oluşundan günümüze değin sıra dışı bakış açılarının elde edilmeye çalışıldığı bir disiplindir. İşte bu noktada, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi istirahatgahı olan Anıtkabir’i, genelde adı “Panografi” olarak adlandırılan ancak bizlerin “Hata-Grafi” diye ifade ettiğimiz farklı bir teknik ile izleyicinin beğenisine sunmak, hazırlanan bu yazı kapsamında başlıca gayemiz olmuştur.


Kaynakça

  • Anıtkabir Tarihçesi.(2001). Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara,
  • Belgelerle Atatürk.(1999). Milli Savunma Bakanlığı Yayınları, Ankara.
  • Boran, Tunç. (2011). Mekân ve Siyaset İlişkisi Bağlamında Anıtkabir (1938-1973), Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Yayınlanmış Doktora Tezi, Ankara.
  • Özgüç, Tahsin ve Mahmut, Akok (1947).Anıt-Kabir Alanında Yapılan Tümülüs KazılarıBelleten, Cilt: XI , Sayı: 41-42-43-44, Türk Tarih Kurumu Basımevi.

Gazeteler

  • Cumhuriyet Gazetesi
  • Ulus Gazetesi

Yrd. Doç.Dr. Onur BİNGÖL
Dumlupınar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi
Arş. Gör. Nur CEMELELİOĞLU ALTIN
TOBB ETÜ, Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi

Kontrast Sayı 37, Eylül-Ekim 2013

Bizi paylaşın..

1 Trackbacks & Pingbacks

  1. Dünden Bugüne Ankara (37. Sayı) - Dergi

Comments are closed.