Trans* kadınlarla ilk temasım bir kısa film yarışmasında oldu. İlk ödülümü onlardan aldım. Yıllarca kendimi ifade edebilmenin yollarını aradım. Fotoğrafın gücüyle tanışınca varoluşumun buradan geçtiğine inandım. Bu sistemin içinde, ortak öteki kimliğini paylaştığım bir topluluk, beni ilk yüreklendiren adımı attı. Sanırım bu ödülü başka bir yerden alsaydım bu kadar önemli olmayacaktı.
Temastan önce bir belediyede taşeron işçisiydim. Hayatımdan, yaptığım işten, taşeron olmaktan, işin hiyerarşisinden memnun değildim. Bir çıkış yoluna ihtiyacım vardı ama ilk adımı atmak için yeterli cesaretim yoktu. Gezi Direnişi ile beraber bu cesaret gün geçtikçe arttı ve temasımın sürekliliğini sağladı. Var olmak adına sistemli şiddete maruz kalan LGBTİ’ler, direnişin ve mücadelenin ne denli anlamlı olduğunu göstermiş oldu.
Harekete dair gönüllülüğüm daha çok fotoğraf üretmek üzerine oldu. Bu üretimi yapmak, hayata dair algılarımı günden güne değiştirdi/ değiştiriyor. Aynı bloktan üretimi gerçekleştirme çabalarım fotoğraflarımı da değiştirmeye başladı. Neden çekmeliyim sorusunun cevabını aramak işin kendisini de beraberinde doğurmaya başladı.
Ürettiğimiz her iş bizden bir parça taşıyor. Transların kendi içinde geliştirdikleri direniş alanı olan trans evi, 3 yıldır dayanışma ile ayakta duruyor. Hortum Süleyman’dan, Meis Sitesi’ne kadar transların kendi iç örgütlenmeleri ile geliştirdikleri trans evi hayati öneme sahip olan bir dayanışma örneği. Bu alanın görünürlüğü, trans ve LGBTİ bireylerin direnç mekanizmasını da pekiştiriyor.
* Travesti ve transeksüel gibi cinsiyet terimleri arasında hiyerarşiye karşı bir üst kimlik anlamına gelir.
Ömer Tevfik ERTEN
Fotoğraf Sanatçısı
[email protected]
www.omertevfikerten.com
Hazırlayan : Zeynep HAMURDAN
Kontrast Sayı 48, Temmuz-Ağustos-Eylül 2015