Ahmet Şevki’nin fotoğrafla tanışma hikâyesi; 1887 yılında gözlükçü olarak çalışırken İngiliz subayının elinde o güne dek kendisinin hiç görmediği bir şey görmesiyle başlar. Gördüğü, fotoğraf makinesidir. Merakla inceleyip eve dönünce gözlük merceklerini kullanarak gövdesi ahşap bir kutu yapar. Bu, kendisinin uzun süre kullanacağı fotoğraf makinesidir. Profesyonel fotoğrafçılığa ne zaman başladığı bilinmemekle beraber 1900 yılında Lefkoşa’da Foto Türk adlı stüdyosunu açıncaya kadar akraba, eş-dost fotoğrafları çeker, bunlar üzerinde montaj yapar ve zamanla bu teknikte ustalaşır. Ahmet Şevki; Kıbrıs’ın ikinci, ama ilk Kıbrıslı Türk fotoğrafçısıdır.
1910 yılına kadar asıl mesleği olan saatçilik ve gözlükçülük ile birlikte sürdürür fotoğrafçılığı, bu tarihten sonra onları bırakarak fotoğrafçı olarak devam eder. 1900’de açtığı stüdyoya 1899 yılında evlenmiş olduğu İsmet Hanım da girer, eşiyle birlikte çalışır. Kısa bir sürede fotoğraf stüdyosunu çalıştıracak kadar bilgi ve deneyim kazanır. Aydın kişiliği ve sosyokültürel nedenler İsmet Hanım’ı başarılı bir stüdyo fotoğrafçısı yapar. “…Ahmet Şevki Bey eşinin istediği gibi duvarlara çizdiği ve boyadığı resimlerle estetik bir boyut kazandırır stüdyoya. Artık fotoğraflar deniz manzaralı, çiçekli bahçe resimlerinin önünde çekilmektedir… Binsekizyüzlü yılların sonu. Osmanlı dönemi. Kadınlar çarşaflı ve peçeli olarak geliyorlar. Stüdyoda bunları çıkarıp anneanneme fotoğraflarını çektiriyorlarmış. İşte böyle bir devirde İsmet Hanım, tesettürsüz fotoğraflar çekmişti…” diye anlatıyor torunları Tülay Arıcı.
Ahmet Şevki ve İsmet Hanım 1923 yılında Türklere yapılan baskıya dayanamayarak Lefkoşa’daki stüdyosunun kapısını açık bırakıp, yanına aldığı fotoğraf makinesi ve çocukları ile gizlice Antalya’ya göç ederler. Kısa bir süre sonra yine Foto Türk adını verdikleri stüdyoyu Antalya’da da kurarlar. 1930’da Atatürk’ün Antalya’ya gelişinde portresini Ahmet Şevki çeker. Fotoğrafçılığa daha sonra İzmir’de devam edecek olan oğulları Fikri Göksay ise, Atatürk’ün Antalya’da gezdiği yerlerde fotoğrafını çeker. “…ertesi yıl Amerika’da açılan bir yarışmada ‘Mehmetçiğin Gözbebeği Atatürk’ isimli portremle birincilik ödülü kazanacağımı ve Ata’nın bu genci Ankara’ya çağırın diyeceğini…sonra benim on gün köşkte kalıp sabahtan akşama kadar gittiği gezdiği yerlerde O’nun fotoğraflarını çekebilmek şerefine nail olacağımı rüyamda görsem inanmazdım…”
Kaynakça: “Ben Bir Çiviyim” Tülay Arıcı, Saküder Kültür Yayınları, Ankara 2006
Aysel ALTUN
Kontrast Sayı 33, Ocak-Şubat 2013