Muhammet KÖYMEN | Fotoğrafları Arşivlemek (54. Sayı)

Günlük hayatımızda fotoğraf, bir çoğumuz için anılarımıza şahitlik eden, baktığımızda bizi geçmişe götüren, anılarımızın canlanmasını sağlayan görsel öğedir. Bir anlamda görsel hafıza gibidir.

Ama konu fotoğraf olunca, elbette işin bir de sanat yönü vardır. Fotoğraf sanatı üzerine çok da canlı bir tartışma, bugünlerde yürümüyor. Ama biz bilmeliyiz ki, bir yandan günlük hayatımızın bir parçası olarak fotoğraf var, diğer yandan da sanat olarak fotoğraf var. Elbette her ikisi de tarihe tanıklık eder.Böyle olunca, fotoğrafın uzun ömürlü saklanabilmesi çok büyük öneme sahiptir.

Sanat üzerine teknik anlamda konuşulacaksa, minimum iki nokta var; ilki arşivleme, ikincisi de sergilemedir. Her sanat için arşivleme ve sergileme, önemli bir teknik konudur. Sadece teknik değil elbette ama biz fotoğrafın saklanması üzerine tartışacaksak, işin daha çok teknik yönü üzerinde konuşmak isteriz.

KONTRAST, bu sayısında, ‘Göçmenlik’ konusunu ele alıyor ve ‘Albümlerde Kalan Göçmen Köklerimiz’ başlığı ile hüzün ve acı dolu bir sayfayı konu alıyor. Bugün, dünyanın yaşadığı göçmenlik sorunu nedeni ile oldukça da güncel olan bir konu. Ama biz, bu vesile ile, fotoğraflarımızı nasıl iyi koruyabiliriz meselesine bakmak istiyoruz.

Elbette, bu fotoğrafların bir çoğu, sadece o anı görüntülemek için çekilen, aile albümlerine giren fotoğraflardır. Ama bunların da korunması bir konudur.Günümüzde, fotoğrafları korumak çok da iş edinilmiyor. Günlük hayatımızda daha çok sosyal medya, ya da cep telefonlarının hafıza kartlarını kullanıyoruz. Ama her birimiz şu sorunu yaşıyoruz: bir fotoğrafa bakmak istediğimizde onu bulmak zor. Ve bu durum, fotoğrafla ilişkimizi, çekip, anlık paylaşmak gibi, daha çok “tüketme” eylemine uygun hale getiriyor.

Peki fotoğrafları nasıl saklamalıyız?

Elbette albüm, bugünün sosyal medyasına göre çok daha fazla emek içeriyor. Ve belki de çok daha “temiz”dir. Özellikle, akıl almaz kadar çok sayıdaki fotoğrafların sosyal medyada anlamını yitirmesi ile kıyaslanırsa. Ama albümlerdeki fotoğrafların korunması da bir sorundur. Bırakın göçmen albümlerindeki iyi saklanmamış fotoğrafları, bir çok fotoğraf sanatçısının fotoğrafları da maalesef iyi korunamıyor.

Saklama metodu olarak günümüzde, bir çok yeni yol var. Başlıca saklama yolları, CD’ler, bilgisayar depolama aygıtları (Hard Disk, Flash disk vb.) dir. Bu aygıtlarda, çok sayıda fotoğrafı depolamak mümkündür. Ama bu kez onlara bakmak, onları izlemek zorlaşmaktadır. Albümler ise izlenmesi daha kolay ama çok sayıda fotoğrafı albümlere koymak zordur, maliyetlidir. CD ve Hard Disk gibi aygıtların, ömürleri kısadır, 10-15 yıla kadar saklamak mümkün olabilmektedir. Öte yandan, basılı fotoğrafın da uzun ömürlü olup olmaması bazı koşullara bağlıdır. Yakın geçmişte kullanılan fotoğraf baskı kağıtlarının ömrü ile günümüz fotoğraf kağıtlarının ömrü arasında büyük farklılıklar var. Kağıdın kalıcılığının ilk koşulu, asitsiz olmasıdır. Bu elbette ilk koşuldur ama yeterli değildir. Bu kağıdın üzerine baskı için kullanılan mürekkebin ömrü de çok önemlidir. Bu gibi alanlarda son yıllarda önemli gelişmeler oldu. Uzun ömürlü sanatsal kağıt, geleneksel (suluboya, gravür baskı, pastel boyama, karakalem çalışmaları vb.) sanatlar için çok uzun süredir kullanılmaktadır.

Bizim distribütörü olduğumuz Hahnemühle, 1584 yılından beri, sanatsal kağıtlar üretmektedir. Ama fotoğraf baskı kağıtlarında, özellikle son 15 yılda önemli gelişmeler oldu. Pamuk tabanlı, yani ağaçtan değil de pamuktan üretilen kağıtlar, özel bir kaplamadan geçirilerek uzun ömürlü, 100’lerce yıla dayanıklı kağıtlar artık var. Bu kağıtlar, 4’ten fazla renk basabilen inkjet yazıcılarla, sanatsal fotoğraf baskısı yapmaya olanak vermektedir.

Sanatsal inkjet (İngilizcesi ile Digital Fineart) baskı, artık, dünyada “limitli sanatsal baskı” olarak kabul görmektedir.

İşte bu yeni durum, yüzlerce yıl yaşayan fotoğraf baskılarına olanak vermektedir.Bugün, kağıdın ömrü daha uzun, mürekkeplerin ömrü ise 100 yıl civarında olduğundan, yaptığınız baskının ömrünü sınırlayan kağıt değil, mürekkep olmaktadır. Elbette, bu tarz bir baskı, eski fotoğraf baskı tekniklerine göre, bugün daha pahalıdır. Ama kıyaslanmayacak kadar uzun ömür vermektedir. Şu anda, en uzun ömür kağıt üzerine yapılan baskı ile elde edilmektedir. Konu sanatsal bir fotoğrafın, eserin baskısı olduğunda bunu anlamak daha kolay iken, günlük hayatımızı konu alan aile albümleri için, bu baskı pahalı gelebilir. Benim önerim, daha az sayıda fotoğraf seçerek, bu kaliteli kağıtlara, fineart baskıdır. Evet tüm fotoğraflarınızı bu yolla basmanız maliyetli olacaktır. Ama belki de siz, fotoğraflarınızdan bir bölümünü böyle seçerek elerseniz, fotoğrafların anlamı da artar. Böylece, hayatın hangi fotoğrafları geleceğe aktaracağına siz karar vermiş olursunuz.

Bir de basılı fotoğrafı saklamak önemlidir. Asitsiz bir kağıda, pamuk esaslı bir kağıda baskı yapmış olabilirsiniz, ama bir de o fotoğrafı, asitsiz ortamda saklamanız gerekir. Mesela çok iyi kalitede bir kağıda, iyi mürekkeple yapılmış bir fotoğrafı, eğer siz gazete kağıdına sarılı bir şekilde saklarsanız, ya da asitli bir albümde saklarsanız, o fotoğraf yine sararacaktır. Eski film negatiflerini asitli “poşet”lerde saklayan bir çok fotoğrafçının eserlerinin zarar gördüğünü biliyoruz. Her zaman saklama koşullarına da dikkat etmeliyiz.

Elinize ulaşmış, mesela göç ve göçmenlik ile ilgili fotoğrafların, büyük ölçüde yıpranmış olduğunu düşünebiliriz. Bu, sadece bir bilinçsiz saklamadan ileri gelmemiştir. Adı üstünde göç, zaten hayat şartlarının zorluğunu gösterir. Bu koşullarda çoğunlukla canını ve sevdiklerini korumakla meşgul insanların, fotoğrafları koruyamaması mümkündür.

Bugün bu fotoğrafları geri kazanmak zordur. Ama yine de bir çok yol denenebilir. Bu fotoğrafların negatiflerinin üretilmesi, onların tarama veya fotoğraflanarak dijital ortama aktarılması, vb. gibi. Doğrusu bu bir uzmanlık işidir. Sadece ülkemizde değil, dünyada var olan bir sorundur ve bu konuda insanın eli kolu da tamamen bağlı değildir. En doğrusu, böylesi bir işin, kamu eli ile yapılmasıdır. Çünkü, mesele bunların gelecek kuşaklara aktarılması ise, bu konuda bir takım ilke ve kurallar geliştirilmesi gereklidir. Bu durum, bizi, bari bugün varolan fotoğrafları nasıl koruyabiliriz sorusu ile karşı karşıya getirmelidir.

Arşivleme diye düşünürsek, bu fotoğrafla beraber bazı bilgilerin de korunması anlamına gelir. Mesela fotoğrafın kimliği diyeceğimiz, kim, nerede, ne zaman çekmiş vb. Bunlar aslında albümde, fotoğrafın altına, asitsiz malzeme ile kaydedilmelidir. Korunacak belge, mutlaka asitsiz malzemelerin içine konulmalıdır.

Aslında bu, bir anlamda “kültürel” bir meseledir de. Geçmişten bugüne kalmış bir çok tarihi eser karşısındaki tutum, başka nasıl ele alınabilir? İster sanatsal amaçlı olsun, isterse en sıradan bir ihtiyaca hizmet etmek için yapılsın arşivleme, “anı yaşama” mantığının reddedilmesi demektir. An ile, öncesi ve sonrası arasında bağ kurmak demektir. Amacınız bu olmasa da.

Muhammet KÖYMEN

Kontrast Sayı 54, Yaz 2019

Bizi paylaşın..