SERGİ | Ankara, Belm’art Space, Hülya Özdemir, Algının Karanlık Çekirdeği

Hülya Özdemir’in Algının Karanlık Çekirdeği başlıklı kişisel sergisi 14 Eylül – 13 Ekim 2024 tarihleri arasında Belm’art.space’de.  

Özdemir’in video ve fotoğrafları, desenler, kolaj ve asamblajları, ikonografik bir düzende galeriyi bir duygu ve bellek mekânına dönüştürüyor. Bir süre-bellek deneyimi olarak eserler, kronolojik işleyen bir zamana bağlı olsa da, Özdemir’in şiirsel dili, Bergson’un bahsettiği “geri çekilen bir geleceğe doğru sürekli sokulma hareketi” gibi davranıyor.  

Sergi uzun süren bir görsel ve düşünsel deneyimin bilgiyle muhasebesi üzerine kurulu. Yitirilen, yok olan kimlikler, bilgiler ve varlıklar, Özdemir’in yapıtlarında geriye çağrılma sırasını bekleyen imgeler olarak karşımıza çıkıyor. Hülya Özdemir’in pratiğinde bellek ve madde ilişkisi, ışığın sentezleri şeklinde ortaya çıkmaktadır. İmgenin ortaya çıkışının tanığı olan kurşun kalem, onun maddesi olan ağaç ve grafit, bir tükenişin, yok oluşun izleğini; sanatsal ve görünmez emeğin, zamanla olan ilişkisini gösteriyor. 


Dergimiz Genel Yayın Yönetmeni Gülser Günaydın ve Yayın Kurulu’ndan Burcu Aydın‘ın sergi hakkındaki değerlendirme yazılarını aşağıda bulabilirsiniz.


Hülya Özdemir’in Belmart.space’deki sergisinin son günlerindeyiz, gidemeyenleri öncelikle görmeye davet edelim buradan. Neredeyse her tarafı beyaz olan şık galeri, Özdemir’in karakalem desenleri ve serginin ismi Algının Karanlık Çekirdeği ile ilgi çekici tezat oluşturuyor. Ferhat Satıcı’nın oldukça detaylı metni ayrıca sergiye ışık tutuyor.

Hülya Özdemir çeşitli teknikleri kullanan bir sanatçı. Daha çok video art işleri ile biliniyor. Ama sergi alanına girince öncelikle dikkatimi çeken karakalem çalışmaları oluyor. Karakalem çalışmalarında gördüğüm soyut formları hemen bir şeye benzetme ve bir anlam verme dürtüsü ile karşı karşıya kaldığımı hissediyorum. Desenlerin son derece etkileyici ve usta işi olduğunu da söyleyebilirim.  

Karakalem geleneksel sanatsal ifade yöntemleri içinde hiçbir zaman önemini yitirmeyen bir teknik. Desen çalışmalarının vazgeçilmezi, kare ası. Sanatçı boş kağıt ve kalem ile en yalın şekilde karşımızdadır, sanat yapma performansını bize gösterir. Karmaşık ya da birkaç çizgiyle olsun fark etmez, hüner kendini ortaya çıkarır.

Özdemir’in karakalem eserlerine eşlik eden diğer çalışmalarından da bahsetmek gerekir; videolar, nesneler, minik üç boyutlu ilaveler geleneksel karakalem yöntemini son derece çağdaş dolayısı ile de güncel bir içeriğe dönüştürüyor. Duvarda iki seri halinde yan yana dizilen çerçevelerin içinde sanatçının satın aldığı karakalemlerinin hayat hikayelerini görüyoruz.  Alındığı yerin faturaları ve kullanılarak bitmiş halleri de çerçevenin içinde, adeta sanatçının performansına bunlar da eşlik ediyorlar. Resim sanatında “kalemin bitene kadar çizmek” öğretisi ve yaratım sürecinin göstergesi bitmeye yüz tutmuş kalemler ve kalem açacakları oluyor. Zaman bu eserlerde başka türlü ilerliyor. Sanatçı kendi performansının zamanını bize böyle gösteriyor.  

 

 

Tüm sergiye baktığımda Özdemir’in yarattığı değişen ama bitmeyen dünyasına kendi adıma kolayca eklendiğimi ve formlardaki beliren ve kaybolan bağlantıları hissettiğimi söyleyebilirim. Uzaktan bakınca gördüğümüz ağaçlar, dallar, kökler, yapraklar ve türlü türlü canlıları andıran desenler yaklaştıkça ince detaylarla, bellek parçalarına doğru hareketleniyor. Büyüme, çürüme, var olma, başkalaşma gibi algı kapılarını genişleten daha metaforik anlamlara dönüşüyor.  Bakmaya, baktıkça anlam üretmeye davet ediyor. Zaten bir sanat eserinde aradığımız en büyük beklenti de bu olmalı.  

Soyut dediğimiz görüntüleri kendi belleğimiz ve doğamızdaki bazı imajlara buluşturmak, bunlardan bir fikir ve ruh hali çıkartmak da izleyicinin işi. Ben çıkardım. Sadece karanlık olana değil aydınlık olasılıklara da ulaştım kendi adıma.

Gülser Günaydın, Ekim 2024


Oscar Wilde ‘’Sanat doğası gereği akılcı değildir. Çünkü akılcılık denen şey bir tür konformizmdir.’’ der. Bu sözü asırlar önce Platon ‘’Sanat, dinleyende ve izleyende bir tür ilahi çılgınlık yaratır.’’ diyerek ifade etmiştir. Tek bir tanım yapılamayacağı ve hatta her bir bireyin kendine özgü bir tanımının olduğu kavramdır sanat. Hiç kimsenin inkar edemeyeceği şey ise sanat eseri ve izleyici yani sanat ve algılarımızın girift bir şekilde iç içe geçmiş olduğudur.  

Hülya Özdemir’in Algının Karanlık Çekirdeği sergisi bellek, hafıza, algı, cisimleştirdiğimiz hatıralar ile  izleyiciyi görsel ve düşünsel bir yolculuğa çıkarıyor. Sanat eserine uzaktan ve yakından bakışı yeniden sorgulatan sergi, uzaktan amorf ve karmaşık görünen yapının yakından bakınca nasılda düzgün ve anlamlı olduğunu, bu karmaşıklığın içinde çekingen ve açıklama yapmaya gönülsüz tarafımızı gün yüzüne çıkaran bir dizi eserle baş başa bırakıyor bizi. Eserler izleyicide çok katmanlı yapısı ile güçlü duygular ve tepkiler uyandırıyor ve kişisel bellek ve algı mekanizmalarımız ile bağlantı kurmayı başarıyor.

Eserlerin üretim sürecinin video, nesne-kolaj, fotoğraf gibi tekniklerle izleyici ile buluşması ve sergi mekanının mimarisi serginin dinamik bir yapıya sahip olmasını sağlıyor.  Sanatçının güçlü anlatımı, sanatın gücünü ve insan ruhuna dokunma kapasitesini bir kez daha  gözler önüne seriyor.

Burcu Aydın, Ekim 2024

 

Bizi paylaşın..