Gülser GÜNAYDIN | Editörden (54. Sayı)

Göç konusu insanlık tarihi kadar eskidir. Bireysel ya da kitlesel biçimde dünyamız sosyal bir hareketlilik içinde. İnsanlar bazen çalışmak, meslek edinmek ve daha konforlu bir hayat sürebilmek için gönüllü olarak doğup büyüdükleri yerlerden ayrılırken; bazen de savaşlar, baskılar, sürgünler veya doğal felaketler gibi zorunlu sebeplerle yaşadıkları yerlerden göç etmekte. Küreselleşme ile göç ilişkileri daha da karmaşıklaşmakta ve çok boyutlu bir hale gelmektedir. Değişim göç veren ve alan iki tarafı da ilgilendirmektedir. Birçok kişinin birden çok ‘kendi vatanı’, ‘kendi ulusu’, ‘kendi devleti’ olmaktadır. Uluslararası Göç Örgütü rakamlarına göre günümüzde her yedi kişiden biri göçmen durumundadır. Bir yandan göç modern dünyada toplumsal dönüşümü sağlayan bir güç iken diğer yandan da göçmenler, mülteciler, sığınmacılar toplumsal düzeni bozan birer tehdit unsuru gibi algılanmaktadır.

Göçmenlerin zor durumlarını paylaşmanın ve onlar hakkında haber yapmanın bir aracı haline gelen fotoğrafçıların yaptığı çalışmalar ile bir görünürlük sağlanmaktadır. Bu görünürlüğün ötesinde göçmenlerin sorunlarına yapıcı çözüm arayışları sağlayacak, tarafların birbirini anlamasına yol açacak, uyum sorunlarını kolaylaştıracak yönde projelerin bu konularda düşünen ve çalışan kişiler ve gruplarca hayata geçirilmesine gereksinim vardır. Türkiye’nin birçok ülkeye göre ayrıcalıklı durumu ise, önemli göç yollarında yer alması ve çok sayıda göçmenin çeşitli statülerde yaşamak zorunda olmasıdır. Ülkemizde fotoğraf dernekleri, basın ve medya kuruluşları, sosyal medya girişimleri ve sivil toplum kuruluşları tarafından göçmenlerle ilgili çok sayıda proje yürütülmektedir. Bu çalışmaların bazıları temel olarak durumu belgelerken, bazıları ise, hak temelli kurumlara politika yapmada, otoritelerle ilişkilerinde arabuluculuk ve destek vermede yardımcı olabilecek değerli görsel ve yazılı materyaller üretmektedir. Tüm bu emeklerin sorunlara güvenilir ve sürdürülebilir çözümler bulmasına yardımcı olmak için, daha geniş ve nitelikli platformlarda daha anlamlı projelerin bir araya getirilmesi gerekmektedir.

Biz de bu sayıda; isteyerek mobilize olan veya istemeyerek yerinden edilen bu insanların yeni ortamlarında neler yaşadıklarının anlaşılmasında, özelde fotografik temsilin, belgesel çalışmaların ve genelde sanatsal ifade yöntemlerinin rolünü irdelemek istedik. Göçmenlerin yaşadığı gerçeklikleri Göstermek-Yorumlamak-İnşa Etmek-Var Etmek döngüsünde yapılmakta olan sanatsal işlerin, ideolojik söylem ve medya temsilinin ötesine geçebilme kapasitesini sorguladık, çoklu gerçeklikleri yansıtabilecek alternatif anlama-anlatma yollarını araştırdık.
Kontrastın tasarımında da bir miktar değişim göreceksiniz ama içerik olarak klasik düzenimize devam ediyoruz. Bu sayıda da Haberler, Dosya Konusu, Portfolyolar, Geniş-Derin-Teknik Bakış bölümleri ile okurlarımızla beraber yapılan interaktif projeler yer alıyor. Göçmenlik konusunun fotografik temsillerinin iyi anlaşılabilmesi için yazıdan çok görüntülere yer verdik. Yirmiye yakın portfolyo ile çok faklı çalışmaları görebileceksiniz. Detaylı yazılar ile konuyu enine boyuna incelemeye çalıştık. Üç farklı interaktif proje yaptık. Diasporatürk Almanya’ya göç eden ailelerin fotoğraf ve hikayelerinden oluşan çok değerli bir sosyal medya platformu. Bu ortama anı ve fotoğrafları ile katılan göçmen ailelerinin hikayelerine yer verdik. Diasporatürk ailesine teşekkür ediyoruz. Okuyucularımızdan aile albümlerinden göçmen köklerimiz ile ilgili fotoğrafları varsa bizle paylaşmalarını istemiştik.
Bu fotoğraflardan seçtiklerimizi derginin içerisinde bulabileceksiniz. Son olarak da 2018 Kasım ayında göçmenlerin yaşamlarını anlamak, ciddi sorunlarına ışık tutmak, ilgili kurumlar arasında bağlantı kurmak ve yapılan çalışmaların kapasitesine dair farkındalığı artırmak için bir toplantı gerçekleştirdik. Bu iki günlük etkinliğin ilk gününde Panel ve ikinci günde Çalıştay ve Portfolyo değerlendirme oturumu yapıldı. Göçmenler üzerinde çalışan fotoğraf sanatçılarını, uluslararası üne sahip bir fotoğraf sanatçısı ve akademisyen olan, kendi ülkesinde göçmenlik konusunda çalışmaları olan, İngiltere’den David Bate ile buluşturmayı hedefledik. Etkinlik tüm katılımcılar tarafından çok verimli olarak değerlendirildi. Tüm bu interaktif projeleri derginin sayfalarında bulabileceksiniz. Katılımcılarımıza teşekkür ediyoruz.

Son olarak basılı dergiciliğin zor durumundan da bahsetmek gerekir. Basılı olarak yayın hayatına devam etmek isteyen dergiler güçlük içinde. Özellikle ülkemizde son dönemde yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmelerin de etkisiyle basılı dergiler için reklam gelirlerinin çok azalması, matbaa fiyatlarının tersine artması nedeni ile maliyetler artmış durumda. Birçok derginin hayatlarını sanal dergicilik olarak sürdürdüklerini görüyoruz. Biz Kontrast ekibi olarak sosyal medya hesaplarını aktif olarak kullanan bir dergi olmanın yanında basılı olarak çıkma konusunda ısrar ediyoruz. O halde bir sonraki dergide buluşmak üzere…

Gülser GÜNAYDIN

Bizi paylaşın..