Eda ÇALIŞKAN | Osmanlı’dan Altpolitik Sinemaya… (43. Sayı)

Sinemanın Osmanlı İmparatorluğundan günümüze uzanan yolculuğunda, politik duruşunun birçok kez değiştiği görülmüştür. Her yeniliğin dogmasının getirisi olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun sinema ile 1896 yılında ilk tanışması sancılı bir süreci beraberinde getirmiştir. II. Abdülhamid dönemine denk düşen bu süreç, Osmanlı’nın genel yapısından nasibini almış, daha çok halkın üzerinde baskı kurulan bir yaklaşımla varlığını sürdürmüştür. Yaratıcılık, insan potansiyeli kavramlarının geri planda kaldığı, altpolitik davranış yaklaşımından ziyade üstpolitika çerçevesinde kalan bir sanat dalı olmuştur. Üstpolitik yaklaşım daha çok iktidarın çıkarları odaklı, kanunların yönlendirdiği bir bakış açısıyla sinemaya yaklaşım demekti. Sanatın sanat olabilmesi için, yaratıcılık ve ifade özgürlüğünün izdüşümlerini taşıması gerekirken, sanatsal misyondan çok, politik amaç hedefleri güden bir yapıya büründürülmüştür. Bu dönemde Osmanlı’da sinemaya üstpolitik bakış açısının hâkimiyeti, sinemanın daha çok yönetimsel çıkarlar uğruna kullanılmasına neden olmuştur (Öztürk, 2013). Konuya parantez olarak, Osmanlı döneminde, salt sinema değil, iletişim araçlarının tamamı için bu yaklaşım geçerli olmuşsa da iktidarın genişlemesi adına sinema fazlaca bu yaklaşımdan nasiplenmiştir. Sinemadan önce, diğer iletişim kanallarında denetim ve sansüre gidildiği bilinmektedir. Tüm bu yaklaşımın çıkış ve varış noktaları halkın üzerindeki denetim kurma isteğiydi. Michael Mann, üstpolitik iktidarı; sorgulamaya gerek görmeksizin, yukarıdan dayatılan bir tür despotik iktidar olarak tanımlar. Buna mukabil, altpolitik yapıdaki iktidar insan potansiyeline eğilebilen şeklinde tanımlanmaktadır. Sanatsal öğelerin açılımı altpolitik iktidar açılımı ile çeşitlenmekte, renklenmekte ve dahası özgürleşmektedir (Yılmaz, 2013).

Sinema, Türkiye’de, 1896-1922 yılını kapsayan ilk döneminde fazlaca gelişim gösterememiştir. Bunun nedeni teknik altyapının yetersizliği ve yatırım gücünden yoksun oluşudur. Bu dönemde Amerikan ve Avrupa sineması ekonomik olarak desteklendiği için önemli bir atak yapmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu’nda, iletişim kanallarının doğru kapasite ile kullanılamaması ve amacından farklı yönlere sapmasının bir önemli nedeni de, dünya teknolojisinin gerisinde kalınmış olması, devlet yapısının, her türlü gelişmenin entegre edilmesi önünde engel oluşturma eğilimidir. Osmanlı döneminde, iletişim hususunda yayınlanan tüm kural ve kanunlar sık sık yenilenmiştir, bunun bir nedeni de konan baskıcı ve sansür hedefli kanunların, uygulamada başarıya ulaşamamış olmasıdır.

1906 yılından itibaren, Osmanlı döneminde çeşitli mekanlarda film gösterimleri yapılmıştır. Bu filmler kimi zaman sansürsüz yayınlanmıştır. II Abdülhamit döneminde baskılanmaya çalışılan bu tür ahlaki sınırlar ötesi gösterimler, 1920’li döneme dek sürmüştür.

Türk Sinemasında, 1920 ‘den sonra ne oldu?

Dönemsel olarak baktığımızda, Cumhuriyet’in ilanının toplumun genel yapısında olumlu değişikliklere yol açmasının yanısıra, ülkenin içinde bulunduğu koşullar, toplum yapısındaki değişimler, 1922 yılından sonra Türk Sanatının her alanında etkili olmuş, bir takım gelişimlerin çok hızlı akmasına neden olmuştur. Bu yılların başlangıçları daha ziyade teatral çalışmaların etkisinde yapılandırılmıştır. Türk Tiyatrosunun baskın çıkması, sinemanın pahalı bir uğraş olması, yapımının zaman ve insan gücü adına zorluklar barındırması başlıca nedenler arasındaydı. Dönem ve ülke koşulları itibariyle, sinemanın bir propaganda aracı olarak kullanılması ise sürpriz gelişmelerden sayılamazdı. Neticesinde ekonomik yansımalar sebebiyle belli bir form yakalamıştır. 1920 yılını takip eden dönemde, Türk Sineması kimlik arayışını sürdürürken, tiyatronun etkisinde kaldığı gözlemlenmiştir.

Peki 1950 sonrasında Türk Sineması?

1950 yılı ile başlayan, 1970’li yıllara dek devam eden bu süreç, Türk Sinemasının Altın çağı olarak da nitelendirilebilir. Yaratıcılığın daha özgür şartlarda şekillendirilebildiği, üretimin üst sınırlarda yaşandığı bir sinema dönemidir. Bu dönemde sinema, “Türk Sineması” kimliğine kavuşmuş, teknoloji ve ekonomik desteklerle çekilen filmlerin uluslararası düzeyde paylaşımları mümkün olmuştur. 1963 yılında, Türk Sinemasında renkli film üretimi sinemaya başka bir boyut kazandırmış, renkli filmle çalışmanın teknik zorlukları da düşünüldüğünde daha titiz çalışmalara da imza atılmıştır. Bu dönemlerde Türk Sineması sektörleşmiş, ciddi bir mevcudiyet kazanmış, anlamına yaraşır işlere imza atmıştır. Takip eden yıllarda, sinemadan elde edilen gelirin hatırı sayılır rakamlara ulaşması, yapımcıları daha da hareketlendirmiştir. “1966 yılında Türk sineması 241 filmle, dünya uzun metraj film üretimi sıralamasında 4. sırayı almaktadır. Yapım, üretim ve dağıtım gücü hesaba katıldığında 1960’lı yıllar, Türk Sineması için altın bir çağ olarak kabul edilmektedir” (sinema.gov. tr, 2014). Türk Sinemasında bu şaşalı dönem 70’li yıllara kadar devam etmiştir. Türkiye’nin ulusal televizyonu, TRT’nin 1968 yılında temellerini attığı, 1974 yılında kesintisiz olarak yayına başladığı süreçte, televizyonun, evlere konuk olmasıyla sinemanın mutluluğu sekteye uğramıştır. Televizyonun daha kolay erişilebilir ve tüketilebilir bir iletişim aracı olması, ilerleyen yıllarda sinemanın önünde hep bir engel olarak durmaya devam edecektir. Televizyonun hayatlara girmesiyle sinema açısından yaşanan duraklama dönemi 1980 yıllarında sinemacıları festivallere yönlendirmiştir. Bu sayede dünya sineması ile kıyaslama yapma imkanı bulan Türk Sineması kendini başka türlü bir gelişimin içerisinde bulmuştur. Bağlantılı olarak, 1977 yılında; Türk Sineması’nı birtakım yasal düzenlemelere bağlamak, uluslararası boyutta çalışmalar yürütebilmek, yurtdışındaki festivallere katılacak filmlerin altyazı kopyalarını üretmek gibi görevleri yerine getirmesi maksadıyla Kültür Bakanlığı’na bağlı Sinema Dairesi Başkanlığı kurulmuştur.

Ya 80 sonrası..?

Sanat olguları ve akımlar, tarih boyunca ülkenin içinde bulunduğu koşulları birebir yansıtmıştır. Sanat insandan beslenen bir öğedir. İnsanın ruh hali, duyguları ve anlatmak istedikleri de sanatın yolunu çizer. 1980 yılları ve sonrası, Türkiye için zor yıllar olmuştur. Siyasi karışıklık, sinemaya da yansımıştır. Teknolojinin ön plana çıkmaya başladığı yıllar olarak, video evlere gelmiş, bir anlamda gelecek yıllarda sinemaya dönüş için küçük adımlar atılmıştır. 80 sonrası, sinemanın yeniden canlanma öncesi altyapı temelleri atılmaya başlanmıştır. Bu yıllarda yürürlüğe giren telif yasaları da sinema ve video eserlerinde düzenlemeler yapılmasını sağlamıştır.

Ancak 90 sonrası beklenildiği gibi olmayacak, aksine beraberinde sektör içi kriz de getirecektir. Çünkü bu yıllarda televizyon fazlaca ön plana geçmiş, TRT’ye ek olarak özel televizyon kanalları devreye girmiştir. Özellikle filmlerin VCD ve Video formatlarında paylaşımı, sinemalar için olumsuz bir durum oluşturmuştur. Ancak bu dönemin sancıları, Türk Sinemasında auteur yönetmen anlayışını geliştirmiştir. En önemli gelişmeler, kısa film heyecanının bu dönemde başgöstermiş olmasıdır. Kısa film, yapımcı kaynaklı sinema yapma zorunluluğundan insanları kurtarmış, video kameraların yaygınlaşması ve küçülmesiyle, herkesin icra edebileceği bir sanat dalı olarak tanınmasını sağlamıştır. 90’lar, sinemada genç kuşağın görev aldığı bir dönem olmuştur.

2000’li yıllara gelindiğinde, sinema artık emin ellerdedir. Sinema üzerine yaygınlaşan eğitim ağının bir uzantısı olarak, yapılan işlerin boyutları genişlemiştir. Sadece sinemayı üreten değil, tüketen kişi bilinç düzeyi yükselmiş, beklentiler farklı yönde gelişmeye başlayınca, çekilen filmlerin nitelikleri artmıştır. Ulusal ve uluslararası düzeyde üretimler, beraberinde kazanılan başarılar ve buna bağlı olarak desteklenen bir sinema anlayışı getirmiştir. 2004 yılında, 5224 sayılı “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun” çıkarılmıştır. Bu yasa, sinema sektöründeki tüm hakları ve hukuku düzenlemeyi hedeflemiştir.

Kaynakça
1-www.sinema.gov.tr
2-Yılmaz, A. G., 2013, Devlet Kapasitesi Ve Umumi Müfettişlikler Altyapısal İktidarın Yerelde İnşası, Marmara Üniversitesi, Siyasal Bilimler Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, ISSN 2147-6934
3-Öztürk, S., 2013, Türk Sinema Tarihinin Altpolitikası (1896-1923), Selçuk Üniversitesi, İletişim Fakültesi
4-Liman, A.,S., Türk Sinemasının İlk Yıllarında Çekim Sonrası Üretim Ve Teknik Altyapı, İletişim Fakültesi Dergisi

Eda ÇALIŞKAN
[email protected]

Kontrast Sayı 43, Eylül-Ekim 2014

Bizi paylaşın..