İki sanatçının katılımıyla düzenlenen sergide Cebrail Ötgün “Çorak”, Hüsnü Dokak ise “Bahar” temasıyla 9 – 30 Mayıs tarihleri arasında Zülfü Livaneli Kültür Merkezi’nde izleyicinin karşısında.
Her iki sanatçının temaları ayrı bağlamlarda olsa da sergi başlığının birleşik anlamı da günümüz dünyasında umut ve umutsuzluk arasındaki hızla gelgit yaşayan insanın duygu durumlarına gönderme yapıyor. Sergiye eserlerin yanı sıra her sanatçının seçtikleri temalar hakkında birer kısa metin eşlik ediyor.
“Çorak” – Cebrail Ötgün
Krizler çağında yaşadığımızdan kuşkumuz yok. Hemen her alanda eşitsizliği, kırılganlığı, yaralanabilirliği yoğun bir şekilde hissediyoruz. Duygularımız da dünyamız da tehdit altında. Yaşadığımız düzen karşısında, karmaşık bir ruh halimiz var. İçinde yer aldığımız ilişkiler sisteminde bir yerlere sürükleniyoruz. Hem içindeyiz hem de onlarsız düşünemiyoruz. Belki biraz yapıp ettiklerimizle gerçeği anlamaya, onları aşmaya çalışıyoruz. Başka türlüsü her zaman mümkündür. Benim kaygım ‘kazanımlar’ değil, ‘yitirilenler’ üzerine. Elbette her şeyden etkilenirim. Referansım şimdidir, geçmiştir. Çocukluk da, gençlik de bunlardan biridir, özlem de bunlardan biridir. Özlemlerimiz karşılaştığımız somut şeylerden çok daha farklıdır. Özlem soyutlanır, kişisel tarihinizin süzgecinden geçerek zihnimizde bir evrene oturur. Orada neredeyse bir eser gibi yer eder. O yüzden insanın geçmişi, birikimi çok değerli.
Yaptıklarımda hikâye, anı, konu ve biçimler arasında sezdirici ince ilişkiler kurmaya çalışıyorum. Çoklu çağrışımları, metaforu, imaları önemsiyorum. Çorak kavramı ile hissettiklerim, parçalanmışlık, ötekileştirme ve her türden yoksunlaştırma iklimi üzerinedir. Hem toplumsal hem psikolojik hem duygusal yoksunlaştırma, kararsızlık ve gelgitler bu kavrama yönelik tematik yaklaşımlarımdır.
Prof. Dr. Cebrail Ötgün
Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü, Resim Anasanat Dalı
“Bahar” – Hüsnü Dokak
Pandemi, seçim ve deprem. Olağan hayatlarımızın seyrini değiştirme gücüne sahip üç güçlü kavram. Pandemi, alışkın olmadığımız ama alışmak zorunda kaldığımız yeni bir yaşama tarzını dayattı bize. Seçim, neredeyse iki yıldır gündemimizde ve geleceğe yönelik güzel hayaller kurmamızı sağladı. Ama, beklentilerimizi karşılamama korkusunu da yaşatmıyor değil. Çünkü, umudumuzu ve hayallerimizi başak tarlasına dadanan kargalar gibi boşa çıkarmaya çalışanların varlığı can sıkıcı olmaya devam ediyor. Deprem, depreme yakalananların onlarca yıllık geleceklerini ve mahremiyetlerini yok etti ve sonuçları hepimizi uzun yıllar etkileyecek devasa bir soruna dönüştü.
Yalanın gerçeğe tercih edildiği günlerden de geçiyoruz ayrıca. Neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda kafalarımız karışık olduğundan yalancı bahara aldanan badem ağacının durumuna düşme durumu başlı başına toplumsal bir sorun olarak orta yerde duruyor. Yanlışı meşrulaştırma ve olağan hale getirme riski var.
Bunlara çevre kirliliğini, iklimin yarattığı sorunları, hayvan katliamlarını, kadın cinayetlerini, çocuk istismarını da ekleyebilirsiniz.
Son yıllarda resimlerimde ağırlıklı olan konulardır bunlar. Her biri ile ayrı ayrı ilgilenmem sanatı aktivist yurttaş kimliği ile yapmayı benimsediğimdendir. “Bahar” gerçeğin, umudun ve beklentinin metaforu olarak, çorak günlerin bereketli bahar günlerine dönüşeceğini hayal etme ve onu yeniden görme / yaşama arzusudur belki.
Prof. Dr. Hüsnü Dokak
Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü, Resim Anasanat Dalı