METİN TALAYMAN, 22 yıl aradan sonra, Dönüşüm isimli retrospektif sergiyle Ziraat Bankası Çukurambar Sanat Galerisi’nde Ankaralı sanatseverler ile buluşuyor.
Küratörlüğünü Prof. Dr. Kıymet Giray’ın yaptığı serginin eser fotoğrafları Ahmet Gül’e ait.
17 Kasım’da açılan sergi 15 Ocak 2024 tarihine kadar Next Level Çukurambar Sanat Galerisi Kızılırmak Mahallesi Dumlupınar Bulvarı No:3/C1 Kat:2 Söğütözü Ankara adresinde gezilebilir.
Metin Talayman 1939’da Kadıköy’de doğdu. 1956-1963 yılları arasında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (İDGSA) Resim Bölümünde Halil Dikmen ve Zeki Faik İzer atölyelerinde öğrenim gördü. Güzel Sanatlar Akademisi’ni ikincilikle bitirdi. 1958’de Ergin Kolbek’le “Mim Pantomim” ekibini kurdu. Toplu karikatür sergilerine katıldı. 1959 itibariyle Adnan Çoker yönetiminde Akademi ve Genart sanat ortamlarında “Müzik Eşliğinde Resim” gösterilerine katıldı. Varlık Bilim üzerine, uzun yıllar sürdüreceği araştırmalar yapmaya başladı.
1963’de ilk kişisel sergisini Beyoğlu Şehir Galerisi’nde açtı. İstanbul Resim Heykel Müzesi, bazı yapıtlarını aldı. Yazar, öğretmen ve pandomimci olarak çalışmalarda bulundu. Devlet Resim-Heykel sergilerine katıldı.
1967 yılında 5.Uluslararası Paris Genç Sanatçılar Bienaline yapıtları seçildi.
1971’de Milli Eğitim Bakanlığı’ndan burs aldı. Düsseldorf Güzel Sanatlar Akademisi’nde önce Joseph Beuys, sonra Prof. Rupprecht Geiger ile çalıştı. 1976’da “Sonradan Gelen Ölü” adlı 2 perdelik oyununu yazdı.
1980 yılında Berlin Eyaleti Kültür Senatörlüğü’nden burs aldı ve Berlin’e yerleşti. 1985’de, elle renklendirip yazdığı ve 100 adet hazırladığı bir kitapta, şiirlerini ve desenlerini topladı. Aynı yıl, “Odanın Boyutları” adlı 2 perdelik oyununu yazdı. 1986’da “Sevmek” adlı 3 perdelik dramını yazdı.
1996’da “Goliathus-Goliathus Ters Horoz” adlı dokümantasyon sergisinin çalışmalarına başladı. 1998’de İstanbul’a döndü ve çalışmalarına doğduğu yerde devam etti.
Yaşamı boyunca yurtiçi ve yurtdışında 22 kişisel sergi açan ve birçok karma sergiye katılan sanatçı, 1999’da Kadıköy’de, yaşama gözlerini yumdu.
2001’de İstanbul’da açılan serginin ardından, 22 yıl sonra Dönüşüm isimli retrospektif sergiyle Ankaralı sanatseverler ile buluşuyor.
1939 yılında Kadıköy, İstanbul’da dünyaya gelen Metin Talayman tutkusu olan resim yapma eylemini, 1956-1963 yıllarında, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümünde, Halil Dikmen ve Zeki Faik İzer atölyelerinde gördüğü akademik öğrenimle pekiştirir. Okuldan mezun olduğu tarihte, 1963 yılında, ilk kişisel sergisini İstanbul Şehir Galerisinde açar. Öğrencilik yıllarında yapmış olduğu 1960 tarihli Oto-Portresi, Talayman’ın döneminin önde giden sanat hareketi olarak dünyayı saran figüratif ekspresyonizmin izinde yürüyeceğinin göstergesi olur.
Kararlıdır. Hayatını bu sanat hareketinin doğrultusunda yapacağı resimlere adayacaktır. Öyle de yapar. Hedefi Almanya’ya gitmek, Alman Ekspresyonistlerinin bu akımın içinde geliştirdikleri estetik normları, felsefelerini ve malzeme ve teknik donanımlarını yerinde takip etmektir. Şair Karl Georg Büchner, felsefeciler Søren Aabye Kierkegaard , Martin Heidegger ve Karl Jaspers, psikolog Sigmund Freud ile oyun yazarları Johan August Strindberg ve Benjamin Franklin Wedekind gibi öncülerin yeni ekspresyonist kuramlarını ortaya koyan yazar ve düşünürlerin yarattığı sanat ortamında soluk almak ister.
Ekspresyonizm sanat hareketini benimseyen sanatçıların asal hedefi, duygusal etki kuramıdır. Ekspresyonizm’in tanımıyla örtüşen sanat felsefesi, Fütürizm ve Kübizmin aksine, ilke ve kuralların katı bağlarına dayanmaz. Aksine yaşamın tüm yönlerini eleştirmeye yönelik bakış açısını kabul eder. Büyük Dünya savaşlarının yaşandığı yıllarda Avrupa ‘da baş gösteren huzursuzluk, şaşkınlık ve yeni bir güven ortamı ile tutarlı yaşam isteğinin sonucu olarak ortaya çıkan sanat anlayışıdır ekspresyonizm. Akımın ortaya çıkması Almanya‘da yaşanan savaş yıllarında ve sonrasında yeniden varoluş sorunsalından kaynaklanır.
Ekspresyonizim öncüleri, Die Brücke ve Der Blaue Reıter sanatçı gruplarında toplanır. Savaş yıllarının bunalımı, 1905- 1914 arasında geçen olaylar, baştan başa yaşanarak, yazarların kitaplarında, ressamların eserlerinde, oyuncuların tiyatro sahnelerinde, sanat eserlerine dönüşür. Savaşlarla temelleri sarsılan Almanya’nın, savaş bittikten sonra da sanayileşen dünyada yerini alma çabalarının zorlu günlerinin sıkıntılarını içinde yaşayan sanatçılar, insan yaşamının dramatik kesitlerini resimlerler. Günümüzde Avrupa sanatını kapsamına alan önemli müzelerin başyapıtları arasında bulunan Ekspresyonistlerin eserleri; savaşın çığlıklarını, aşağılanmış, ezilmişlerin, yoksulların hatta akıl hastalarının dertlerini betimler ve gençlerin gelecekleri için umutlarını resimler.
Ekspresyonistlerin en temel özellikleri, duyguları sanat eserlerine daha güçlü yansıtabilmek için oran, denge ya da katışıksız güzellik gibi sanatın asal hedeflerinden uzaklaşarak deformasyon ve hatta groteks formlar kullanmaya özen göstermeleridir. Grotesk sanat, süslemeci olması, hikâye karşıtı olması, doğa karşıtı ve olanaksız karakteri ile klasik sanat karşıtı bir uygulama olarak Ekspresyonist anlatımların özel seçkisidir. Grotesk sanat, taklitçi değildir. Çok acayip ve fantastik oluşunun nedeninin kökeni, Roma ve onu izleyen Orta Çağ sanatı ile ve daha sonra da oryantal ve Kuzey Avrupa sanatının birleşiminden oluşmasından kaynaklanır. Bu bağlamda, Metin Talayman’ın kaynakları arasında yerini alan Francis Bacon da grotesk imgeleri sıklıkla kullanan bir sanatçısı olarak sanat tarihinde yerini alır.
İşte bu nedenle Metin Talayman 1960’ların dünyasının yeniden Ekspresyonist sanat hareketini yaratan ve 1980’lerde de sürecek bu akımı temsil eden sanatçılarını incelemek için Almanya’ya gitmeyi seçer. Yaşayan sanatçıların arasında olmak istemektedir. Ayrıca da, müzelerde ve sanat tarihi kitaplarında yer alan dünyanın ünlü ekspresyonlarını resimleyen sanatçıları incelemek kaynaklarına kolay ulaşmayı hedeflemek istemiyle 1972 yılında Millî Eğitim Bakanlığı bursuyla, Düsseldorf Güzel Sanatlar Akademisi’nde Joseph Beuys ve Prof. Rupprecht Geiger atölyelerinde çalışmaya başlar. 1980 yılında Almanya’ya yerleşmeye karar verir.
Metin Talayman, bu bağlamda edindiği Ekspresyonist kuramlarını ve estetik normlarını Almanya’da yaşayan işçilerin hayatını yansıtan özgün kompozisyonlarına taşır. Göçlerle Almanya’ya gelen işçilerin, kendilerine yabancı olan bir ülkede, hiç bilmedikleri bir dille konuşan insanlar arasındaki hayatlarını resimler. Onların, toplumsal kuralları ve farklı yaşam standartları içinde geçirdikleri asimilasyon süreçlerinin sıkıntılarını ve dramını anlatan resimler yapmaya başlar. Tiyatro oyunları yazar, şiir kitapları yayınlar, pantomim sanatçılarıyla birlikte oyunlar kurar. Talayman’ın bu dönem resimleri, portrelerin önem kazandığı, figüratif yorumların vurucu olduğu eserleri olarak tarihe geçer.
Talayman Almanya’da geçirdiği öğrenim süreci ve sonrasında önemli kaynak araştırmalarına yönelir. Sanat Tarihinin ünlü ressamlarının Ekspresyonlarının kaynaklarına iner. Örneklersek, Hieronymus Bosch’un, en ünlüsü Dünyevi Zevkler Bahçesi olmak üzere pek çok triptik resimlerini, kendi döneminin bir çok sanatçısının yaptığı gibi, o da hayranlıkla araştırır ve inceler. Orta Çağ dünyasının korkularını ve çağdaş dünyanın belirsizliklerini grotesk bir üslupla yorumlamış olan Bosch’un mekan tanımını kavrar. Kompozisyonun temasını oluşturan olayların geçtiği farklı coğrafyaların, aynı düzlemde ancak farklı alanlara yerleşmiş olan konumlarını, kalabalık figüratif kompozisyonların kompozisyon düzenini çözümler. Tuval yüzeyine dağılan sayısız insan figürünün konu içindeki çizgisel bedenlerinin edilgenliğini kendi kompozisyon düzenleri içinde de Talayman duyarlığı ile kurgulayarak uygular.
Metin Talayman’ın figüratif ekspresyonlar olan eserleri, esin kaynağı olarak gerçek bir Ekspresyonist sanatçı olarak sanat tarihinde yerini alan Georges Henri Rouault gibi insanın baş etmeye çalıştığı sorunlarla doludur. Varoluşçu bir bakış açısıyla acıyı irdeler, sorgular ve toplumun bu acıya duyarsızlığına karşı direnen göndermeler yapar. Sıkıntılara karşı başkaldırı olarak kabul edilebilecek serilerin eserleri olan kompozisyonlarının en şiddetli ve en depresif yapıtlarında bile plastik değerlere önem vermesi Metin Talayman’ın sanatçı disiplinini belirler. Talayman, estetik duyarlığının uyumuna özen göstererek kurduğu kompozisyonlarında, lirik renk değerlerini titizlikle kullanmaya özen gösterirken aynı zamanda da ekspresyonist kuramlara uyarlı gerilimleri tuvallerine yansıtmayı başarır. Resimlerinin temalarını belirleyen biçimleri vurgulayan renk lekelerine, psikolojik ve simgesel anlamlar yükleyerek, yaşanmakta olan gerilimli sıkıntılara karşı duran kompozisyonlar kurar.
Metin Talayman’ın Oto-portreleri, Di ailesi resimleri gibi Eş Dost Portreleri, birey ve hayatına ilişkin ip uçlarının derin izlerini sunarken, Dönüşüm, Yabancılaşma, Açık Oturum, Artık Ağlamak Yok, Akşam Üstü, Güneşin Şarkıları, İstanbul’lu Kadınlar, Mektup, Derin Üzüntüler İçindeyim, Sonsuz Üzüntüler İçindeyim, Ki Şehrinin Eğlenceli Yeri, Pisi Balıklarının Çığlıkları, Elmalar ve Balık, Karanlığın İçine Doğru, Önce Yaşlı Işınlar Sonra Karanlık, Şehir ve İnsan gibi resim serileri ve hayatı boyunca yapmış olduğu büyük kompozisyonlardır. Tarihsel süreçler içinde serileri içinde toplanan resimleri, yaşamın zorlukları ve mutluluğun umutlarını taşıyan derin içerikli sanat eserleridir.