İbrahim Karaoğlu
Küratör/Sanat Yazarı
Yaratıcı bir sürecin sonucunda oluşan; düş gücüne, sezgiye, algıya ve bilgiye dayanan kültürel bir varlıktır sanat. İnsanlann ve toplumların kültürel dokularını oluşturur. Ortak bir deneyim paylaştırır. Düşlerimizi, duygularımızı, sezgilerimizi ve düşüncelerimizi estetik olarak tanımlama biçimidir.
Yaşamı tanımanın ve anlamlandırmanın hiç bilinmedik yollarını sezdirir.
Sezgilerimizi, duygularımızı derinleştiren hayatımızı yeni anlamlarla çoğaltan evrensel bir dildir sanat.
İnsanın sosyalleşrnesine, duygularını başkalarıyla paylaşmasına ve başka duygularla empati kurmasına olanak tanır.
Estetik çekiciliği çok çabuk etkiler insanı. Duygulanmızla bağlantı kurarak bilincimize çok çabuk ulaşır. Hayal gücümüzü ve yaratıcılığımızı geliştirir,
tutkularımızı uyandırır. Eğitir, bilgilendirir.
Estetik duyumumuz en insani yanımızı oluşturur. Sanatın yarattığı duygu ve düşünceler yaşama olan bağlılığımızı çoğaltır. Dünyayı sanatsal duygularla algılamak; yaşamla aramızdaki ilişkiyi sevgi, umut, barış ve hoşgörüyle örer.
Çağdaş yaşamın vazgeçilmez bir kültür alanıdır. Toplumu, yaşamı, kişileri değiştirir, dönüştürür, bilinçlendirir, estetik algılarını çoğaltır. İnsana, yaşama bağlılık duygularını duyumsatan en derin duygusal alandır.
İstediğimiz şeyleri edinmekten doğan hoşnutluk duygusu ve güzellikler, varoluşumuzun kıymetli anlam alanlarıdır. Sanatın yaşamı betimleme biçiminin yaşantımıza kattığı anlam ve esinler algılarımızı ve dünyayı görme biçimimizi değiştirir. Yaşamı tanımanın ve anlamlandırmanın hiç bilinmedik yollarını sezdirir. Dilin sınırlarını aşan yeni anlatım biçimleri sunar. Kendimizi tanıma, duygularımızı tanımlama ve düş gücümüzü; yaratıcı bir algı oluşturarak geliştirme olanağı sağlar.
Sanatın sunduğu imgeler, semboller ve diğer anlam biçimleri; neleri duyumsayacağımızı, nasıl davranışlar içinde olacağımızı öğretmez ama sezgilerimizi şekillendirerek değiştirir ve yeni deneyimler kazandırarak çoğaltır esinlerimizi.
Sanat farklı kültürleri, İfade biçimlerini, duygulanı ve düşünceleri; farklı zamanlara, coğrafyalara taşır.
Paylaşımı çoğaldıkça, anlamı da çoğalır.
Sosyal ve kültürel koşullar sanatın içinde yer almıştır hep. Sanat yapıtları tarihin her döneminde kültürel ve toplumsal süreçlerin en önemli yansıtıcısıdır, işaret, sembol ve imgelerle değişim ve dönüşümleri, zamanın ruhuyla tanımlar.
Sanat ve kültür insan varlığının en soylu ifade biçimidir. Geçmişe göndermeler yapar, şimdiyi anlamlandır ve geleceğe ilişkin öngörüler oluşturur.
Olmasını istediğimiz şeyler önce hayallerle başlar.
Hayallerimizi gerçekleştirecek değişimlerin vizyonunu sunar sanat. Yalnızca kişisel değil, toplumsal değişimlerin de öncü gücüdür.
Atatürk, sanatın ve kültürün hayatımıza kattığı değerleri çoğaltmak ve onlara erişimi kolaylaştırmak anlayışıyla kültür/sanat etkinliklerini, daha Cumhuriyeti ilan etmeden başlatmıştır. Sanatın, toplumsal ve sosyal değişimi, gelişmeyi hızlandırarak, yaşama değer katan boyutunu çok erken sezmiştir. Sanat yapıtlarını izlemenin insanların dayanışmasını ve ortak bilincini geliştireceğini, bireylerin ve toplumların kimlik oluşumunu etkileyip belirleyeceğini, geleceğe ilişkin çağdaş yönelimler sağlayacağını, aydınlık bir bilinç oluşturacağını öngörmüştür. Ve sanatın yayılmasını, gelişmesini, kalıcı olmasını sağlamak için erişimi kolaylaştırmak istemiştir.
Sanatın ve kültürün toplumla özdeşleşmeye önemli ölçüde katkıda bulunacağına olan inancıyla Cumhuriyet kurulmadan on beş gün önce, Cumhuriyetin kültürel ruhunu bir sanat şöleniyle duyumsatmak için “Ankara Türk Ocağı”nda, 1. Ankara Resim Sergisi’nin açılmasını istemiştir.
Sanatı destekleyip yaygınlaştırarak, Cumhuriyete ilişkin bir kültür oluşturmayı, heyecan yaratmayı amaçlamış: Cumhuriyetin oluşturacağı değişim, dönüşüm ve modernleşmenin lokomotifini de kültür ve sanat olarak belirlemiştir Atatürk. Onun en temel söylemi; “Cumhuriyetin temeli kültürdür.” Çünkü kendi kültürünü oluşturmayan bir sistemin varlığını sürdüremeyeceğine inanmış.
Yaklaşık 35 ressam ve bir heykeltıraşın 125 kadar yapıtının bulunduğu sergi, görkemli bir açılışla halka sunulmuştur. Sergi için çok özel bir katalog hazırlanmış ve o katalog sanatın önemli bir belleği olarak sergiye büyük değer katılmıştır. Güzellik, umut ve iyimserlik yüklü resimlerden oluşan bu sergi açıldığı ilk günlerdeki toplumsal değişimin ve ilerlemenin de lokomotifi olmuştur. Oluşturduğu anlatım; insanların bakış açılarını, düşüncelerini ve algılarını olumlu yönde bir etki yaratmıştır. Sonra, gelenekselleşerek genç Cumhuriyetin kültürünü boyutlandırmıştır.
Belgesel bir değeri de var bu resimlerin. Sanki pek çoğu bir belgeleme duygusuyla üretilmiş. Yaşanılan zamanın aynası gibi. Renkler, boyama biçimleri, biçemleri; geride kalmış zamanların içinde dolandırıyor izleyicisini. Sanatçıların öznel bakışıyla şekillenen arka plan; toplumsal, kültürel ve tarihsel betimlerle sunuluyor. Dönüp geriye baktığımızda Türk resminin soylu bir geçmişi olduğunu gösteriyor bize.
Bu ressamların en ortak paydası; paletlerini ışıkla doldurarak, resimlerini izlenimci bir tavırla yapmalarıdır. İnsanla doğa arasındaki ilişkiyi, manzaraları, kent yaşamından kesitleri, natürmortları ve yaşadıkları zamana tanıklıklarını yansıtıyorlar. Yaşadıkları toplumun sorumlu bir bireyi olarak da yurtseverlikleri bağlamında Çanakkale Savaşı ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’na ilişkin de resimler yapmışlar. Yaşadıkları mekânların imgelerini; öznel izlenimlerini ışığın etkisiyle şiirselleştirerek yansıtmışlar.
Bu resimlerin referansı yüz yıllık duygularla dokunuyor içimize. İletişim kuruyor bizimle. Dünle köprüler kuruyor aramızda ve vazgeçilmez olduğunu duyumsatıyor sanatın.
ÇAĞSAV (Çağdaş Sanat Vakfı) Cumhuriyetin 100. yılında, Atatürk’ün mirasını dünden bugüne taşıma amacıyla T.C. Kültür Bakanlığı’nın katkılarıyla ilk sergiye katılan ressamların o dönem yaptıkları eserlerden oluşan özel bir seçkiyi “Cumhuriyet’in 100. Yılında Anadolu’da Açılan İlk Sergi/YİNE, YENİDEN” adıyla sanatseverlerle buluşturuyor.
Ankara Resim Heykel Müzesi’nde sanat yazarı İbrahim Karaoğlu’nun küratörlüğü ve Onur Sezer’in koordinatörlüğünde 5 Ekim’de açılacak olan sergi, 25 Ekim’e kadar Ankara Resim ve Heykel Müzesi Mihri Müşfik Sergi Salonunda gezilebilecektir.
İlk serginin açıldığı gün ve saat olan 14 Ekim Saat 15:00’te, özel olarak hazırlanan sergi kitabının lansmanı yapılacak ve sergi ilk açılışına uygun bir biçimde “YİNE/YENİDEN” açılacaktır.