Ali TAPTIK | Fotoğraf Okuma (41. Sayı)

Bu sayfalara yazmak için daveti aldığımda bir müellifin fotoğrafları sözel olarak ifade etmeye çalışmasının problemli bir yanı olduğunu düşündüğümden ve bireysel ifademi fazla sayıda fotografik görüntünün kümelenmesinde konumlandırdığımdan, tekil fotoğrafları okumayı tercih etmedim. Bunun yerine kendini fotoğrafçı olarak tanımlamayı tercih etmeyen ama ürettikleri çalışmalarıyla zihnime kazınmış görüntüler yaratmayı başarmış üç sanatçının işleri arasında sözel bir gezinti yapmaya karar verdim.

2007’de Halil Altındere’nin muhalif olarak tanımlanabilecek birçok güncel sanatçıyı bir araya getirdiği “Gerçekçi ol, İmkansızı iste” sergisi, Elhamra pasajında, – lise yıllarımdan beri sık sık gittiğim- Karşı Sanat Çalışmaları’nın açılışı oldukça kalabalıktı. Bu oldukça kalabalık ve sıkışık sergide bir şekilde bütün işler birbirine akarken, serginin girişindeki fotoğraflardan birinin beni nasıl çarptığını hala hatırlıyorum.

Ferhat ÖZGÜR ‘Heal Me / İyileştir Beni’
2007 diasec baskı 142×200 cm / Sanatçının izniyle

Ferhat Özgür’ün “Heal Me” isimli fotoğrafı bütün bir duvarı kaplamış, sergiye girdiğiniz ilk koridordan – ve açılış kalabalığındaki insanların arasından – ışıyordu. Genç atletik bir adam, iki yatak arasına uzanmış sırtına bir ütü basan daha yaşlı gecelik elbisesiyle gözleri kapalı bir kadın. Adamın yüzünde sakin bir ifade. Abartısız renkleriyle sanki kendiliğinden görüntülenmiş gibi bir an, ama Özgür’ün diğer fotoğraflarını bilince önceden zihinde yaratılmış bir görüntünün gerçekleştirmesi olduğunu düşünmem gayet normal herhalde. Yavan bir mesele olan “kurgu mu, değil mi?” sorusuna hiç gitmiyor aklım. 2007’de Güney Doğu’da savaşın yer yer yükseldiği, yer yer sakinleştiği bir dönem; hayatımızdan hiçbir zaman eksik olmamış işkence hikâyelerinin içinde fotoğraf bana içimden de olsa bir şeyler söyletiyor. “Özlenen bir işkence”, “Acı çekmek de bir huzur mu?” Belki de sadece boyun, bel fıtığı gibi günümüz yaşamının vücutlarımızda bıraktığı acılara karşı basit bir iyileştirme mi? Fotoğrafı ilk gördüğüm zaman, şimdi olduğu gibi boyun fıtığı hastası değildim, bunları şimdi mi düşünüyorum yoksa o gün de aklıma geldi mi? Pek de önemli olmayan bu konuyu bir kenara bıraktığımda, fotoğrafta belki de en çok şiddet içeren obje, yani ütü, beni bambaşka bir fotoğrafa götürüyor.

Osman BOZKURT Ironing / Ütü
2006 C-Print Ahşap üzerine yapıştırma pleksi kutu içerisinde 80 X 116 X 7 cm
Sanatçının izniyle

Osman Bozkurt’un “Ütü” isimli fotoğrafında yaşlı bir kadın, alelade orta sınıf bir evde, buruşuk bir bayrağı ütülüyor. 2006’da benim çalışmalarımın da yer aldığı bir sergide karşılaştığım bu büyük fotoğraf da ‘Heal Me’ gibi duvara sıvanmıştı.

Her milli bayramda karşılaşılmış olunması doğal bu sahnedeki kadın, ben ve yaşıtlarımızın anneannesi, babaannesi; “Cumhuriyet Teyzeleri” diye tiye aldığımız insanlardan… Bir anda Ferhat
Özgür’ün fotoğrafındaki gözleri kapalı kadınla, bu ütü yapan kadın bir oluyor benim için. Gözlerindeki bağın nedenini düşünmeye çalışıyorum. Neden olur da o 1930’ların çocuklarına günümüzde kabul etmemiz, sahiplenmemiz gereken, üst üste hatalarla dolu bir geçmişi bir türlü anlatamayız. Neden kelimeler yetmez, konuşmalar bölünür, birbirimize sevgimizden, saygımızdan konuşmayı keseriz. İstanbul’dan, Bursa’dan, İzmir’den biz (70, 80, 90 kuşağı) onları anlarız da, onlar bizi neden anlamaz?

Servet KOÇYİĞİT Doktor / Doc, 2008 C-print, 120 x 120 cm
Sanatçı ve Rampa’nın izniyle

Ferhat Özgür’ün “Heal Me” (Beni iyileştir) isimli işinin isminin önerdiği iyileştirmeyi benim için bambaşka bir görüntü yaratıyor. Outlet’de Servet Koçyiğit’in İstanbul’daki ilk kişisel sergisinde yer alan bu fotoğrafta bir gölün kıyısında dev bir kaya, kayanın önünde dizlerine kadar suların içinde, biri yaşlı biri genç iki erkek, yaşlıda beyaz önlük, stetoskop ile genç adamın sırtını dinliyor. Huzur veren bir yeşilin hâkim olduğu fotoğrafa bakarken, sık sık karşıma çıkan bir soruyu göndermeye çalışıyorum. Bu bir gelenek mi, bir tedavi biçimi mi, yoksa Koçyiğit’in hayal ettiği bir görüntü mü? “Ne önemi var?” Daha sonra bunalımın içinde debelendiğim bir gün gittiğim bir partide bu fotoğraf karşıma çıkıyor, sohbet eden kitlenin içinden bir kenara çekilip o fotoğrafa bakmanın beni nasıl iyileştirdiğini düşünüyorum. Sırtında ütü olan adamla, stetoskopla dinlenen adam bir oluyor benim için, onlarda kendimi görüyorum.

Hepsi farklı ilgi alanları, eğitimleri ve farklı sorunsalları olan üç farklı sanatçının ürettiği üç farklı iş bana bunları yazdırıyor. Sayısal yeniden üretim çağında kolayca ulaşılabilecek, fizikselliklerden kopmuş bir şekilde aniden karşınıza çıkabilecek bu üç fotoğraf, tonlamalarına, boyutlarına, baskı tekniklerine, yani kolayca dile dökülebilecek teknik özelliklerine dair değil, kendime, yaralarıma, anneannemlere, nasıl iyileşeceğime dair bir şeyler söyletiyor. Bir yere varamıyorum, çünkü hala bakıyorum.

Fotoğraflar okunmaz, onlara bakılır.

Not: Fotoğrafları kullanmak için izin alırken, sanatçıların işlerini sergileme biçimlerini yenilediklerini fark ettim. Osman Bozkurt’un çalışması artık pleksiglas içinde buruşmuş bir şekilde sergilenirken, Ferhat Özgür Diasec tekniğini tercih ediyor.

Osman BOZKURT / Ironing / Ütü
2006 C-Print Ahşap üzerine yapıştırma pleksi kutu içerisinde
80 X 116 X 7 cm Sanatçının izniyle
Ferhat ÖZGÜR
exhibition view, “be realistic demand impossible”,
karşı sanat, İstanbul

Ali TAPTIK
Kontrast Sayı 41, Mayıs-Haziran 2014

Bizi paylaşın..