Prima donna’lara Asaf Erdemli dokunuşu: “Zirvede bir Efsane”

Heykeltraş Asaf Erdemli sahne sanatlarının zirvesinin evrensel yıldızı opera bestelerinin prima donnalarına “Zirvede bir Efsane” sergisi ile dokunuyor.

22 Mart’ta açılan sergi 20 Mayıs 2024 tarihine kadar Kızılırmak Mah. Dumlupınar Bulvarı No:3/C1 Kat.2 06520 Söğütözü/ANKARA Next Level Çukurambar Sanat Galerisi’nde görülebilir.

Kuzguna’a Veda/ Farewell to Kuzgun
Buluntu nesne/Found object, Metal / 10x300x140cm, 2017

Haute Couture Sahnede/ Haute Couture on Stage
Buluntu nesne/Found object, Metal / 70x60x93cm, 2021
&
Primadonna’nın Koltuğu/ Primadonna’s Chair
Buluntu nesne/Found object, Metal / 90x100x120cm, 2021

Otello
Buluntu nesne/Found object, Metal / 45x60x200cm, 2021
&
Don Giovanni
Buluntu nesne/Found object, Metal / 50x60x190cm, 2021


ASAF ERDEMLİ
1977 yılında Arhavi/ Artvin’de doğan Asaf Erdemli, 2007 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi- Heykel bölümünden birincilikle mezun olmuştur.

2007 yılında profesyonel heykel çalışmalarına İstanbul’da başlayan Asaf Erdemli, 2013 yılında Ankara’da kendi şahsi atölyesini kurmuştur ve halen eserlerinin yaratım sürecini Ankara’daki atölyesinde sürdürmektedir.

Sanatçı, heykel çalışmalarıyla eş zamanlı olarak otomotiv endüstrisinde kil modelci olarak farklı bir disiplinde tasarım çalışmalarını sürdürmüştür. 2008- 2013 yılları arasında Ford Otosan Dizayn Stüdyo’da Clay Modeller (kil modelci) olarak görev yaptıktan sonra, 2013- 2023 yılları arasında Hidromek İş Makineleri Dizayn Stüdyo’da Clay Modeller ve ekip lideri olarak görev almıştır.

Uluslararası birçok karma sergide ve sanat fuarında yer alan sanatçının eserleri, Paris Louvre Müzesi’ndeki Uluslararası Güzel Sanatlar Fuarı (2017) ve Katar’da gerçekleşen Hurda Sanat Festivali (2019) gibi önemli uluslararası etkinliklerde de sergilenmiştir. Sanatçının kişisel sergileri ise aşağıda yer almaktadır.

KİŞİSEL/ SOLO SERGİLER

  • “Exitus” Mayıs 2023
    Belmart Space/ Ankara
  • “Göz Hizası” Eylül 2020
    Cer Modern/ Ankara
  • “Entropi” Nisan 2019
    Cer Modern/ Ankara
  • “Sıfır” Aralık 2017
    Cer Modern/ Ankara
  • “Epiquie Island Reconstruct” Eylül 2017
    Conrad Otel/ İstanbul
  • “Enstrümental” Mayıs 2017
    Galeri Soyut/ Ankara
  • “Kişisel Sergi” Nisan 2017
    Sevda Cenap And Vakfı/ Ankara

Sanat Kurumu Derneği tarafından 2017 yılında “Heykel Dalında Övgüye Değer Sanatçı” ödülüne layık görülen sanatçının yurt içinde ve yurt dışında birçok kurum ve özel koleksiyonda eserleri bulunmaktadır.
Asaf Erdemli, sanata dair bakış açısını yalnızca eserleri üzerinden değil, aynı zamanda TEDx Talks, Türk Zeka Vakfı, Uğur Mumcu Vakfı gibi kuruluşlarda verdiği seminerlerle de sanatseverlere aktarmaktadır.
Aynı zamanda performans sanatçısı olan Asaf Erdemli, 1998- 2008 yılları arasında dans tiyatrosu ve engelliler dans topluluğunda profesyonel dansçı ve koreograf olarak görev almıştır.


Prof.Dr. KIYMET GİRAY (Sergi Küratörü)

ZİRVEDE BİR EFSANE
Asaf Erdemli’nin sürdürülebilir sanat örnekleri olarak çağdaş sanat anlayışının yeni heykel serisi, evrensel kültür dokusunun bileşkesinin ortak duyarlığına göndermeler yapıyor. Sanatın zirvesinde yer alan heykel sanatı, yine sanatın zirvesinde parlayan, sahne sanatlarının zirvesinin evrensel yıldızı, opera sanatının yüzyıllık konularının ‘Primadonnaları’na ve kahramanlarına atık malzemelerle yaptığı heykelleriyle dokunuyor. Dünyada, özellikle de avrupa kıtasının yüzyıllarla tanımlanan tarihinin, yaşam değerlerinin, felsefelerinin ayrıntılarını sahneye yansıtan opera temsilleri ve asya kıtalarında yaşayan medeniyetlere, kültürlere ayna tutan ‘asya tiyatrosunun masterpieces’leri olarak tanımlanan sahne sanatlarının özellikle baş rol oyuncularını, kahramanlarını düşündürür.

Asaf Erdemli’nin büst heykelleri, ünlü bestecilerin dönemlerinin besteleri olan ve konusunu tarih, mitoloji ve efsanelerle zenginleştiren ve tarihin içinde akıp giden hayatların kesitlerini yansıtan sözlerinin tümü ya da birçoğu müzikle anlatılan ünlü opera bestelerinin primadonnalarının yanılsamaları gibidirler. Farklı coğrafyalardan, farklı ülkelerden, farklı zaman dilimlerinden geçerek günümüze kadar sürdürülebilir değerlerini koruyarak ulaşan opera bestelerinin primadonnalarını, zamana karşı işlevini kaybetmiş sanayi atıklarına yeniden form veren Erdemli’nin büst heykelleri olarak sürdürülebilir sanat eserlerine dönüşür.

Bu Erdemli büstlerden biri, Vincenzo Bellini’nin 1831 yılında yazdığı ve aynı sene ilk kez ‘La Scala Operası’nda sahnelenen, aşk, ölüm, savaş ve sadakatsizlik üzerine bestelenmiş en iyi dramatik eseri olarak tanımlanan, türünün başyapıtı olarak kabul edilen, tüm zamanların en iyi soprano aryalarından biri olan Casta diva gibi büyüleyici müziklerle dolu olan Norma’yı seslendiren yüzlerce yılda onlarca primadonnayı temsil eder.

Bir diğer büst, ilk kez 1875 yılında Paris’te sahnelenen Fransız besteci Georges Bizet’ye ait olan, hikâyesi 1830 civarlarında İspanya’nın Sevilla şehrinde geçen, Primadonnası çok güzel ve bir tütün fabrikasında işçi olarak çalışan, çingene genç kız Carmen’dir.

Başında tacıyla gururla duran bir başka Erdemli büstü, William Shakespeare’in aynı isimli trajik oyunu, Macbeth’i temel alarak, Giuseppe Verdi’nin bestelediği, ilk kez 14 Mart 1847 tarihinde Floransa’da ‘Teatro della Pergola’ tiyatrosunda sahnelenen, o tarihten bugüne, en beğenilen opera oyunu olarak dünya sahnelerinden inmeyen, kocası Macbeth’i, kralı öldürmek pahasına, İskoçya tahtına çıkarmaya azimli Leydi Macbeth’in temsilidir.

Asaf Erdemli’nin kahraman erkek heykeli ve kadın büstlerinden bir başkası da La Scala’da, 5 Şubat 1887 gecesi yapılan prömiyerde sahnelenen ve yüzyıllardır dünya ülkelerinde izlenmeye devam eden; Verdi’nin Otello, William Shakespeare’in yazdığı trajedilerden biri ve aynı zamanda oyunun baş erkek kahramanı olan Otello ve sevgili karısı Desdemona’yı özgün yorumuyla gerçekleştirdiği sürdürülebilir sanat eserleridir.

Diğer bir Erdemli büstü, Kasvetli, karanlık odasında gençliğinin özlemini duymakta olan ihtiyar Doktor Faust’un, J. W. Goethe’nin aynı adlı eserinden uyarlanan, Fransız besteci Charles-François Gounod’nun başyapıtında, gençliğine yeniden kavuşmak için Şeytan Méphistophélès’e ruhunu satmasına neden olan ve aniden gözünün önünde bir hayal gibi beliren güzel bir kız hayali, Marguerite’dir.

Erdemli’nin primadonna temsili olan “Zirvede bir Efsane” heykellerinin arasında yer alan bir başka büst, Ahmet Adnan Saygun’un bestelediği ve Firdevsî’nin Şehnâme’sinden uyarlanan türkçe olan librettosunu Münir Hayri Egeli’nin yazdığı, ilk kez 19 Haziran 1934 gecesi, Ankara’da; Münir Hayri Egeli’nin rejisi ve Ahmet Adnan Saygun’un orkestra şefliği altında İstanbul Konservatuvarı yaylı sazlar heyeti ile Riyaseti Cumhur Bando Heyeti tarafından, Cumhurbaşkanı ve İran Şahı Rıza Şah Pehlevi onuruna, iki devlet başkanının önünde Ankara Halkevi’nde sahnelenen, ilk Türk operası kabul edilen Özsoy Operası’ndaki Ayşım rolüyle Semiha Berksoy’un temsilidir. Asaf Erdemli’nin Berksoy temsili olan büstü, Özsoy Operasındaki sahnesinden iki yıl sonra, 6 Ekim 1936’da girdiği sınav sonucunda Ankara Devlet Konservatuvarı ve eş zamanlı olarak da Berlin Müzik Yüksek Akademisi Opera bölümü burslarını kazanarak Berlin’e giden Berksoy, Berlin Akademi Operası’nın halka açık temsilinde Richard Strauss’un “Ariadne auf Naxos” isimli eserinde başrol (Ariadne) oynayan ve Avrupa’da sahne almış ilk Türk opera sanatçısı Berksoy’a saygı olarak tasarlanmış sürdürülebilir sanat eseridir.

Asaf Erdemli’nin renk renk ışıklar ve formlarla tasarlanmış sahneleri, Gioacchino Rossini tarafından bestelenmiş Külkedisi veya Güzelliğin Galip Gelmesi, ya da Jacques Offenbach’ın Hoffmann’ın Masalları temsilleri gibi çocuklar için geliştirilmiş bale ve opera oyunlarının gösterim alanlarıdır.

Asaf Erdemli yüzyılları içine alan opera temsillerinin, temsili büstleri, sahneleri, rollere göre değişen kostümleri, aksesuarları, sahne kıyafetleri olarak tasarladığı heykelleri, opera oyuncularının ve kahramanlarının yüzlerce yıldır değişen ülkelerde, değişen primadonnaları olarak temsil ettikleri karakterlerin ortak paydasının büstlere dönüştürülmüş olan sanatçı yorumlarıdır. Erdemli heykelleri, öncelikle de opera temsillerinin dünya üzerinde yaşanan toplumsal gerçekliklerini, sanatın eleştirel ve sorgulayıcı tartışmaya açık özelliklerini belirleyen ayrıcalığıyla anlatarak tarihe düştükleri notları da yansıtmaktadırlar.

Asaf Erdemli, 1920’lerde, Alberto Burri , Piero Manzoni ve Lucio Fontana gibi avangard sanatçıların önderliğinde ortaya çıkan ve 1967’de sanat eleştirmeni Germano Celant tarafından ‘Arte Povera/Yoksul Sanat’ olarak tanımlanan, aynı yıl Celant’ın, Cenova’daki Galleria La Bertesca’da sahnelenen ve Alighiero Boetti, Luciano Fabro, Jannis Kounellis, Giulio Paolini, Pino’nun çalışmalarını içeren, ‘Arte Povera e Im Spazio’ adlı trendin ilk anketini düzenleyerek tanıttığı sanat hareketinin felsefesinin devamı olarak gelişen estetik seçkilerin 21. yüzyıla ulaşan halkasında yer alır. Arte Povera sanatçıları, kavramsal olarak (herhangi bir biçimsel veya üslupsal temelde değil) Celant’ın altını çizdiği doğrultuda, sanat ve yaşam arasındaki ikilemi, ortadan kaldırma yönünde ortak görüşte birleşirler. Arte Povera sanatçılarının heykelleri, sıklıkla doğal ve yapay arasında köprü kurar ve bu ayrımı dikkatlere sunmaya özen gösterir. En açık şekilde malzeme seçimlerinde ve sergilenişlerinde özel seçkiler ve uygulamalar geliştirirler. Yapay, doğal ve atık seçkilerinin karşıtlığı veya uyumsuz eşleşmesi, endüstriyel madde atıklarıyla yan yana getirilmesi Arte Povera ile başlar. Böylece 20. yüzyılın başlarında pek çok sanatçı, gündelik nesneleri resimlerine ve heykellerine giderek daha fazla dahil eder.

Yirminci yüzyılın ortalarında ise, dönemin Avangard sanatçıları, tarzlarına göre farklılık gösteren, sanatın bilindiği şekliyle tanımını yeniden sorgulayan üç boyutlu, karma medya montajları yaratırlar. Dadaist Marcel Duchamp’ın, 1913 yılında bisiklet tekerleğini ve ortak bir tabureyi birleştirerek gerçekleştirdiği, 1915 yılında ‘Hazır Nesneler’ olarak tanımladığı işi öncü olur. Bu aşamadan sonra sanatçılar, seri üretilen nesneleri ve hurdaları malzeme olarak seçerek, modern tüketim kültürüne ironi dolu sert eleştiriler yaparlar. 1950’li yıllarda, Jean Dubuffet bu melez sanat formu için ‘asamblaj’ terimini belirler. Raoul Hausmann’ın, ‘Mekanik Kafa’ ya da ‘Zamanımızın Ruhu’ adını verdiği büst heykelinde olduğu gibi, birleştirmeler veya biriktirmeler olarak adlandırılan eserler, bu aşamadan sonra ‘asamblaj’ olarak tanımlanmaya başlar.

Yirmibirinci yüzyılın ilk yarısında sanat, sürdürebilirlik felsefesini benimseyen sanat eserlerinin yoğunlaştığı dönemi belirler. Sanatta sürdürülebilirlik kavramı, 1960’lardan itibaren doğa ve ekolojik yaklaşımları barındıran bir üretim biçimidir. Sürdürülebilirlik kavramı özellikle son on yılın en gündemde olan konularından birisidir. Küresel boyutta gezegenin geleceği konusuna atıfta bulunan bu durum insanlar üzerinde kaygı ve endişe yaratmaktadır. Bu duygusal farklılıklar sanatçıları etkilemekte ve sanatçıların sanatsal tavırları aracılığı ile eserlerine yansımaktadır. Bu üretim biçimi, atık malzemeleri ve buluntu nesneleri geri dönüştürme, ileri dönüştürme ve yeniden kullanma üzerine kurulu bir sistemden oluşmaktadır. Özellikle, plastik ve inşaat malzemeleri gibi dünya üzerinde kalıcı olan sanayi atıklarının, 21. yüzyılın felsefesi ve estetik görüşüyle yeniden sanat eserlerine dönüştürülmesi, sanat dünyasının avangard sanatçılarının hedefinde yerini alır. Asaf Erdemli, 21. yüzyılın heykel sanatçısı olarak, hurdalık alanlarda yeni materyaller arayarak zamanını geçiren, bulgularını malzeme ve form benzerlikleriyle eşleştirerek sanat eserlerine dönüştüren, yaptığı eserlerle çağını yakalayan ve birçok ödül alan bir sanatçımız olarak, “Zirvede Bir Efsane” sergisinin sürdürülebilir sanatçısıdır.

Bizi paylaşın..