Uğur KAVAS | Othmar Ankara’sı (37. Sayı)

Osmanlı İmparatorluğu yıkılmıştır ve Anadolu toprakları düşman işgalindedir. Atatürk’ün Samsun’a ayak basması ile Ulusal Savaş başlamış olur. Yokluklar içinde başlayan mücadele, birkaç cephede birden sürmektedir. Ancak bu mücadeleyi doğru anlatacak ve yurt dışına aktaracak bir basın kuruluşuna ihtiyaç duyulmaktadır. TBMM açılmadan 17 gün önce, 6 Nisan 1920’de Yunus Nadi ve Halide Edip’in önderliğinde Anadolu Ajansı kurulur. Bunu, iki ay sonra 7 Haziran 1920’de Matbuat ve İstihbarat Müdüriyeti Umumiyesi’nin (Şimdiki BYEGM-Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü) kuruluşu takip eder. Her iki kuruluş da yurt içi ve yurt dışına doğru,hızlı haber akışını sağlarlar.

29 Ekim 1923’de dünya yeni bir devletle tanışır. Bu devlet Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Artık savaşın olumsuzluklarını silmek için çalışmalar başlamalıdır. Öyle de olur. Tüm imkansızlıklara rağmen, büyük bir bayındırlık harekatı başlar, devrimler art arda gelir. Osmanlı’nın kalıntıları silinmeye çalışılır.

Yıl 1933. Türkiye Cumhuriyeti artık on yaşındadır. Cumhuriyetin ilanının ardından inanılmaz yoğunlukta geçen bir on yıldır bu. Uzun yıllar süren savaşların etkisiyle iyice yorgun düşmüş olan ulus, yepyeni bir ruh ve dinamizmle yeni Türkiye’yi kurmaya başlar. Genç Cumhuriyet, bu on yıl içinde, çok daha uzun bir sürede bile oluşturulması olanaksız görülen bir yeniden kuruluş bilançosunu arkada bırakmıştır. Artık sırada tüm bu yapılanları dünyaya tanıtma görevi vardır. Vedat Nedim Tör’ün Matbuat Umum Müdürü olduğu tarih de tam bu yıla rastlar. Görev bellidir. Ama koşullar inanılmayacak kadar kısıtlıdır. Matbuat Umum Müdürlüğü’nün kadrosunda, müdür hariç sadece iki kişi vardır ve bütçe de tüm yıl için topu topu 10.000 liradır. İlk iş olarak kadro genişletilir ve üç yeni eleman alınır: Burhan Belge, Server İskit ve Nazlı Tektaş.

Bu dönemi Nazlı Tektaş yıllar sonra şöyle anlatıyor: “O zamanlar vekâlet binaları mevcut olmadığından, devlet daireleri eski evlerde çalışırdı. Matbuat Umum Müdürlüğü’ne de Ulus’ta, Dâhiliye Vekâleti’nin bulunduğu binada bir oda tahsis edilmişti. Bu odanın ortasında bir masa vardı ve bütün arkadaşlar etrafında çalışırdık. Odanın tavan arasında güvercinler yuva yapmışlardı. Çürük tahtalarının aralıklarından çok kere saçlarımızı ve yazılarımızı kirlettikleri olurdu. Kış sabahları tüten sobanın dumanından gözlerimiz fazla yandığı zaman pencereleri açar, içeri giren buz gibi havaya aldırış etmeden çalışmamıza devam ederdik. Bize bu çalışma aşk ve heyecanını veren Vedat Nedim Tör’dü. Sabahları herkesten evvel gelir, akşamları sekizlerde daireden çıkar, durup dinlenmeden çalışır, yeni kurulan Atatürk Türkiyesi’ni memleket içinde ve dışında tanıtabilmek için çırpınırdı.” Vedat Nedim Tör’ün Matbuat Umum Müdürü olarak ilk önemli icraatı, “La Turquie Kemaliste” dergisinin çıkarılması olur.

Tör, anılarında, bu derginin çıkarılış öyküsünü ayrıntılarıyla aktarır: “O zaman, Kemalist Türkiye o kadar canlı bir ilgi odağı idi ki, dünyanın dört bir bucağından en ünlü gazeteciler, yazarlar gelir, yazılı sorular ve fotoğraf istekleri yağardı. Bir gün vekilime (Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya): -Beyefendi, dedim, Türkiye’yi kültürü, san’atı ve devrim hareketleri ile dünyaya tanıtacak bir organa şiddetle ihtiyaç var. La Turquie Kemaliste adlı üç ayda bir yayınlanacak bir dergi çıkaralım. -Fikir fena değil… Yalnız Başvekil’e bir danışayım…
Yine bir gün, Vekilim bana: -O senin La Turquie Kemaliste mecmuası meselesini Başvekil’e açtım, bana “öyle yabancılara sunacak kalitede bir dergi çıkaramayız diye korkarım” dedi, onun için şimdilik vazgeçelim. Bunun üzerine ben: -Beyefendi, sizin Başvekiliniz, sizin Matbuat Umum Müdürünüze âdemi itimat beyan etmişler. Ben yapamayacağım bir şeyi teklif etmem. Müsaade buyurunuz da bir örnek sayı çıkartalım, muvaffak olamazsam istifa ederim, dedim. Şükrü Kaya, şöyle bir an durdu ve kıpkırmızı kesildi. Sordu: -Kendine bu kadar güveniyor musun? -Evet efendim, güveniyorum. -Peki öyle ise bir dene bakalım…”

Vedat Nedim, bir deneme sayısı çıkartmak iznini alınca derhal Dâhiliye Vekili’nin imzasıyla bütün valilere ve belediye reislerine birer genelge yollar. Onlardan, illerinin tarihî sanat eserleri, arkeolojik zenginlikleri, Cumhuriyetin imar işleri hakkında “artistik” fotoğraflar göndermelerini ister. Kısa bir süre sonra Türkiye’nin dört bucağından zarf zarf fotoğraflar yağar. Ama bunlar ne yazık ki son derece yetersiz görüntülerdir. Vedat Nedim’in uykuları kaçar. İşin sorumluluğunu aldığı için artık neredeyse pişmandır. Derken bir gün, İstanbul’dan büyük bir zarf gelir. İçinde birbirinden güzel, gerçekten çok zevkli fotoğraflar vardır. Altlarındaki imza ise Othmar Pferschy’dir. Tör, derhal telefonu açıp İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ’dan bu kişiyi bulup, yataklı vagonla Ankara’ya yollamalarını ister.

Othmar, o sıralarda yabancılara getirilen ticari kısıtlamalar yüzünden Foto Francaise’in sahibi Jean Wienberg’le birlikte Mısır’a doğru gitmek üzere Karaköy’de gemiye binmeyi beklemektedir. Geminin hareketi engellenir. Othmar alınır ve birkaç gün sonra Ankara’ya gelir. Tör’ün Othmar Pferschy’i ikna etmesi hiç de kolay olmaz. Genel Müdürlük maaşından daha fazlası ile Sağlık Sokak’ta bir lojman verilir. Sonuçta, Matbuat Umum Müdürlüğü’nün kadrolu fotoğrafçısı(o zamanın deyimiyle propaganda fotoğrafı spesiyalisti) olmayı kabul eden Othmar, 31 Mayıs 1935‘ten-30 Haziran 1940’a kadar beş yıl boyunca Türkiye’yi karış karış dolaşarak 16 bin kare fotoğraf çekecektir.

Daha önce hikayesini anlattığımız, 49 sayılık bir ömrü olan ve Devlet Matbaası’nda basılan La Turquie Kemaliste görsellerinin neredeyse tamamı Othmar’ındır. Cumhuriyetin onbeşinci yılında devlet tarafından yayımlanan XV. Yıl Kitabı’nda, Matbuat Umum Müdürlüğü’nün beş yıllık icraati sırasında 119.690 nüsha La Turquie Kemaliste dergisi dağıttığı belirtilir. Dağıtılan tüm diğer yayınların toplamından daha yüksek bir sayıdır bu.

Matbuat Umum Müdürlüğü, 1936 da bir prestij kitabına imza atar. Yabancı devlet adamlarına dağıtılmak üzere, yurt dışında bastırılan “Fotoğraflarla Türkiye” albümü. Bu albümünde tüm fotoğrafları Othmar imzası taşımaktadır. Oldukça kapsamlı olan albümde 43 adet Ankara fotoğrafı yer almaktadır. Yine aynı yıl, bir başka ilk, Ankara’da yaşanır: Nicelik ve nitelik bakımından Türkiye’deki en görkemli fotoğraf sergisi. “Türkiye; Güzellik, Tarih ve İş Memleketi” ismini taşıyan sergi, 29 Şubat 1936 tarihinde Ankara Sergievi’nde gerçekleşmiş ve açılışını Ekonomi Bakanı, İçişleri Bakan Vekili Celal Bayar yapmıştır. Sergide yer alan 628 fotoğrafın 500’ü Othmar’a, geriye kalan 128 tanesi ise 28 amatör ve profesyonel fotoğrafçılara aittir.

O dönemlerde, Matbuat Umum Müdürlüğü, bir kartpostal serisi hazırlayarak bastırmış, bu kartpostallar oldukça rağbet görmüştür. Halâ, koleksiyonerlerin aradığı malzemeler içinde yer almaktadır. Bu kartpostalların yine büyük bir bölümü Ankara ile ilgilidir. Ayrıca Othmar’ın Ankara fotoğrafları, pullar ile bazı kağıt paraların arka yüzlerini de süslemiştir.

BYEGM’de görevli iken, beni en mutlu eden olay, görüntü arşivi tasnif işinin bana verilmesi idi. Bu, Othmar’ın çektiği ve bir bölümü BYEGM’de saklanan negatifleri yakından inceleme fırsatı demekti. Bu fırsat, bana negatifler vasıtasıyla Ankara kent tarihini okumayı, düşünmeyi sağladı. Bu sayede araştırma sevgim daha da arttı. Yakında basılmasını umduğum, Ankara Atış Poligonu adlı kitabımın ana malzemesi yine Othmar’ın görüntüleriydi.

Othmar, Türk fotoğrafına lirik anlayışı getiren, fotoğrafa bakmayı ve görmeyi öğreten, kendisinden sonra gelecek manzara ve belge fotoğrafçılarına öncülük eden bir usta idi. Türk fotoğrafçıları ondan çok şey öğrendi.

Othmar, İkinci Dünya Savaşı yüzünden 1940 yılında ayrıldığı Türkiye’ye 1947 yılında tekrar döndü. Türk vatandaşlığına geçmek için verdiği dilekçe ne yazık ki kabul edilmedi. Başarılı işlerine bu kez İstanbul’daki stüdyosunda devam etti. Ancak, yaptığı başarılı işler, kendi imzası ile çıkan kartpostallar, fotoğrafçılıkla uğraşan diğer insanları çok rahatsız etti. Asılsız ihbarların ardı arkası kesilmedi. Amaç, onu piyasadan silmekti. Ne yazık ki bunda Ankaralı fotoğrafçıların da çok büyük rolü oldu. Çalışma izni iptal edildi. Araya giren devlet büyükleri sayesinde sadece İstanbul’da iş yapmasına izin verildi. Olaydan büyük bir üzüntü duyan Othmar, 43 yıl yaşadığı ve ikinci vatanım dediği Türkiye’den 1969 yılında sessizce ayrıldı. Münih’te yaşlılık günlerini geçiren Othmar’a, T.C. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Dekoratif Sanatlar Fakültesi bünyesinde, 13 Temmuz 1978’de kurulan Fotoğraf Enstitüsü tarafından “Türk fotoğraf sanatına yaptığı hizmetler ve başarılı çalışmalarından dolayı” 22.2.1980’de onur üyeliği verildi. Othmar Pferschy, 1984’te Münih’te öldü.

Uzun yıllar Alanya’da yaşayan, ancak 2007 yılında tanışma fırsatı bulup uzun uzun konuştuğum ve 2010 yılında aramızdan ayrılan kızı Astrid Von Schell, 2005 Mayıs ayında, Türkiye’nin görsel tarihi sayılacak 1714 negatifi ve 1293 adet basılmış fotoğrafı güvendiği bir kurum olan İstanbul Modern’e bağışlamıştır. Ayrıca BYEGM arşivinde de Othmar negatifleri özenle saklanmaktadır.

Kaynaklar
• Vedat Nedim Tör, Yıllar Böyle geçti, Milliyet Yayınları, İstanbul,1976
• Ankara’dan Yükselen Işık-Eczacıbaşı Sergi Kataloğu, 2007
• BYEGM Arşivi

Kağıt Paralarda Othmar Ankara’sı.
Kağıt Paralarda Othmar Ankara’sı.
Matbuat Umum Müdürlüğü kartpostalından.
Matbuat Umum Müdürlüğü kartpostalından.
Othmar Ankara’sı.
Othmar Ankara’sı.
Othmar imzalı kartpostallar.
Othmar imzalı kartpostallar.

Fotoğraflar: Uğur KAVAS Arşivi

Kontrast Sayı 37, Eylül-Ekim 2013

Uğur KAVAS
Ankara Araştırmacısı

Bizi paylaşın..