Ali DEĞER | Söyleşi (17. Sayı)

“Fotoğraf makinesini tamir eden kişi, fotoğraf çekmeyi de bilmelidir!”

Yaşanılan anları saklamanın en güzel yolu fotoğraf… Sözcükler yetmediğinde, dünyayı nasıl gördüğümüzü göstermenin de… Kıyıda köşede kalmış, babadan yadigâr bir fotoğraf makinesi tetikliyor belki içimizdeki fotoğraf sevdasını. Ya da çağımızın imajlar dünyasına bir yenisini biz eklemek istiyoruz, koşturup tekno-marketlere “taze çıkmış” bir fotoğraf makinesi kapıyor ve bir vizörün arkasından izlemeye başlıyoruz…

Çıktığımız yolculuk güzel de yol arkadaşımız narin, kırılgan… İlgi istiyor arada, bakım istiyor. Hele ki yeni çıkan dijital makineleri memnun etmek daha zor; ufacık bir toz bile dumana katıyor ortalığı.

İşte bu noktada fotoğraf makinesi tamircisinin yolu gözüküyor bize. Ankara’da fotoğraf makinesi tamiri dendiğinde ise akla gelen ilk isim Ali Değer. Hem yeni makinelerin dilinden anlayan hem de eski eşyaların arasında bulduğunuz babadan kalanların…

Kısaca kendinizden bahseder misiniz, fotoğrafla nasıl tanıştınız?

Beyşehir’de doğdum. İlk ve ortaokulu Beyşehir’de, liseyi Konya’da yatılı okudum. 1974 yılında Deneme Yüksek Öğretmen Okulu’nda bir yıl okuduktan sonra, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Teoloji Bölümü’ne girdim. Üç yıl sonra okulu bırakıp askere gittim. Askerden sonra Muhabere Ana Tamir Depo ve Fabrikası’nda işe başladım ve orada on yıl çalıştım. 1989 yılında fabrikadan ayrılarak kendi fotoğraf makinesi tamir dükkânımı açtım; Foto Değer’i, Menekşe Pasajı’nda. Bir kaç ay öncesine kadar bu dükkânımda çalışmalarımı sürdürüyordum ama bir süreden beri Tripod Fotoğrafçılık’ta tamir ve teknik hizmeti vermekte ve mesleğime devam etmekteyim.

Zamanda geriye doğru gidelim. Çocukluğumda, evimde merdiven altında, babamın gençliğinde bir dönem kullandığı, küçük bir karanlık oda vardı. Burada oynayarak fotoğrafla tanıştım. Bu karanlık odanın aydınlatması ve emniyet ışığı, duvarda açılan bir deliğin önündeki kırmızı bir camdan giren güneş ışığından yararlanılarak yapılıyordu. Babam, bu karanlık odayı kurduğunda, yani 1930’lu yıllarda, Beyşehir’de elektrik yokmuş. Daha sonra ilkokuldayken babam bana çift mercek bir fotoğraf makinesi almıştı. Bu makineyle çok fotoğraf çekmesem de fotoğrafla ciddi olarak tanışmış oldum. Ortaokulda iken basit bir makine ile arkadaşlarımın ve çevremin fotoğraflarını çektim. Lise yıllarında bu hobimi daha da geliştirdim. Üniversite yıllarında Amerikan Kültür Derneği Fotoğraf Kulübü’ne üye oldum, 1973 yılında. Basılı kaynaklar, karanlık oda ve bu işe meraklı arkadaşlarla fotoğrafçılık hobimi geliştirdim.

Fotoğraf makinesi tamirinin yanı sıra fotoğraf makineleri üzerine deneysel çalışmalarınız olduğunu öğrendik; 360 derece görüşlü bir makine üzerine çalışıyormuşsunuz… Aynı zamanda fotoğraf da çekiyorsunuz. Hangisi daha ağır basıyor sizde ya da hangisinden daha fazla keyif alıyorsunuz?

Fotoğraf çekme merakımla beraber fotoğraf makinelerinin teknikleriyle, yapılarıyla uğraşmaya başladım. Liseyi bitirdiğim yıllardan itibaren önce meraklı bir amatör fotoğraf makinesi tamircisi, daha sonra profesyonel bir fotoğraf makinesi tamircisi oldum. Fotoğraf makinelerinin tamirinden başka, fotoğraf makineleriyle değişik uygulamalar, modifiye edilmiş değişik el yapımı makineler yapmaktayım. Şu ana kadar çok sayıda makine ürettim, ayrıca proje hâlinde ama üretimlerini henüz gerçekleştirmediğim birçok iş var. Bunları da yakın zamanda üreteceğim.

Fotoğraf çekmek de fotoğraf makineleriyle değişik modeller geliştirmek de çok zevkli işler; bunları birbirinden ayırmıyorum. Fotoğraf makinesi tamiri yapan kişilerin fotoğrafçılığı da bilmeleri gerekir diye düşünüyorum. Fotoğrafçılıktan anlamayan insanların tamir işleriyle uğraşmaları bence eksik bir iş olur.

Dijital makinelerle filmli makineleri tamir etmek arasında bir fark var mı? Dijitale geçiş sürecinde siz bir zorluk yaşadınız mı?

Dijital fotoğraf makinesi tamiri, elektronik sistemleri bildiğim için kolay. Benim için zor olmadı. Zaten şu anda yapılan dijital makinesi tamiratı sadece malzeme değiştirmeye dayanmaktadır. İnce işlere yatkın insanlar malzeme bulabilirler ve fotoğraf makinesinin tekniğini bilirlerse tamir yapabilirler. Eski makinelerde mekanik sistemler çok olduğu için tamirat gerçek ustalık isterdi. Şimdi kullanılan DSLR makinelerin objektifleri, gövde tamirinden farklı olarak gerçekten ustalık gerektirmektedir. Onun için iyi bir fotoğraf makinesi tamircisi AF zoom objektifleri de tamir edebilmelidir, diye düşünüyorum.
Benim dışımda Ankara’da fotoğraf makinesi tamiriyle uğraşan arkadaşlar var ve gün geçtikçe video kamera tamircileri de bu işe el attıkları için sayımız artmaktadır. Hayırlısı!

Cep telefonları, kompakt makineler, D-SLR’ler, Full Frame makineler… Dijital dünyada çok fazla seçenek çıkıyor karşımıza. Makine alırken nelere dikkat etmeliyiz?

Fotoğraf makinesi alırken öncelikle kişilerin ihtiyaçlarını iyi belirlemeleri gerekir. Kendini bu alanda geliştirecekler DSLR bir makineyle başlamalı, amatör kalacaklar kompakt makinelerle yetinmeliler. Hangi model makine alınırsa alınsın dayanıklı, belli standart ve markada makineler tercih edilmelidir.

Peki, ikinci el fotoğraf makineleri için sorarsak aynı soruyu… Fotoğrafa yeni başlayan pek çok kişi, ikinci el fotoğraf makineleri alıyor başlangıçta…

İkinci el fotoğraf makinesi satın alırken; lenslerin temiz, çiziksiz, mantarsız, matlaşmamış olmasına, zoom objektiflerde “zoom”un zorlanmadan hareket edebilmesine, objektifin diyaframının temiz, yağsız olmasına, makinede ayar ve bakaç lensinin temiz ve çiziksiz olmasına, makine ve objektifte çatlak ve darbe izi olmamasına, DSLR makinelerde mümkün olduğunca “shutter” sayısının az olmasına, deneme fotoğrafları çekilip büyütülerek görüntü sensöründe leke, çizik ve görüntüyü etkileyecek toz olmamasına dikkat edilmelidir. Ayrıca enstantane hızlarının ve bütün diyafram testlerinin çekim yapılarak test edilmesi gerekir. Hafıza kartı ve pil yuvası kapağının temiz ve kilitlerinin düzgün çalışması gerekir.

Fotoğraf makineleriyle ilgili çoğunlukla ne tür problemler geliyor size?

Düşme ve çarpma… Objektiflerin yanlış likit veya uygun olmayan sert bez ve benzer malzemelerle silinmesi, görüntü sensörlerinin fırça veya uygun olmayan likitlerle temizlenmeye çalışılması, dışarıdan besleme geriliminde fazla gerilimle makinenin çalıştırılması, makine ve objektiflerin sıvılarla temas etmesi (su, kola, süt gibi)… Uygun olmayan kalitesiz çantalarda makineler yağmur suyuyla ıslanabilmektedir. Bu gibi şartlarda da makineler ve objektiflerin arıza yapma olasılığı oldukça yüksektir.

Kullanıcılar makinelerini kendileri temizleyebilir mi? Ne kadar aralıklarla temizlemek gerekir özellikle DSLR’leri?

DSLR makinelerin sensörlerinde zaman içinde toz birikir. Bu tozlar görüntüde rahatsız edecek kadar olunca makinelerin temizliğe gelmesi gerekir.
Ultrasonic temizleyiciler, sensörleri yüzde seksen civarında temizlemektedirler. Yüzde yüz sensör temizliği yapabilecek bir sistem şu anda mevcut değildir. Toz ve benzeri partiküller sensörün elektrik yüklü olmasından dolayı sensöre elektrostatik olarak yapışmaktadır.

Makinelerimizin dış temizlikleri için yumuşak bir fırça uygundur. Objektiflerdeki lekelerin temizliğini kullanıcıların lens temizleyicilerle yapması gerekiyor.

CCD’leri, makine sahipleri temiz hava pompalarıyla 2-3 cm uzaklıktan hava üfletmek suretiyle temizleyebilirler. Bunu yapmadan önce bataryalarının yüzde yüz dolu olması gerekir. Menüden aynayı kaldırıp perdeyi açık bırakan sensör temizleme moduna girilerek bu hava temizleme işlemi yapılmalıdır. Bu işlemden sonra yapılan test çekiminde hâlâ toz varsa, CCD temizliği mutlaka bu işi iyi bilen biri tarafından yapılmalıdır.

Fotoğraf makineleriyle uğraşırken fotoğrafa meraklı olan insanları da gözlemleme fırsatınız olmuştur. Dijital fotoğraf makineleriyle birlikte fotoğraf çeken kesimin profilinde bir değişiklik oldu mu sizce?

Dijital fotoğraf makinelerinin gelişimiyle beraber fotoğraf çeken kesimde sayı olarak epey artış oldu. Çekilen fotoğrafı anında görmek, kaydetmek, transfer etmek, fotoğrafa kolayca müdahale edebilmek fotoğrafla uğraşmayı daha cazip hâle getirdi. Bu sayede fotoğrafla uğraşan insanların sayısı da artmaktadır. Dijital fotoğrafın böyle bir faydası da olmuştur.

Peki, bu süreçte “fotoğraf” kavramında bir değişiklikten söz edilebilir mi? Artık klasik anlamda fotoğrafın öldüğünü söyleyenler var; bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bence klasik fotoğraf ölmedi; hatta değeri daha da arttı. Biraz geçmişe bakınca ne kadar ciddi işler yapıldığını görüyoruz. Şimdilerde çok kolay üretilen, gayri ciddi fotoğrafların sayısı arttıkça, ciddi yapılan işlerin değeri de artacaktır.

Filmli fotoğraflarda da karanlık odada müdahaleler yapılıyordu. Bu müdahaleleri abartanların fotoğrafları o dönemde de sevilmiyordu. Şimdi müdahale edilmesi daha kolay olan dijital fotoğraflarla çok oynanması, müdahale edilmesi de o fotoğrafların sevilmeyeceği anlamına geliyor. Film olsun, dijital olsun bir fotoğrafın içeriğini değiştirecek müdahaleler eskiden de kabul görmüyordu, şimdi de kabul görmüyor. İster dijital ister filmli çalışsınlar, fotoğrafçılar iyi işler çıkardıkları sürece, disiplinli ve anlamsızlıktan uzak işler amatörlüğün önünde olacaktır, diye düşünüyorum.

Fotoğrafa dair projeleriniz var mı önümüzdeki dönemde?

Gelecekte bir fotoğraf sergisi açmayı istiyorum. Yaklaşık otuz yıldır eski fotoğraf makinelerini topluyorum. Fotoğraf makinesi tamiriyle uğraştığım dönemde ve fotoğraf çekmek için gezdiğim birçok yerde karşılaştığım insanlarla ilgili anılarımı bir kitapta toplamak, bir anı kitabı yazmak istiyorum.

Bu anılardan birini bizimle paylaşabilir misiniz?

Bir fotoğrafçı arkadaşıma makinesinin objektifi arıza yapan biri, tanıdığı bir tamirci olup olmadığını sormuş. Arkadaşım da beni önermiş. Ben objektifi tamir edip teslim etmişim. Makinenin sahibi bir süre sonra arkadaşıma giderek benim hakkımda şikâyette bulunmuş; demiş ki: “Usta objektifimi tamir edememiş. Tamire vermeden önce bu objektifle beş kişiyi yan yana çekebiliyordum, şimdi çekemiyorum!”

Röportaj: Şirin AYDIN

Fotoğraflar: Ali DEĞER Arşivi

Kontrast Sayı 17, Mayıs-Haziran 2010

Bizi paylaşın..