Artık bir “post”lar çağında yaşıyoruz. Bu süreç, geçmişteki tüm kavram ve olguların boşa çıktığı ve yeniden anlamlandırıldığı, yeni ilişkiler ve varoluş tarzlarının bir arada görünürleştiği, antagonist durumları öne çıkarıyor. Sanatta, siyasette, ekonomide, cinsellikte, kent ve toplumsal yapılarda, kimlik ve bedene ilişkin yerleşik tanım ve kodlamaların yerinden edildiği sürekli bir sonra hali bu…
Kavramsal Sanat ile düşünsel/dilsel/tanımsal bir önerme olarak nesnesizleşme eğilimine giren işlerden, günümüzde ağlar üzerinde dolaşıma giren varlıksılara, gerçek ve sanal arasında salınan yeni bedenlenmelerden, uzam ve zamanda arttırılmış bir gerçekliğe doğru evrilen yeni oluş biçimlerine kadar bir post-nesne (nesne-sonrası) halinden söz edilebilir. Öte yandan bu çatışkılı hâl, artık modernitenin insan-merkezci (anthropocentric) bakışı yerine, yeni bir beden olgusunun, melezliklerin ve doğal olarak da yeni oluşların (being) merkezsiz yayılımını imliyen bir post-insan (insansonrası) halini de görünür kılıyor.
Sanatta Post-Nesne ve Post-İnsan adlı bu kitap, bir sonlar ve sonralar çağının önümüze getirdiği bir yığın problemle nasıl yüzleşilebileceği, sanat ortamında hüküm süren eğilim ve yönelimlerin kuramsal açıdan nasıl irdelenebileceği konusunda çok yönlü bir çaba olarak değerlendirilebilir. Bu kapsamda Michel Foucault, Gilles Deleuze ve Felix Guattari, Jacques Lacan, Niklas Luhmann, Pierre Bourdieu, Arthur Danto, Rosalind Krauss ve Brian Massumi gibi birçok önemli yazar ve kuramcının yaklaşımları, bu çalışmanın önemli başvuru noktalarını oluşturuyor.
Hülya Toksöz’ün kitap hakkındaki tanıtım yazısına buradan erişebilirsiniz.