Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. ve Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakkına kavuşmalarının 90. yıldönümünde bu fotoğraf sergisi genç Türk Cumhuriyeti’nde ve Weimar Cumhuriyeti’nde eğitim görmüş ve daha sonra çalışmalarıyla yaşamlarının da ötesinde izler bırakan altı kadının yaşamını ve çalışmalarını tanıtıyor.
Ankara Almanya Federal Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nin Kültür bölümü ile küratörler Müge Cengizkan ve Ali Cengizkan’ın ortak projesi olan sergi 4 Şubat Pazar gününe kadar Goethe-Institut Ankara’da ziyaret edilebiliyor.
Margarete Schütte Lihotzky, Avusturyalı mimar ve aktivisttir. 1937’de eşi mimar Wilhelm Schütte ile Atatürk Türkiye’sine geldi. Günümüzde belli başlı referans kaynakları Lihotzky’yi “Avusturya’nın ilk kadın mimarı”, “toplumsal mimarinin öncüsü”, “Frankfurt Mutfağı’nın mucidi”, “kadın hareketleri aktivisti”, ve “Nazi diktatörlüğüne karşı direnişin kahramanı” olarak tanımlar.
Türkiye Cumhuriyeti için Tip Köy Okulları tasarladı. Bu köy okullarının proje niteliklerinin ne olduğu ve yapılıp yapılmadığı, bir kitapçıktaki döküm haricinde bugüne kadar bilinmiyordu. Sergide ilk kez, bu dökümün yanı sıra, Margarete’nin yaptığı çizimlerden örnekler sunuluyor.
Mualla Eyüboğlu Anhegger, Türk mimar ve koruma uzmanıdır. Bazen tasarımcı bazen uygulamacı mimar kimliğiyle ismi Köy Enstitüleri ile özdeşleşmiştir. Anadolu’da olduğu kadar, İstanbul’da Topkapı Sarayı Harem Dairesi, Rumeli Hisarı gibi çok önemli restorasyonların mimarıdır. Cumhuriyetin kültür ve eğitim ortamında hem büyümüş hem katkıda bulunmuştur. Yazar ve çevirmen abisi Sabahattin ve eşi İsviçreli piyanist Magdi Rufer, ressam ve yazar abisi Bedri Rahmi ve eşi ressam Eren gibi bol figürlü bir aileye doğmuş olması nedeniyle, yaşamı boyunca kendi çevresinde bulunan insanlar, duyarlı sanat ve edebiyat çevresidir.
Halet Çambel, Türk arkeolog, Hititolog ve sporcudur. Berlin’de dünyaya gelir ve çocuk yaşta eskrimde büyük başarı kazanır. 1936’da Berlin Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye’yi temsil eden ilk kadın milli sporculardan olur. Arkeoloji ve prehistorya disiplininin öncü isimlerinden biri olarak, İstanbul Üniversitesi’nde yüzlerce arkeolog yetiştirir. 1946 yılında Osmaniye’de Asur-Hitit dönemine uzanan geçmişiyle Karatepe’yi keşfeder ve kazıları neredeyse tüm yaşamını kazı alanına taşıyarak ve bölgeye adayarak yürütür. Buradaki çalışmalarıyla Fenike alfabesi ve Hitit hiyeroglifleri ile yazılmış iki dilli yazıtlar sayesinde Hitit dilinin çözülmesine önemli katkılar sağlar.
Marianne Laqueur Alman bilgisayar uzmanı ve aktivisttir. Annesi, babası ve kardeşi ile Nazi Almanya’sından Türkiye’ye zorunlu göç etti ve 1936-1960 arasında Türkiye’de yaşadı. IBM ve NCR firmalarının uluslararası çalışmalarıyla öne çıkan dünyanın ilk kadın bilgisayar uzmanlarından biridir. Ama Türkiye’de asıl işi, Yahudi mültecileri Avrupa’dan Filistin’e geçmesine yardımcı olan Türkiye’deki Filistin Yahudi Ajansı için çalışmaktı. Savaştan sonra IBM tarafından önce Lübnan’da, sonra çeşitli başka ülkelerde görevlendirildi. Ancak, emekli olduktan sonra 1980’lerde Almanya’ya döndü. Hakkında az bilgiye sahip olduğumuz Marianne’i sergide anlatmak, yeğenleri Andreas Laqueur, Dr. Hans-Peter Laqueur, Klaus Laqueur sayesinde mümkün oldu.
Semiha Berksoy, Türk yüksek dramatik soprano, ressam, oyuncu, performans sanatçısıdır. Cumhuriyet kuşağının sanat alanındaki simge isimlerinden ve Türkiye’nin uluslararası alanda tanınmış ilk sanatçılarından biridir. Ressam olarak üretiminin merkezine kendini yerleştiren, bütüncül sanat bilincinin temsili niteliğinde çok yönlü bir sanatçıdır. Sanatın birçok alanında ilkleri gerçekleştirir. İlk Türk operası Özsoy’da rol alır, Avrupa’da sahneye çıkan ilk Türk opera sanatçısı olur. Sergide yer alan filmde, Atatürk’e köşkte verdiği küçük bir temsili kendi hoş üslubuyla teatral biçimde anlatıyor.
Erna Eckstein Schlossmann, Alman çocuk doktorudur. Atatürk’ün 1933 Üniversite Reformu çerçevesinde Türkiye’de çocuk sağlığı araştırmaları ve tıp kurumlarının kurulmasından resmi olarak sorumlu kılınan eşi Albert Eckstein ile ülkeye gelir. 1930’lu yıllardan 1960’lara iki farklı zaman diliminde Türkiye’de yirmi yılı aşkın süre yaşar. Anne ve çocuk sağlık taramaları için Anadolu’ya yaptıkları seyahatler, Türk pediatrisinin öncü çalışmalarıdır. Anadolu gezilerinin çocuk sağlığı açısından çok büyük önemi olmasına karşın, çiftin 35 milimetre fotoğraf kameralarıyla çektiği çok sayıda fotoğraf, 1930’ların gerçek Anadolu panoramasını sunar.