1968 yılında Düsseldorf’ ta doğdum. Fotoğrafçılığa Düsseldorf’ta çıraklık yaparak başladım. Daha sonra Hamburg ve New York’ta birçok fotoğrafçıya asistanlık yaptım. 1993 ve 1995 yılları arasında New York’ta Steven Meisel, Michel Comte, Walter Chin gibi birçoklarını bünyesinde bulunduran Industria Sturio’da serbest asistan olarak çalıştım. Bu süre zarfında İsveçli fotoğrafçı Hannes Schmid ile Malboro gibi firmaların kampanyalarında ve Elle ve Vouge dergilerinin moda çekimlerinde çalışma fırsatı buldum. 1995 yılından bu yana çalışmalarıma Hamburg merkezli olacak şekilde devam etmekteyim. Kendi adıma fotoğraf çekmeye başladığımda bir kalıba takılı kalmak istemedim ve moda, güzellik ve röportaj gibi birçok konuda çalıştım. Başlangıçta birçok albüm kapağının ve müzisyenin çekimlerini yaptım. Daha sonra ise moda, güzellik ve reklam gibi konulara yöneldim. Reklam ve editörlük çalışmalarının yanı sıra ünlülerin de fotoğraflarını çektim.
Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum ve bence fotoğrafçılık “kendini tekrarlamak” ve buna “benim stilim” demekten çok daha fazlası. İşin içinde insanlar olduğu sürece çekim yapmak benim için bir mutluluk. Açıkçası favori konumun ne olduğunu bilmiyorum. Bazen ağırlıklı olarak moda çekimleri yapıyorum daha sonra güzellik veya reklam üzerine çalışıyorum ve bu çeşitlilik işimin ilginç kalmasını sağlıyor. Portrelerini çektiğim insanlara yakınlık kurar ve bu sayede her karakterin doğallık ve özgünlüğünü vurgulamaya imkân bulurum. Benim için önemli bir başka konu ise, kişisel çalışmalarımdan oluşan sergiler açmak. “Eve Dönen Beş Yol” çalışmalarıma güzel bir örnektir.
Evlerini terk etmek zorunda kalan Azeri göçmenlerin oldukça kişisel ve yakın portrelerinden oluşan bu serginin Berlin ve Paris’te büyük başarı kazanmasının ardından İstanbul’da da sergilendi.
Bu sorun, dünyada unutulmaya yüz tutmuş ihtilaflarından biri olma özelliğini taşıyor. Ermenistan ve Azerbaycan, çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğu bir sınır bölgesi olan Dağlık-Karabağ konusunda neredeyse yüz yıldır mücadele halindeler. İki eski Sovyet cumhuriyeti arasındaki bu ihtilaf, 1992 yılındaki kanlı savaşla zirve noktasına ulaşmış ve Ermenistan silahlı kuvvetlerinin Dağlık-Karabağ ve civarındaki bölgeleri işgâl etmesiyle on binlerce insan hayatını kaybetmiş ve Azeri halkının büyük bir kısmı yerlerinden olmuştur. Aradan 20 yıl geçmesine rağmen ihtilaf, hala sonuca bağlanmamış; yapılan ateşkesle, pamuk ipliğine bağlı bir barış ortamı sağlanmıştır. Savaş mağdurları ve yerlerinden olanlar ise hala hafızalardan silinememiş, bugüne dek savaşın beraberinde getirdiği sonuçlar nedeniyle büyük acılar çektiler. 2012 yılının Şubat ayında Dağlık-Karabağ savaşı benim gündemime de girdi. Avrupa Azerbaycan Topluluğu’nun (TEAS*) Almanya şubesi, arayıp benden savaş mültecilerini konu alan bir fotoğrafçılık projesinde yer almak isteyip istemediğimi sorduğunda konuyla ilgili araştırma yaptıktan sonra kendilerine “evet” cevabı verdim. Bu çözüme kavuşturulamayan ihtilafın kurbanları yani bugün hala kendi ülkelerindeki kamplarda mülteci olarak yaşayan insanların fotoğraflarını çekmek üzere 2012 yılının Temmuz ayında kalkıp Azerbaycan’a gittim. Azerbaycan’ın Ermenistan sınırına yakın olan Tahtaköprü, Güzali ve Bakü’nün kuzeyinde bulunan Darnagul ve Gizilgum kamplarında yaşayan insanlardan bazıları içtenlikle, bazıları ise çekinerek başlarından geçenleri ve olanları nasıl değerlendirdiklerini anlattılar. Elbette bana anlatılanlar, olayın tek bir tarafı yani onların bakış açısıydı. Ancak bu, aynı zamanda memleketlerinden kaçıp gitmek zorunda kalan insanların bakış açısıydı. Dolayısıyla yerlerinden olmuş ve dünyadaki pek çok savaşta mağdur durumuna düşmüş tüm insanları temsil eder nitelikteydiler. Hikâyeleri yüzlerinden belli olsun diye onları, siyah bir fon önünde fotoğrafladım. Yüzlerinde, yaşadıkları acılar ve bir gün evlerine, işgal altındaki bölgelere, “ EVE DÖNEN BEŞ YOL”dan birine dönebileceklerine dair umutları görülüyordu.
“EVE DÖNEN BEŞ YOL” Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde 6 Haziran-29 Haziran tarihleri arasında izleyicisiyle buluşmuştur.
*Avrupa Azerbaycan Topluluğu (The European Azerbaijan Society-TEAS), Azerbaycan ile Avrupa ülkeleri arasında daha yakın ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler oluşturmayı ve Azerbaycan’la ilgili farkındalığı artırmayı amaçlamaktadır. TEAS Türkiye, kültürel faaliyetler, ekonomik toplantılar, akademik forumlar ve politik konferanslar düzenleyerek Azerbaycan’ın tanıtımını yapmaya kendisini adamıştır. Azerbaycan’ın zengin kültürü, imkan ve fırsatlarını vurgulamanın yanı sıra, TEAS aynı zamanda Dağlık-Karabağ sorunu ve sonuçlarıyla ilgili farkındalığı arttırmaya da çalışmaktadır. TEAS Türkiye, Azerbaycan ve Türkiye arasındaki mevcut olumlu ve güçlü ilişkileri daha da ileriye götürmenin yollarını aramaktadır.
Philipp RATHMER / Fotoğrafçı
Çeviri : Hakan Temizsoy [email protected]
Kontrast Sayı 41, Mayıs-Haziran 2014