Özcan TARAS | Söyleşi (22. Sayı)

TFSF Başkanı ve Fotoğrafçı Kimliği ile ÖZCAN TARAS

Mehmet Özcan Taras’ı bugüne kadar fotoğraf camiasında Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonunun (TFSF) başkanı olarak izledik ve tanıdık. Eskiler bilirler, ancak İnternet ile büyüyen genç kuşağın Özcan Taras fotoğraflarını bilmediğini, röportajı yapmak için hazırlanırken İnternette tarama yaptığımda fark ettim. Dört dönemdir TFSF’nin Başkanlık görevini yürütüyor ve bu kimliği ile daha çok tanınıyor. Taras, hem fotoğrafçı ile hem de Federasyon Başkanı olarak sorduğum sorulara içtenlikle cevap verdi. Federasyonu tanımayanlar için iyi bir iz düşüm oluşturabileceğimizi sanıyorum bu söyleşi ile.

Özcan Taras, Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu Kurucu Üyesi ve Başkanı olarak biliniyor yıllardır. Federasyonla ilgili sormak istediğim çok soru var ancak, öncelikle fotoğrafçı kimliği ile Özcan Taras bize kendi hakkında neler söylemek ister?

Fotoğraf ile ciddi olarak ilgilenmeye 1989 yılında KASK’a üye olduğumda başladım. İlk yıllarda, birçok kişi gibi, fotoğrafın sadece görünen yüzü beni etkilemekteydi. Birçok fotoğraf yarışmalarına katıldım. Ödüller ve sergilemeler kazandım. Fotoğraflarım kişisel ve karma birçok saydam gösterisinde yer aldı. Bir adet kişisel sergi açtım. Dernek içerisinde temel eğitim seminerlerine eğitmen olarak hâlen katılmaktayım. Bu süreçte fotoğraf camiasından pek çok kişi ile tanışma, bilgilerinden faydalanma fırsatını buldum. Fotoğraf üretme sürecim 1998 yılına kadar yoğun bir şekilde devam etti.

Fotoğrafa dair bu kadar önemli bir yapılanmada görev alırken fotoğraf çekmeye ve fotoğraf bakmaya ne kadar zaman ayırabiliyorsunuz? Fotografik kimliğinizi nasıl besliyorsunuz?

Yönetim ile üretim, birbirileri ile ilişkili fakat farklı iki olgu. Benim kişiliğim sanırım biraz daha yönetsel özelliklerimin etkisinde. Bunu örneklemek gerekirse, yıllarca mesleğini yapan birisi zamanla yöneticilik pozisyonlarına geldiğinde artık mesleğinin ilk yılları kadar –üretim anlamında- aktif olamıyor fakat bunun yerine planlama, karar verme ve süreçleri yönetme konularında daha aktif oluyor. Benim durumum biraz buna benziyor, diyebilirim. Ayrıca kendime yönelik çalışmak yerine, daha geniş bir kitle için çalışmak beni daha çok mutlu ediyor.

Kişiliğimin çok üreten/yaratan, sanatçı bir kişilik olduğunu söyleyemem. Fakat yaklaşık 10 yıllık bir üretim sürecinin ardından koşulların da etkisiyle yavaş yavaş masanın diğer tarafına geçtim. Şikâyetçi değilim, üretim anlamında kendime zaman ayıramama rağmen bulunduğum ortamlar ve ilişkiler bağlamında fotografik kimliğimi daha çok izleyerek dinleyerek, öğrenerek beslemeye çalışıyorum.

2007 yılında satın aldığım dijital kompakt bir makine ile son yıllarda yavaş yavaş, keyifle tekrar fotoğraf çekmeye başladım. Düzenli bir konu çalışmadım fakat makinem artık her zaman yanımda olduğu için beni sürekli kışkırtıyor.

Türkiye’den ve dünyadan takip ettiğiniz, beğendiğiniz fotoğrafçılar kimler?

Bu genel soru bana, soru yöneltilen kişinin bu yolla kendisini ön plana çıkartmaya çalıştığını düşündürür. O yüzden isim vermeyeceğim. Zaten kime bu soruyu sorsanız alacağınız yanıtların toplamında çok sınırlı sayıda isimler çıkar. Bu açıdan ben, ünlü lokantalardaki lezzetlerin yanında herhangi bir esnaf lokantasında da eşsiz lezzetlerin bulunduğunu söylemek isterim. Sürekli takip etmek gerekir.

Dünyadaki gelişmelerle kıyasladığınızda Türk fotoğrafını nasıl buluyorsunuz?

“Dünyadaki” dediğimizde, bu çerçeve çok geniş olur. Kanımca bunu gelişmiş (kapitalist) ülkeler, Asya ülkeleri gibi irdelemek daha doğru olur. Bu açıdan bakıldığında da olayı salt fotoğraf bakımından değil ülkelerin sosyo-ekonomik yapıları, üretim ilişkileri bağlamında bir zeminde de değerlendirmek gerekebilir. Yani, ülkelerin/bölgelerin fotoğraf üretimleri ve gelişmişlikleri, ekonomik ve ona bağlı olarak da sosyal seviyeleri ile ilgilidir. Herhangi bir konuda gelişmişlik karşılaştırması yaparken o ülkenin/bölgenin sanayisine, üretim durumuna ve alt yapı özelliklerine de bakmak gerekir. Ülkemizdeki fotoğrafı da bu çerçeveden değerlendirmek bizi doğru analizlere götürecektir. Okullarda doğru düzgün felsefe derslerinin işlenmediği, insanların geçim derdi ile boğuştukları, sanatın sürekli aşağılandığı, bilimden uzaklaşılan bir iklimden; geliştiren değil, kalıplayan bir sistematikten bahsediyoruz. Kişisel üretim ve başarılar ise daima bu genellemenin dışındadır, o yüzden de cılız kalmaktadır.

1970’lerin sonlarında Kemal Cengizkan, Mehmet Bayhan ve Özgen Özgenal tarafından Türkiye’de bir Fotoğraf Federasyonu kurma girişimleri başlamış. Ancak 1980 Darbesiyle birlikte bu girişim kesintiye uğramış ve 2003 yılından itibaren Federasyon tüzel bir kişilik kazanmıştır. Sizce bu gecikmenin sonuçları neler oldu?

Bu düşünsel sürecin başlangıcını daha geriye, Şinasi Barutçu’ya götürmek daha doğru olacak. 1980 yılına kadar bu konuda sonuca ulaşabilen bir girişim olmadı. 1980 sonrasında da Federasyon kurmak “kamu yararına çalışan üç derneğin bir araya gelmesi” şartına bağlandı. 2002 yılında Medeni Yasa’- daki değişiklikte bu şart “aynı yönde faaliyet gösteren beş dernek”e indirgendiği için biz de Federasyonumuzu kurabildik. 1980-2002 yılları arasında “kamu yararı” şartını sağlamak için birkaç derneğimiz uğraş verdi, fakat başarılı olunamadı.

Ancak derneklerimiz Federasyon kurulmadan önce de 17 Ocak 1987 tarihinden başlayarak “Fotoğraf Dernekleri Çalışma Kurulu” (FDÇK), 21 Şubat 1998 tarihinden itibaren “Türkiye Fotoğraf Dernekleri Birliği” (TFDB) adları altında 16 yıllık bir örgütlülük deneyimine sahiptiler. Yılda üç kez ve her seferinde farklı bir derneğin ev sahipliğinde seçilmiş iki temsilci ile toplanır ve fotoğrafa, dernek sorunlarına ilişkin konuları konuşurlardı. Bu yüzden yasanın değişerek Federasyonlaşmanın önü açıldığında, hazırlıklı olunduğu için 2003 yılında ilk kurulan sivil Federasyonlardan biri olduk.

Bunu bir gecikme mi yoksa bir olgunlaşma/ hazırlık süreci olarak mı değerlendirmek gerekir, bilemiyorum. Mutlaka daha önce kurulmuş olmasının yararları olacaktı. Ancak yukarıda da kısaca özetlediğim gibi bu süreç boşa geçen bir süreç olmamıştır. Fakat bizim hâlâ ve öncelikle, örgütlenme/kurumsallaşma ile ilgili çok temel sorunlarımız olduğunu düşünüyorum. Fakat bu öyle tamamen aşılacak türden bir sorun değil, başa çıkılması yönünde model geliştirilmesi ile birlikte yaşanmaya alışılması gereken bir sorun.

Federasyonun kuruluş süreci ve yapısı ile ilgili kısaca bilgi verebilir misiniz?

Genelde satır aralarında da bununla ilgili bir kaç bilgi verdim. 2002 yılında Medeni Yasa değişir değişmez elimizde bulunan, daha önce hazırlanmış bir “Federasyon Tüzüğü” nden yola çıkarak yeni bir tüzük oluşturma çalışmasına başladık ve bu görüşmeler bir yıl sürdü. Bana kalırsa uzun bile sürdü. Derneklerimizin ortak mutabakatı ile ortaya çıkan tüzük, Federasyon merkezi olmasına karar verilen Kocaeli’de o zaman Emniyet Müdürlüğü bünyesinde bulunan Dernekler Masası’ndaki görevli bir polis memuru arkadaşın da ciddi çabası ile son şekline getirildi. Başvurumuzu 30 Mayıs 2003 tarihinde yaptık, 20 Haziran 2003 tarihinde de Federasyonun kuruluşu valilikçe onaylandı.

Başta “Fotoğraf Sanatı Federasyonu” olan ismimizi, kuruluşumuzdan bir yıl sonra İçişleri Bakanlığına yaptığımız başvurunun kabul edilmesi ile 7 Mart 2005 tarihinde “Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu” olarak değiştirdik. Yine kurulduktan bir yıl sonra, 2004 yılında FIAP’a başvurarak üye olduk ve o günden bu yana tüm genel kurullarında ülkemizi temsil ettik.

Kuruluşta 7 kişi olan Yönetim Kurulu Üyesi sayımız önce 9’a, daha sonra da 11 kişiye çıkartıldı. İlk oluşturduğumuz birimler “Uluslararası İlişkiler Birimi” ve “Ulusal Yarışmalar Birimi” idi, ardından “Hukuk Birimi” ni oluşturduk.

Federasyon Tüzüğü gereği iki yılda bir ve tek yıllarda Genel Kurulunu gerçekleştiriyor. Derneklerimizden gelen istek doğrultusunda çift yıllarda da “Dernek Yöneticileri Toplantıları”nı düzenliyoruz. Böylece her yıl büyük katılımlı bu toplantılardan aldığımız katkılarla Federasyonun çalışmalarına yön veriliyor.

Federasyonun amaçları nelerdir?

Tüzüğümüzde yer aldığı şekliyle söylemek gerekirse; “Federasyonun amacı; fotoğraf dernekleri ve sanat çevreleri ile yakınlaşma ve dayanışma oluşturmak, fotoğraf sanatının gelişmesini, öğrenilmesini ve yaygınlaşmasını sağlamak, toplumun sosyal ve kültürel yaşamına katkıda bulunmak, fotoğraf sanatı yoluyla kültür ve sanatımızı her yönü ile ülkemizi yurt dışında tanıtmaya çalışmak, aynı şekilde dünya kültür ve sanatının ülkemizde tanınmasını sağlamaktır.” şeklinde tekrarlayabilirim.

Uygulamada bu amaçlara ulaşma konusunda zorluklar yaşanıyor mu?

Mutlaka uygulamada birçok sorunla karşılaşılıyor. Öncelikle düzenli ve sağlam bir mali yapı oluşturulmadan bir iş yapmak çok güç. Ardından derneklerimizden kaynaklı (yönetsel, iletişim vb.) bazı zorluklar yaşıyoruz. Ancak 2003 yılından bugüne kadar, bu zorlukları adım adım aşarak Federasyonun temelini sağlamlaştırma yolunda gelişmeler kaydettik. Aynı yönde, aynı istikrarla, karşılıklı anlayışla çalışılmaya devam edilirse hiçbir zorluk gelişimimize engel olamaz.

Dernekler açısından ve Türkiye fotoğrafı için Federasyon önemli bir üst kurul kimliğine sahip. Bu kimliği ile kattığı yenilikler neler olmuştur? Federasyon kurulmasıyla değişmesi gerektiği düşünülenler gerçekleşti mi?

Bu konuda bir liste yapmak istemiyorum, bu şekilsel ve yüzeysel olur. Mutlaka bir değişim ve gelişme var. Burada esas konu, sistemin işleyişini felsefi ve rasyonel olarak anlamak, anlatmak, paylaşmak ile ilgilidir. Bunun ardından gelişim hızlanır.

Bunu bir süreç olarak düşünüyorum. İnsan yaşamı gibi. Okula gittiniz, askere gittiniz, işe girdiniz, evlendiniz. Bu süreçte birçok birikimleriniz var. Her şey bilginiz ve kontrolünüz altında. Derken anne/baba oldunuz. Şimdi birçok şeyi hem siz hem de çocuğunuz baştan öğreniyor. Daha öncesinde iki tarafın da böyle bir deneyimi yok, birlikte öğreniyorlar; sevgiyi, güveni koruyarak, kuralları birlikte koyarak ve uyarak. O yüzden bu ritmin tutturulması gerekiyor. İlave olarak burada Federasyondan bir şeyler beklemek yerine eldeki birikimleri, potansiyelleri Federasyonun kullanımına sunarak Federasyonun daha verimli ve efektif çalışmasına olanak sağlayarak paylaşmak gerektiğni hatırlatmak isterim.

Federasyon sitesini incelediğimizde üye dernekleri ve üye olmayan dernekleri görebiliyoruz. Dernekler açısından ve Federasyon açısından üye olmanın ve üye olmamanın sonuçları nelerdir? Üye olmayan dernekler bilinçli bir tercih içinde mi?

Federasyonun kurulma çalışmaları sırasında, Federasyona girecek dernekler için kriter oluşturulması konusu gündeme gelmişti. O zaman dernek sayısı 20 civarıda idi. Federasyon 15 derneğin katılımı ile kuruldu. Şu anda Federasyona üye 24 dernek var ve üye olmayanların sayısı en son bildiğim 33 idi.

Üye olmayan dernekleri ancak Federasyonun oluşturduğu kriterleri sağladıklarında üye alıyoruz. Bunun için de ilk temel kriter, derneğin kuruluşundan sonra en az 2 genel kurul (4 yıl) geçmiş olması ve bu süreç içerisinde Federasyon ile iletişim içerisinde olmaları, düzenli aylık program yayınlamaları. Özetle derneğin kurulduktan sonra yaşamasını ve çalışmalarını görmek istiyoruz.

Son yıllarda fotoğrafın çok popüler bir uğraş haline gelmesi sebebiyle fotoğraf derneklerinin sayısında çok hızlı bir artış oldu. Ancak kurulan derneklerin çoğu çok yeni. Fotoğrafı yeterince bilmedikleri gibi dernekçiliği de yeterince bilmiyorlar. Hatta daha kuruluş dilekçesini dahi vermeden bize ulaşıp üye olmak istediklerini bildiren dernekler oldu. Bazıları kurulduktan bir süre sonra işlevlerini yitiriyor.

Federasyona üye olan her dernek üye sayısına bağlı olarak en az 3 delege ile temsil ediliyor. Şu anda 24 derneğin toplam delege sayısı 92’dir. Üye olmayan derneklerin de 3’er delege ile katıldığı düşünülürse bu sayının 200’e yaklaşması söz konusudur. Burada Federasyonun gücünün en zayıf halka kadar olduğunun unutulmaması önemlidir. Bu bağlamda bugüne kadar büyüme ve şişmanlamayı ayrı tutmaya çalıştık.

Yeni kurulan derneklerin Federasyona üyelikleri için istikrarlı ve sürdürülebilir bir yapılanma içerisinde olduklarını göstermeleri, Federasyona katkılarının ne olacağını belirlemeleri gerek. Federasyon tüm derneklerin içerisinde yer alması gereken bir meslek birliği olmadığı için hassas davranmak gerekiyor.

Yeni kurulan derneklerin Federasyona üye olma gerekçelerinden birinin de “FIAP’a unvan başvurusunda bulunmak” olduğu yönünde tespitlerimiz var. Bu konuda da bir çalışma yürütüyoruz. Üye olmayan derneklerin üyelerine de FIAP ünvanlarına sahip olmalarının yolunu açacağız.

Ülkemizde özellikle çığ gibi büyüyen ve bir sektör haline gelmeye başlayan “fotoğraf yarışmaları” ile ilgili olarak Federasyonun rolü nedir?

Fotoğraf yarışmalarının düzenlenmesi 70’li yıllardan başlayarak ve artarak bugüne kadar geldi. Çabalarımız bu kaotik alanı disipline edebilme ve standarlar geliştirebilme yönünde oldu. İlk yıllarımızda bu konuda çok uğraş verdik. Bir ara yarışmalara onay verme konusundan tamamen çekilerek bu alanı kendi haline bırakmayı da düşündük. 7 yıllık süreç içerisinde, Yarışmalar Birimimiz bu konuda iyi bir yol kat etti ve bu alanı olabildiğince düzenledi. Tabii ki sorunlar bitmiş değil fakat zaman içerisinde azalıyor. Daha da iyileşmesi için yarışmalardaki olumsuzlukların bize yazılı olarak bildirilmesi gerekli. Bunlar elimizde olursa düzenleyici kurumun üzerine gitme şansımız var.

Aslında bu alan tamamen bir arz-talep ilişkisi şeklinde işliyor. Bir kurum yarışma düzenliyor, jürisini kendisi belirliyor, şartname taslağını kendince oluşturuyor. Biz derneklerin bize verdiği yetki çerçevesinde sadece şartnameyi düzenleyici ve yarışmacı açısında kabul edilebilir standartlara getiriyoruz, temsilcilik sistemi ile süreci kontrol altında tutmaya çalışıyoruz. Düzenli ve sorunsuz yarışma düzenleyen kurumlara her beş yılda bir plaket ve yıldız veriyoruz, her yılın sonunda da almanaklar yayınlayarak bir yıllık bu faaliyetleri belgeliyoruz.

Tabii bu sistematiğin burada yazdığımız gibi düzenli çalışmadığı da oluyor. O zaman da devreye girerek sorunları çözmeye çalışıyoruz. Yarışma kurallarını ihlal eden düzenleyicilerin bir sonraki yarışma başvurularını reddediyoruz. Bazen de yarışmacılardan kaynaklanan sorunlar çıkıyor, ona da çözüm üretmeye çalışıyoruz. Ancak düzenleyici yüksek bir ödül paketi ile yarışma düzenlediğinde onaylı olmasa bile (Federasyonun temel kurallarına ve telif haklarına aykırı bir şartname ile yarışmayı düzenlemesi durumunda onay alamıyor) ne yazık ki çok sayıda katılım gerçekleşebiliyor. Bu durumda da düzenleyici bizim onayımızı almaksızın bu işi sürdürebiliyor. Bu konuda örgütlü davranılamadığı için aslında katılımcılar zarar görüyor.

Yarışmalar konusunda bilgi amaçlı bir sunumumuz var. Bu konuda sorusu olan, bilgilenmek isteyen, eleştirisi olan derneklere gidiyoruz. Böylece hem sorunları ve önerileri yerinde alabiliyoruz hem de bilgilenmelerini sağlıyoruz.

Özellikle Federasyon “yarışma Federasyonu” olarak eleştirilebiliyor. Bu eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu aslında fotoğraf sanatı ile ilgili değil, fotoğraf yarışmaları ile ilgili büyük bir kitlenin varlığından kaynaklanıyor. Bizim diğer konularda yaptığımız çalışmalar sanırım yeterince kişilere ulaşmıyor veya ilgi çekmiyor. Herkes yarışma peşinde.

Derneklerimizden özellikle üyelerini yarışmalara değil atölye çalışmalarına, projelere yönlendirmelerini istiyoruz. Bu konuda kafa yormalarını, bizimle iletişim halinde olmalarını istiyoruz. Bu “yarışma kirliliği”nden başka çıkış yolu olmadığını söylüyoruz. Yarışmaları da belirli bir program içerisinde, örneğin önce şirketlerin düzenlediği yarışmalardan başlayarak “portfolyo” şeklinde düzenlenmesine yönlendirmeyi planlıyoruz.

Yukarıda da bahsettiğim gibi yarışmalarla ilgili konu başından beri bizim için büyük bir sıkıntı idi. Artık onun çerçevesini belirledik, daha fazla içerisine girmiyoruz. Doğrudan fotoğraf sanatına, uluslararası açılımlara, fotoğrafın ilk ve orta öğretim kurumlarında daha çok yer almasına, derneklerdeki fotoğraf eğitimlerinin daha verimli ve kaliteli olmasına, seminer veren dernek üyelerinin MEB ile birlikte bir program dâhilinde sertifikalandırılmasına yönelik çalışma ve hazırlıklarımız var.

Son günlerde Federasyon Genel Merkezinin değişikliği ilgili konular gündemde. Merkezin değişmesi ile ilgili neler düşünüyorsunuz? Bildiğim kadarıyla bu öneriyle gelenlerden birisi de sizsiniz.

Federasyonun kuruluşunda İstanbul ve Ankara’daki derneklerimizin o günkü şartları uygun olmadığı için Federasyon merkezi Kocaeli olarak belirlenmişti. Federasyonun merkezini zamanı geldiğinde, şartlar oluştuğunda ve işleyiş ile ilgili yeterli birikim sağlandığında, kalıcı olarak İstanbul veya Ankara’ya taşımak konusunda ilk günden itibaren bir mutabakat vardı. Bu süreç işlemekte. Ben sadece bu konuda üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum.

Nisan ayında Federasyonu bekleyen bir seçim var. Seçimler nasıl yapılır? Listeler nasıl oluşur? Bununla ilgili bilgi alabilir miyiz?

Federasyon seçimleri iki yılda bir derneklerin delegelerinin katılımı ile Federasyon merkezinde yapılır. Kuruluştan itibaren listeleri mevcut yönetim kurulu kendi içerisinde hazırlamıştır. Burada esas olan fiziki olarak farklı illerde bulunan yönetim kurulu üyelerinin verimli bir çalışma yapabilecek ekibi kendi içerisinde oluşturmaları ve bilgi birikimini koruyarak geleceğe taşımalarıdır. Hassas olduğumuz konu; Federasyon Yönetim Kurulu Üyelerinin derneklerden seçilerek gelen delegeler olmasına rağmen Yönetim Kurulunda derneklerini değil, Federasyonu temsil etmeleridir. Bu yüzden Federasyon Yönetim Kurulu Üyelerinin özellikle dernek başkanlarından olmamasını; fakat dernek yöneticiliği yapmış, deneyimli, birikimli iş üretebilecek, kollektif çalışabilecek arkadaşlardan oluşmasını sağlamaya çalışıyoruz.

Önümüzdeki süreçte de 11 kişilik mevcut Yönetim Kurulu, görevi bırakacak olan üyeler sayısında üyeyi, delegeler içerisinden ve derneklerimiz ile görüşerek belirleyecektir. Yönetim Kurulu da başkanını kendi içerisinden çıkartacaktır. Böylece her dönem gerektiği kadar üye değişerek, mevcut birikim ve çalışma sistemi korunarak yeni üyeleri de içerisine alacak şekilde Federasyon sağlıklı bir biçimde geleceğe taşınacaktır.

Gelecek dönemlerde TFSF Başkanlığını sürdürmeyi düşünüyor musunuz?

1998 yılında KASK Başkanlığını üstlendiğim günden bu yana, sürekli ve artan bir tempo ile Dernek, Birlik ve Federasyon Başkanlığı görevlerinde yoğun bir şekilde çalıştım. Bir anlamda, bugün ulaştığım yönetimsel birikim ve bilgi seviyesinin zirvesinde olduğumu düşünüyorum. Doğrusu bir on yıl daha görevi sürdürecek performansımın olduğunu söyleyebilirim. Ancak Federasyon kurulurken ve benim başkanlığım konuşulurken başkanlıkla ve benimle ilgili kaygılar açıkça veya dolaylı olarak dile getirilmesi üzerine, net olarak bu görevi günü geldiğinde bırakacağımı söylemiştim. Aslında görevi bir önceki Genel Kurulda bırakmayı planlamama rağmen YK içerisinde bir dönem daha uzatılması benimsendi ve 2009 Genel Kurulunda da bir sonraki Genel Kurulda aday olmayacağımı açıklamıştım.

Doğru olanın bu olduğunu düşünüyorum kurulan sistemlerin çalışması için önünün açılması gerekiyor. Yöneticiler davranışları ve uygulamaları ile örnek olmak ve yeni yöneticilerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamak zorundadırlar diye düşünüyorum. Yoksa yöneticilerin bu görevleri kendi yaşamları için basamak yapmaları çok sakıncalıdır.

Tabii yine delege olarak Federasyon yapısı içerisinde olacağım. Yönetim Kurulunun veye Genel Kurulun benden talep edeceği her konuda her zaman kendilerini bilgilendirmekten, verecekleri görev olursa elimden geldiğince yerine getirmekten mutlu olurum.

Gelecekte fotoğraf konusundaki planlarınız nedir? İleride Türkiye fotoğrafında nerede yer alacaksınız?

Doğal olarak, fotoğraf çekmeye biraz daha fazla zaman ayırmak istiyorum. Masanın diğer tarafını özledim. Birkaç yıl içerisinde sergiye yönelik bir çalışma da aklımdan geçiyor. Federasyonun kuruluş günlerindeki yaşadıklarımızı, anılarımı derlemek uzun süredir aklımda, belki başlamak için fırsat bulurum.

Ayrıca derneklerimizin -yaşamın ve teknolojinin dayattığı biçimin de etkisi ile- artık dernekçiliği unuttuklarını düşünüyorum. Bu konuda belki derneklere Federasyonu anlatabilir, problem çözme, yönetme, paylaşma, birlikte üretme ile ilgili deneyimlerimi paylaşabilir, birikimlerimi aktarma fırsatı bulabilirim.

RÖPORTAJ: Kamuran Feyzioğlu
FOTOĞRAFLAR: Mehmet Özcan Taras


Kontrast Sayı 22, Mart-Nisan 2011

Bizi paylaşın..